Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/453 E. 2006/451 K. 21.06.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/453
KARAR NO : 2006/451
KARAR TARİHİ : 21.06.2006

MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/04/2006
NUMARASI : 2006/186-129
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.10.2005 gün ve 2004/738-2005/638 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 31.1.2006 gün ve 2005/35023-2006/1843 sayılı ilamı ile, (…Davacı işçi daha önce açmış olduğu davada belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce feshi sebebiyle cezai şart isteğinde bulunmuş ve mahkemece fahiş olduğundan bahisle cezai şarttan %50 oranında indirim yapılarak hüküm kurulmuştur. Hükmü davalı tarafça temyizi üzerine karar Dairemizce indirim yönünden bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak indirim oranı % 60 olarak uygulanmış ve yeniden temyiz üzerine Dairemizce indirimimin daha yüksek bir oranda yapılması gerektiğinden bahisle karar yeniden bozulmuştur. Mahkemece anılan bozma kararı üzerine direnme kararı verilmiş ve Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararda, ” …ülkemizdeki çalışma koşulları, benzer nitelikteki görevleri yerine getiren başka kişilere ödenen ücretlerin genel düzeyi, davacının fesihle aynı gün sözleşmeden önceki asli görevi olan üniversitedeki öğretim üyeliğine dönmüş olması ve somut olayın tüm özellikleri gözetildiğinde…” sözcüklerine yer verilerek direnme kararı bozulmuştur. Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunun anılan kararı üzerine indirim oranı % 70 olarak uygulanmış ve cezai şart tutarı 124.800.000.000TL olarak hüküm altına alınmıştır. Kesinleşen bu karar üzerine hükmün faizi ve avukatlık ücreti ile birlikte 283.666.222.441 TL olarak ödendiği davalı tarafça iddia olunmuştur.
Davacı işçi bu arada açmış olduğu iş bu davada ise, Borçlar Kanununun 325. ve 159/2. maddelerine dayanarak cezai şartı aşan zararlarının giderilmesini istemiştir. Bilirkişi raporunda istekle ilgili olarak 208.296.395.000TL hesaplama yapılmış ve mahkemece taleple bağlı kalınarak 160.000.000.000 TL. nin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı taraf temyiz etmiştir.
Borçlar Kanununun 159/2. fıkrasında, “şart olunan ceza miktarından fazla zarara duçar olan alacaklı, borçlunun bir kusuru olduğunu ispat etmedikçe fazlasını isteyemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre cezai şartı aşan zararın ispatı şart olduğu gibi, borçlunun bu konuda kusurunun varlığı da gereklidir. Somut olayda davalı işverenin feshi haklı bir nedene dayanmamakla birlikte, bu durum, işverenin iş sözleşmesinin feshinde kusurlu davrandığını göstermemektedir. Davalı işverenin iş sözleşmesinin feshinde kusurlu davrandığı kanıtlanabilmiş değildir.
Öte yandan davalı işverenin kusurlu davranışının bulunduğu kabul edilse dahi, davacı işçinin zararı, faiziyle birlikte ödenmiş olan cezai şart tutarı ile karşılanmış durumdadır. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamları doğrultusunda fahiş olan cezai şart tutarı zararı karşılayacak seviyeye kadar indirilmiş olmakla davacının anılan cezai şart miktarı ile karşılanamayan bir zararı bulunmamaktadır.Yapılan bu açıklamalara göre, cezai şartı aşan zararın giderilmesi isteğinin reddi gerekirken mahkemece yazılı şekilde talebin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı işverence feshedilmiş olan hizmet sözleşmesindeki cezai şarta ilişkin hüküm çerçevesinde belirlenen cezai şart tutarının, davacının fesih nedeniyle uğradığı zararı karşılamaya yeterli bulunmadığı iddiasına dayalı, cezai şartı aşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı A.. D.. vekili, davacının, 6.4.2001 tarihli ve altı yıl süreli hizmet akdi ile davalı Şirket Genel Müdürü olarak görev yapmakta iken, iş akdinin davalı Şirket Yönetim Kurulunun kararı ile ve haklı neden olmaksızın 21.02.2003 tarihinde tek yanlı olarak feshedilip, tahakkuk