Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/414 E. 2005/464 K. 13.07.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/414
KARAR NO : 2005/464
KARAR TARİHİ : 13.07.2005

Mahkemesi

:

Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi

Günü

:

14.4.2005

Sayısı

:

150-58

Taraflar arasındaki “uyarlama” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 24. Hukuk Mahkemesince (HAKEM) davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.3.2004 gün ve 2003/457-2004/10 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 10.2.2005 gün ve 2004/13372-2005/1905 sayılı ilamı ile,
(“…Davacı, ASKİ 4749 sayılı kanunun geçici 3,11 ve 4.maddeleri uyarınca davalı ile aralarında düzenlenen protokollerle idarenin Hazineye olan borçlarının taksite bağlandığını ve aylık ödeme tutarlarının belirlendiğini, idarenin 2003 yılı giderlerinin vadesi geçmiş Resmi Daire borçlarının toplamı kadar azaldığını, gelirlerinin azalmasında kusurlarının bulunmadığını, protokol tarihindeki dengelerin idare aleyhine önemli ölçüde bozulduğunu ileri sürerek taksit ödemelerinin yeni duruma uyarlanarak, taksit miktarlarının %50 oranında azaltılarak taksit sayısının ve ödeme süresinin uzatılmasını, borcun ödemesine ilişkin ilk taksit ödeme tarihinin Ocak 2004 olarak düzeltilmesine ve faiz oranının da yarıya indirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın hakemde görülmeyeceğini savunmuş,davacının protokolleri kendi serbest iradesi ile imzaladığını bildirerek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davaya 3533 sayılı yasa gereği hakem sıfatı ile bakılıp davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Kural olarak 3533 sayılı yasa hükümlerine göre verilen hakem kararları itirazı kabil olup,itiraz üzerine verilen kararlar da kesindir. Ancak hakemin yetki ve görevi dışında vermiş olduğu kararlar, kamu düzenini ihlal edecek mahiyette ise, bu hususlar temyiz edilebileceği gibi, Yargıtay’ca da resen gözetilmelidir. Somut uyuşmazlıkta böyle bir yetki aşımı olup olmadığının incelenmesi gerekir. 3533 sayılı Mecburi Tahkim Kanunun 1. maddesi gereğince umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayenin tamamı devlete veya belediyeye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan ihtilaflardan Adliye Mahkemelerinin Vazifesi dahilinde bulunanlar 3533 sayılı Mecburi Tahkim Kanununda yazılı tahkim usulüne göre halledilir. Bu uyuşmazlığa 3533 sayılı yasa hükümlerine göre bakılabilmesi için davanın her iki tarafının da yasanın 1. maddesinde sayılan kamu kurumundan olması gerekir.
Taraflardan birisi yasada belirtilen kamu kuruluşu değilse, davaya mecburi Hakem Sıfatı ile bakılamaz. Davacı, ASKİ Genel Müdürlüğü; Ankara Su Tesisatının Belediyeye Devri ve İşletmesi Hakkındaki 5363 sayılı yasanın 1. maddesine göre; Ankara Belediyesine bağlı olmak üzere “Ankara Sular İdaresi” adı altında tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi bir idare kuruluşudur. O halde gerek anılan madde, gerekse aynı yasanın 2. ve onu izleyen maddelerince davacı özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiliği haiz bir kuruluştur. Bu açıklamalar ışığında, davacının 3533 sayılı yasada belirtilen ve zorunlu tahkime tabi kuruluşlardan sayılmayacağı anlaşıldığından taraflar arasındaki uyuşmazlığın genel hükümlere göre mahkemelerce incelenip sonuçlandırılması gerekir. Göreve ilişkin konularda usuli müktesep hak kuralının uygulanmayacağı gözetildiğinde davaya mecburi hakem sıfatı ile yetki aşımı yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre, bu aşamada davalının itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, taraflar arasındaki protokollerin ödemeye ilişkin hükümlerinin, değişen koşullara uyarlanması istemine ilişkindir.
A-DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı ASKİ Genel Müdürlüğü vekili, Hakem sıfatıyla Ankara Asliye 24. Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde, taraflar arasında 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun uyarınca düzenlenen dört ayrı protokol ile, davacının Hazine garantili ve Hazineye olan borçlarının taksitlere bağlandığını, davacının bu protokollere bağlı kalarak itfa raporlarında gösterilen aylık ödemeleri düzenli olarak yapmaya başladığını; ancak, davacının gelirlerinin yaklaşık üçte birinin Devlet Kurum ve Kuruluşlarının kullandığı su ve atıksu bedellerinden oluşması ve Bütçe Kanunlarında yeterli ödenek ayrılmaması nedeniyle Resmi Dairelerin fatura bedellerini ödemelerinde büyük aksaklıklar meydana gelmesinden dolayı, davacının protokollere uygun şekilde ödeme yapamaz hale geldiğini; bu durumun önceden öngörülmesi mümkün olmadığı gibi, borçlu Daireleri ödemeye zorlayacak hukuki bir yöntemin de bulunmadığını; Devlete güvenen ve Resmi Dairelerin borçlarını zamanında ödeyecekleri varsayımından hareket ederek davalı ile protokoller imzalayan davacının, kendisi dışındaki nedenlerle protokol tarihindeki dengelerin kendisi aleyhine önemli ölçüde bozulmasından dolayı, protokollerin yeni duruma uyarlanmasını isteme hakkının doğduğunu ileri sürerek; uyarlama yoluyla taraflar arasındaki protokoller ile bunlara bağlı itfa raporlarındaki taksit miktarlarının %50 oranında düşürülmesine ve ödeme başlangıç tarihinin 2004 Ocak ayı olarak tespiti ile yeni taksit miktarına göre ödeme süresinin uzatılmasına karar verilmesini istemiştir.
