Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/266 E. 2005/266 K. 27.04.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/266
KARAR NO : 2005/266
KARAR TARİHİ : 27.04.2005

Mahkemesi

:

Denizli İş Mahkemesi

Günü

:

17.12.2004

Sayısı

:

2004/511-760

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.10.2003 gün ve 2003/905-891 sayılı kararın incelenmesi davalı kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.03.2004 gün ve 2004/111-2494 sayılı ilamı ile ;
(…Dava, 12.09.2002 tarihinde ölen sigortalıdan dolayı, 2926 sayılı Yasa gereğince ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine ilişkindir.
Mahkemece “619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 tarihli kararı ile iptal edildiği, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği 08.08.2001 tarihine kadar yasal bir düzenleme yapılmadığı, yürürlükten kalkmış olan kararname hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağından, 2926 sayılı Yasanın 23. maddesinde yer alan “üç tam yıl’ sigortalılık süresine ilişkin hükmün hukuki geçerliğini koruduğu, 4956 sayılı Yasanın sigortalı öldükten sonra 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe girdiği, ölüm tarihi itibariyle yasal boşluk olup, Medeni Kanun’un 1. maddesine göre boşluğun doldurulması gerektiği, bu durumda sigortalılık başlangıç tarihindeki 2926 sayılı Kanunun 23. maddesinin uygulanabileceği belirtilerek ‘üç tam yılı’ dolduran sigortalılık nedeniyle ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine” karar verilmiştir.
Ölüm aylığı şartlarını düzenleyen 2926 sayılı Bağ-Kur Kanununun 23. maddesinde ‘üç tam yıl’ sigortalılık koşulu 04.10.2000 tarihli 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ‘beş tam yıl’ olarak değiştirilmiş, anılan kararname Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 tarihli kararı ile iptal edilmiş, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği 08.08.2001 tarihine kadar yasal bir düzenleme yapılmamış, 02.08.2003 tarihinde yayımlanan 4956 sayılı Kanunun 21. maddesi ile ‘beş tam yıl’ sigortalılık şartı yeniden düzenlenmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, Kanun Hükmünde Kararnameler, Anayasa’da öngörüldüğü biçimi ile yapısal (organik—uzvi) bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönünden ise yasama işlemi niteliğindedir. Doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından, Kanun ile arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.
Bir Kanun Hükmünde Kararnamenin T.B.M.M. tarafından kabul edilmemesi veya Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hallerinde, o Yasanın veya Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlükten kaldırdığı veya değiştirdiği yasa hükümleri uygulanabilir hale gelmez veya kendiliğinden yürürlüğe girmez, hukuki bir boşluk meydana gelir. Bu gibi hukuki boşluğun bulunduğu durumlarda; hakim bizzat yasa koyucu gibi davranarak olayı çözümlemek üzere Medeni Kanunun 1.maddesi hükmünce olaya uygulanacak kuralı bulmak ve uygulamakla yükümlüdür.(Y.İ.B.K.18.11.1964 T. 2/4) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.12.1997 gün 97/19—665 E. 97/1018 K. ve 29.01.2003 gün 2003/21—18 E. 35 K.)
Bu nedenle Mahkemenin, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle, 2926 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 23 maddesine geçerlik tanınması gerektiği yönündeki gerekçesi isabetsizdir.
Öte yandan, Mahkeme kararından sonra 24.07.2003 kabul tarihli 4956 sayılı Kanun 02.08.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anılan Kanunun 21. maddesi ile 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentlerinde yazılı olan ‘üç tam yıl’ ibareleri ‘beş tam yıl’ olarak değiştirilmiş olup, Kanunun 57. maddesinin (b) bendinde “yasanın diğer hükümlerinin 08.08.2001 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği” açıkça hükme bağlanmıştır. 2926 sayılı Kanunun 23. maddesini değiştiren 21. madde 08.08.2001 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek maddeler içinde yer almaktadır.
Kural olarak kanunlar, yürürlükte oldukları dönemdeki uyuşmazlıklara ve görülmekte olan davalara uygulanır. Değişiklik hükmünün kanunların kabulünden önceki olaylara uygulanması Anayasaya, ve kazanılmış haklara aykırıdır. Ne var ki, yeni kanunun yürürlük tarihinden önceki olaylara da uygulanacağı yönünde açık hükmün bulunması halinde, henüz kesinleşmemiş uyuşmazlıklara da yeni kanun uygulanmalıdır.
Somut olayda kanun koyucu 4956 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 2926 sayılı Kanunun 23. maddesindeki ‘üç tam yıl’ ibarelerini ‘beş tam yıl’ olarak değiştirmiş ve 57. maddesi ile bu hükmün 08.08.2001 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini açıkça vurgulamak suretiyle 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptali ile 08.08.2001 tarihinde oluşan boşluğu doldurmayı amaçlamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Mahkemece, olayda ‘beş tam yıl’ şartının gerçekleşmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
