YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/299
KARAR NO : 2006/328
KARAR TARİHİ : 31.05.2006
MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2006
NUMARASI : 2005/407-2006/22
Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 2.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.5.2004 gün ve 2003/321-2004/210 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.6.2005 gün ve 2004/10172-2005/6817 sayılı ilamı ile, (….Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko sigortalı ve davalıların sigorta ettireni ve sürücüsü bulunduğu aracın uğradığı (27.525.000.000) TL hasar bedelinin sigorta ettirene ödendiğini, ancak daha sonra davalı sürücüsünün ehliyetinin kaza sırasında geçici olarak geri alındığının, dolayısıyla hasar bedelinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A-5-4 maddesi uyarınca teminat kapsamı dışında kaldığının anlaşıldığını ileri sürerek, anılan meblağın temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkiline yapılan 15.02.2002 tarihi itibariyle BK.nun 66. maddesi uyarınca davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkillerden C.’e husumet yöneltilemeyeceğini, genel şartların anılan hükmü uyarınca sürücü belgesi geçici olarak geri alınan müvekkilinin hiç ehliyeti olmayan kişilerle bir tutulamayacağını ve bu durumun tazminat ödenmesine engel olmayacağını, BK.’nun 62. maddesi uyarınca bu durumu bilerek ödeme yapan davacının istirdat talebinde bulunamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davalı sürücünün kaza sırasında sürücü belgesinin geçici süre ile geri alındığının sabit olduğu, ancak sürücü belgesi bulunan davalının, hiç sürücü belgesi olmayan kişiyle bir tutulmasının sözleşmenin amacına ve hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın, sözleşme akidinden istirdadı istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi vekili, gerçekte teminat kapsamı dışında kalan hasar bedelinin sehven sigorta ettirene ödendiğini ileri sürerek istirdat talebinde bulunduğuna göre, bu talebin sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan sürücüye yöneltilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla mahkemece, davalı C.. A..hakkındaki davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de sonucu itibarıyla doğru olan davalı C.. A.. hakkındaki davanın reddi kararının onanması gerekmiştir.
2-Ancak, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A-5-4 maddesi uyarınca, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen hasarlar teminat kapsamı dışındadır. Sürücü belgesinin aynı yasa hükümlerine göre geçici olarak geri alındığı sırada meydana gelen hasarların da bu madde kapsamı içinde kalacağı, dolayısıyla teminat kapsamı dışında olduğu tabiidir. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden davalı sürücünün dava konusu trafik kazası sırasında ehliyetinin geçici olarak geri alındığı anlaşılmaktadır. Esasen bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, dava konusu hasar bedelinin kasko sigortası teminatı kapsamı dışında olduğu kabul edilerek sonucuna göre hüküm kurmak gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin davalı ….. Ltd. Şti. ‘ne yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; somut olayda davalılardan C..A..’ın sürücü belgesinin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 51/3.maddesi uyarınca ve hız sınırlarını yüzde otuzdan fazla aşmak suretiyle ihlal suçunu bir yıl içerisinde beş defa işlemiş olması nedeniyle 4.5.2001 tarihinden itibaren bir yıl süreyle geri alınmış bulunmasına, uyuşmazlık konusu trafik kazasının, bu bir yıllık süre içerisinde 10.11.2001 tarihinde meydana gelmesine, dolayısıyla, kaza tarihi itibariyle davalı C.. A..’ın, araç kullanmasına hukuken olanak veren bir sürücü belgesine sahip bulunmamasına; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 51/3.maddesindeki, sürücü belgesinin geçici bir süreyle geri alınmasına ilişkin hükmün, hız sınırını aşmayı itiyat haline getiren ve böylece karayolundaki seyir güvenliğini hem kendisi ve hemde başkaları açısından tehlikeye sokan sürücülerin yol açabilecekleri kazaları önlemek ve onları aynı hatayı tekrarlamaktan kaçınmaya zorlamak amacıyla konulduğunun açık olmasına; anılan Kanun hükmünde, “… Süresi sonunda psiko-teknik değerlendirmeden ve psikiyatri uzmanının muayenesinden geçirilerek sürücü belgesi almasına mani hali olmadığı anlaşılanların belgeleri iade edilir.” denilmek suretiyle, salt geçici alma süresinin bitmesinin, sürücü belgesinin ilgiliye mutlak surette iade edilmesini gerektirmeyeceğinin açıklanmış ve iade için, sürücünün maddede belirtilen koşulları taşıdığına ilişkin bir saptamanın şart koşulmuş bulunmasına, Kanunun bu hükmünün, belirli bir süre içerisinde hız sınırını belli bir sayının üzerinde ihlal eden sürücüleri kaza yapma açısından potansiyel bir tehlike olarak kabul ettiğinin açıkca anlaşılmasına; gerçekten de, sürücü belgesi almış olmakla birlikte, yasal hız sınırını aşmayı itiyat haline getiren bir kişinin, bu özelliği itibariyle, sürücü belgesine sahip olmayan, ancak, hız sınırlarına riayet eden başka sürücülere oranla,trafik güvenliği açısından daha büyük bir tehlike taşıyacaklarının da açık bulunmasına; nihayet, Yerel Mahkemenin direnme kararında dayandığı, 11.Hukuk Dairesinin 20.10.1999 gün ve 1999/7632-10556 sayılı kararının, somut olay özelliklerinden kaynaklanan bir gerekçeyi ve sonucu içermesine, anılan Özel Dairenin daha sonraki istikrarlı uygulamasının,yukarıda açıklanan ilkelere paralel yönde bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.5.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.