B-DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı T.C. Hazine Müsteşarlığı vekili, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, adli yargının görev alanına girdiğinin kabulü halinde ise, davalının statüsüne göre genel mahkemelerin görevli olduğunu, mecburi hakemde görülemeyeceğini, olayda uyarlama koşullarının da mevcut olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme (HAKEM), somut olayda uyarlama şartlarının davacı lehine gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, taraflar arasındaki protokollerle bu protokollere bağlı itfa raporlarında gösterilen taksit ödemeleri yeni şartlara uyarlanmak suretiyle, taksit miktarlarının yarı yarıya düşürülmesine, böylece taksit sayısının iki misline çıkartılarak ödeme süresinin uzatılmasına, ödenmeyen taksitlere ilişkin ilk vade tarihinin Ocak 2004 ayı olarak değiştirilmesine, faiz oranlarının indirilmesi talebinin reddine karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ VE DİRENME:
Davalı vekilince, özellikle davanın Hakem tarafından görülemeyeceği vurgulanmak suretiyle temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak önceki kararında direnmiş, direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
E-MADDİ OLAY:
Taraflar arasında 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun çerçevesinde düzenlenen 16.10.2002,28.11.2002,14.01.2003 ve 15.01.2003 tarihli protokollerle, davacının Hazine’ye olan borçları taksitlere bağlanmış eklerindeki tablolarda aylık ödeme tutarları gösterilmiştir.
F-UYUŞMAZLIK:
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı ASKİ Genel Müdürlüğü’nün hangi hukuki statüde olduğu, 3533 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadığı; bu konudaki saptamaya bağlı olarak da, eldeki davaya anılan Kanun çerçevesinde mecburi Hakem tarafından mı, yoksa genel mahkemece mi bakılacağı noktasında toplanmaktadır.
G- GEREKÇE:
Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, bir uyuşmazlığın 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu İle Halli Hakkında Kanun (Bundan böyle kısaca “3533 S.K.” denilecektir) çerçevesinde çözülebilmesi için, anılan Kanunun 1. maddesindeki açık hükme göre uyuşmazlık; umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkmış olmalı ve adli yargının görev alanı içerisinde bulunmalıdır. Uyuşmazlığın her iki tarafının da bu hüküm kapsamında olması zorunludur; aksi takdirde, davaya anılan Kanun çerçevesinde Mecburi Hakem Sıfatı ile bakılamaz.
Somut olayda davalı T.C. Hazine Müsteşarlığı’nın anılan Kanun kapsamında bulunduğu çekişmesizdir. Keza, uyuşmazlığın adli yargının görev alanı içerisinde olduğunda da kuşku ve duraksama yoktur.
Uyuşmazlık, davacı ASKİ Genel Müdürlüğü’nün 3533 S.K. kapsamında bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönün aydınlığa kavuşturulabilmesi için de, davacının tabi olduğu mevzuat ve hukuksal statüsü ortaya konulmalıdır.
Öncelikle belirtilmelidir ki; davacı ASKİ Genel Müdürlüğü’nün daha önceden tabi bulunduğu 5363 sayılı Kanun; 20.11.1981 gün ve 2560 Sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’a (bundan böyle “2560 S.K.” denilecektir) 5.6.1986 gün ve 3305 S.K. nun 4 maddesiyle eklenen Ek 5. madde ile yürürlükten kaldırılmış ve yine 3305 S.K. ile eklenen Ek 4. madde hükmü, anılan Kanunun tüm diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağını öngördüğünden, davacı, artık, 2560 S.K. kapsamına dahil olmuştur.
Bu nedenle, Özel Daire bozma ilamındaki; davacının 5363 sayılı Kanun’a tabi bulunduğu yönündeki saptamada isabet bulunmadığı öncelikle belirtilmelidir.
Davacının, 2560 S.K.na tabi bir kuruluş olarak, 3533 S.K. kapsamında bulunup bulunmadığına gelince:
Yukarıda belirtildiği üzere, bir kurumun 3533 S.K. kapsamında kabul edilebilmesinin temel koşulu, o kurumun;
-Ya, Genel, katma veya özel bütçelerle idare edilen dairelerden biri veya Belediye olması;
-Ya da, sermayesinin tamamının Devlete veya belediyeye veya Özel İdarelere ait olan daire ve müesseselerden biri durumunda bulunması;
