Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/175 E. 2005/83 K. 23.02.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/175
KARAR NO : 2005/83
KARAR TARİHİ : 23.02.2005

Mahkemesi

:

Adana 2.İş Mahkemesi

Günü

:

14.12.2004

Sayısı

:

2004/1439-1543

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 2.İş Mahkemesince “davanın açılmamış sayılmasına” dair verilen 12.01.2004 gün ve 2001/100-2004/153 sayılı kararın incelenmesi Davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.06.2004 gün ve 2004/6261-6324 sayılı ilamı ile ;
(…Dava, davalı işyerinde 10.9.1991-31.5.1995 tarihleri arasında geçen çalışmaların tesbitine ilişkindir.
Mahkeme, davacının davasını üç kez takipsiz bırakmasını gerekçe göstererek HUMK.’nun 409/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olduğu, kamu düzenini yakından ilgilendirdiği, 506 sayılı Yasanın 6. maddesine göre sigortalı olma hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği dikkate alınmaksızın, temel, vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olan sosyal güvenliğe yönelik dava hakkında mahkemenin delilleri resen toplama yetkisi de bulunduğundan, deliller olabildiğince toplanarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davacı vekilinin takip etmemesi sebebiyle davacının hak kaybına sebep olabileceği gözönünde tutulmaksızın davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
0 halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece ilkin bozmaya uyma kararı verilip, ardından önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı işyerinde 10.9.1991-31.5.1995 tarihleri arasında geçen çalışmaların tespitine ilişkindir.
Mahkeme, davacının davasını üç kez takipsiz bırakmasını gerekçe göstererek HUMK.’nun 409/5. maddesi gereğince “davanın açılmamış sayılmasına” karar vermiş; bu karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında 14.12.2004 tarihli celsede taraf vekillerinin beyanları alındıktan sonra verilen ara kararı ile “Yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verildi, tefhimle açık duruşmaya devam olundu” denildikten ve bu şekilde açıkça bozma ilamına uyulup karar tefhim edildikten sonra yargılamaya son verilmiş; ne var ki oluşturulan kısa kararda ve buna uygun yazılan gerekçeli kararda az evvel verilen uyma kararından dönülerek “önceki kararda direnilerek , davacının davasını üç kez takipsiz bırakmış olması nedeniyle HUMK.nun 409/5 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına” şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Burada “usul hukuku” ile ilgili ortaya çıkan sorun; tarafların beyanları alındıktan sonra mahkemece “ bozmanın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilerek bozmaya uyulmasına” ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın , aynı celse bu karardan dönülerek açıklanan bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Öncelikle belirtelim ki, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/2 maddesinde bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemler açıklanmıştır. Buna göre mahkeme, temyiz edenden 434 madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur. Olayda usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumda bulunmadığına göre artık uyma yönünde verilen karardan dönülerek önceki kararda direnilmesi usulen olanaklı değildir.
Somut olayda da, davacı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile davacı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı R.G. 28.04.1959 gün sayı:10193). Bu ilke Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Açıklanan nedenlerle , Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken , uyma kararından dönülüp direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 23.2.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.