YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/215
KARAR NO : 2005/237
KARAR TARİHİ : 06.04.2005
Mahkemesi : Gümüşhane Kadastro Mahkemesi
Günü : 23.11.2004
Sayısı : 126-66
Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gümüşhane Kadastro Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.12.2003 gün ve 2002/6-2003/24 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 16.10.2004 gün ve 5992-8198 sayılı ilamı ile;
(…..Kadastro sırasında temyize konu tapu kaydı, irsen intikal, ifraz, taksim ve hibe nedeniyle 107 ada 136 parsel sayılı taşınmaz S. A.., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 144 ada 585 parsel sayılı taşınmaz H. A.., 144 ada 621 parsel sayılı taşınmaz İ.K.., 144 ada 648 parsel sayılı taşınmaz M. A.., 128 ada 66 parsel sayılı taşınmaz H. Tu.., irsen intikal, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ise 144 ada 40 parsel sayılı taşınmaz S. A.., 144 ada 194 parsel sayılı taşınmaz H. T..ile S.Ö.. adlarına tesbit edilmiştir. Davacı Y.A.., yasal süresi içinde çekişmeli parsellerin müşterek kök muris S.. ve H.S..’tan kaldığına ve mirasın taksim edilmediğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; temyiz istemine konu bu parsellere ilişkin davanın kabulüne, çekişmeli ve temyize konu sözü edilen parsellerin tesbitlerinin iptaliyle miras payları oranında kök muris H. A.. mirasçıları adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm yukarıda adları sayılan davalılar vekili Avukat H. M..tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava ve temyize konu taşınmazların tarafların kök murisi H.S..a ait iken ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği ve S..mirasçıları arasında usulüne uygun olarak yapılmış bir taksimin bulunmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Davacı Y. A.., 21.01.2002 tarihli dava dilekçesiyle mahkemeye müracaat ederek davaya konu taşınmazların müşterek murisleri S.. ve H.. S..’tan intikal ettiğini, bunların ölümünden sonra babasının akıl hastanesinde olması nedeniyle usulüne uygun olarak yapılmış bir taksimin bulunmadığını, buna rağmen terekenin usulüne uygun olarak taksim edildiğinin varsayılarak tesbit yapıldığını ileri sürmek suretiyle söz konusu parsellerin tesbitinin iptalini ve taşınmazların tüm mirasçılar adına payları oranında tescilini talep etmiştir. Yargılama sırasında ve özellikle 07.12.2003 tarihinde yapılan keşif sırasında davacı, usulüne uygun olarak belgelendirilen beyanında Sıddık’tan intikal eden diğer taşınmazlarla ilgili bir talebinin olmadığını ancak, H. S..’ın üvey nenesi F..ile evliliği olmadığı halde Fa..ya verilen 136 parsel 204 ve 198 numaralı parselleri itiraz ve dava ettiğini bildirmiş, bu suretle talebini sınırlamıştır. Celbedilen nüfus kayıtlarından ve bu kayıtları doğrulayan bilirkişi ve tanık sözlerinden H. S..ın Medeni Kanun’un mer’iyetinden önce F.. ile evlendiği ve F..’nın kocasından sonra ölmesi nedeniyle mirasçı olduğu belirlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davacının F.. ve F..’ dan olma çocuklara verilen hisselere yönelik talebi yerinde değildir. Ayrıca çekişmeli taşınmazların kök muris S..’tan kaldığı, O’ nun ölümünden sonra 1963 yılında davacının babası dışında kalan tüm mirasçıların katılımıyla S.. terekesinin taksim edildiği, davacının babası S..nın rahatsızlığı sebebiyle taksime katılamadığı, ancak taksimde S..’ya da taşınmaz verilip bu taşınmazların kadastro tesbitine kadar itiraz edilmeksizin davacı tarafça kullanıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Tüm mirasçıların katılımıyla gerçekleştirilmiş bir taksim olmamasına rağmen davacı taraf, yokluğunda yapılan bu taksime ses çıkarmamış, tesbitin yapıldığı 2001 tarihine kadar taksimi bozucu hiçbir davranışta
bulunmamıştır. Davacının reşit olduğu 1984 tarihinden kadastro tesbit tarihine kadar 17 yılı aşkın süre geçmiştir. Davalılarla aynı yerde ikamet eden ve kendisine ait taşınmazları itiraz etmeden kullanan davacının taksime icazet verdiğini kabul etmek zorunlu bulunmaktadır. Hal böyle olunca; davacının davasının reddine, taşınmazların tesbitte olduğu gibi tesbit malikleri adlarına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacı Y. A..ın 01.01.1952 doğumlu olup, 1970 tarihinde reşit olmasına, bu tarihten tespitin yapıldığı 2001 yılına kadar 31 yıl, davanın açıldığı 2002 yılına kadar 32 yıl geçmiş ve davacı tarafından aradan geçen uzun süreye rağmen taksime itiraz hususunda bir dava açılmamış bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.4.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.