YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/557
KARAR NO : 2005/650
KARAR TARİHİ : 30.11.2005
Mahkemesi : Ankara 1.Tüketici Mahkemesi
Günü : 22.03.2005
Sayısı : 2004/1683 E- 2005/341 K.
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.12.2003 gün ve 2003/234-474 sayılı kararın incelenmesi davalı/alacaklı banka vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 22.06.2004 gün ve 2004/2921-9816 sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımı sonucu oluşan borcunu bankaya ödeyemediğini, davalının ihtarname gönderip, daha sonra da hakkında icra takibi başlattığını, ihtarname tarihi itibariyle 1.960.860.056TL. borcu bulunmasına rağmen davalıya 5.467.620.000TL.ödediğini, bundan sonra 4822 sayılı yasa hükümlerinden faydalanmak için davalıya başvurduğunu, davalının cevaben 2.220.095.268TL. ödemesinin gerektiğini bildirdiğini, bu miktarı kabul etmediğini ve davalıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek borçsuzluğunun tespitine, şimdilik fazladan ödediği 2.000.000.000TL.nın istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya kalan borç miktarını bildirdiklerini, davacının ilk taksit borcunu ödemekten kaçındığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının 4822 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarih olan 14.3.2003 tarihi itibariyle 2.705.342.000TL. borcu bulunmasına rağmen bu tarih itibariyle davalıya 5.315.745.000TL. ödemede bulunduğu bu tarihten sonra da yine davacının 200.000.000TL. ödediği gerekçe gösterilmek ve bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine fazladan ödenen toplam 2.810.403.000TL. nın istirdadına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 sayılı yasanın geçici 1.maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması veya nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir.
Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirilip, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak + akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 sayılı yasanın geçici 1.maddesi, icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık %50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Muamele Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Muamele Vergisi borca ilave edilmeli, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerde, Borçlar Kanununun 84.maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayımızda, davacının 4822 sayı yasanın yayımlanmasından önce davalı bankanın gönderdiği 07.09.2001 tarihli ihtarın 14.09.2001 gününde tebliğ edildiği, verilen 24 saatlik sürenin dolması ile 16.09.2001 tarihinde davacının temerrüde düştüğü, hakkında 24.09.2001 gününde icra takibine geçildiği, takipten sonra davacının maaşı ve nema ücreti alacağından kesintiler yapılmak suretiyle icra borcuna mahsuben ödemeler yapıldığı, davacının 4822 sayılı yasadan yararlanmak amacıyla 28.03.2003 tarihli ihtarnamesiyle davalıya başvurduğu, bu tarihten sonra da 02.04.2003 gününde 200.000.000TL. ödediği toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece, öncelikle davacının davalıya 4822 sayılı yasa hükmünden yararlanmak amacıyla gönderdiği 28.03.2003 ihtarnamesinin tebliğ tarihi saptanmalı, bundan sonra davacının gönderilen kat ihtarnamesiyle temerrüde düştüğü, 16.09.2001 tarihi itibariyle ihtarnamede toplam borç miktarı olarak gösterilen ve itiraza uğramayan 2.406.768.401 TL.na bu tarihten 28.03.2003 günlü davacının gönderdiği ihtarnamesinin tebliği tarihine kadar geçen süre içerisinde %50 oranında faiz uygulanmalı, bu arada davacı borçlunun davalı bankaya başvuru tarihine kadar yaptığı ödemelerin BK. 84.maddesi hükmü de dikkate alınarak ödeme tarihi itibariyle mahsubu yapılmalı, böylece davacının bankaya başvurduğu tarih itibariyle borç miktarı belirlenmeli, belirlenen bu miktara BSMV, icra masrafları, tahsil harcı ve avukatlık ücreti de eklenmek suretiyle borç ve alacak durumu, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle saptanmalı, bu tarih itibariyle davacının davalıya olan tüm borçlarının ödendiğinin tespiti yani fazla ödeme halinde dahi, 4822 sayılı yasanın çıkarılış amacının borçluya kolaylık sağlayarak borcun tasfiye edilmesinin sağlanması olduğunun göz önüne alınması gerekir. Ayrıca yasada, yasanın yayımlandığı tarihe kadar ki ödemeler fazla ise bunların iade edileceğine dair hüküm olmadığı gibi, yasa metninden bu anlam da çıkmadığından yapılan fazla ödemelerin tahsiline karar verilemez, fazla ödeme olması halinde mahkemece, davacının borçsuzluğunun tespitine karar verilmekle yetinilmeli, bu tarihten sonra varsa fazla ödemeleri yönünden istirdada karar verilmelidir. Mahkemenin açıklanan hususları gözardı ederek, HUMK.nun 74.maddesi hükmüne de aykırı hareket etmek ve davacının talebini de aşmak suretiyle yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı/alacaklı banka vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı/alacaklı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 30.11.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.