YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/283
KARAR NO : 2006/320
KARAR TARİHİ : 24.05.2006
MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/10/2005
NUMARASI : 2005/896-1125
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.10.2004 gün ve 2004/645-851 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.3.2005 gün ve 2004/12345-2005/2634 sayılı ilamı ile, (…Dava, 2147 sayılı Kanuna dayalı borçlanma işlemi uyarınca tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının ve 3201 sayılı Kanun uyarınca yapılan borçlanmanın yurtdışında emekli olduğu 01.08.2000 tarihinden itibaren dikkate alınması gerektiğinin tespitine ilişkin olup, mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Davacıya ait TR 4 belgesi dosya içerisinde bulunmadığı gibi, TR 2 belgesinde 16.12.2001 tarihine kadar Alman sosyal güvenlik kurumu ile ilgisinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece; devam eden bu ilişkinin niteliğinin araştırılarak yaşlılık aylığında 3201 sayılı Kanun uyarınca yapılan borçlanmanın gözetilmesine engel teşkil edecek, diğer bir ifade ile davacının kesin dönüş şartını yerine getirdiğinin kabulüne engel teşkil edecek mahiyette bir ilişki olup olmadığı ve davacının kesin dönüş tarihi açıkça belirlenmeden eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacıya, yurda kesin dönüş yaptığı yönündeki beyanı üzerine 1.8.1990 tarihi itibariyle 2147 ve 3201 sayılı Yurt Dışında bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında geçen sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun uyarınca borçlanmaları da dikkate alınarak yaşlılık aylığı bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; yurtdışı borçlanma yasaları uyarınca bağlanan, ancak yurda kesin dönüş yapılmadığı gerekçesiyle iptal edilen yaşlılık aylığının (3201 sayılı Kanun ile borçlanılan süreler için yurda kesin dönüş tarihi olduğu iddia edilen, yurtdışından maluliyet aylığı almaya başlanan 1.8.2000 tarihini takip eden aybaşından geçerli olmak üzere) artırılması amaçlanmaktadır.
3201 sayılı Kanun, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Kanun ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye’de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanmanın geçerliliği için aranan fakat, Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilen “kesin dönüş” koşuluna, 06.08.2003 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 56.maddesi ile 3201 sayılı Kanunun 3.maddesine getirilen yeni düzenlemede Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yer verilmemiştir.
Diğer taraftan “aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihi” başlıklı 3201 sayılı Kanunun 6.maddesinde;
“A-Bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
a)Yurda kesin dönülmüş olması,
b)Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması;
c)Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması
Şarttır.
Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır.
B- Bu kanunun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları kesilir.
Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu hizmetlerini 4’ncü madde hükümleri gereğince borçlanmaları şartıyla aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır. Bu borçlanmayı yapmayanların eski aylıkları yurda kesin dönüş tarihini takip eden ay başından itibaren müracaatları üzerine tekrar ödenmeye başlanır.”
Hükmü bulunmakta olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi ya da 2147 sayılı Kanun uyarınca bağlanan yaşlılık aylığının bu yasa ile artırılabilmesi için “kesin dönüş” koşulunun varlığı aranmaktadır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60.maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; “yaş”, “sigortalılık süresi”, “prim ödeme gün sayısı”, “işten ayrılma” ve “yazılı istekte bulunmak” koşulları 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye’de çalışanların “işten ayrılma koşulu” burada; “yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye’ye dönüş” biçiminde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
Uyuşmazlık; davacıya, 2147 sayılı Kanun uyarınca bağlanan yaşlılık aylığının, 3201 sayılı Kanun ile artırılmasına olanak verecek “kesin dönüş” tarihinin, dosyadaki belgelerden kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılıp anlaşılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yardıma hak kazanılması için hesaplanması gereken sigortalılık sürelerinin araştırılması hakkında bilgiler içeren ve Alman Sosyal Güvenlik makamlarınca düzenlenen 18.2.2002 günlü (TR-4) belgede davacının çeşitli aralıklarla, 16.12.2001 tarihine kadar işçi ve hizmet sigortası kolundan mecburi prim ödemesinde bulunduğu, maluliyet aylığı istemine ilişkin (TR-2) dilekçe formunda ise yurtdışından 1.8.2000 tarihinden itibaren maluliyet aylığı almakta olduğu ifadesi yer almaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararında yer verilen “davacıya ait TR 4 belgesi dosya içerisinde bulunmadığı” ifadesi yanılgıya dayalı olup, bozma kararı metninde yer alan bilgilerin anılan belge içeriğine ilişkin bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda yapılması gereken; davacının yurt dışındaki çalışma ilişkisinin sona erdiği tarihin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve belirlenen bu tarihin, yurda kesin dönüş olarak kabulünün ve buna dayalı olarak; 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının artırılmasının olanaklı bulunup bulunmadığına karar vermekten ibarettir.
Yukarıda belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.