YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/99
KARAR NO : 2005/191
KARAR TARİHİ : 23.03.2005
Mahkemesi
:
Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi
Günü
:
30.9.2004
Sayısı
:
2004/348-484
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 3.Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.9.2003 gün ve 2003/257-1137 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 10.5.2004 gün ve 2003/16412-2004/6153 sayılı ilamıyla;
(…Dava, davalıya ait aracın çalıntı olduğu iddiasıyla soruşturma sırasında davalıdan alınarak davacıya ait otopark’a çekilmesi sonucu, otopark ücretinin icra yolu ile davalıdan istenmesi ve buna itiraz üzerine itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, dava reddedilmiştir.
Araç maliki davalıdır. Davalının, kendi arzusu olmadan araç emniyet birimlerince davacı otoparkına bırakılmışsa da, bu durum yasal zorunluluktan doğmuştur. Şikayet ve soruşturma araçla ilgilidir. Zorunlu olarak el konulmuştur. Bu nedenle otopark ücretinden davalı sorumlu olup, sonradan bu soruşturmaya neden olanlara rücu etme imkanı vardır. Mahkemece, aracın uzun süre otoparkta kaldığı da gözetilerek otopark ücretinin buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar vermek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili; emniyet güçlerince zaptedilen davalıya ait aracın 20.01.2000 tarihinde müvekkili tarafından işletilen otoparka çekildiğini; Keşide edilen ihtarnameye rağmen, aracını teslim almayan ve birikmiş otopark ücretini ödemeyen davalı aleyhine otopark ücretinin tahsili için 02.01.2003 tarihinde ilamsız icra takibine giriştiklerini; ancak davalı-borçlunun kötüniyetle borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %40’dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
B-DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili; hırsızlık suçu ile ilgili bir soruşturma sırasında müvekkiline ait araca emniyet güçlerince elkonulduğunu; aracın davacı tarafından işletilen otoparka bırakıldığından bilgisi bulunmadığı gibi, uzun süre aranmadığı iddiasının da doğru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme, “Borçlar Hukukunda sorumluluğun; haksız fiil, sözleşme, sebepsiz zenginleşme ya da kanun hükmünden kaynaklanmakta olup; taraflar arasında aracın saklanması konusunda bir sözleşme bulunmadığı gibi davalı tarafından davacıya karşı ika edilmiş bir haksız fiilden de söz edilemeyeceği; aracın uzun süre davalının rızası dışında kolluk güçlerince el konularak davacı tarafça saklanması ile davalının mal varlığında davacı aleyhine sebepsiz bir zenginleşme de meydana gelmediği; ayrıca davalının sorumluluğunu düzenleyen herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı, ceza mahkemesi kararı da henüz kesinleşmediğinden aracın davalıya tesliminin mümkün olmadığı” gerekçesiyle, “davanın reddine” karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Davacı vekilince temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki gerekçesini tekrarlayarak direnme kararı vermiştir.
E-MADDİ OLAY:
Trafik sicilinde davalı adına kayıtlı bulunan araç, hırsızlık ve dolandırıcılık suçuna konu teşkil ettiği gerekçesiyle yapılan soruşturma sırasında zaptedilmiş ve davacının işlettiği otopark çalışanına yediemin olarak teslim edilmiştir.
Davalının müdahil olarak katıldığı ceza davası sonucunda, mahkemece sanıkların beraatlerine ve aracın davalıya teslimine karar verilmiştir.
Davacı, davalıya ait aracın, otoparkına çekildiği 20.01.2000 tarihinden, 02.01.2003 takip tarihine kadar işlemiş, bu tarihten itibaren de işleyecek otopark ücretinin tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine girişmiş; davalının borca itirazı üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
F-GEREKÇE:
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; Emniyet güçlerince elkonulan ve davacının işlettiği otoparka bırakılan davalıya ait aracın otopark ücretinden, davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; iki veya daha fazla kimseler arasında mevcut olan ve bunlardan birisini diğerine karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağa, borç bağı denir. Borç bağı, alacaklı bakımından bir alacak, borçlu bakımından bir borç veya yükümlülüktür. (Andreas Von Tuhr.Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege çevirisi. 1.cilt. Ankara 1983 s:9)
818 sayılı Borçlar Kanunu’nda, “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (m.1-40) ve haksız fiilden doğan borçlar (m.41-60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisap (m.61-66) öngörülmüştür.
Borçlar Kanunu sisteminde, diğer borçların açıkca tayin edilmiş yeri yoktur. Borçların esaslı kaynağını teşkil eden sözleşmeden başka, tek taraflı bir irade beyanından veya tek taraflı hukuki bir işlemden doğan alacaklar da düzenlenmiştir (BK.m.8).
Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir iradeye dayanmayan, diğer bir ifadeyle, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır; örneğin, aile hukukundan doğan nafaka borcu gibi.
Kısaca belirtmek gerekirse, borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmüdür.
Bilindiği üzere sözleşme, tek taraflı hukuki işlemden farklı olarak, en az iki irade beyanını içerir, bu irade beyanlarının birbirine uygun ve karşılıklı olması gerekir.
Borçlar Kanunu’nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil ise hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Haksız fiilden söz edilebilmesi için, şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur:Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, doğan zarar ile, hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez.
Borçlar Kanunu’nda, sorumluluğun üçüncü genel kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Bir davada, maddi olguları bildirmek tarafların; bunları hukuksal nitelendirmeye tabi tutmak ise, hakimin görevidir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu. m76).
Görülmekte olan davada davacı, işletmecisi olduğu otoparka güvenlik güçlerince teslim edilen davalı adına kayıtlı aracın otopark ücretinden, davalının sorumlu olduğunu ileri sürmüş; davalı ise, aracın davacı otoparkına bilgisi ve iradesi dışında bırakıldığını savunmuştur.
Şikayet ve soruşturma konusu olan aracın davacı tarafça işletilen otoparkda, araç maliki davalının rızası dışında saklanmış olması karşısında, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
Bunun yanı sıra davacının zararı; davalının, hukuka aykırı ve kusurlu eylemi sonucu doğmamıştır.
Yine, aracın emniyet güçlerince el konulup, davacının işlettiği otoparkda saklanmasının, davalı yönünden bir sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı duraksamadan uzaktır.
Şuda eklenmelidir ki, somut olgunun kendine özgü yapısı itibariyle, davalının sorumluluğunu öngören bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; taraflar arasında araç maliki davalıyı, davacıya karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağ bulunmadığından, davalının, kayden malik dahi olsa otopark ücretinden sorumlu olmadığının kabulü gerekir. Yerel mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,23.3.2005 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.