Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/662 E. 2005/699 K. 07.12.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/662
KARAR NO : 2005/699
KARAR TARİHİ : 07.12.2005

Mahkemesi :Çorum 1.Sulh Hukuk Mahkemesi
Günü :13.09.2004
Sayısı :446-700
Taraflar arasındaki “ortaklığın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çorum 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.1.2004 gün ve 2003/552-2004/32 sayılı kararın incelenmesi davalılardan İ. K. tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 1.6.2004 gün ve 2004/3143-4396 sayılı ilamı ile,
(…Dava, bir adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece satış kararı verilmiş ve hüküm davalı İlhan Keleş tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyetin sona ermesini düzenleyen ve “paylaşma istemi” başlığını ihtiva eden 698. maddesi hukuki bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça paydaşların her birinin malın paylaşılmasını isteyebileceği hükmüne yer vermiştir. 699.madde paylaşma biçimi hakkındaki kuralı koymuştur. Buna göre aynen bölünerek paylaştırma mümkün ise hakim o şekilde değilse açık artırma ile satış kararı verecektir. Kanunun bu maddesi amir bir nitelik taşır. Aynı kanunun 703/son maddesi de elbirliği mülkiyetinde paylaşma, aksine hüküm bulunmadıkça paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır kuralını öngörür. Kanunu Medeni’nin 627.maddesi “Taksim davası”ndan söz ederken Medeni Kanunun 698.maddesi başlığı ise “paylaşma istemi” şeklinde kaleme alınmıştır. Madde de “dava” sözcüğü yerine davayı da içine alan daha kapsamlı “istem” sözcüğüne yer verilmiştir.
Bu kanuni düzenlemeden anlaşılacağı üzere paylaşma isteme (taksim davası açma) hakkı kural olarak paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ise mirasçıya tanınmıştır. Malik olmayan kimseye paylaşma isteme ve paylaşmaya katılma hakkı tanınmamıştır. Örneğin Kanunu Medeni’nin 612, Medeni Kanunun 677.maddeleri miras payının temliki konusunda üçüncü kişi ile sözleşme yapma imkan vermesine karşın, bu kimseye paylaşmaya katılma yetkisi vermemektedir. O halde paydaş olmayan kimsenin paylaşma (taksim) davası açması mümkün değildir.
Kanunu Medeni’nin 588.maddesine göre bir mirasçıya düşen hisseyi temellük eden veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair icra vesikası olan alacaklı hakimin mirasçı yerine kaim olmak üzere taksime iştirakini isteyebilecektir. Taksime iştirak paylaşma (davayı)isteme hakkını da kapsar. Paylaşma davası açma hakkı paydaş yada mirasçıya ait olduğundan ve borcunu ödemeyen mirasçıdan alacağın tahsili sonucunu doğuran bir davayı açması da beklenemeyeceğinden kanunun sözü edilen maddesi ile bu hak hakime tanınmış, hakim borçlu mirasçı yerine dava açması konusunda alacaklıya yetki vermekte, alacaklıda hakimden aldığı bu yetkiye dayanarak taksim davası açmakta idi.
