YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/549
KARAR NO : 2005/598
KARAR TARİHİ : 19.10.2005
Mahkemesi
:
Burdur 1.Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Günü
:
25.11.2004
Sayısı
:
2004/501-601
Taraflar arasındaki “iptal-tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Burdur 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.11.2003 gün ve 2003/89-562 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 17.6.2004 gün ve 2004/2248-5969 sayılı ilamı ile,
(… 1977-1982 tarihleri arasındaki dönemde davacının vergi kaydı mevcut ise de Kurumca tescilinin yapılmadığı gibi, davacının 20.4.1982 tarihinde 1982 yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa’nın 2654 sayılı Yasa ile değişen ek geçici 13.maddesi gereği 1 yıllık süre içinde tescil talebinde bulunmadığından bu dönemde Bağ-Kur’lu sayılması mümkün değildir. Kaldı ki 1479 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’da olduğu gibi geriye yönelik tescilde mümkün değildir.
1982-1985 çekişmeli döneme gelince; bu dönemde yürürlükte olan 2654 sayılı Yasa’nın 24. maddesine göre bir kişinin Bağ-Kur’lu sayılabilmesi için vergi kaydının bulunması zorunludur. Sadece oda kaydı Bağ-Kur statüsünün oluşturulması için yeterli değildir. Bu dönem için herhangi bir prim ödemesi de mevcut olmadığından davacının Bağ-Kur’lu sayılamayacağına ilişkin Kurum işlemi doğrudur. Bu nedenle anılan döneme ait davanın reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A-Davacının isteminin özeti; Davacının, 10.11.1977 tarihli meslek kuruluş kaydı ile kendi nam ve hesabına “şoför ve ticaret erbabı” olarak çalışmaya başladığı belirtilerek, gerçek Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespiti ile aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptaline, dava dilekçesinin aynı zamanda yaşlılık aylığı talebi olarak kabulü ile davacıya 1.3.2003 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesi istenmektedir.
B-Davalının yanıtının özeti; 11.9.1987 tarihli Bağ-Kur giriş bildirgesiyle Kuruma başvuran davacının meslek kuruluş ve vergi kaydı dikkate alınarak, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 2654 sayılı Kanunla değişik 24. maddesi uyarınca sigortalılığının 20.4.1982 tarihinden başlatıldığı, vergi kaydının 27.4.1982 tarihinde sona ermesi ile aynı tarihte sigortalılığı durdurularak, 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinde 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik üzerine tekrar 22.3.1985 tarihi itibarıyla başlatıldığı, sigortalılığının halen devam etmekte olduğu, ilgili kanun hükümleri uyarınca 18 yıl 16 gün Bağ-Kur hizmeti, 1 yıl 8 ay askerlik borçlanması olmak üzere 19 yıl 8 ay 16 gün sigortalılığının bulunduğu, bu nedenle de yaşlılık aylığına hak kazanmadığı savunulmaktadır.
C-Yerel Mahkemenin Kararının Özeti; (Davacının, kendi nam ve hesabına taksicilik yapması, 10.11.1977 tarihinde Burdur Şoförler ve Otomobilciler Odası kaydı ve daha sonrasında vergi kaydının bulunması nedeniyle davalı Kuruma tescilinin yapıldığının anlaşıldığı, prim borcunun bulanmadığı…) gerekçesiyle aynen;
“Davanın Kabulü ile, davacının askerlik borçlanması hariç 10.11.1977 – 27.01.2003 arası 25 yıl 2 ay 17 gün sigortalı olduğunun tespitine ve 01.03.2003 tarihi itibari ile yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine” karar verilmiştir.
