YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/577
KARAR NO : 2005/630
KARAR TARİHİ : 16.11.2005
Mahkemesi
:
Trabzon İş Mahkemesi
Günü
:
180-191
Sayısı
:
11.5.2005
Taraflar arasındaki “rücuen alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.7.2004 gün ve 2002/428 Esas-2004/269 Karar sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 22.11.2004 gün ve 2004/9356 Esas-10666 Karar sayılı ilamı ile,
(…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Sosyal Sigortalar Kurumu Avukatının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı Avukatının temyiz itirazları yönünden;
Davalı işveren vekili, yanıt dilekçesinde ve yargılama sürecinin sonraki aşamalarındaki beyanlarında, 19.08.1991 tarihindeki iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalının, iş kazasının üzerinden 11 yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra tespit edilen sürekli iş göremezlik ile işyerlerinde meydana gelen iş kazası arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürmesi karşısında, davalı işveren vekilinin bu savunmaları doğrultusunda, 506 sayılı Yasanın 109. maddesinde öngörülen prosedür doğrultusunda inceleme yapılarak, sigortalının tedavisine ve sürekli iş göremezlik kaybı tespitine ilişkin dosyalar tüm içerikleriyle getirtilip, 19.08.1991 tarihinde davalı işyerinde davacının geçirdiği kaza ile S.S.K. Trabzon Bölge Hastanesi Sağlık Kurulunun 06.03.2002 tarihli raporuna istinaden tespit edilen sürekli iş göremezlik kaybı arasında illiyet bağının tespiti için öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’ndan rapor alınması, anılan kurul tarafından verilen raporun davacı Kurum açısından bağlayıcı olmasına karşın davalı işverenin bu rapora da itiraz hakkının bulunduğu gözetilerek, itirazı halinde Adli Tıp Kurumu veya tıp fakültelerinin konuya ilişkin anabilim dalı uzmanlarından oluşturulan kurullardan rapor alınmak suretiyle, sigortalının sürekli iş göremezlik kaybı ile uğradığı iş kazası arasındaki illiyet bağının ve oranının kesin biçimde belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A-Davacının isteminin özeti; Dava, iş kazası nedeniyle oluşan meslekte kazanma gücü kaybı nedeniyle sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri peşin değerinin davalı işverenden rücuan tahsili istemine ilişkindir.
B-Davalının yanıtının özeti; İş kazasının üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtikten sonra ileri sürülen meslekte kazanma gücü kaybı ile davalı işyerinde geçirilen iş kazası arasında illiyet bağının bulunmadığı savunulmaktadır.
C-Yerel Mahkemenin Kararının Özeti; Davalı işverenin iş kazasının oluşumunda % 60 oranında kusurlu bulunduğu, zararlandırıcı olay nedeniyle sigortalıda % 45 oranında sürekli iş göremezliğin oluştuğunun kabulü ile tavan zarar miktarı tespit ettirilerek, istemin kabulüne karar verilmiştir.
