YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/350
KARAR NO : 2005/343
KARAR TARİHİ : 25.05.2005
Mahkemesi
:
Ankara 2.Tüketici Mahkemesi
Günü
:
25.1.2005
Sayısı
:
2004/1652-2005/14
Taraflar arasındaki “menfi tespit ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara İkinci Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.11.2003 gün ve 2003/196-371 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 21.06.2004 gün ve 2003/17254-9530 sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartlarının kullanımı sonucu bankaya oluşan borcunu ödeyemediğini, hakkında icra takibi başlatıldığını, 4822 sayılı yasadan faydalanmak için 4.4.2003 tarihinde davalıya başvurduğunu, çıkarılan borç miktarının yasaya uygun olmadığını ileri sürerek, davalıya olan gerçek borcunun tesbitini istemiştir.
Davalı , kendileri tarafından yapılan borç hesabının doğru olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, iki adet kredi kartından dolayı davacının 697.372.400TL. borçlu olduğunun tesbitine, borcun hüküm kısmında gösterilen tarih ve miktarlarda ödenmek suretiyle tasfiyesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1— Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2—Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir.
Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak+akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi, icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık %50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta mevduatı Vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerinde, Borçlar Kanununun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan (temerrüt tarihindeki ana paradan) mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayda davalının gönderdiği 21.10.2002 tarihli ihtarın davacıya tebliğine ilişkin şerh mevcut olmadığından davacının, icra takip tarihi olan 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü, 14.3.2003 tarihinde yayımlanan 4822 sayılı yasadan faydalanmak için yasada öngörülen 30 günlük sürede 4.4.2003 tarihinde davalı bankaya başvurduğu anlaşılmaktadır. Davacının 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarihten davacının davalı bankaya başvurduğu 4.4.2003 tarihine kadar %50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması gerekirken, 22.10.2002 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece 30.10.2002 tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3- Davacının başvurusu üzerine davalı banka tarafından davacının 820.000.000TL. borcu olduğu bildirilmiştir. Davacı açtığı dava ile bankanın istediği kadar borçlu olmadığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece müddeabihin tesbiti için davacıdan borcunun olması gerektiği miktar sorulmalı, bankanın bildirdiği miktar ile mahkemece hükmedilen miktar arasındaki fark üzerinden davacı lehine, mahkemece hükmedilen miktar ile davacının borcunun olması gerektiğini bildirdiği miktar arasındaki fark üzerinden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, masrafların da buna göre paylaştırılması gerekirken, sadece davacı vekili lehine ve hüküm altına alınan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilip, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve masrafların tamamının da davalıya yükletilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir….)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borç ilişkisinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 4822 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine dayalı “borç tespiti” istemine ilişkindir.
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili 20.05.2003 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı banka ile yapılan sözleşme gereğince .5754.. .7373 nolu kredi kartı sahibi olduğunu ve bu kartları kullandığını, ödemesi gereken bedelleri gününde ödemediği için temerrüde düştüğünü, hakkında icra takibine geçildiğini, kısmi ödeme yaptığını, 14.3.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4822 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince, borcunun belirlenmesini ve taksitlendirilmesini, ayrıca yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı borçlu sahibi olduğu banka kartından dolayı oluşan borcunu belirtilen günde ödemediği nedenle temerrüde düştüğünü, noter marifeti ile gönderilen kat ihtarnamesinden sonuç alınamadığı için icra takibine geçildiğini, davacı borçlunun yazılı başvurusu üzerine borç miktarının Türkiye Bankalar Birliğinin 4.4.2003 günlü kararnamesine göre 12 eşit taksitte ödenmesi hususundaki önerinin davacı tarafından kabul görmediğini, davacının imzaladığı sözleşmeye aykırı davrandığını, ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkeme kararının özeti:
Yerel Mahkeme; “Dosyaya sunulan belgelere göre, davacı borçlu her iki karttan dolayı 8.024.439.963.-TL tutarındaki bedeli ödeyemediği için temerrüde düştüğü, davacı borçlunun bu tarihten sonra kısmen ödeme yaptığı, dosyaya sunulan belgelerden anlaşılmıştır.Mahkememizce kabul gören bilirkişi heyetinin denetime elverişli (2003/2-3 nolu tebliğleri ışığında) gerekçeli raporlarında davacı borçlunun yaptığı ödemeler sonucu 14.3.2003 tarihi itibariyle toplam borcunun 697.372.400.-TL olduğu saptanmış olmakla davacının borcu 12 eşit taksitte ödemesi gerektiği nedenle, aşağıdaki hüküm cihetine gidilmiştir.”Gerekçesiyle;“Davacının davasının kabulüne, tarihsiz sözleşmeye istinaden …5753…7373 nolu kartlarından dolayı oluşan borcun netice olarak 697.372.400.-TL olduğu, belirtilen ödeme planına göre borcun tasfiyesine” karar vermiştir.
Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme :
Davalı banka vekilinin temyizi üzerine Özel Daire, yukarıda başlık bölümünde ayrıntısı açıklandığı üzere, bozma ilamının ikinci bendinde ana borcun belirlenmesinde kat ihtarında tebliğ şerhi bulunmadığından borcun hesabında icra takip tarihinin temerrüt tarihi olarak esas alınması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamının vekalet ücreti ve masraflara ilişkin üçüncü bendine ise mahkemece uyulmuştur.
Kararı davalı banka vekili her iki yönden de temyiz etmektedir.
E. Gerekçe:
1. Hükmün direnmeye ilişkin kısmı yönünden ;
Davacının, kredi kartından doğan borcunu süresinde ödemeyerek temerrüde düştüğü ihtilafsızdır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4822 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine dayalı borcun tespiti istemlerinde tespit yönteminin ne olduğu, eş söyleyişle, ana borç miktarının tespitinde hangi tarihin esas alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Daha açık ifadeyle; Borçlar Kanunu’nun 101 maddesi de gözetilerek, kat ihtarının tebliği tarihinin veya alacaklı tarafça ödeme için süre verilmişse bu sürenin tebliğ tarihine eklenerek belirlenen tarihin mi, yoksa son ödemeyi içeren hesap ekstresindeki son ödeme tarihinin mi esas alınmasının yasanın amacına uygun olacağı; kat ihtarının esas alınması halinde de, eldeki dava dosyasında, kat ihtarının tebliğ şerhinin bulunmaması karşısında, hangi tarihin temerrüt tarihi olarak kabulü gerektiği, noktasında toplanmaktadır.
Davacı borçlu ile davalı banka arasında akdedilen kredi kartı üyelik sözleşmeleri gereğince davacı iki adet kredi kartı kullanmış; borcunu zamanında ödememiştir.
Bu hesaplar 15.10.2002 tarihi itibariyle kat edilerek bankaca sözleşme feshedilmiş ve Beyoğlu 19. Noterliğinden 21.10.2002 tarihinde gönderilen 13223 yevmiye numaralı ihtarname ile “bildirilen toplam 8.024.439.963 TL borç miktarının 1 gün içinde bankaya ödenmesi” istenmiştir.
Ne var ki , İcra dosyası içinde örneği bulunan 21.10.2002 tarihli bu kat ihtarının tebliğe çıkarıldığı belirginse de davacı/borçluya tebliğine ilişkin şerh bulunmamaktadır.
Hesap ekstrelerinden 15.10.2002 hesap kesim tarihli olanlar takibe eklenmiştir. Bu ekstrelerden …1187 nolu olan da ödeme vardır. 1.298.146.509 TL borç içermektedir. …5754 nolu olanda ise tüketici işlemi bulunmamaktadır. 6.584.829.087 TL borç içermektedir.
İstanbul 2.İcra Müdürlüğünün 2002/18179 esas sayılı dosyasında davacı borçlu aleyhine 30.10.2002 tarihinde ilamsız takibe girişilmiş; “8.024.439.963 TL asıl alacak, 667.917.416 TL işlemiş faiz, 64.546.360.-TL ihtarname gideri, 33.395.870.-TL gider vergisi olmak üzere toplam 8.790.299.609 TL nin tahsili” istenmiştir.
Davacı, takip sürerken davalı alacaklı bankayı muhatap alan Ankara 30. Noterliğinin 04.04.2003 gün ve 6840 yevmiye nolu ihtarı ile; “4822 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden yararlanmak istediğini” bildirmiştir.
