YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/116
KARAR NO : 2006/138
KARAR TARİHİ : 05.04.2006
MAHKEMESİ : Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/04/2005
NUMARASI : 2005/138-166
Taraflar arasındaki “Tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.10.2004 gün ve 778-727 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 14.1.2005 gün ve 9013-264 sayılı ilamı ile; (…..Hüküm Avukatlık ücreti yönünden temyiz edilmiştir. Dava dosyasının esasa kaydı ve davalı taraf adına çağrı kağıdı çıkarılmasından sonra davacının isteği üzerine, karşı tarafın görüşü alınmadan, oturum gününden önce dosya ele alınarak davacının vazgeçme beyanına dayanılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı taraf avukat marifetiyle cevap layihası düzenleyerek dosyaya sunmuştur. Bu açıklamalar karşısında dava feragat nedeniyle reddedildiğine ve davalı avukat marifetiyle cevap layihası verilmiş ve bu şekilde davada temsil edildiğine göre; dava tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi hükmü uyarınca davalı yararına Avukatlık ücreti tayini gerekirken bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması Kanuna aykırıdır. …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, zilyetliğe dayalı tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, 1.10.2004 tarihli dava dilekçesi ile dava konusu taşınmazın tapusuz olduğunu ileri sürüp, zilyetlik, irsen intikal ve imar ihyaya dayalı olarak adlarına tescilini istemişlerdir.
Mahkemece davanın açıldığı gün tensip yapılarak ilk duruşma günü olarak 16.12.2004 tarihi belirlenmiş ve taraflara tebligat çıkarılmıştır.
Davalıya çıkarılan tebligat 11.10.2004 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili 15.10.2004 tarihli dilekçe ile mahkemeye başvurarak, davayı açarken sehven Tapu Sicil Müdürlüğünü hasım gösterdiklerini belirterek, Maliye Hazinesine karşı dava açma haklarını saklı tutarak, Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece davalı tarafa haber verilmeksizin davacının talebi ile aynı gün (15.10.2004 tarihinde) arızi olarak duruşma açılmış, feragat nedeniyle davanın reddine, talep olmadığından vekalet ücreti konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuş, mahkeme ilk hükmünde direnmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 94.maddesinde feragat veya kabul eden taraf mahkum olmuş gibi mahkeme masraflarını ödemeye mecbur olduğu, 95.maddesinde ise, feragat ve kabulün kati bir hükmün hukuki neticelerini doğuracağı açıklanmıştır.
Davalı davayı bir avukat vasıtasıyle takip etmişse; mahkeme, davadan feragat eden davacıyı, davalıya vekalet ücreti ödemeye de mahkum etmelidir.Bu vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hükmedilir.Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6.maddesinde ise; davacı, delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının gereğinin yerine getirilmesinden önce davadan feragat ederse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretin yarısına mahkum edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Bilindiği üzere çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (HUMK.m.73)
Buna göre, hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için (Anayasa m.36) tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.Fakat taraflar çağrıldıkları duruşmaya gelmek zorunda olmadıkları gibi, zorla da getirtilemezler.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 195.maddesine göre; davaya cevap süresi 10 gün, 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kuruluşlarında ise 30 gündür. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi 2.12.2004 gün ve 2001/216 E. 2004/120 K. sayılı olup, 21.10.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararı ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432.maddesinde kamu kurumları için öngörülen 30 günlük temyiz süresini iptal etmişse de, 195.maddenin Milli Güvenlik Konseyi zamanında değiştirilmesi nedeniyle bu maddeye yönelik iptal istemi konusunda mahkemenin yetkisizliğine karar verdiğinden, HUMK. 195.maddesindeki 30 günlük cevap süresi yürürlüktedir.
Çekişmeli yargıda duruşma ve taraf teşkili yapılmadan karar verilmemesi yönündeki genel kuralın istisnası HUMK.m.7 de açıklanmıştır.Burada mahkemenin önüne gelen davada açıkca kendisinin görevli olmadığı anlaşılıyorsa, duruşma yapılmadan görevsizlik kararı verebilecektir.
Somut olayda; böyle bir durum da söz konusu olmadığından, mahkemenin davalı idareye yasaca tanınan 30 günlük cevap süresini beklemesi gerekir.Eğer tayin edilen duruşma gününden önceki bir tarihte duruşma yapılabilmesi için her iki tarafın birlikte başvurup bir tarih belirlemesi ve hakimin de bunu uygun görmesi gerekir.Bu koşul oluşmadan yanlardan birinin başvurusu ile diğer yanın Anayasal savunma hakkını kullanmasına imkan vermeden yargılama yapılması usule ve yasaya aykırı olacaktır.
Öte yandan somut olayda söz konusu olan durum Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda açıklanan yada Yargıtay İçtihatları ile kabul edilen davalıya vekalet ücreti ödenmesinin gerekmediği istisnai durumlar arasında da değildir.
Hal böyle olunca, tensibi yapılıp, davalı taraf adına tebligat çıkarılmasından sonra davacının talebi ile, davalının görüşü alınmadan oturum gününden önce dosya ele alınarak duruşma açılıp, davacının feragat beyanı nedeniyle davanın reddine karar verildiğine, davalı Hazine vekilinin ise cevap dilekçesini yasal süresi içinde mahkemeye göndermesine göre, davalı taraf lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6.maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu yönde olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.4.2006 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.