Kanun koyucu böyle bir durumu uygun görmediğinden Türk Medeni Kanununun 648.maddesiyle yeni bir hüküm getirmiş, alacaklıya sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir tarzında bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre alacaklı sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere kayyım atanmasını isteyecek, kayyım atandığında kayyım paydaşlığın giderilmesi (taksim) davası açacak, davaya kayyım huzuru ile devam edilip sonuçlandırılacaktır. Yasa maddesinde bizzat borçluya değil borçlu adına mirasın paylaşılmasını istemek, gerektiğinde paydaşlığın giderilmesi davası açmak üzere bir kimsenin kayyım atanması amaçlanmıştır. Kanunun bu hükmü dikkate alınmaksızın borçluya kayyım atanması doğru olmadığı gibi davaya kayyım huzuruyla devam edilmesi gerekmesine rağmen alacaklı huzuruyla devam edilip sonuçlandırılması da doğru değildir. Bundan zühul ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılardan İlhan Keleş vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İ.İ.K. nun 121. maddesi uyarınca İcra Tetkik Mercii tarafından verilen yetkiye dayalı olarak, borçlunun miras bırakanı adına tapuya kayıtlı, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
A-DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı A. M. vekili, davacı tarafından davalılardan O.K. hakkında yapılan icra takibi sırasında, borçlunun babası adına tapuya kayıtlı, Çorum İli Merkez Çöplü Mah, 12 ada, 65 parsel sayılı taşınmazla ilgili ortaklığın giderilmesi davası açılması konusunda davacıya yetki verildiğini belirterek, anılan taşınmazdaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
B-DAVALI CEVABININ ÖZETİ: Davalılardan İ. K.cevap dilekçesi vermemiş, 18.12.2002 günlü duruşmada, borcun kendisine değil, ağabeyi davalı O. K.’e ait olduğunu, taşınmazın satılmasını istemediğini, mümkünse ona ait hissenin ayrılmasını istediğini bildirmiştir.
Diğer davalılar P. K. ve O. K. cevap dilekçesi vermedikleri gibi, duruşmalara da katılmamışlardır.
C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme, uyulan birinci bozmadan sonra, bozma doğrultusunda kayyım atanmasına ilişkin karar alındığı; atanan kayyımın duruşmaya gelerek borçlu mirasçı O. K. adına davayı takip ettiğine, dosyada daha önce yapılan işlemlere, keşfe ve bilirkişi raporlarına bir diyeceği olmadığına, ortaklığın satış suretiyle giderilmesini istediğine dair beyanda bulunduğu; toplanan delillerden, dava konusu taşınmazın ivaz ilavesi ile dahi aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Davalılardan İlhan Keleş tarafından temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak önceki kararında direnmiş; direnme kararını da yine davalılardan İ. K. temyiz etmiştir.
E-MADDİ OLAY:
Eldeki davanın davacısı A. M. vekilince, 6.5.2001 tarihli takip talebiyle, Çorum 1.İcra Müdürlüğünün 2001/2012 esas sayılı dosyası üzerinden, eldeki davanın davalılarından O. K. aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak toplam 18.778.931.506 TL. nin tahsili istemiyle icra takibi yapılmıştır. İcra Müdürlüğü, borçlunun miras bırakanından intikal eden ve kaydına haciz konulan Çorum, Merkez Çöplü Mahallesi, . Ada . parsel nolu “Avlulu Ahşap Ev” vasıflı taşınmazın satışının ne şekilde yapılacağının İcra Tetkik Merciinden sorulmasına karar vermiş; dosya bu istekle kendisine gelen Çorum İcra Tetkik Mercii, 4.6.2002 günü, “Borçlu O. K.’in miras bırakanı Ö. K.’ten intikal eden taşınmazlardaki hissenin borçlarını karşılaması için tasfiye maksadı ile alacaklı vekiline İ.İ.K’nun 121. maddesi gereğince yetkili mahkemeye müracaat ile izalei şüyu davası açması hususunda yetki verilmesine” karar vermiş; bu karara istinaden eldeki dava açılmıştır.