Borçlu, toplam 9.000.000.000 TL ödemesi bulunduğu iddiasındadır.
İcra takibi kesinleşmiş, borçlu ödemede de bulunmuştur. Bu yönler uyuşmazlık konusu değildir.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, eldeki borçlu olunmadığının tespiti davasının yasal dayanağı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına dair 4822 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi olup, 14.03.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Anılan maddede;
“Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir.
Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.
Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır.”
Denilmektedir.
Davacı/borçlu tüketicinin, bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere, kredi veren alacaklı bankaya yasal süre içinde başvurduğunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken, bu kanun hükmünden yararlanılabilmenin koşullarının neler olduğu üzerinde durulmalıdır.
Her şeyden önce borç, kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında düzenlenmiş olan kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmalıdır. Bunun yanında, kredi müşterisi tüketici, aldığı kredi kartı ile alışveriş yaparak veya nakit para çekerek borçlandığı miktarları kredi verene ödemeyip, bu kanunun yayınlanmasından önce temerrüde düşmeli, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmeli veya icra takibi yapılmalıdır. Ardından da kanunun yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvuruda bulunmuş olmalıdır.
Hemen burada, kanun metnindeki “kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir.” İfadesinde yeralan önemli bir unsur niteliğindeki “temerrüt tarihi” irdelenmelidir.
Konuyla ilgili olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Borçlunun temerrüdü” başlıklı 101. maddesinde aynen;
“Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur.
Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tesbit etmiş ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.”
Hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre kural olarak, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir.
Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirilip, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması olanaklı değildir.
Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen kat ihtarnamesinin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur.
Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak+akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. 4822 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi, icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından; açıklanan biçimde hesaplanan toplam alacağa, banka sigorta mevduatı vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin banka sigorta mevduatı vergisini borca ilave etmek, gerekecektir.
Ayrıca, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemeler de, Borçlar Kanunu’nun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan (temerrüt tarihindeki ana paradan) mahsup edilerek kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünecektir.
Somut olayda; borç, taraflar arasında düzenlenmiş olan kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmış ve davacı/borçlu/tüketici kredi kartını kullanarak borçlandığı miktarları ödemediği için hakkında icra takibine girişilmiştir. Ardından da davacı/borçlu/tüketici 4822 sayılı Kanunun Geçici madde 1’in yayımlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde 04.04.2003 tarihinde, kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvuruda bulunmuştur.
Ne var ki, Borcun hesabında esas alınacak temerrüt tarihinin tespitine yönelik bilgilerin dosya kapsamı ile belirlenmesi mümkün olmamıştır.
Zira, dosyada bulunan ve kredi veren/alacaklı/davalının, davacı/borçluya gönderdiği 21.10.2002 tarihli kat ihtarnamesinin suretlerinde, ihtarın davacıya tebliğine ilişkin şerh bulunmamaktadır.
Eş söyleyişle, kat ihtarının tebliğ tarihi araştırılmış ve açıklanmış değildir.
Şu durumda, Mahkemece yapılacak iş; öncelikle kat ihtarının tebliğ tarihinin araştırılması ve ihtarda süre de tanındığı gözetilerek temerrüt tarihinin tereddüde yer vermeyecek biçimde belirlenmesi; ardından da, belirlenen temerrüt tarihinden davacının davalı bankaya başvurduğu 4.4.2003 tarihine kadar %50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması için bilirkişiden rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi, olmalıdır.
Bu nedenledir ki, mahkemece kat ihtarının tebliğ edilip edilemediği tam olarak belirlenmeden alınan bilirkişi raporuna dayanılarak sonuca varılmış olması eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, usul ve yasaya uygun bulunmamış; direnme kararının bu değişik nedenle bozulması gerekmiştir.
2.Hükmün bozmaya uyularak oluşturulan kısmı yönünden;
Mahkemece, bozma ilamının vekalet ücreti ve masrafın hesabına yönelik 3. bendine uyularak karar verilmiştir. Bu nedenle, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi için dosyanın 13.Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin;
1. Yukarıda (1) bentte irdelenen direnmeye ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,
2. (2) bentte açıklanan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
25.05.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.