Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/660 E. 2005/665 K. 30.11.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/660
KARAR NO : 2005/665
KARAR TARİHİ : 30.11.2005

Mahkemesi : Erzincan 2.As.Huk.Mah.
Günü : 8/3/2005
Sayısı : 20-98
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Erzincan Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26/6/2003 gün ve 2003/184-311 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 27/10/2004 gün ve 2004/15225-15507sayılı ilamı ile;
(…Davacı, Sulama Birliği, davalının sulama suyu bedelini ödemediğini, tahsili için yapılan icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı birliğin amme vazifesi ifa ettiği ve vazifeden dolayı doğan alacakların tahsilinin 6183 sayılı yasa hükümlerine tabi olduğu genel haciz yoluyla takip yapılamayacağı davada açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştür.
Davacı, birlik, bakım ve işletmesi altında bulunan su kanalları için yaptığı bakım ve onarım ücretinin davalıya düşen kısmının tahsili amacıyla genel haciz yoluyla icra takibi yapmış, davalının itirazı üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Mahkemece davacı birliğin alacaklarının 6183 sayılı kanun hükümlerine göre tahsili gerektiğinden bahisle red kararı verilmiştir. 6183 sayılı kanunun 1. maddesinde hangi kurum ve kuruluşların bu kanuna tabi olduğu ve hangi konularda genel haciz yoluyla takip yapabilecekleri hususu düzenlenmiştir. Her ne kadar davacı birliğin tüzüğünün 18. maddesinde birlik gelirlerinin tahsilinde 6183 sayılı kanunun uygulanacağı belirtilmiş ise de, hiyerarşik sıralamada tüzüğün kanuna aykırı hükümler içeremeyeceği dikkate alındığında, 6183 sayılı yasanın 1. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar kapsamında olmayan davalı birliğin alacağının amme alacağı niteliği taşımadığı da bir gerçektir. Bilindiği gibi dava hakkı Anayasa ile güvence altına alınmıştır. T.C. Anayasasının 36 ve 13. madde hükümleri de gözetildiğinde somut olayın özelliğine göre davacı sulama birliğinin dava hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur. Diğer taraftan davacı birliğin alacağını dava etmesinde hukuksal yararının varlığı da bir gerçektir. Davacı birliğin alacağını genel haciz yoluyla takip etmesinde yasal engel olmadığı kabul edilerek işin esasına girilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin verilen red kararı usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A-ÖN SORUN: Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, davanın müddeabbihi itibarıyle direnme kararının temyizinin mümkün bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup; icra takibinde 342.000.000 TL. asıl alacak ve 142.000.000 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 484.000.000 TL.nin takip tarihinden itibaren % 85 oranındaki faiziyle birlikte tahsili istenilmiş; itiraz üzerine açılan eldeki itirazın iptali davası mahkemece reddedilmiştir.
21/7/2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14/7/2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL.; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1.maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL. olarak değişmiştir.
B-ÖN SORUN DEĞERLENDİRMESİ:
Eldeki davada direnme kararının verildiği 18/3/2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanunun temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabbih bu sınırın altında olduğuna göre, direnme kararı kesin olup, temyizi mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30/11/2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.