Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/327 E. 2006/316 K. 24.05.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/327
KARAR NO : 2006/316
KARAR TARİHİ : 24.05.2006

MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/05/2005
NUMARASI : 2005/90-169
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine kısmen direnme yoluyla; İzmir Asliye 1. Hukuk Mahkemesinden verilen 03.05.2005 gün ve 2005/273-1989 E.K. sayılı kararın bozulmasını ve yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 5.Hukuk Dairesine gönderilmesini kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 28.12.2005 gün, 2005/5-754 Esas, 2005/783 Karar sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacılar vekili; müvekkillerinin hisseli malik oldukları 42081 ada 1 parsel sayılı taşınmaza davalı idarece kamulaştırmasız el atılıp, mülkiyet ve kullanım haklarının engellendiğini; 2981/3290 sayılı Kanunun 9/c maddesi uyarınca Belediye Encümenince alınan kamu yararı kararı Valilikçe onaylanmayıp, bedelin hak sahipleri adına bloke edilmemiş olması nedeniyle, yöntemine uygun bir kamulaştırma işlemden söz edilemeyeceğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.000.000 TL kamulaştırmasız el koyma karşılığının, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare vekili; dava konusu taşınmazın 2981/3290/3366 sayılı Kanunun 9/c maddesi uyarınca Belediye Encümeni’nin 3.10.1991 tarihli kararıyla kamulaştırılmış olup, kamulaştırma bedelinin hak sahipleri adına bankaya bloke edildiğini; ayrıca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi uyarınca taşınmazın idare adına tesciline dair verilen kararın kesinleştiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin, “dava konusu taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca davalı idare adına tesciline dair verilen kararın kesinleşmiş olması nedeniyle, davacıların kamulaştırmasız el koyma nedenine dayanarak taşınmaz bedelinin tahsilini dava edemeyecekleri” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce “1-Kamulaştırmasız el atma davasının görülebilmesi için; davacıların tapu malikleri ile hukuki irtibatlarının tesbit edilmesi gerekir. Bu nedenle, öncelikle davacılar vekiline davacıların, tapu malikleri ile hukuki irtibatlarını gösterir belgelerini ibraz etmesi hususunda mehil verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,
“2-Dosya içinde mevcut İzmir 11.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/399 Esas, 1998/592 Karar sayılı tescil davasındaki davacıların ve ayrıca dava konusu taşınmaz maliklerinin adreslerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 7.maddesinde belirtilen kuruluşlardan sorulup, alınacak cevaplar da denetlenmeden gazete ile yapılan ilanın geçerli olduğunun ve kamulaştırma işlemi ile tescil kararının kesinleştiğinin kabulü,
“Doğru görülmemiştir.” Gerekçesiyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, “kamulaştırma işlemi ile tescil kararının usulüne uygun kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması gereğine” işaret eden bozma nedenine direnilmiştir.
Bilindiği üzere kamulaştırma işlemi, mal sahibi için 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 13 üncü maddesi uyarınca yapılan tebligatla başlar.
Konunun yasal dayanağını oluşturan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25 inci maddesinde, “Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13 üncü madde uyarınca yapılan tebligatla, idare için tebligat çıkarmakla başlar.” Hükmü öngörülmüş; anılan maddede, kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesiyle mülkiyetin idareye geçeceği kuralı benimsenmiştir.
O halde, mal sahibine tebligat yapılmış ve yasal sürede idari yargıda dava açılmamış ise süre bitiminde, dava açılmış ise kararın kesinleştiği tarihte taşınmazın mülkiyetinin idareye geçeceği kuşkusuzdur.
Bu noktada; mal sahibi yönünden, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda, takdir olunan bedele karşı adli yargıda dava açma süresi 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14/1. maddesinde düzenlenmiş olup; anılan madde uyarınca, taşınmazın malik, zilyet ve diğer ilgilileri, kamulaştırma belgelerinin usulüne uygun tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde adli ve idari yargıda dava açabileceklerdir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14/1. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili olduğundan, Mahkeme kamulaştırma işleminin tebliğ tarihini re’sen araştırmak ve incelemekle yükümlüdür.
Öte yandan, kamulaştırma kararı alınmış ve bedel bankaya bloke edilmiş olsa dahi; idarece tebligat yapılmadan, mal sahibinden taşınmaz malın teslimi istenemeyeceği gibi, mal sahibi yönünden de tamamlanmış bir kamulaştırma işleminden söz edilemeyeceği açıktır.
