YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/371
KARAR NO : 2006/361
KARAR TARİHİ : 07.06.2006
MAHKEMESİ : Van 2.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2006
NUMARASI : 2005/817 E- 2006/113 K.
Taraflar arasındaki “istirdat“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Van 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.03.2005 gün ve 2004/414 E- 2005/91 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 11.10.2005 gün ve 2005/6667-8879 sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı Üniversitenin Tıp Fakültesinin Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalında araştırma görevlisi olarak görev yaptığı sırada uzmanlığını tamamlamak üzere YÖK tarafından düzenlenen yüklenme senedine istinaden 9 Eylül Üniversitesine gönderildiğini, uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra yine davalı üniversiteye dönerek uzman doktor olarak 17 ay çalıştıktan sonra kadro verilmemesi üzerine Erzurum Üniversitesine yardımcı doçent olarak başvurduğunu, ancak davalı üniversite tarafından 7 ay daha mecburi hizmetinin bulunduğunu, bunun karşılığında 2.763.750.000 TL.nın ödenmesi halinde muvafakat verileceğinin bildirilmesi üzerine davalı üniversiteye bu parayı ödediğini, ancak, alınan bu paranın haksız yere tahsil edildiğini ileri sürerek 2.763.750.000 TL.nın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiş; mahkemece, davanın idari yargının görevine girdiğinden bahisle görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Davada davacının istemi, idarenin bir işleminin iptaline yönelik olmayıp, haksız olarak tahsil edildiği ileri sürülen bir alacağın istirdatına ilişkindir. Davanın bu niteliği gereği adli yargıda görülmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece, davaya bakılıp toplanacak kanıtlarla oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, davaya idari yargıda bakılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; tıpta uzmanlık sınavını kazanan müvekkilinin davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak uzmanlık eğitimine başladığını; 2000 yılında Ana Bilim Dalı Başkanının Üniversiteden ayrılması sonucu öğretim üyesi kalmaması nedeniyle müvekkilinin, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca uzmanlık eğitimini tamamlamak üzere İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ne gönderildiğini; ancak gitmeden önce, davalı Üniversitenin müvekkilinden taahhüt ve kefalet senedi aldığını; uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra davalı Üniversiteye dönerek 17 ay araştırma görevlisi olarak çalışan müvekkilinin, kadro verilmemesi nedeniyle Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne Yardımcı Doçent kadrosuna naklen atanma talebinde bulunduğunu; muvafakat aşamasında 7 ay daha mecburi hizmeti bulunduğunu iddia eden davalının, bu süreye karşılık 2.763.750.000 TL ödenmesini istemesi üzerine müvekkilince bu paranın davalıya ödendiğini; ancak, uzmanlık eğitimini tamamlattırmanın Üniversitenin yükümlülüğünde olup, taahhüt ve kefalet senedini zorunluluk sonucu imzalayan müvekkiline 2547 sayılı Kanunun uygulanamayacağını ileri sürerek; davalı tarafça müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen 2.763.750.000 TLnin, ödeme tarihinden itibaren davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü vekili; mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeden kendi isteği ile Üniversiteden ayrılmak isteyen davacının, Kefalet senedi hükümlerini ihlal ettiğini; mecburi hizmet karşılığı müvekkilince hesaplanan miktarı rızasıyla ödemesinin akabinde dava açmasının da kötü niyetinin göstergesi olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “kamu otoritesi kullanılarak düzenlenen kefalet senedi sebebi ile, kalan mecburi hizmet süresi karşılığı tazminatın ödenmesi yönündeki idari işlemin iptali ve tahsil edilen paranın ödenmesi için açılan davada idari yargının görevli olduğunun anlaşıldığı” gerekçesiyle “davanın görev sebebiyle reddine” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yargı yoluna ilişkin olup; davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın 12.09.2000 tarihli kararı ve davacı yükümlü ile davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi arasında düzenlenen 16.11.2000 tarihli Taahhütname ve Kefalet Senedine göre; davacı Ö. T.’ın kadrosunun ihtisas eğitimi yapmak üzere 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca geçici olarak Dokuz Eylül Üniversitesine tahsis edildiği; davacının, davalı Üniversite’den ilgisinin kesildiği tarih ile görevine resmen döndüğü tarih arasında geçen süre kadar mecburi hizmet yapmayı taahhüt ettiği, bu taahhüdüne uymadığı takdirde, davalının kendisi için yaptığı bütün giderleri taahhüdün ihlali tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğüne ödemeyi ayrıca taahhüt ettiği; buna göre 20.11.2000 tarihinde davalı Üniversite’den ilişiği kesilen davacının, Dokuz Eylül Üniversitesinde uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra kadrosunun yeniden aktarıldığı davalı Üniversite’de 17 ay çalışması sonunda Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne Yardımcı Doçent kadrosuna naklen atanma talebinde bulunduğu ve 16.11.2000 tarihli yüklenme senedine dayanılarak eksik mecburi hizmet karşılığı tahakkuk ettirilen 2.763.750.000 TL yi davalıya ödedikten sonra davalı Üniversitedeki görevinden ayrıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Yüklenme senedi, 2547 sayılı Kanunun 35. maddesine dayanmakta olup, anılan maddenin son fıkrasında “Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar” hükmü yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ilgilinin mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda yurt dışı veya yurt içi öğrenim giderlerinin tahsili için her hangi bir idari usul öngörülmediği, yüklenme ve kefalet senedine dayanılarak genel hükümlere göre açılacak dava yoluyla hükmen tahsil yönteminin benimsendiği duraksamadan uzaktır.
Nitekim olayda, uzmanlık eğitimi için Dokuz Eylül Üniversitesi’ne gönderilmiş bulunan davacıdan, ayrıca kefalet senedi istenmiş olup; hesabına eğitim gördüğü davalı Üniversiteye karşı mecburi hizmet yükümlülüğü ya da parasal karşılığı taahhüt edilmek suretiyle davalı ile davacı arasında, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren bir sözleşme ilişkisi kurulduğu açıktır.
Öte yandan davacı, adına borç çıkarılan tazminatı yine kendi rızasıyla ödemiş, ancak haksız tahsil edildiğini ileri sürerek, istirdadını talep etmiştir.
Şu hale göre, olayda kamu görevlisinin yükümlülüğünü yerine getirmediğine ilişkin idarece kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlem bulunmaması karşısında; davacının uzmanlık eğitimi nedeniyle düzenlenen yüklenme senedi gereğince ödemiş olduğu tazminatı geri alabilmek amacıyla açılan davanın, taraflar arasındaki sözleşmeden (yüklenme senedinden) doğan alacak borç ilişkisi nedeniyle özel hukuk hükümlerine görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yönlere işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz beşin harcının geri verilmesine, 07.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.