YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/363
KARAR NO : 2006/466
KARAR TARİHİ : 21.06.2006
MAHKEMESİ : Trabzon İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/04/2006
NUMARASI : 2006/149-152
Taraflar arasındaki “iptal-tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.7.2005 gün ve 2005/369-406 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19.12.2005 gün ve 2005/10077-13401 sayılı ilamı ile,
(Dava, Bağ-Kur sigortalısı olarak geçen sürenin 2829 sayılı Yasa gereğince hizmet birleştirmesi yapılmaksızın, S.S.K. sigortalılık süresi gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir.
Davacının 01.3.1990 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın hak alanını da ilgilendirdiği açıktır. O halde Bağ-Kur’unda davaya dahil edilerek göstereceği tüm kanıtlar toplanıp değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken sadece SSK aleyhine yargılama yapılması isabetsiz olup bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, yasalarda yer alan düzenlemelerle, sadece bir sigortalılığa geçerlilik tanınarak çözüme kavuşturulmaktadır.
506 sayılı Kanunun 85. maddesi uyarınca malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edebilmek için; “Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna zorunlu yada isteğe bağlı sigortalı olmamak…” koşulu aranmaktadır.
Sosyal güvenlik mevzuatımızda isteğe bağlı sigortalılığa olanak tanınmasının amacı, sigortalıları, çalışma hayatında sıkça rastlanan, sürekli ve düzenli iş bulma güçlüğü karşısında, uzun süreli sigorta kolları bakımından sosyal güvenlik haklarından yoksun bırakmayarak, sosyal güvenlik hakkının belirli sigorta kolları bakımından aktif olarak sürdürülebilmesini sağlamaktır.
Davaya konu somut uyuşmazlıkta; davacının, 1979-1986 yılları arasında zorunlu, 2000-2005 yılları arasında ise isteğe bağlı SSK, 1990 yılından itibaren de Bağ-Kur zorunlu sigortalısı olduğu bilgisi yer almaktadır.
Davacının, isteğe bağlı SSK sigortalısı olduğu devrede Bağ-Kur sigortalılığının da bulunduğu görülmektedir. İsteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakıştığı bu gibi uyuşmazlıklarda, 506 sayılı Kanunun 85. maddesinde yer alan “Sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi olarak çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları günden…itibaren” isteğe bağlı sigortalılığının sona ereceği hükmü dikkate alınarak “çakışan sigortalılık” sorunu çözümlenmelidir.
Ne var ki, yapılacak değerlendirmede, 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanununun 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Kanunu 13. maddesi ile değişik Ek 19. maddesindeki, Bağ-Kur’a kayıt ve tescili yapıldığı halde 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin hiç prim ödemesi bulunmayan sigortalıların, bildirime karşın prim borcunu ödememeleri durumunda, tescil tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulacağını, prim borcuna ait sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği, bu sürelere ilişkin prim tutarlarına Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği yönündeki hüküm dikkate alınmalıdır.
Yasanın aradığı diğer koşulların yanında, davacının Bağ-Kur’a prim ödemelerinin saptanması halinde, ödenen primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının duracağı gözetilerek, belirlenen tarihler arasındaki Bağ-Kur sigortalılık süreleri ile çakışan isteğe bağlı SSK sigortalılığına değer verilmeyecek, davacının yaşlılık aylığı istemi, geçerli SSK ve Bağ-Kur zorunlu sigortalılıkları ve bunlarla çakışmayan isteğe bağlı sigortalılık süreleri dikkate alınarak karara bağlanacaktır.
Yaşlılık aylığının tahsisinde gözetilebilecek sigortalılık süreleri bu yöntemle belirlendiğinde ise, davacının sosyal güvenlik kuruluşlarından birisinde geçmiş olan sigortalılık süresinin nazara alınmaması yönündeki isteğine de bu çerçevede değer verilmesi gerekmektedir.
Sigortalının, 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanundan yararlanmaya, tüm sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet sürelerini tamamen birleştirmeye zorlanmasının sosyal güvenlik sistemi ve yasanın amacı ile bağdaşmadığı gerçeği de dikkate alınmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.3.2002 gün ve 2002/21-132 Esas, 139 Karar sayılı Kararı).
Davacının Bağ-Kur’a prim ödemesinin bulunmaması halinde ise; tescilden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının duracağı, yaşlılık aylığında bu sürelerin değerlendirilmeyeceği gözetilerek, davacının tahsis istemine şimdiki gibi SSK zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık süreleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Her iki halde de, yapılacak inceleme ve araştırmanın dava dışı Bağ-Kur’un hak alanını ilgilendirdiği belirgin olup, Bağ-Kur’un davaya katılımının sağlanmasında yasal zorunluluk bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 21.06.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.