Bu durumda idarece taşınmaza el konulmuş ise, Kamulaştırma Kanununa uygun hareket edilmediğinden, kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabulü gerekir.
Dolayısıyla mal sahibi, 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, idare aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebilecektir.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; idarece kamulaştırma kararı alınmış ve bedel bankaya bloke edilmiş olmasına karşın, 2942 sayılı kamulaştırma Kanununun 13 ncü maddesi uyarınca mal sahibine yapılmış tebligat bulunmadığı halde, davanın kamulaştırmasız el atma davası olarak kabulü; aksi takdirde kamulaştırma hukuku çerçevesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği duraksamadan uzaktır.
Somut olayda davacıların miras bırakanlarının, 42081 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kayden paydaş oldukları, dava konusu taşınmazın davalı idarece 2981/3290/3366 sayılı Kanunun 9/c maddesi uyarınca kamulaştırıldığı ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilen bedelin bankaya bloke edildiği anlaşılmaktadır.
Kamulaştırma belgeleri, davacılardan Ş..T..’a 13.08.1994 tarihinde; A.. Ç.., H.F.. A.., R.K..G.. Ç.., A.G.. A.., H.B.. U.., O.. D.. ve D.. Ş..’a 17.08.1994 tarihinde; F.H.. S..’a 18.08.1994 tarihinde; M..D.., S.. D.. ve G.. D..’a 28.03.1997 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmiş olup, az yukarıda açıklandığı üzere tebliğ tarihine göre dava, 30 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra 18.04.2003 tarihinde açıldığından, adı geçen davacıların payı yönünden Mahkemece davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur. Bu nedenle, yukarıda anılan davacılar yönünden davanın reddine dair verilen direnme kararı onanmalıdır.
Ne var ki kamulaştırma işlemi; davacılardan G..D.., B.. K.. M.N.. S.., M.K.. S.., U.O.. E.., M.L.. E.., S.M.. K.., Ç.. C.., N..T.., A..Ö.., F..E.., R.Ö..E..ve H.T..M..r’a tebliğ edilmemiş olup; diğer davacı N..D..’a 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca yapılan tebligatın, davacının adreste bulunmama nedeni tevsik edilmediğinden geçersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla, adı geçen davacıların payı yönünden henüz başlamış bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davalı idarece taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığının kabulü ile, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda anılan paydaşların payı yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu’nun 28.12.2005 gün ve 2005/5-754-783 sayılı kararının kaldırılmasına; Yerel Mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacılar Ş..T.., A.. Ç.., H.F.. A.., R.K.. G…Ç.., A.G.. A.., H.B.. U.., O.. D.. D.. Ş.., F.H…S.., M..D.., S.. D..ve G..D.. yönünden ONANMASINA,
2) Davacılar G..D.., B.. K.., M.N.. S.., M.K.. S.., U.O..E.., M.L..E.., S.M.. K.., Ç.. C.., N..T.., A..Ö.., F..E.., R…E.., H.T..M.. ve N.. D.. yönünden BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyene iadesine,
24.05.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kamulaştırmasız el atma davasının görülebilmesi için dava açan kişilerin dava konusu taşınmazın tapu maliki olması gerekir. Dava konusu parselle ilgili olarak, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesince 1997/399 Esas 1998/592 Karar sayılı, 16.7.1998 tarihli kararı ile 2942 sayılı Yasanın 17.maddesi gereğince tescil kararı verilmiş, idare lehine verilen bu karar kesinleşmiştir. Tescil kararı ile taşınmazın mülkiyeti belediyeye geçmiştir. Belediyenin tescil kararını tapuda infaz ettirmemesi, idarenin tasarruf yapmasını engeller.Tescil kararı başkaca kanun yolları ile ortadan kalkmadığı sürece tapuda malik görünenler kamulaştırmasız el atma davası açamazlar.
Davacı yargılama sırasında ısrarla davasının kamulaştırılmasız el atmaya dayandığını bildirmiş, davasını kamulaştırma bedelinin artırılması şeklinde ıslah da etmemiştir.Bu nedenle davanın kamulaştırma bedelinin artırılması olarak yürütülüp sonuçlandırması da H.U.M.K. 74.maddesindeki istekle bağlılık ilkesine aykırıdır.
Açıklanan sebeplerle mahalli mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan çoğunluğun kararına bu yönlerden katılamıyoruz.