0 halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2926 sayılı yasanın yürürlükte olduğu dönemde ölen sigortalının hak sahipleri tarafından açılmış olup; ölüm aylığı bağlanması için sigortalılık süresinin yeterli olduğunun ve emekliliğin tespiti ile davacıya ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacının talebi, 12.09.2002 tarihinde vefat eden Tarım Bağ-Kur sigortalısı eşinin sigortalılık süresinin ölüm aylığı bağlanması için yeterli olduğunun ve emekliliğinin tespitine ve davacıya ölüm aylığı bağlanmasına, karar verilmesi yönündedir. Mahkemenin ilk kararı ölüm aylığının yasal dayanağını teşkil eden 2926 sayılı yasanın 23.maddesini değiştiren 619 sayılı KHK.nin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle yasal boşluk bulunduğu ve bu boşluğun sigortalının kazanılmış hakları nedeniyle anılan yasa maddesindeki “3 yıllık süre”nin uygulanması yoluyla doldurulması gerektiği gerekçesine dayalı davanın kabulü yönündedir.
Yüksek Özel Daire ise kararı; anılan iptal kararından sonra yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 21.maddesi ile 1479 sayılı Kanunun 41.maddesindeki “üç tam yıl” ibarelerinin “beş tam yıl” olarak değiştirildiği ve 57.maddesi ile bu hükmün 8.8.2001 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin açıkça vurgulandığı, bu suretle 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptali ile 8.8.2001 tarihinde oluşan boşluğun doldurulmasının amaçladığı, mahkemece olayda “beş tam yıl” şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği, gerekçesine dayalıdır.
Bozma sonrası Anayasa Mahkemesinin 23.11.2004 tarih ve 25649 sayılı Resmi gazetede yayımlanan 24.06.2004 gün ve 2004/ 18 E. 2004/89 K. Sayılı kararı ile ; 4956 sayılı Yasanın geçmişe yürürlük taşıyan “57. maddesinin (b) bendi , 1479 sayılı yasanın 41. maddesinin birinci fıkrasının 4956 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilen (a) bendi yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal edilen hükmün doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden ..iptal hükmünün kararın resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine” karar verilmiştir.
Bozmadan sonra gerçekleşen bu iptal olgusuna dayanılarak direnme kararı verilmiş; hüküm davalı vekilince temyize getirilmiştir.
İşin esasına girişilmezden evvel; bozma kararının dayanağını teşkil eden Kanun maddelerinin, bozma sonrası Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ve mahkemece verilen direnme kararının da bozmadan sonra ortaya çıkan bu iptal olgusuna dayanması karşısında, mahkemece verilen kararın yeni bir hüküm mü yoksa direnme kararı mı olduğu; varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği, ön sorun olarak ele alınmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, bozma sonrası yapılan yargılamanın 07.10.2004 günlü celsesinde tarafların bozmaya karşı beyanları alınıp, davacı vekili önceki kararda direnilmesini, davalı vekili bozmaya uyulmasını istemiş; takip eden 17.12.2004 günlü celsede de mahkemece tutanağa aynen ;
“ Bozma kararının dayanağını oluşturan 4956 sayılı Yasanın 57. maddesinin B bendinin 1479 sayılı Yasanın 41. maddesinin 1. fıkrasının 4956 sayılı Yasanın 21.maddesi ile değiştirilen A bendinin Anayasa Mahkemesinin 24.06.2004 gün ve 2004/18-89 sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal hükmünün 23.11.2004 tarih ve 25649 sayılı resmi gazetede yayımlandığı , iptal hükmünün kararın yayımlanmasından başlayıp 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği, anlaşıldı.”
Açıklaması yazılarak taraf vekillerinin beyanları tekrar alınmıştır.
Davacı vekili, iptal kararı karşısında bozma ilamının yasal dayanağının ortadan kalktığını, önceki kararda direnilmesini; davalı kurum vekili ise iptal kararının yürürlüğe girmediğini, bozma kararının yasal dayanağının ortadan kalmadığını ifadeyle bozmaya uyulmasını istemiştir.
Mahkeme;
“Anayasa Mahkemesinin iptal kararı da dikkate alınarak önceki kararımızda direnilmesine karar verildi. Tefhimle açık duruşmaya devam olundu.”
Şeklinde ara kararı verdikten sonra sonuçta davanın kabulüne ilişkin önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararının dayanağını ise ilk kararın Özel Dairece incelenmesi aşamasında ortada olmayan ve bozma kararı verilmesinden sonra gerçekleşen, Anayasa Mahkemesince davanın yasal dayanağını oluşturan hükümleri etkileyen, iptal olgusu oluşturmuş ve açıkça gerekçede bu husus ele alınarak sonuca varılmıştır.
Şu durumda ; ortada bir direnme kararı bulunmayıp, ilk karardan ve bozmadan sonra ortaya çıkan Anayasa Mahkemesinin iptal kararını gerekçesine dayanak alan yeni bir hükmün varlığı söz konusudur.
Diğer taraftan, yeni yasal durumun eldeki davaya etkisi Özel Dairece de irdelenmemiştir.
Bu nedenle; ön sorunun kabulü ile yeni hüküm yönünden Özel dairesince inceleme yapılmak üzere dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Davalı kurum vekilinin yeni hükme yöneliktemyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 27.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.