Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/127 E. 2006/50 K. 08.03.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/127
KARAR NO : 2006/50
KARAR TARİHİ : 08.03.2006

Mahkemesi : Karşıyaka Asliye 3.Hukuk Mahkemesi
Günü : 25.10.2005
Sayısı : 373-282
Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.5.2004 gün ve 2003/14 E. 2004/253 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 21.2.2005 gün ve 340-282 sayılı ilamı ile; (…..Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; kayden davacının pay sahibi olduğu 2 parsel sayılı taşınmaza, davalıların paydaşı bulundukları 6 parselde yapılan inşaat nedeniyle bir kısım inşaat ve hafriyat artığının atıldığı yerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen 7.5.2004 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenmiştir.
Öncelikle, davacının çaptan kaynaklanan mülkiyet hakkı nedeniyle, bu hakkına yönelik her türlü haksız elatmaların önlenmesini isteyebileceği, koruma talebinde bulunabileceği Türk Medeni Kanununun 683/1-2 maddesiyle dile getirilmiştir. Davacı eldeki dava ile yasada öngörülen hakkını kullanmıştır.
Davalılar savunmalarında, paydaşı bulundukları taşınmazdaki inşaatın, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile dava dışı yüklenici tarafından yapıldığını, bu inşaat nedeniyle bir zarar doğmuş ise bundan kendilerinin değil yüklenicinin sorumlu olması gerektiğini ileri sürmüşler, mahkemece de bu savunmaya değer verilmiştir.
Gerçekten de, davacıya zarar verilmesine yol açan inşaatın, davalılar ile dava dışı yüklenici A.C. arasında düzenlenen 12.6.2000 tarihli “Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” uyarınca yapıldığı anlaşılmaktadır. Anılan sözleşme ile yüklenicinin inşa ettiği taşınmazdan bir kısım bağımsız bölümlerinde meydana getirdiği eser karşılığı kendisine ait olacağının kararlaştırıldığı sabittir. Bu durumda yüklenicinin eseri meydana getirirken, kendi adına olduğu kadar, arsa sahipleri adına da hareket ettiği kuşkusuzdur.
Yüklenici, yukarda belirtilen şekilde inşaatı yaparken komşu taşınmaza bir zarar vermişse Borçlar Kanununun 41.maddesi hükmünce kusura dayanan bir sorumluluk altında olacağı muhakkaktır. Bunun yanında arsa sahiplerinin olaydaki sorumluluğu ise Türk Medeni Kanunun 730 ve 738.maddesi anlamında olup, objektif, kusursuz sorumluluktur.Anılan düzenlemeler gereği arsa sahibi hiçbir kusuru olmasa bile kendi arsasına yaptırdığı yapının doğuracağı her türlü zarardan yapının maliki olması nedeniyle kusur aranmaksızın sorumludur.
Arsa sahibi ile yüklenici arasında Borçlar Kanununun 355 ve takip eden maddeleri uyarınca oluşturulan eser sözleşmesinin tarafları yönünden bağlayıcılığı tartışmasızdır. Ancak sözleşmenin tarafı olmayan, eserin yapımından zarar gören bakımından hüküm ifade etmeyeceği de açıktır.
Hal böyle olunca işin esasına girilerek soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı B. O.,993/2400 payı oranında malik olduğu 2 parsel sayılı taşınmaza, komşu 6 parsel sayılı taşınmazda yapılan hafriyat sonucu toprak atıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine; ayrıca, atılan toprağın kaldırılması için 5.000.000.000 TL. tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı arsa sahibi R. G. vekili, müvekkilinin 6 parsel sayılı taşınmazda inşaat yapılması için diğer paydaşlarla birlikte yüklenici A.C.’le satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, hafriyat nedeniyle meydana gelen zarardan yüklenicinin sorumlu olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının paydaşı bulunduğu 2 parsel sayılı taşınmaza, davalının paydaşı olduğu 6 parsel sayılı taşınmazda yapılan inşaat nedeniyle hafriyat artıklarının atıldığı, davacının zarar gördüğü anlaşılmaktadır.
TMK.nun 683.maddesi uyarınca, mülkiyet hakkı sahibi davacı, her türlü haksız el atmanın önlenilmesini isteyebilir.
TMK.nun 730.maddesi ise “Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını, bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski hale getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir….” hükmünü içermektedir.
Hemen belirtilmelidir ki yüklenici, inşaatı yaparken, BK.nun 41.maddesi uyarınca komşu taşınmaza verdiği zarardan sorumludur. Arsa sahibinin ise, yüklenici ile aralarında gerçekleştirdikleri aktin ifası sırasında meydana gelen zarardan, yukarda değinilen TMK.nun 730.maddesi uyarınca sorumluluğu bulunmaktadır.
Kuşkusuz, arsa sahibi ile yüklenici arasında, BK.nun 355.maddesi uyarınca imzalanan eser sözleşmesi, âkit tarafları bağlar. Ne var ki, sözleşmenin tarafı olmayan, yapılan inşaattan zarar gören davacı için hüküm ifade edebileceğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
O halde, işin esasına girilerek soruşturmanın tamamlanması ve sonuca gidilmesine değinen, Özel Daire bozma kararı usul ve yasaya uygun, yerindedir. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 8.3.2006 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.