YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/61
KARAR NO : 2005/95
KARAR TARİHİ : 23.02.2005
Mahkemesi : Afyon Asliye 2.Hukuk Mahkemesi
Günü : 16.01.2004
Sayısı : 2003/681 E- 2004/12 K.
Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afyon 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.12.2001 gün ve 2001/483 E. 536 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 18.09.2002 gün ve 2002/5369-9553 sayılı ilamı ile;
(…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan tüm itirazları reddedilmelidir.
2-Dava rücuen tazminat istemine ilişkindir.Davacı idare davalının karıştığı olayda yaralanan dava dışı polis memuru Hikmet Toprak’a 2330 sayılı Yasa gereğince ödediği tazminatın rücuen tahsilini talep etmektedir. Dava konusu tazminat miktarının belirlendiği İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu’nun 24.5.2001 tarihli kararında, karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) yüz maaş tutarının iş gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında hesaplanarak ödeme yapıldığı görülmektedir. Oysa zarar haksız eylemin meydana geldiği tarihte gerçekleşmiştir. Davalının sorumluluğu da bu tarihte başladığından tazminatın, haksız eylem tarihindeki miktar esas alınarak belirlenmesi gerekir. Olay tarihinden uzun bir süre sonra alınmış karar tarihindeki kıstaslara göre belirlenen tazminatın rücuen tahsiline karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.02.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu uyuşmazlık BK.nun 51 ve 147 nci maddelerine dayalı halefiyetten kaynaklanan rücu istemine ilişkindir. Çoğunluk ile azınlık arasındaki görüş farkı ise, halefiyete esas olan alacağın kapsamında bulunmaktadır.
Bilindiği üzere halefiyette en önemli ilkelerden biri de halefiyetin, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağıdır. Bu ilkenin doğal sonucu olarak borçlu yerine geçen halef, alacaklıyı asıl alacak
miktarından fazla oranda tatmin etse bile halefiyet, ancak asıl alacak miktarı kadar oluşur. (Bkz.Dr.A.Kılıçoğlu, Kanuni Halefiyet, Ank.1979, Sh.95 vd.) Bu ilke, müşterek ve müteselsil borçlular bakımından BK.nun 144 ncü maddesinde de açıkça hükme bağlanmıştır.
Bu ana ilkeler çerçevesinde dava konusu olaya dönüldüğünde, davada, davalının haksız eylemi sonucu 7 gün iş ve gücüne engel olacak şekilde yaralanan dava dışı güvenlik görevlisine davacı idare tarafından 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 3 ncü maddesi gereğince ve yine o maddede gösterilen en yüksek devlet memuru brüt aylığı esas alınmak suretiyle hesaplanıp ödenmesi kararlaştırılan 1.369.900.000.-TL.nin davalı haksız eylem faili borçludan tazmini istenilmektedir. Anılan yasada ödenecek tazminatın rücuan haksız fiil failinden istenebilmesine olanak sağlayan özel bir düzenleme yani rücu hakkı tanınmış değildir. Bu durumda davacı idarenin rücu hakkı genel hükümlere yukarıda da değinildiği üzere BK.nun 51 ve 147 nci maddelerinden kaynaklanmaktadır. Davalı ise, asıl alacaklı güvenlik görevlisine ika ettiği haksız eylem nedeniyle uğradığı gerçek zararı BK.nun 41 ve izleyen maddeleri çerçevesinde gidermekle yükümlüdür. İdarenin bu miktarı aşan ödemeleri halefiyete dayanılarak zarar sorumlusundan istenebilmesi mümkün değildir. Mahkemece böyle bir durumda yapılacak iş; dava dışı güvenlik görevlisinin haksız eylem nedeniyle uğradığı gerçek zararı belirleyip, buna hükmetmekten ibarettir.
Bütün bu ilkeleri dikkate almayan ve idarenin gerçek zarar kapsamını aşan miktar üzerinden yaptığı tüm ödemelerin halefiyet yolu ile haksız eylem faili davalı borçludan istenebileceğine ilişkin sayın çoğunluk düşüncesine katılmadığımızdan, karşı oy kullanmış bulunuyoruz.