Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/561 E. 2005/588 K. 19.10.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/561
KARAR NO : 2005/588
KARAR TARİHİ : 19.10.2005

Mahkemesi

:

Büyükçekmece 1.Asliye Hukuk Mahkemesi

Günü

:

30.12.2004

Sayısı

:

441-2148

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 9.5.2002 gün ve 2001/32-2002/778 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25.3.2003 gün ve 2002/12373-2003/3534 sayılı ilamı ile,
(…Dava MK. 917. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacılar tapuda dava dışı E. A. K.. adına kayıtlı olan taşınmazı tapu kütüğüne güvenerek satın aldıklarını, ancak Kadastro mahkemesi tarafından 298 parselin Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine zarara uğradıklarını belirterek 737.500.000.000 TL’nin ödetilmesini istemişler yerel mahkemece istem gibi karar verilmiştir.
Dava konusu 298 parsel sayılı taşınmaz, Kadastro tesbit işlemi sırasında Hazine adına tesbit edilmiş ise de, itiraz üzerine Tapulama Komisyonu tarafından M.G.. ve müşterekleri adına tesbitine karar verilmiştir. Komisyon kararı aleyhine süresi içinde Maliye Hazinesi tarafından dava açılmış olması nedeniyle davanın sonuna kadar tescil işlemi yapılmaması gerekirken Tapulama Müdürlüğü 298 nolu dava konusu taşınmazın tespitini kesinleştirmiş ve 11.1.1985 günü tapu kütüğüne dava dışı şahıslar adına tescil edilen taşınmaz 6.12.1995 tarihinde E. A.K..’a, onun tarafından da 24.5.1990’da davacılara satılmıştır. Bu satın alma, henüz tescil aşamasına gelmeyen bir yerin tescil edilmiş olması nedeniyle davacıların satın alma işlemleri geçersiz tapu kaydına dayandığı için, mülkiyeti kazanmalarından sözedilemez. Bu arada Maliye Hazinesi tarafından açılan tesbit ve tescil davası yararına sonuçlanarak taşınmaz Hazine adına tescil edilmiştir. Daha sonra davacılar tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası iyiniyetli olmadıkları ve usule uygun bir tescil işlemi söz konusu olmadığından ve MK.nun 931. maddesinin koşulları oluşmadığından reddedilmiştir.
Yukarıda açıklanan olgular gözetildiğinde satın almaya ilişkin tapu kaydı yasaların öngördüğü koşullarda oluşmadığından usulsüz bir tescil işlemi söz konusu olup, usulsüzlüğün Kadastro işlemlerinden kaynaklandığı görülmektedir. Gerek bu nedenle ve gerekse MK.nun 931. maddesine dayalı Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/631 esas sayılı tapu iptali ve tescil davasında davacıların satın alırken gereken özeni göstermediği, iyiniyetli olmadıkları anlaşıldığından mülkiyet kazanılamamıştır.
Bu nedenle de davacıların taşınmazla ilgili tazminat istemeleri söz konusu olamaz. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin kabul kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; tazminat isteminin ilişkin bulunduğu 298 parsel numaralı taşınmaz hakkındaki Tapulama Komisyonu kararına karşı, Hazine tarafından yasal süre içerisinde dava açılması nedeniyle bu parsele ilişkin tespitin kesinleşmemiş olmasına; davayı gören mahkemenin anılan parselin itirazlı (dava konusu) olduğunu sehven bildirmemesinden dolayı, Tapu Sicil Müdürlüğünce yapılan kesinleştirme işleminin ve onun sonucunda oluşturulan tapu sicilinin yok hükmünde bulunmasına, başka bir ifadeyle, ortada yasaya uygun şekilde oluşturulmuş bir tapu sicilinin mevcut olmamasına, buna bağlı olarak da, gerek taşınmazın adlarına tescil edildiği dava dışı kişilerin ve gerekse satım yoluyla adlarına tescil yapılan kişiler ile onlardan satın olan davacıların geçerli bir kazanımlarının bulunmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.10.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.