D-Temyiz Evresi , Bozma ve Direnme; Davalı Bağ-Kur’un temyizi üzerine hüküm, Yüksek Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece, bozma kararının (1977-1982) devresine ilişkin bölümüne uyulmuş, (1982-1985) devresine ilişkin bölümüne ise, davacının kendi nam ve hesabına çalışmasının devam ettiği, belirtilen dönemde oda kaydının bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
E-Maddi Olay: Davacı, 11.9.1987 tarihli giriş bildirgesi ile davalı Kuruma sigortalılık başvurusu yapmıştır. Davalı Kurum, davacının 20.4.1982-27.4.1982 tarihleri arasında ve 22.3.1985 tarihinden itibaren sigortalılık başvurusunu kabul etmiş ve bu doğrultuda işlemlerini yapmıştır.
Davacının 5.2.1979-27.4.1982 tarihleri arasında ve 13.5.1985 tarihinden itibaren vergi kaydı bulunmakta olup, meslek kuruluş kaydı 10.11.1977 tarihinde başlamaktadır. Esnaf Sicil kaydı ise 23.7.1986 tarihinde başlamış olup, halen devam etmektedir. Vergiden muaf olduğu konusunda bir iddia ve uyuşmazlık bulunmamaktadır.
F-Gerekçe; Dava, Kurum işleminin iptali ile Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine yöneliktir.
Uyuşmazlık, vergi kaydının bulunmamasına karşın, davacının sadece meslek kuruluş kaydına dayanarak Bağ-Kur zorunlu sigortalısı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26. Madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Yasada tanımlanan amaca ulaşma yolunda, uygulamada rastlanılan kimi sorunlar nedeniyle “kanunun amacı, sigortalı sayılanlar ve sayılmayanlar” başlıklı 24. Madde ve buna paralel olarak “sigortalılığın başlangıç ve bitiş tarihi” başlıklı 25. Maddede sık sayılabilecek değişiklikler yapılmıştır.
20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “…gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıt oldukları tarihten itibaren Bağ-Kur sigortalısı sayılmaktadırlar.
Ne var ki, 1479 sayılı Kanuna 2654 sayılı Kanun ile eklenen Ek Geçici 13. Madde ile, “…sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinde” başlayacaktır hükmü getirilmiştir.
22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile anılan maddede yapılan değişiklikte ise, bu kez; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
“Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek Geçici 13. Madde hükmünde, sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin, 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür. Madde, sigortalılık niteliğinin edinilmesi yönünden değil, sadece sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlayacağı tarih yönünden norm içermekte olup, sigortalılık niteliği yönünden yapılacak değerlendirmeler ise, sigortalılığa esas alınacak kayıt ve/veya çalışma tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre yapılacaktır.
Somut olayda, Ek Geçici 13. Madde hükmü dikkate alınınca davacının 20.4.1982 tarihinden önce Bağ-Kur sigortalısı sayılamayacağı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. 22.3.1985 tarihine kadar olan dönemde sigortalılık niteliğin varlığı sorunu da, 1479 sayılı Kanunun 2654 sayılı Kanunla değişik 24 ve 25. Maddeleri doğrultusunda çözümlenmelidir.
Öncelikle belirtilmelidir ki; davacının 20.4.1982 ile 27.4.1982 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğu konusunda davanın tarafları, gerekse Yüksek Daire arasında bir çekişme bulunmamakta olup, bu devreye ilişkin olarak yerel mahkemenin direnme kararı vermesi isabetli değildir.
Gerçektende; 2654 sayılı Kanunla 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. Maddelerine getirilen düzenleme ve Ek Geçici 13. Madde hükmü dikkate alındığında davacının, vergi kaydının son bulduğu 27.4.1982 tarihinden 3165 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 22.3.1985 tarihleri arasında mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olmadığı görülmektedir.
Açıklanan tüm bu maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmaksızın hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: 1-Davalı vekilinin, uyularak kısmen reddine karar verilen bölüme ilişkin temyiz itirazlarının Yüksek Daire tarafından incelenebilmesi için dosyanın 21. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
2-Davalı vekilinin direnmeye ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda yazılı bulunan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.