D-Temyiz Evresi Bozma ve Direnme; Taraflar vekilinin kararı temyizi üzerine, Yüksek Özel Dairece, yukarıda, başlıkta yazılı gerekçeler ile hüküm bozulmuş, yerel mahkemece, davalı vekilinin, sigortalının maluliyeti ile aradan zaman geçmesi nedeniyle geçirdiği iş kazası arasında irtibat bulunmadığı yolundaki savunmasının hiçbir delile dayanmadığı, davalı tarafın soyut iddiasına karşılık, dosya içerisinde sigortalının geçirdiği iş kazası ile maluliyeti arasındaki bağlantıyı tespit eden ve aksi başka bir delille ispat edilemeyen sağlık kuruluşlarının raporlarının bulunduğu, raporlara rağmen iş kazası ile gerçekleşen meslekte kazanma güç kaybı arasında illiyet rabıtasının tespiti için yeniden sağlık kuruluşlarından rapor alınmasının davanın uzamasına neden olacağı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
E-Maddi Olay: Sigortalı S.. T.., 19.8.1991 tarihinde Trabzon Liman işletmesinde geçici işçi statüsünde çalışmakta iken, bir geminin ambarından çıkarılmak istenen çuvalların bir kısmının vincin sapanından kurtularak üzerine düşmesi nedeniyle SSK. Trabzon Hastanesi’nde tedavi altına alındığı, 23.8.1991, 13.9.1991 ve 16.10.1991 tarihli sağlık raporları ile sigortalının (sol kalçada luxation) tanısıyla 4 günü hastanede yatarak olmak üzere tedavisi yapıldığı, sonrasında sırasıyla 3 hafta, 1 ay ve 2 hafta sonunda çalışır- kaydı ile istirahatına karar verildiği, sigortalının 1991-2001 yılları (dahil) arasında anılan işyerinde mevsimlik çalışmasına devam ettiği, 2002 yılında davacı Kuruma başvurarak, “hastalığının nüksettiğini, yürüme güçlüğünün başladığını” belirtmesi üzerine düzenlenen 27.2.2002 günlü sigorta müfettiş raporunda; (1991 yılında geçirdiği kazanın iş kazası olduğu) saptaması üzerine, SSK. Trabzon Hastanesi’nde tedavi altına alınarak, verilen heyet raporunda belirtildiği üzere (sol kalçada posttravmatik osteoartrit) tanısıyla sol kalçasına total kalça protezi uygulandığı, 31.7.2002 (uygun bulma) tarihli gelir bağlama kararı ile anılan sigortalıya 30.10.1991 tarihinden geçerli olmak üzere % 45 sürekli iş göremezlik oranı dikkate alınarak iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası kolundan gelir bağlandığı, bağlanan gelirlerin peşin değerlerinin tahsili amacıyla eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
F-Gerekçe; İş kazası sonrasında bedensel bütünlüğü ihlal edilen sigortalının bu durumu, mesleğini tam ve gereği gibi yürütmesine engel olacağı veya zorlaştıracağı için meslekte kazandırma gücü kaybından söz edilir. İş kazası sonucu ortaya çıkan meslekte kazanma gücü kayıp oranı Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemler Tüzüğüyle getirilen cetvellere göre matematiksel bir yapı içinde belirlenir. Bu yöntemle bulunan güç kayıp oranı Kurum tarafından sigortalıya bildirilmektedir (SSK. md.31).
İş kazası sonucu sigortalının çalışma gücündeki azalma oranı maddi zarar miktarına etki eden unsurlardan en önemlilerinden olup, iş kazası nedeniyle zarar gören işçinin maddi zararından, bunun doğal sonucu olarak da Kurumun tavan zararından iş göremezlik derecesiyle orantılı bir indirim yapılacaktır.
Sürekli iş göremezlik halini düzenleyen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 19/1. maddesi uyarınca; iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 10 azalmış bulunduğu Kurumca tesbit edilen sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanmakta olup, sürekli iş göremezlik geliri, sürekli iş göremezlik halini saptayan rapor tarihinden itibaren bağlanmaktadır. Gelirin başlangıç tarihi ise, hakkı doğuran rapor tarihi olacaktır.
506 sayılı Kanunun “Raporlar” başlıklı 109. maddesinde;
“ Bu kanunun uygulanmasında:
A) Sigortalıların sürekli iş göremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin,
B) Hak sahibi kimselerin malullük durumlarının,
Tesbitinde, Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızalar esas tutulur.
Raporları yeter görülmiyen ilgililer Kurumca yeniden muayene ettirilebilirler.
İlgililerin durumlarının tesbitinde son muayene raporu esas tutulur.
Yukarıda belirtilen raporlar üzerine, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.”
Hükmü yer almaktadır.
Sürekli iş göremezlik derecesinin belirlenmesinde izlenecek yol: 506 sayılı Kanunun 109. maddesinde hükme bağlanmıştır. 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da buna ilişkin ilkeler açıklanmıştır. Buna göre, Kuruma ait sağlık tesisleri tarafından düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Düzenlenecek Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporlarına karşı mahkemeye başvurma haklarının bulunduğu da anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında dile getirilmektedir.