Zorunludur.
Davacıyı da kapsamına alan 2560 S.K. nun bu konuya ilişkin hükümleri (yukarıda değinilen Ek 4. madde hükmü uyarınca “İSKİ” ibaresinin eldeki dava yönünden “ASKİ” olarak anlaşılması gereği de gözden kaçırılmaksızın)değerlendirildiğinde:
2560 S.K. nun “Kuruluş” başlıklı 1. maddesi, “İstanbul Büyük şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. İstanbul Su ve Kanalizasyon idaresi Genel Müdürlüğü bu kanunda ISKİ olarak anılır.
Genel Müdürlüğün hizmeti, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin görev alanı ile sınırlıdır. Ancak, şehrin yararlandığı su kaynaklarının korunmasına ilişkin hizmetler,Büyük Şehir Belediye sınırları dışında da olsa bu kuruluş tarafından yürütülür. Ayrıca İçişleri ile Bayındırlık ve İskan Bakanlıklarının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu ana sistem ile ilgili başka belediye ve köylerin su ve kanalizasyon işlerini de bu Müdürlüğe verebilir.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bağlı, müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur. İSKİ personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir.” Şeklindedir.
“Mali Kaynaklar ve Bütçe” başlıklı III. Bölüm’ün “Gelirler” başlıklı 13. maddesi ise aynen;
“İSKİ’nin gelirleri aşağıdaki kaynaklardan sağlanır:
a) Su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık, tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler,
b) Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca, su ve kanalizasyon tesislerinden yararlananlardan ilgili belediye adına alınacak katılma payları,
c) Hizmet alanındaki belediyelerin, İller Bankasınca 2380 sayılı “Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun” gereğince nüfus esasına göre dağıtılan paylardan bu bankaca tutularak İSKİ’ye gönderilecek % 10’lar,
d) Büyük ve temel yatırım programları karşılığında Devletçe yapılacak yardımlar,
e) İSKİ’ye devredilecek tesis ve işletmelerden sağlanan gelirler,
f) Şahıs, kurum ve kuruluşlar için yapılan özel hizmetlerden alınacak ücretlerle ortaklıklardan ve üretilen malların satışlarından elde edilecek gelirler,
g) Her türlü yardım ve bağışlar ile diğer gelirler.” Hükmünü taşımaktadır.
“Bütçe” Başlıklı 15. madde ise “ İSKİ’nin bütçesi yıllık olarak ve takvim yılı esaslarına göre hazırlanır. Yıllık bütçeler Kamu İktisadi Teşebbüslerinde uygulanan bütçe formülüne göre düzenlenir” şeklindedir.
Davacı ASKİ’nin 3533 S.K anlamında genel, katma veya özel bütçelerle idare edilen dairelerden biri olmadığı açıktır. Yine, her ne kadar, Ankara Büyükşehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek üzere kurulmuş ve O’na bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş ise de, anılan Kanunda sözü edilen “Belediye” niteliğinde olmadığında da kuşku yoktur.
Yine, kuruluşuna, mali kaynaklarına ve bütçesine ilişkin yukarıdaki hükümlere ve özellikle 1. maddenin son fıkrasındaki “Müstakil bütçeli, kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur” tanımlamasına göre, davacı ASKİ’nin, sermayesinin tamamı Devlete veya belediyeye veya Özel İdarelere ait olan daire ve müesseselerden biri durumunda bulunmadığı da ortadadır.
Belirtilmelidir ki; örneğin 2560 sayılı Kanuna göre personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi bulunması (md.1); Büyükşehir Belediye Meclisinin ASKİ Genel Kurulu olarak görevli ve yetkili olması (md.4); taşınır ve taşınmaz mallarının Devlet malı sayılması (md.27) ve benzeri hükümler, davacı ASKİ’nin, yukarıda belirtilen hukuksal statüsü itibariyle 3533 S.K. kapsamında kabulü için yeterli değildir.
Zira, mecburi tahkim, istısnai bir yoldur ve bu nedenle de, aralarındaki uyuşmazlıkların bu yolla çözülebileceği kurumlar özel bir kanunla, tahdidi (sınırlayıcı) bir biçimde gösterilmiştir. Kanunun sınırlayıcı yöntemle belirlediği bir kapsamın yorum yoluyla genişletilmesi ve bu meyanda, herhangi bir kurumun, salt görev alanı, faaliyetinin ve mallarının kamusal niteliği gibi unsurlar gözönünde tutularak Kanun kapsamına dahil edilmesine çalışılması, en başta yorum ilkelerine ters düşer.
Hal böyle olunca. Davacı ASKİ Genel Müdürlüğünün 3533 S.K. kapsamında bulunmadığının, dolayısıyla, tarafı olduğu uyuşmazlıkların anılan Kanun çerçevesinde mecburi tahkim yoluyla çözülemeyeceğinin kabulü zorunludur.
Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde: Görülmekte olan, davacı ASKİ Genel Müdürlüğü ile davalı T.C. Hazine Müsteşarlığı arasındaki davaya, 3533 S.K. kapsamında mecburi hakem tarafından değil, genel hükümler çerçevesinde, genel mahkemelerce bakılmalıdır.
Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.7.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.