Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/237 E. 2005/248 K. 13.04.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/237
KARAR NO : 2005/248
KARAR TARİHİ : 13.04.2005

Mahkemesi

:

İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesi

Günü

:

28.9.2004

Sayısı

:

981-1392

Taraflar arasındaki “Haczin Kaldırılması” davasından (Şikayet) dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.12.2003 gün ve 2003/1343-1910 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30.3.2004 gün ve 2004/3322-7598 sayılı ilamı ile,
(…Borçluya gönderilen kıymet takdiri raporu adı geçene 18.7.2003 tarihinde 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Tebligat parçasının incelenmesinde Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinin uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Tüzüğün anılan maddesine göre, muhatabın adreste neden bulunmadığı, komşu, kapıcı, yönetici, zabıta amir veya memurları vs. gibi kimselerden sorulmalı, tevziat saatinden sonra adrese gelindiğinin tespit edilmesi ve bunun tebligat parçasına yazılıp ilgilisine imza ettirilerek belgelenmesi halinde 21.maddeye göre tebligat yapılabilir (H.G.K. 15.6.1994 tarih, 1994/12-258 esas, 1994/411 karar).
Yukarıda yazılan hususlar yerine getirilmediği için kıymet takdiri tebligatı usulüne uygun bulunmamaktadır. 7201 Sayılı Kanunun 32.maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Somut olayda borçlunun tevziat saatinden sonra adrese geldiği tespit edilmemiş, komşusu, adı geçenin adrese “arada bir geldiğini” ifade etmiştir. Bu durumda borçlunun meskeniyet şikayeti 7201 Sayılı Kanunun 32.maddesi gereğince süresindedir. O halde işin esası incelerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken şikayetin süreden reddi isabetsizdir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava (şikayet) İcra ve İflas Kanunu’nun 82/12. maddesi çerçevesinde haczedilmezlik (meskeniyet) iddiasına dayalı, haczin kaldırılması istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece verilen şikayetin reddine dair karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş, direnme kararını davacı (şikayetçi) vekili temyiz etmiştir.
I.Ön Sorun Tartışması: Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, şikayetçi vekilinin Yerel Mahkemenin önceki (Özel Daire bozmasına konu) kararını temyiz etmemiş sayılıp sayılmayacağı, ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur: Yerel Mahkemece verilen, şikayetin reddine dair önceki karar şikayetçi vekilince süresi içerisinde 11.12.2003 günlü dilekçeyle temyiz edilmiş; Mahkemece şikayetçi vekiline tebliğe gönderilen tarihsiz muhtırada “Hakimliğimizin 9.12.2003 günlü kararı ekte gönderilmiş olup, iş bu muhtıranın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde gerekçeli temyiz dilekçenizle birlikte Yargıtay posta, icra dosyası sureti ve tebligat masraflarına mahsuben toplam 40.000.000 TL. masrafın getirilmesi, aksi halde HUMK.nun 434/3. maddesi gereği işlem yapılacağı tebliğ olunur” şeklindeki açıklama yapılmış ve bu muhtıra şikayetçi vekiline 19.1.2004 günü tebliğ edilmiştir. Muhtırada eksik harcın tamamlanması yönünde bir istek bulunmamakla birlikte, temyiz eden şikayetçi vekili 2.220.000 TL. bakiye temyiz harcını yedi günlük sürenin bitiminden bir gün sonra 27.1.2004 günlü makbuzla yatırmıştır. Muhtırada belirtilen 40.000.000 TL. masrafın ödenip ödenmediği konusunda dosyada herhangi bir belge mevcut değildir. Ancak, 11.12.2003 günlü temyiz dilekçesinin altına, Mahkeme Yazıişleri Müdürü tarafından 26.5.2004 tarihinde “1-Yargıtay posta giderleri 26.1.2004 günü pul olarak alınmıştır. 2-Bakiye harç 27.1.2004 günü yatırılmıştır” şeklinde açıklama yazılmıştır. Özel Daire, şikayetçinin temyiz itirazlarını inceleyerek hükmü bozmuş; davalı vekilinin yukarıda açıklanan olgulara dayalı olarak, kesin süre içerisinde eksik harcın ve masrafların ödenmemesi nedeniyle hükmün temyiz edilmemiş sayılması gerektiği yönündeki iddiasını da içeren karar düzeltme istemini de reddetmiştir. Yerel Mahkemenin direnme kararı şikayetçi vekilince temyiz edilmiştir.
Açıklanan durum karşısında, şikayetçi vekilinin, Yerel Mahkemenin önceki kararını temyiz etmemiş sayılıp sayılmayacağı; bu konudaki saptamaya bağlı olarak da (önceki kararın temyiz edilmemiş sayılması gerektiği sonucuna varıldığı takdirde), ortada, temyizen incelenebilecek bir direnme kararının bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak incelenmiş ve şu sonuca varılmıştır:
Öncelikle belirtilmelidir ki; hükmü temyiz eden şikayetçi vekiline gönderilen söz konusu muhtıra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi hükmüne uygun şekilde, yasal yedi günlük süre içerisinde muhtıra gereğinin yerine getirilmemesi (masrafların ödenmemesi) durumunda temyizden vazgeçilmiş sayılacağına dair açık bir bildirimi içermemektedir. Muhtıradaki “…Aksi halde HUMK.nun 434/3. maddesi gereği işlem yapılacağı…” yönündeki ifade, bu nitelikte değildir. Dolayısıyla, muhtıra anılan Kanun hükmüne uygun olmadığından, gerekleri süresi içerisinde yerine getirilmiş olmasa dahi, buna dayanılarak şikayetçi vekilinin hükmü temyizden vazgeçmiş sayılmasına olanak yoktur. Kaldı ki; bir an için muhtıranın Kanuna uygunluğu kabul edilse dahi, temyiz harcının eksik yatırıldığına dair bir açıklamayı ve bunun tamamlanması yönündeki bir isteği içermediğinden, eksik harcın süresinden sonra yatırılmış olması da sonuca etkili görülemez. Muhtıraya konu masraf tutarının verilen süre içerisinde 26.1.2004 günü ödendiğine dair, Mahkeme Yazı işleri Müdürünce temyiz dilekçesi altına yazılan açıklamanın kayıtlara ve gerçeğe aykırılığının tespit edilememiş olması karşısında, salt sonradan yazılmış olması nedeniyle içeriğinin doğru olmadığı da ileri sürülemez. Bu durumda, şikayetçi vekilinin önceki hükmü temyiz etmemiş sayılmasına hukuken olanak yoktur; ortada, süresi içerisinde temyiz edilmiş bir hüküm ve Özel Dairece de bu nitelikte olduğu benimsenmek suretiyle incelenmiş bir temyiz dilekçesi ve ona dayalı olarak verilmiş bir bozma kararı bulunmaktadır. Bu saptamaya göre de, ortada temyizen incelenmesi mümkün bir direnme kararı mevcuttur.
Ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra, işin esası incelenmiştir.
II. İşin Esasının İncelenmesi:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, davacıya kıymet takdiri raporunun tebliğine ilişkin 18.7.2003 günlü tebligat belgesinde, muhatabın adreste bulunmama sebebi hakkında bilgisine başvurulduğu ve kapıya asılan ihbarnameden haberdar edildiği belirtilen komşu B. A..’in imzasının da alınmamış olmasına, bu durumda tebligatın Kanuna uygunluğundan söz edilmesine olanak bulunmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.