Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/659 E. 2006/15 K. – T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/659
KARAR NO : 2006/15
KARAR TARİHİ : –

Mahkemesi : İstanbul Asliye 8.Ticaret Mahkemesi
Günü : 8.11.2001
Sayısı : 2001/838-1247
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesince yetkisizliğe dair verilen 23.9.1999 gün ve 1999/726-1028 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 29.1.2001 gün ve 2001/182-582 sayılı ilamı ile,
(…Davacı vekili, müvekkiline ait MN ISDEMİR gemisinin davalı Glencore İnternational A.G. firmasına stemmor charter party formu kira sözleşmesi ile kiralandığını, sözleşmenin 17 nci maddesine göre yükleme ve tahliyenin gönderici ve alıcıya ait olacağını, müvekkiline ait gemi ile kömür taşındığını, konişmentoya göre kiracı aynı zamanda yükleyici, alıcı ise …….. A.Ş. olduğunu, geminin İskenderun rıhtımına geldiğinde kömürden çıkan gazların etkisiyle patlama olduğunu ve römorkörlerle deniz suyu sıkıldığını, yangının bu şekilde söndürüldüğünü, gemi ve yükteki hasarların tespit edildiğini, olayın meydana gelmesinde alıcı ve yükleyicinin sorumlu olduğunu ileri sürerek toplam 9.500 Dolar ve 4.214.916.229 TL. zararın 31.10.1996 olay tarihinden itibaren reeskont faizi ve Merkez Bankası’nın bir yıllık mevduatına uyguladığı % 5 oranında faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taşıma sözleşmesinin 46 ncı maddesi uyarınca bu taşımadan doğacak tüm ihtilaflarda Londra-İngiltere Mahkemeleri’nin yetkili kılınıp İngiliz Hukuku’nun uygulanacağı, MÖHUK.nun 31 nci maddesi uyarınca mahkemenin yetkili olmadığını savunarak, öncelikle dava dilekçesinin yetki yönünden reddini talep etmiş, esastan da davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından taraflar arasındaki Carter Parti Sözleşmesinin 46 ncı maddesi, MÖHUK.nun 31 nci maddesi dikkate alınarak gemi kiralama sözleşmesinden doğan dava konusu talep hususunda Türk Mahkemeleri münhasır yetkisini veya kamu düzenine dayalı yetkisini öngören bir kural mevcut olmadığı, uyuşmazlığın yabancı unsur içermesine göre yabancı devlet mahkemesini yetkili kılan geçerli bir yetki anlaşmasının mevcut olduğu, süresinde yetki itirazında bulunulduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, davalı kiralayandan yangın nedeniyle gemide oluşan hasaırı talep etmiştir. Davalıya dava dilekçesi uluslar arası tebligat hükümleri uyarınca 24.02.1998 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili esasa cevap süresi (HUMK.195) geçtikten sonra 09.06.1998 tarihinde cevap dilekçesi vermiş ve taraflar arasındaki sözleşmenin 46’ncı maddesi gereği yetki ilk itirazında bulunmuştur. Davalı vekili ilk oturuma da gelerek verilen cevap dilekçesinin HUMK.nun 198’nci maddesi hükmü uyarınca süresinde sayılmasını talep etmiş, davacı vekilinin itirazlarına rağmen mahkemece HUMK’nun 198’nci maddesi uyarınca cevap dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilmiştir. HUMK.nun 198’nci maddesi hükmüne göre; kanun yada hakim tarafından tayin olunan sürede cevap layihasını vermemiş HUMK.nun 197’nci maddeye göre de yeni süre istememiş olan taraf (davalı) HUMK.nun 198’nci maddesi uyarınca ilk oturumda esasa girilmezden önce bu konudaki mazeretini bildirerek cevap süresinin azami 3 gün uzatılmasını isteyebilir. Olayımızda süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, cevap layihası vermiş ve ilk oturuma da gelmiştir. Davacı da cevap süresinin geçtiğini bildirerek davalının cevap layihası vermesine itiraz etmiştir. Burada davalı ilk oturumda cevap süresinin uzatılmasının istemeden doğruca cevap layihasını verdiği için, davanın esasına girmiş demektir. Artık, davacının muvafakati olmadan savunmasının genişletemez. Yani, davalıya HUMK.nun 198’nci maddesine göre ek cevap süresi verilerek bu ek süre içinde cevap layihası vermesine müsaade edilemez. Aksi halde, 198’nci maddedeki “esasa girişmezden evvel” deyiminin bir anlamı kalmazdı. Bu itibarla mahkemece davalı vekilinin süresinde yetki itirazında bulunmadığı gerekçesiyle yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yangın nedeniyle oluşan zararın tazmini isteğine ilişkindir.
Dava dilekçesi davalıya 24.6.1998 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı taraf ise esasa cevap süresi geçtikten sonra 9.6.1998 tarihinde cevap dilekçesi vererek yetki itirazında bulunmuştur.
Davalı vekili ilk oturumda, cevap dilekçesinin süresinde verilmiş sayılmasını istemiş, yerel mahkemece, cevap dilekçesinin süresinde verildiği kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere yetki itirazı, davanın başında, esasa girişilmeden önce (varsa diğer ilk itirazlarla birlikte) yapılır. (HUMK.m.188 )
Yazılı yargılama usulünde yetki itirazı ancak esasa cevap süresi içinde sürebilir (HUMK m.189; 1.c) cevap süresi kural olarak on gündür Hakim davalıya on günden fazla bir cevap süresi verebilir. Bu halde davalı yetki itirazını hakimin vermiş olduğu bu (on günden fazla) cevap süresi içinde yapabilir.
Cevap süresi hakim tarafından uzatılmamış ise davalı, günlük cevap süresi geçtikten sonra (örneğin ilk oturumda) yetki itirazında bulunamaz.
Dava dilekçesinde cevap süresi gösterilmemiş olsa bile, davalının yetki itirazını on gün için yapması gerekir. Çünkü cevap süresi kanundan ötürü on gündür. (HUMK. M.195) on günlük cevap süresi ilk itirazlar bakımından hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle hakim yetki itirazının (ilk itirazın ) süresinde yapılıp yapılmadığını kendiliğinden inceler. Davalı on günlük cevap süresinden sonra yetki itirazında bulunursa, davacı süre aşımına karşı koymasa bile bu süre hak düşürücü nitelikte olduğundan, mahkeme, yetki itirazını kendiliğinden süre aşımından dolayı reddetmekle yükümlüdür.
Somut olayda davalı, cevap süresini geçirdikten sonra cevap dilekçesini vermiş ve ilk oturuma gelmiştir. Davalı, cevap süresinin uzatılmasını istemeden doğruca cevap dilekçesini vermekle, işin esasına girmiş olmaktadır. Bu durumda, davacının muvafakati olmadan savunmasını genişletme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve bir karar verilmesi zorunludur.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, yukarıda ve bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.1.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.