YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/157
KARAR NO : 2006/172
KARAR TARİHİ : 12.04.2006
MAHKEMESİ : Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/06/2005
NUMARASI : 2005/72 E- 54 K.
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.12.2004 gün ve 2003/126 E- 2004/191 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 01.04.2005 gün ve 2005/1701-2605 sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 173 ada, 40 parsel kapsamında kalan vekil edenine ait taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptaliyle adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 19.10.2004 günlü krokide A harfiyle gösterilen 8556.16 m2 yere ait tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
214 dönüm yüz ölçüme sahip dava konusu taşınmaz bölümünü kapsayan 173 ada, 40 parselin kadastro tutanağında, evvelce Dere kasabası halkı tarafından 20 seneyi aşkın bir zamandan beri kültür arazisi olarak kullanıldığı, daha sonra terk edildiği, üzerinde orman sınıfına ait ağaçlarının oluştuğu ve kültür arazisi olmaktan çıkıp hali arazi niteliğini aldığının muhtar ve bilirkişiler tarafından bildirilmesi üzerine, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18.maddesi hükmü uyarınca 5.8.1998 tarihinde hali arazi niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı vekili tespitten önceki sebebe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmaz bölümünün öncesi itibariyle davacının miras bırakan babasına ait olduğunu, bir süre tasarruf edildikten sonra terk edildiğini, zaman zaman üzerindeki otların biçildiğini bildirmişler, ziraatçi uzman bilirkişi nadas edilmiş, ekim hazırlığı yapılan bir yer olduğunu bildirmesi üzerine mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir yerin kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle edinilmesi için taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli olması ve tespit tarihine kadar kanunda belirtilen koşullar altında 20 yıldan fazla süre ile ekonomik amaca uygun olarak tasarruf edilmiş olması gerekir. Somut olayda; tespitten önceki zilyetliğin aralıksız ve malik sıfatıyla geçtiği kanıtlanmamıştır. Yerel bilirkişi ve bir kısım tanıklar taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 50 sene, diğer tanıkta 15 yıldan bu yana ekilip biçilmediğini, zaman zaman otunun biçildiğini bildirmişlerdir. Taşınmaz üzerindeki otların biçilmesi ve yararlanılması iktisap bakımından yeterli ve ekonomik amaca uygun bir tasarruf ise de, somut olayda gerek tarım arazisi, olduğu, gerekse otunun sürekli olarak biçildiği kanıtlanmamıştır. Taşınmaz niteliği itibariyle de kazanılmaya elverişli olmayan bir yer niteliğini almıştır. Öncesi itibariyle, davacının miras bırakanı tarafından tasarruf edilmiş olsa bile, uzun yıllar önce terk edildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, kadastro tespiti sırasında davalı Hazine adına tespit ve tescil edilen 173 ada 40 parsel sayılı taşınmaz kapsamında kalan bir bölümün, müvekkilinin murisinden intikal ve mirasçılar arasında taksim sonucu müvekkiline verildiğini, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı ve miras bırakanı babasının zilyetliğinin seksen yıldan fazla olup, babası adına kayıtlı 1937 tarihli vergi kaydının bulunduğunu ileri sürerek, müvekkiline ait taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin, “dava konusu taşınmazın 20 seneyi aşkın bir zamandan beri davacının miras bırakanı babası ve onun ölümünden sonra davacı tarafından tasarruf edildiği, ziraatçı bilirkişi raporunda nadas edilmiş, ekim hazırlığı yapılan bir yer olduğunun bildirildiği, bu itibarla davacı yararına kazanmayı sağlayan zilyetlik koşullarının gerçekleştiği” gerekçesiyle “davanın kabulü ile, fen bilirkişi krokisinde A harfiyle gösterilen 8556,16 m2 taşınmaz bölümüne ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dava konusu taşınmaz bölümünü kapsayan 173 ada 40 parsel sayılı taşınmaz 214 000 000 metrekare yüzölçümüne sahip olup, kadastro tespiti sırasında üzerinde orman sınıfına ait ağaçların bulunduğu belirlenmiştir.
Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/D maddesinde ormanların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu vurgulandıktan sonra; aynı Kanunun 18/2 maddesi uyarınca bu gibi yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağı hükmü öngörülmüştür.
O halde geniş bir alanı kapsayan taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Bu noktada; bir taşınmazın ormandan elde edilip edilmediğinin tespiti için öncelikle, o yerde orman tahdidi yapılıp yapılmadığı hususu orman idaresinden sorulmalı, orman kadastrosu yapılan bölgelerde çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait kesinleşmiş sınırlandırma haritası, çalışma ve askı tutanakları getirtilmeli, bunlar uzman orman bilirkişileri ve yerel bilirkişiler aracılığı ile yerine usulünce uygulanarak rapor ve krokide denetime elverişli ve ayrıntılı olarak taşınmazın durumu gösterilip açıklanmalıdır.
Taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamış ise, o yerin öncesinin ne olduğu, orman ve orman toprağı sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve hukuksal durumunun saptanması için; varsa ilgili yerlerden 1/25.000 ölçekli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile amenajman planı getirtilerek, bu belgeler serbest orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisi bilirkişi aracılığı ile mahalline uygulanmalı; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer harita üzerinde kesinlikle saptanarak, taşınmazın harita ve hava fotoğraflarında gösterilme şekli belirlenmeli, hava fotoğraflarının maddi delil oluşturacağı ve maddi delil karşısında ayrıntılı ve gerekçeli olmayan bilirkişi ve tanık sözlerinin değer taşımayacağı düşünülmelidir.
Bu uygulamanın sonucu düzenlenecek krokiye işaret ettirilerek denetime elverişli bir biçimde ayrıntılı rapor alınmalı, ayrıca raporda taşınmaz ve çevresinin bitki örtüsü üzerinde durulup, 6831 sayılı Orman Kanununun 1. ve ilgili maddelerdeki ormanla ilgili unsurlar göz önünde tutularak orman ve orman toprağı sayılan yerlerden olup olmadığı gerekçeli bir şekilde saptanmalıdır.
Şu hale göre Yerel Mahkemece, yukarıda ayrıntılı olarak değinilen ilkelere uygun biçimde orman araştırması yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı Özel Daire bozma kararının gerekçesi değiştirilerek HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.