YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/558
KARAR NO : 2005/651
KARAR TARİHİ : 30.11.2005
Mahkemesi : Ankara 1.Tüketici Mahkemesi
Günü : 01.02.2005
Sayısı : 2004/1493 E- 2005/60 K.
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.12.2003 gün ve 2003/224-473 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 28.06.2004 gün ve 2004/2622-10067 sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımı sonucu bankaya oluşan borcunu ödeyemediğini, hakkında icra takibi başlatıldığını, 4822 sayılı yasadan faydalanmak için 26.3.2003 tarihinde davalıya başvurduğunu ancak çıkarılan borç miktarının yasaya uygun olmadığını ileri sürerek, davalıya olan borcunun tespitini istemiştir.
Davalı, davacının başvurusu üzerine çıkarmış oldukları ödeme planının yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 3.978.876.000TL. borçlu olduğunun tespitine, 331.573.000 TL aylık taksitlerle ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 sayılı yasanın Geçici 1. maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir.
Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101.maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2.maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın, kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir.Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak + akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 sayılı yasanın geçici 1.maddesi, istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve Banka Sigorta Mevduatı Vergisini borca eklenmeli, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerinde, Borçlar Kanununun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan (temerrüt tarihindeki ana paradan) mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayda davalının gönderdiği 7.1.2003 tarihli ihtarın davacıya tebliğine ilişkin şerh mevcut değilse de, davacı dava dilekçesinde davalının gönderdiği ihtarı tebliğ ettiğini bildirmiş olduğundan, ihtarda verilen 7 günlük sürenin dolması ile 14.01.2003 tarihinde davacının temerrüde düştüğü, 14.3.2003 tarihinde yayımlanan 4822 sayılı yasadan faydalanmak için yasada öngörülen 30 günlük sürede 26.03.2003 tarihinde davalı bankaya başvurduğu anlaşılmaktadır. Davacının 14.1.2003 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarihten davacının davalı bankaya başvurduğu 26.3.2003 tarihine kadar %50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması gerekirken, 19.11.2002 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece 14.1.2003 tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Davacının başvurusu üzerine davalı banka tarafından çıkarılan ödeme planında davacının 4.688.490.664 TL. borcu olduğu belirtilmiştir. Davacı açtığı dava ile bankanın bildirdiği kadar borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, mahkemece müddeabihin tespiti için davacıdan borcunun olması gerektiği miktar sorulmalı, bankanın bildirdiği miktar ile mahkemece hükmedilen miktar arasındaki fark üzerinden davacı lehine, mahkemece hükmedilen miktar ile davacının borcunun olması gerektiğini bildirdiği miktar arasındaki fark üzerinden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, masrafların da buna göre paylaştırılması gerekirken, sadece davacı vekili lehine ve hüküm altına alınan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilip, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve masrafların tamamının da davalıya yükletilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı/birleşen dava davacısı banka vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borç ilişkisinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine dayalı “borç tespiti”; birleşen dava ise, alacaklı yanca açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-Asıl dava yönünden; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2-Birleşen davaya gelince;
Eldeki menfi tespit konulu davada verilen kararın bozulmasından ve bozma sonrası tensip kararından sonra direnme aşamasında Ankara 2.Tüketici Mahkemesinin itirazın iptali konulu dava dosyası bu dosya ile birleştirilmiş ve mahkeme temyize de getirilen her iki dosya hakkında karar vererek, birleşen dosyanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
Bu hüküm direnme olmayıp, direnme kararından sonra verilmiş yeni bir hüküm olmakla bu karara yönelik temyiz itirazlarının özel dairesince incelenmesi gerekir.
S O N U Ç : Davalı/birleşen dava davacısı vekilinin;
1-Direnme kararına konu asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince
BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine oyçokluğuyla,
2-Birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının ise ilk kez incelenmek üzere 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.11.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.