ettirilen ihbar ve kıdem tazminatlarının banka hesabına yatırılmak suretiyle kendisine ödendiğini, davacının davalıya 4.3.2003 günlü ihtarnameyi göndererek, ödenen tazminatın sözleşmenin feshi sebebiyle doğan haklarını karşılamaya yeterli olmadığını, sözleşmeden doğan tüm haklarını saklı tuttuğunu davalıya bildirip, sözleşmeden doğan 474.500.000.000 TL. haksız fesih tazminatının ödenmesi yönünde talepte bulunduğunu, bu şekilde davalıyı 13.3.2003 tarihinde temerrüde düşürdüğünü; belirli süreli hizmet akdinin süresinin bitiminden önce ve haklı neden olmaksızın feshi sebebiyle sözleşmenin 6. maddesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili amacıyla Ankara 1.İş Mahkemesinin 2003/956 sayılı dosyası ile açılan davada, cezai şart tutarının 416.000.000.000 TL. olduğunun belirlendiğini, bundan %50 oranında indirim yapılmak suretiyle 208.000.000.000 TL. cezai şartın 13.03.2003 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini, bu kararın, Yargıtay 9.H.D.nin 27.01.2004 gün ve 19677/1283 sayılı ilamı ile, yapılan indirimin az olduğu gerekçesiyle bozulduğunu, davanın halen derdest olduğunu;
B.K.nun161/son maddesi fahiş olan cezai şartın indirilmesi yetkisini hakime vermiş ise de, kusurlu olan borçlunun, alacaklının uğradığı bütün zararlardan sorumlu tutulmasının da, kanununun ve hakkaniyetin gereği olduğunu, B.K.nun 159/II. Maddesine göre, alacaklının, cezai şart miktarını aşan zararını talep edebileceğini;
Belirli süreli hizmet akdinin haklı neden olmaksızın ve sürenin sona ermesinden önce feshi sebebiyle, davacının ihbar önelinin sona erdiği tarih ile sözleşmenin normal süresinin bitim tarihi arasındaki dönemde alacağı ücret ve ikramiye, prim gibi ücretin eklerinden mahrum kaldığını ve B.K.nun 159/II, 325. maddeleri gereğince bu zararın cezai şart miktarını aşan kısmının davalıdan tahsili gerektiğini; uğranılan zararın, B.K. nun 325. maddesine göre belirlenen bakiye süreye ait tazminat miktarından (416 milyar TL), 21.02.2003 tarihinden sonra halen öğretim görevlisi olarak çalışmakta olduğu Ankara Üniversitesinden bakiye süreye karşılık sağlanacak gelirin (89 milyar TL) düşülmesiyle elde edilen 327 milyar TL. olduğunu, cezai şartı aşan zararın, bu miktardan nihai cezai şart tutarı düşülerek hesaplanacağını, bu durumda, B.K. nun 159/II. ve 325. maddeleri gereğince 160.000.000.000 TL.tazminatın davalıdan tahsili gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla 160.000.000.000 TL. tazminatın, 13.3.2003 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Havelsan Hava Elektronik San. A.Ş.vekili, taraflar arasında görülmekte olan, cezai şartın tahsili istemiyle açılmış davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının ihbar ve kıdem tazminatını ihtirazi kayıtsız olarak kabul etmiş olması nedeniyle cezai şartı aşan zararın tazmini talebinde bulunamayacağını, somut olayda, B.K. nun 159/II ve 325. maddelerindeki koşulların oluşmadığını, zira, bu hükümlere göre, davalıya ait bir kusurun bulunmasının ve bunun davacı tarafça kanıtlanmasının, ayrıca, cezai şartı aşan bir zararın da mevcut olmasının zorunlu olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen, bilirkişice hesaplanmış olan 416 milyar TL. nin zarar miktarı değil, cezai şart tutarı olduğunu, akdin feshinin davalının malvarlığında ve gelirinde herhangi bir azalmaya da yol açmadığını, bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; davacının 6.4.2001 tarihinde düzenlenen 6 yıl süreli hizmet akdi ile davalı şirkette genel müdür olarak görev yapmakta iken, yönetim kurulu kararı ile haklı neden olmaksızın iş akdinin 21.2.2003 tarihinde sona erdirildiği, daha önce açılan dava sonucunda 124.800.000.000.TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verildiği ve bu kararın derecattan geçerek 12.07.2005 günü kesinleştiği; belirli süreli hizmet akdinin haklı neden olmaksızın ve süresinin sona ermesinden önce feshedilmesinin, davacının sonraki