YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/595
KARAR NO : 2005/639
KARAR TARİHİ : 23.11.2005
Mahkemesi : Ankara Asliye 12.Hukuk Mahkemesi
Günü : 24.5.2005
Sayısı : 106-188
Taraflar arasındaki “itirazın iptali ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 12.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.10.2003 gün ve 322-860 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 16.12.2004 gün ve 2004/13879-13955 sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı ile aralarında hizmet akdi bulunan davalının davacı aleyhine iş mahkemesinde alacak davası açtığını ve bu davanın kabulüne karar verildiğini, temyiz aşamasında davalının mahkeme ilamını icraya koymak suretiyle alacağı tahsil ettiğini, kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine, mahkemece davacı lehine karar verdiğini ve bu kararın kesinleştiğini, haksız yere davalıya icra kanalı ile ödemek zorunda kaldıkları 3.511.497.000 liranın tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı tarafından sebepsiz yere tahsil edilen paranın istirdatı talebine ilişkindir.
HUMK’nun 8.maddesine göre, malvarlığından doğan değer veya miktarı 400.000.000 TL’yi geçmeyen davalara Sulh Hukuk, daha fazlasına ise Asliye Hukuk Mahkemesi bakmakla görevlidir. Ancak, taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunduğuna göre bu gibi hizmet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların (sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmış olsa bile) İş Mahkemelerinde görülmesi gerekir (1475 ve 5521 sayılı Yasaların 1.maddeleri).
O halde mahkemece, yukarıda zikredilen ilke ve esaslar dikkate alınarak davaya İş Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, aksi düşünceler ile davanın esası hakkında karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir….)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
DAVANIN İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı Kooperatif vekili, daha önce İ.. Ö…tarafından davacı kooperatif aleyhine açılan davada, davanın kabulüne karar verildiğini; kararın kesinleşmeden icraya konulduğunu, talep edilen bedelin davacı tarafca davalıya ödendiğini; Ne var ki hükmün Yargıtay 9.Hukuk Dairesince bozulduğunu; ve sonuçta davacı kooperatif yararına hüküm kurulduğunu;İcra İflas Yasası 40.maddesi uyarınca, ödenen bedelin geri alındığını ileri sürmüş; 3.511.497.000 TL.nın davalı tarafın uhdesinde kaldığı süre içerisindeki getirisi niteliğinde olan 3.821.680.000 TL. faizin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı İ.. Ö.. vekili, faiz isteminin haksız, hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece, zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EVRESİ,BOZMA VE DİRENME: Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarda yazılı gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkemece,yanlar arasında iş hukuku kapsamında bir çekişme bulunmadığı,uyuşmazlığın doğrudan doğruya İcra İflas Kanunu,Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiğinden söz edilerek önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
GEREKÇE: İddia savunma ve dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava, hizmet akdi ile çalışan davalının, kesinleşmeyen mahkeme kararına dayanarak yaptığı tahsilat nedeniyle davacının uğradığı zararı karşılamak amacıyla faiz istemine ilişkindir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesine göre İş Mahkemeleri, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasındaki iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak ve iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeridir.Davada taraflar işçi ve işveren sıfatını haiz olup hizmet akdi ile çalışanın kusurlu davranışı yüzünden uğranılan zararın tahsili istenmektedir. Uyuşmazlığın ana temeli hizmet aktinden kaynaklandığından davanın İş Mahkemesinde görülmesi gerekir.
O halde Hukuk Genel Kurulu’nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.11.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İ. Ö..’in S.S……Konut Yapı Kooperatifi aleyhine Ankara 11. İş Mahkemesinde açtığı dava sonucunda mahkemece 3.834.850.000.-TL. alacağa hükmedildiği görülmüştür. Anılan ilamın icra takibine konu edilmesi için kesinleşmesi gerekmediğinden (HUMK.443. mad) bu ilam icraya konularak yukarıda açıklanan bedel alacaklısına ödenmiştir. (17.5.2001) Ne var ki dayanak ilam 12.6.2001 tarihinde Yargıtay 9. H.D. 2001/7758E.-10008 karar sayılı ilamı ile bozulmuş mahkemece bozmaya uyularak verilen karar 24.12.2001 tarihinde onanarak kesinleşmiştir. İcra dosyasına parayı ödemek zorunda kalan kooperatif vekili İİK.nun 40/2 maddesi gereğince 3.511.497.000.-TL’nin alacaklıdan icra dosyasına kendilerine ödenmek üzere iadesini talep etmiş bu husustaki muhtıranın 3.3.2003 tarihinde alacaklıya tebliğ sonucu talep doğrultusunda 10.3.2003 tarihinde para İbrahim Özdil’den alınarak kooperatife iade olunmuştur. 17.3.2003 tarihinde kooperatif 17.5.2001 ve 10.3.2003 tarihleri arasında yaklaşık 2 yıl para haksız yere (ilk) dosya alacaklısında kaldığından bahisle müstakil faiz alacağı için genel haciz yolu ile takip yapmış, borçlunun bu takibe itirazı üzerine (İİK 62. mad) icra takibi durmuştur.(İİK66.mad)
Bilindiği gibi duran icra takibinin devamını sağlamak için alacaklı icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını veya genel mahkemeden (Asliye-Sulh) itirazın iptalini istemek zorundadır. Nitekim somut olayda da alacaklı itirazın iptali için Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Açılan bu dava alacak davası niteliğinde olmayıp icraya yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Bir başka anlatımla sorun iş hukukundan kaynaklanmayıp, tamamen icra işlemine yönelik olduğundan ve duran takibin devamının sağlanması amaçlandığından işin esasının incelenmesi Sulh Hukuk Mahkemesi görevindedir.
Yüksek özel dairenin bu olgulara rağmen itirazın iptali davasını, “tahsil edilen paranın istirdatı” olarak yorumlamasının şu durum karşısında hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığından daire bozmasında yer alan görüşe katılmak mümkün değildir. Kaldı ki icra takibine konu edilen alacak 17.5.2001 ve 10.3.2003 tarihi arasında alacaklıda kalan paranın faizine ilişkin olup talep kaynağını İİK.nun 40/2. maddesinin uygulamasından almaktadır. Artık önceki takibin dayanağı iş mahkemesi ilamından ve iş kanunundan doğan bir ihtilaf yoktur. İtirazın iptali davasının konusu olan takip 6183 Sayılı Yasaya göre yapılan bir takipte değildir. Yüksek özel daire ve Y.H.G.K. çoğunluk görüşünde somut olaydaki anlaşmazlığın nitelendirilmesinde de yanılgıya düşülmüştür. Bu görüşün kabulü halinde takip dayanağı ilamın Kadastro veya İdare Mahkemesi ilamı olduğu hallerde yukarıda açıklanan somut olayın benzerinde 40/11 maddeye göre alacaklıda haksız olarak kaldığı iddia edilen paranın faizi için yapılan takipteki itirazın iptalini Kadastro veya İdare Mahkemesi inceleyecektir. Bir başka anlatımla icra dairesindeki itirazın iptali davasını görmeye idare mahkemesi görevlidir, biçiminde hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan bir sonuç çıkacaktır. Az yukarıda açıklandığı üzere açılan dava istirdat davası olmayıp faiz alacağına ilişkin yapılan takip de borçlunun itirazının iptaline ilişkin olup bu davada alacağa dahi hükmedilemeyeceği nazara alındığında Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan işin esasının incelenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yüksek özel daire bozma ilamı doğrultusunda oluşan H.G.K çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.