İşveren doğrudan Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kuruluna başvurabileceği gibi , Mahkemeye uyuşmazlığı getirme yasal hakkına sahiptir. Konu yargı önüne geldiğine göre, uyuşmazlığın daha kısa sürede en az masrafla çözümü yönünden doğrudan mahkemece işin sonuçlandırılması gerekecektir.
Anılan maddenin son fıkrasında, Kurumca verilen kararlara itiraz edilebilir hükmü, hem rapora hem de Kurum kararına karşı itirazı içermektedir. Maddede geçen “ilgililer” deyiminin sigortalı ve hak sahipleri dışında, Kurum kararından etkilenen başka kimseler varsa, hukuki yararının bulunması koşuluyla onları da, bu anlamda, haklarında rücu davası açılmışsa, işverenleri de kapsadığından kuşku bulunmamaktadır.
Ne var ki itirazın elle tutulur nitelikteki verilere dayanması gerekmektedir. Somut verilere dayanmayan, salt meslekte kazanma güç kaybına itiraz edildiğinin bildirilmesi, Medeni Kanunun 2. maddesinde vurgulanan iyiniyet kuralına aykırı olduğu gibi, davayı uzatmaya yönelik bir davranış olarak da görülebilir.
Somut olaya bakıldığında, 1991 yılında meydana gelen iş kazası sonrasında sigortalının Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık tesislerinde (sol kalça travmatik luxation tanısıyla) tedavisinin yapılarak, istirahat sonrasında çalışabileceği belirtilerek taburcu edildiği, 10 yıl boyunca davalı işyerinde mevsimlik çalışmasına devam ettiği, 2002 yılında müracaatı üzerine (sol kalçada post travmatik osteoartrit) tanısıyla yapılan ameliyat ile (total kalça protezi) uygulandığı, ardından % 45 sürekli iş göremezlik oranı ile 1991 yılından geçerli olmak üzere sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı, yargılamanın aşamalarında davalı idarece, iş kazası ile meslekte kazanma gücü kayıp oranı arasında illiyet bağının bulunmadığının ileri sürüldüğü görülmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, sürekli iş göremezlik hali, koşulları oluşmuş ise geçici iş göremezlik halinden sonraki devreyi oluşturur. Geçici iş göremezlik dönemi sonunda, iş göremezlik durumu ortadan kalkmışsa, sürekli iş göremezlik halinden söz edilemez (SSK.md.19). Başlangıçta iş göremezlik derecesi % 10’un altında kaldığı için kendisine gelir bağlanmayan sigortalıya, aynı olaya bağlı olarak, illiyet bağıda oluşmak suretiyle ortaya çıkan veya nükseden arıza dolayısıyla iş göremezlik derecesi % 10’un üzerine çıktığında sürekli iş göremezlik geliri bağlanacaktır. Yasada buna engel bir hüküm bulunmamaktadır.
İş kazasının meydana geldiği 1991 yılında tüm sağlık kontrollerin Kurum Hastanesinde yapılmış olması ve sağlık raporlarının da anılan hastanece düzenlenmesine karşın, Kurum tarafından sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmadığı, 2002 yılına gelindiğinde, benzer olmakla beraber farklı içerikteki tanı uyarınca, yüksek sayılabilecek güç kayıp oranı ile sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış olması karşısında, davalının itirazının 506 sayılı Kanunun 109. maddesi uyarınca ele alınarak, durumun öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan aldırılacak rapor ile çözümlenmesinde zorunluluk bulunmakta olup, davalının bu yöndeki itirazının dikkate alınmaması isabetsizdir.
Kaldı ki, yukarıda açıklanan hukuki olgular karşısında, maddi zararın hesaplanmasında dikkate alınması gereken, sigortalının sürekli iş göremezliğe giriş tarihi ve bu tarihteki oranının, sonrasında artış meydana gelmiş ise tarihinin bilinmesinde zorunluluk bulunmakta olup, bu bilgilere öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan alınacak görüş ve raporlar ile ulaşılmasında yasal zorunluluk bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,16.11.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.