Yerel Mahkeme, 27.1.2003 günlü ilk kararında, toplanan delillerden, davaya konu taşınmazın üç paydaş arasında aynen taksiminin mümkün olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar vermiş; bu karar Özel Dairenin 14.7.2003 günlü ilamıyla (birinci bozma), kayyım tayini gereğine işaretle bozulmuş; Yerel Mahkeme bu bozmaya uymak suretiyle, davacı vekiline, davalılardan (takip borçlusu) O. K.’e kayyım tayin edilmesi için dava açma konusunda yetki ve süre vermiş; buna dayanılarak 27.10.2003 günü açılan ve Çorum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/966 esasında görülen dava sonucunda, 20.11.2003 gün ve 2003/969 karar sayılı hükümle, Çorum 1. İcra Müdürlüğünün 2001/2012 nolu dosyasında borçlu bulunan hissedar O. K.’e ait Çorum İli Merkez Çöplü Mahallesi Çöplü Sokakta bulunan . Ada .nolu parseldeki taşınmazın paylaşımına katılmak ve gerektiğinde ortaklığın giderilmesi davası açarak sonuçlandırmak üzere, kayyım olarak N. Ç.’ın atanmasına karar verilmiştir.
Bu kararın kesinleşmiş örneğinin eldeki davanın dosyasına intikal ettiği 21.1.2004 günlü oturumda; davacı (takip alacaklısı) vekili Av. T. B.’ın davada bu aşamada sıfatının kalmadığı tutanağa geçirildikten ve anılan Avukatın “…Biz bu aşamada sıfatımız kalmadığından davayı kayyıma terk ediyoruz…” şeklindeki beyanı da alındıktan sonra,davacı yerine, oturumdahazır bulunan kayyım Nurten Keleş’in alındığı belirtilmiş; daha önce yapılan işlemler, dava dilekçesi, duruşma zabıtları, gelen belgeler, keşif ve bilirkişi raporları okunduktan sonra, kayyımın “Daha önce yapılan işlemlere keşfe, bilirkişi raporlarına ve gelen belgelere bir diyeceğim yoktur, ben bu davaya kaldığı yerden devam etmek istiyorum” şeklindeki beyanı tutanağa geçirilmiş, aynı oturumda, Özel Dairenin bozmasına konu olan ve içeriği yukarıda “Yerel Mahkeme kararının özeti” başlığı altında açıklanan hüküm kurulmuştur.
F-GEREKÇE:
Maddi olgunun yukarıda “MADDİ OLAY” başlığı altında açıklanan biçimde gerçekleştiği çekişmesizdir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İ.İ.K. nun 121. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciince verilen yetkiye dayalı olarak, alacaklı tarafından açılan eldeki davaya, sonradan atanan kayyım tarafından devam olunmasının Türk Medeni Kanununun 648.maddesindeki düzenlemeye uygun bulunup bulunmadığı; Kanun Koyucunun, anılan hükümde, böylesi bir davanın sadece kayyım tarafından açılabileceğini öngörmüş olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun “Paylaşmaya kayyımın katılması” başlıklı 648.maddesi “Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.” Hükmünü taşımaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin, 3.11.2004 gün ve 2004/6-509-568 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Türk Medeni Kanunu’nun 648. maddesinde belirtilen konumdaki bir alacaklı, İcra Mahkemesinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunduğu tüm elbirliği ortaklarına karşı ortaklığın giderilmesi davası açıp, bu davayı sonuçlandırabileceğine; buradaki dava açma hakkı hakime ya da başka bir kişiye değil, yalnızca mirasçıya ya da İcra Mahkemesinden İ.İ.K.nun 121.maddesi hükmü uyarınca ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanındığına göre; Kanun Koyucunun, böylesi bir davanın sadece atanan kayyım tarafından açılabileceğini öngörmüş olacağı, mevcut yasal düzenleme karşısında kabul edilemez.
Dolayısıyla, somut olaydaki gibi, İ.İ.K.nun 121.maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciince (İcra Mahkemesince) verilen yetkiye dayalı olarak, alacaklı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasına, Türk Medeni Kanunu’nun 648.maddesi çerçevesinde atanan kayyım tarafından devam olunması usulen olanaklıdır. Eş söyleyişle, davanın mutlaka kayyım tarafından açılmış olması gerekmez.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin aynı yöndeki direnme gerekçesi yerindedir. Ne var ki, işin esası Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Açıklanan yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın 6.Hukuk Dairesine gönderilmesine,7.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.