Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/289 E. 2005/306 K. 04.05.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/289
KARAR NO : 2005/306
KARAR TARİHİ : 04.05.2005

Mahkemesi : Balıkesir Asliye 2.Hukuk Mahkemesi
Günü : 2.2.2005
Sayısı : 768-11
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 7.7.2003 gün ve 274-499 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 10.5.2004 gün ve 17026-6929 sayılı ilamı ile;
(…Davacı, kendi adına kayıtlı olan ve üçüncü kişiye satmış olduğu kooperatif hissesinin, davalı tarafından açılan dava sonunda üçüncü kişi adına olan tapusunun iptal edilerek davalı adına tescil edildiğini, bu nedenle alıcıdan aldığı satım bedelini iade etmek zorunda kaldığını, oysa kooperatif hissesine ilişkin tüm ödemeleri kendisinin yaptığını, davalının hiçbir katkısı olmadığını ileri sürerek kooperatif hissesinin dava tarihindeki rayiç bedelinden şimdilik 10.000.000.000 TL.nin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm ödemelerin davacı tarafından yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının hissedar olduğu kooperatife ilişkin aidatların davacı tarafından ödendiği, davalı adına olan kooperatif hissesinin bilahare davacı kocaya geçtiği ve onun tarafından üçüncü kişiye satıldığı ancak E. Ö. tarafından, eşi H.Ö.’ün başkanı olduğu kooperatife ve hisseyi satın alan üçüncü kişiye karşı açılan Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 Esas, 1999/219 Karar sayılı dava sonunda, hisse devrinin Kooperatifler Kanununun 19.maddesine aykırı olması nedeniyle geçerli olmadığı, bu nedenle üçüncü kişiye satışın da geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı E. Ö.’ün kooperatif üyesi olduğunun tespitine, üçüncü kişi adına kayıtlı olan tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği, kararın 21.9.2000 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kooperatif üyesi davalı olduğuna göre, davacı tarafından davalı adına verilen aidat ödemelerinin davalıya hibe olarak yapıldığının kabulü gerekir. Borçlar Kanununun 244/2.maddesine göre de bağışlamadan dönmenin şartları oluşmadığına göre davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacının İsteminin Özeti: Davacı vekili, tarafların boşandıklarını, birlikte yaşadıkları dönemde davalı E.’nin ilk birkaç yıl çalıştığını, daha sonra işinden ayrıldığını, ev kadını olarak yaşantısını devam ettirirken tüm masraflarının davacı tarafından karşılandığını, isteğe bağlı SSK primleri ödenmek suretiyle emekliliğe hak kazandığını, miras bırakanından kalan Manisa’daki taşınmazının satışı sonucu elde edilen para ile Balıkesir’de davalı E. üzerine bir daire alındığını; dava konusu Burhaniye İlçesi, Ören Mahallesi, Kumtepe Mevkiinde kain 652 Ada,. parselde kayıtlı 12/576 arsa paylı, C blok, 3 no’lu bağımsız bölümün, kooperatif yoluyla iktisabına ilişkin tüm maddi yükümlülüklerin davacı tarafından yerine getirildiğini, tapunun davalı adına oluştuğunu ileri sürerek taşınmazın dava tarihindeki değerinin, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının Cevabının Özeti: Davalı, davacı tarafın iddialarını Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 E., 1999/210 sayılı dava dosyasında ileri sürdüğünü, mahkemece itibar edilmeyerek kooperatif hissesinin kendisi adına tesciline karar verildiğini, evliliğinin ilk yıllarında çalıştığını; ayrıca, babasının ev almaları için para verdiğini, aldığı para ve önceki birikimleriyle taşınmaza malik olduğunu; davacının gelirinin hem evi geçindirmeye hem de aidatları ödemeye yetmeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Yerel mahkemece, kooperatif aidatlarının davacı tarafından ödendiği, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece öncelikle, direnmeye esas kararın kesinleşmesinden sonra temyiz edildiği, temyiz süresinin geçtiği; ayrıca, aidatların davalıya bağışlandığı hususunda davalının savunması bulunmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, böyle bir sonuca ulaşılamayacağı sonucuna varılarak davanın kabulü yönünde direnme hükmü kurulmuştur.
Ön Sorun:Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında öncelikle, direnmeye esas ilk kararın davalı yana usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin, ön sorun olarak tartışılmasına gerek görülmüştür.
