YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/407
KARAR NO : 2005/440
KARAR TARİHİ : 06.07.2005
Mahkemesi : Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesi
Günü : 7.3.2005
Sayısı : 379-131
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve terkin” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesince davanın 4190 parsel yönünden kabulüne, 4149 parsel yönünden kısmen kabulüne, 4277 ve 3841 numaralı parseller yönünden reddine dair verilen 12.7.2004 gün ve 2000/719 E. 2004/601 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 22.12.2004 gün ve 13759-14212 sayılı ilamı ile;
(…Dava, tapu iptal, terkin isteğine ilişkin olup 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yapılan inceleme ile belirlenen kıyı kenar çizgisi gözönünde bulundurulmak suretiyle, davanın kısmen kabul edildiği anlaşıldığına göre, davada kabul ve red oranı gözetilmek suretiyle, taraflar yararına yargılama gideri ve avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken giderlerin tamamının davacı üzerinde bırakılması doğru değildir.Davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir….)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece verilen, “1-Dava konusu 4190 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kabulü ile, davalı adına olan tapu kaydının iptaline ve kıyı vasfıyla terkinine,
“2-Dava konusu 4149 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi tarafından düzenlenen 2.4.2004 havale tarihli krokili raporda gösterilen 45 metrekare miktarlı kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı vasfıyla terkinine,
“3-Dava konusu 4277 ve 3841 parsel sayılı taşınmazlara yönelik açılan davanın reddine,
“4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına” Dair karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme, bozma kapsamı dışında kalan hususların kesinleştiğini gerekçe göstererek, “bozma kapsamı dışında kalan hususlarda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına”, taraflar yararına yargılama gideri ve avukatlık parasına hükmedilmesi gereğine işaret eden bozma gerekçesine karşı ise direnilmesine karar vermiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, direnme hükmünün, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388 nci maddesinde öngörülen unsurları kapsayıp kapsamadığı bir usulü ön sorun olarak incelenip değerlendirilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388 nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Aynı kural, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 389 ncu maddesinde de tekrarlanmıştır.
Diğer taraftan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 381 nci maddesinin 2.fıkrasına göre, kararın tefhimi en az 388 nci maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir.Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller.Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ,ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan ilkelere uygun düşmeyeceği de açıktır.
Nitekim, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1961 gün, 323/391 sayılı; 10.9.1991 gün, 281/415 sayılı; 25.9.1991 gün 355/440 sayılı kararları)
Şu da eklenmelidir ki, bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o hükmün yukarıda açıklanan unsurları içermesiyle mümkündür.
Somut olayda da, kısa ve gerekçeli kararda taraflara yüklenen borç ve haklar açıkca gösterilmemiş; yalnızca, taraflar yararına yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gereğine değinen bozmaya karşı direnilmesine karar verildiği belirtilmekle yetinilmiştir.
O itibarla Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388 nci maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.Direnme kararı salt bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6.7.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.