Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/307 E. 2006/337 K. 31.05.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/307
KARAR NO : 2006/337
KARAR TARİHİ : 31.05.2006

MAHKEMESİ : Bergama Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
TARİHİ : 17/01/2006
NUMARASI : 2005/672-2006/4
Taraflar arasındaki “rücuan alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bergama Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 8.3.2005 gün ve 2003/390 E- 2005/124 K. sayılı kararın incelenmesi davalı İ..K..vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 27.10.2005 gün ve 2005/6630-11075 sayılı ilamıyla;(…Dairemizin 08.04.2003 tarihli bozma kararında; kurumun rücu alacağının tavanını belirleyen hesap raporuna yönelik herhangi bir bozma nedeni öngörülmemiştir. Bozma kararı tamamen kusura yöneliktir ve tarafların kusura yönelik temyiz itirazları kabul edilmiştir. Bu nedenle bozma öncesi alınan 01.04.2002 tarihli tavan hesap raporu kesinleşmiş ve davalı İbrahim Katırcı lehine usuli muktesap hak durumu oluşturmuştur. Mahkemenin bozma kararından sonra yapacağı iş, davalıların yeniden saptanan kusur paylarını 01.04.2002 tarihli hesap raporundaki maddi zarar miktarına uygulamaktan ibarettir. Bozmadan sonra değişen asgari ücretlere göre yeniden tavan hesabı yapılması hatalıdır. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili ise de, usuli müktesap hak’da kamu düzeni ile ilgilidir. Bu nedenle asgari ücretlerdeki artışlar dikkate alınıp yeniden hesap raporu alındığında davalı işverenin usuli muktesap hakkı ihlal edilmiş olacağı açıktır.
Mahkemece belirtilen bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı İ. K. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası nedeniyle bağlanan gelirler ve yapılan masraflar nedeniyle oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, bozma nedeni yapılmayan hesap raporuna karşın, sonradan kanun ve kararnameler uyarınca meydana gelen asgari ücret artışlarının maddi zarar hesabında dikkate alınıp alınmayacağı, giderek bu hususun davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
BK.nun 46/2.maddesinde cismani zararın, hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanması gerektiği ifade edilmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 gün ve 1/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak oluşabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu doğabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olan “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi özellikle kamu düzeni düşüncesi ile, yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, “kamu düzeni” ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Bu noktada “kamu düzeni” kavramına açıklık getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu düzeni; kamunun (toplumun) her bakımdan genel çıkarlarını koruyucu hükümlerin tümü; bir ülkede kamu hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin güvenliğini ve düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku, huzuru ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamaya yarayan kurum ve kuralların tümü; devletin ve devlet yapısının korunmasını hedef tutan, toplumun her alanında ki düzenin temelini oluşturan bütün kuralları ifade eder(Ejder Yılmaz- Hukuk Sözlüğü, Türk Hukuk Lügatı, Büyük Larousse, vs.).
Asgari ücret de kamu düzeni ile ilişkilendirilen kavramların başında gelmektedir.
Gerçekten de 1475 sayılı İş Kanunun 33, 99 ve 4857 sayılı İş Kanununun 39 ve 102.maddelerinin içeriğinden elde edilen hukuki verilerde gözetildiğinde, işçinin taban ücretini belirleyen asgari ücretin, işçilerin yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam seviyesini sağlamaları için gerekli olan en az ücreti ifade etmektedir. Adil bir ücret elde edilmesini, böylece çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzetilmesi amacına yönelik olarak yapılmakta olan asgari ücret değişikliklerinin kamu düzeni düşüncesi ile ilgili olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Kamu düzeniyle ilgili bu gibi durumlarda, kazanılmış usuli haktan söz edilemeyecektir.
Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücret artışları usuli kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup, aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hakim tarafından re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, zararlandırıcı sigorta olayına uğrayan sigortalının yada hak sahiplerinin gerçek zararlarının belirlenmesinde, hükme en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece hesap raporunda yer alan sair hususlara yönelik temyiz itirazları bozma sebebine göre incelenmemiş olup, dosyanın bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 31.05.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.