Tebligat Kanunu’nun 21.maddesi “… kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19.3.2003-4829/5 md.) Muhtar İhtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları, yukarıdaki fıkra uyarınca, kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar…”
Tebligat Tüzüğü’nün 28.maddesi ise “… Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir…” hükmünü içermektedir.
Yerel mahkemece, direnmeye esas olarak verilen ilk kararın tebligat çıkarılan adresten davalının ayrılması nedeniyle, muhtardan alınan yeni adrese, Tebligat Kanunu’nun 21.maddesi uyarınca tebliğ edildiği; tebligatın arkasına “muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması sebebiyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi.Keyfiyet bildirilen ihbarname adresinin kapısına asıldı. Durumu muhataba haber vermesi için en yakın komşusu K.A.’a haber bırakıldı…” açıklamasının yazıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre tebligat yapılmakla birlikte; tebligata, Tebligat Tüzüğünün 28.maddesi uyarınca yakın komşu Kemal Atak’ın imzasının alınmadığı görülmüş, anılan nedenle tebligatın usulüne uygun olmadığı, davalının temyiz isteminin süresinde olduğu sonucuna varılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Gerekçe:Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalının üyesi olduğu kooperatife ilişkin aidatların davacı tarafından ödendiği, davalı adına olan kooperatif hissesinin daha sonra davacı kocaya geçtiği ve onun tarafından üçüncü kişiye satıldığı;
Ne varki davalı E.tarafından eşi H.Ö.’ün başkanı olduğu kooperatife ve hisseyi satın alan üçüncü kişiye karşı açılan Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 E., 1999/219 karar sayılı dava dosyasında, hisse devrinin Kooperatifler Kanunu’nun 19.maddesine uygun olmaması nedeniyle geçerli olmadığı, üçüncü kişiye satışın da geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; E. Ö.’ün kooperatif üyesi olduğunun tespitine, üçüncü kişi adına kayıtlı olan tapunun iptali ile davacı adına tesçiline karar verildiği ve kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 9.12.1999 tarih,1999/8269 E., 10097 sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır.
Karı-koca olan taraflar arasında mal ayrılığı rejimi bulunmaktadır. Bu rejim, aralarında Borçlar Kanunu kapsamında akti ilişki kurulmasına engel değildir. Davacı, evlilik birliği devam ederken dava konusu taşınmazı kendisinin ödediği aidatlarla edindiklerini, ancak bu yere ait tapunun davalı adına olduğunu ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuştur.
Gerçekten 7.10.1953 tarih, 7/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere “aralarında mevcut olduğu iddia edilen akti bir münasebete müsteniden tapuda malik sıfatıyla mukayyet bulunan bir şahıstan sicildeki kaydın namına tashihini isteyen kimsenin Medeni Kanunun 634.maddesine uygun şekilde davalı ile beyinlerinde inikat etmiş muteber bir akte istinat etmesi lazımdır. Böyle bir aktin inikat etmediği davacının beyanından anlaşıldıktan sonra kanunun mevcut olmadığını kabul ettiği bir halin ispatı da artık mahkemece düşünülemez. Bu gibi hallerde davanın hukuki sebepten mahrum bulunması bakımından…” ayın isteği dinlenemez.Ancak, İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi eşler, aralarında akti bir münasebet bulunduğunu HUMK.nun 293.maddesi uyarınca tanıkla ıspat edebilirler. Bu akti ilişkiye aykırı hareket edilmiş olmasından kaynaklanan tazminatın istenmesini önleyen bir kanun hükmü de yoktur.
Somut olayda taraflar, kendilerine ve çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama bakımından aralarında akti bir ilişki kurmuşlardır. Taşınmazın edinme sebebi budur. Eşler katkılarını birbirlerine bağışlamış değillerdir.
Haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk hükümleri kıyas suretiyle akte aykırı davranılması halinde de uygulanacaktır. Bu da alacaklının olumlu (müspet) ve olumsuz (menfi) zararını içerir.
Mahkemece yapılacak iş, davacı ve davalının taşınmazdaki katkı oranını tespit etmek, dava tarihindeki değerleri bulmak, belirlenen oran kadar talebi de gözönünde tutarak karar vermekten ibarettir.
Yerel mahkeme kararı açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince, BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 4.5.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.