yaşamında ve belirlenen alacaklarından dolayı zarara uğratacağının açık bulunduğu, o nedenle, davacının ihbar önelinin sona erdiği tarih ile sözleşmenin normal süresinin bitim tarihi arasındaki dönemde alacağı ücret ve ikramiye, prim gibi ücretin eklerinden mahrum kalmasından kaynaklanan zararın B.K.nun 159/2. ve 325. maddeleri gereğince, cezai şart tutarını aşan kısmını isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 160.000.000.000.TL ( 160 000 YTL) bakiye süre ücret alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının faiz başlangıcı yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermiş; bu karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulduktan sonra, Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek, önceki kararında direnmiş, direnme kararını da davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı işçi, daha önce, davalı ile aralarında düzenlenen hizmet sözleşmesinin cezai şarta ilişkin 6. maddesindeki hüküm çerçevesinde 374.000.000.000 TL. tutarındaki cezai şartın tahsili istemiyle dava açmış; o davada Yerel Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne, hesaplanan ve ancak fahiş bulunan cezai şartın %50 oranında indirilmesine, 208 milyar TL. cezai şart bedelinin tahsiline dair karar, yapılan indirimin az olduğu gerekçesiyle Yargıtay 9. Hukuk Dairesince bozulmuş, mahkeme bozmaya uyarak %60 oranındaki indirimle 166.400.000.000 TL. nin tahsiline karar vermiş, bu karar da anılan Dairece, yine yapılan indirimin az olduğu gerekçesiyle bozulmuş; verilen direnme kararını da Hukuk Genel Kurulu aynı gerekçeyle bozmuş; sonuçta mahkeme, %70 oranında indirime gitmek suretiyle 124.800.000.000 TL. cezai şartın faiziyle birlikte tahsiline hükmetmiş, bu karar Yargıtay 9. H.D. nin 12.7.2005 gün ve 2005/19298-24821 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Görülmekte olan davada, hüküm altına alınan bu cezai şartın, davacının hizmet sözleşmesinin süresinden önce feshedilmesinden dolayı uğradığı zararı karşılamadığı iddia edilmiş, cezai şartı aşan zararın tazmini istenilmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının açıklanan bu içerik ve kapsamlarına göre, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davalı işverenin davacı ile aralarındaki belirli süreli iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce feshetmekte kusurlu davrandığının kanıtlanmış olup olmadığı, dolayısıyla, cezai şartı aşan zarar tutarının tazminini istenilebilmesi için Borçlar Kanununun 159/2. maddesinde öngörülen koşulun gerçekleşmiş bulunup, bulunmadığı; öte yandan, davalı işverenin fesihte kusurlu olduğunun kabul edilmesi halinde, davacı işçinin zararının, faiziyle birlikte ödenmiş olan cezai şart parasıyla karşılanmış olup, olmadığı; dolayısıyla, ortada cezai şartı aşan bir zararın bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; gerek, taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde cezai şartın tahsili istemiyle davacı tarafından daha önce açılan davada ve gerekse görülmekte olan davada, davacının uğradığı ileri sürülen zarar miktarının sözleşme süresinin sonu esas almak suretiyle hesaplanmış ve bu doğrultuda tazminat talebinde bulunulmuş olmasına; cezai şart istemine ilişkin önceki davada Yerel Mahkemece hüküm altına alınan tutarların fahiş görülmesi nedeniyle, mahkeme kararlarının Özel Dairece birden çok kez bozulmuş ve aynı yöndeki direnme kararı üzerine, Hukuk Genel Kurulunca da Özel Daire bozma gerekçesi benimsenmek suretiyle bozma kararı verilmiş bulunmasına; Yerel Mahkemenin, Hukuk Genel Kurulu kararına uyarak verdiği 20.4.2005 gün ve 2005/760-205 sayılı kararın, 9. Hukuk Dairesince 12.7.2005 gün ve 2005/19298-24821 sayılı ilamla onanmak suretiyle kesinleşmiş olmasına; bu durumda, davacının cezai şartı aşan bir zararı bulunmadığının kabulü gerekmesine göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.6.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.