YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/174
KARAR NO : 2005/216
KARAR TARİHİ : 30.03.2005
Mahkemesi
:
Kartal 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
Günü
:
18.3.2004
Sayısı
:
2004/27-150
Taraflar arasındaki “gaiplik, tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 28.5.2003 gün ve 2003/326-459 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 3.11.2003 gün ve 13815-14740 sayılı ilamıyla;
(…1-Davanın konusu kalmadığından, karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Avukatlık Ücret Tarifesinin 7.maddesi dikkate alınmadan vekalet ücreti takdiri de bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; gaiplik, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili; Maltepe ilçesi, … mahallesi, 1384 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 219/576 payının H. oğlu A.. adına kayıtlı olup, Kartal 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 8.3.1991 günlü ilamı ile İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiğini ve taşınmazın kayyımlı idare süresinin dolduğunu ileri sürerek, Türk Medeni Kanunu’nun 588.maddesi uyarınca Halit oğlu A..’in gaipliğine ve tapuda adına kayıtlı 219/576 payın iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kayyım vekili; Dava konusu 1384 ada 3 numaralı parselin H..oğlu A.. adına kayıtlı 219/576 payın idaresi için 8.3.1991 tarihinde kayyım tayin edilmesinden sonra açılan, ortaklığın giderilmesi davası sonunda taşınmazın satışına karar verildiğini, 26.11.1991 tarihinde satış işleminin, 18.6.1998 tarihinde ise yeni malikleri adına tescil işleminin yapıldığını; akabinde 5.2.1998 tarihinde kayyımın görevinin sona erdiğini ve satış bedelinin Hazine hesabına aktarıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin; “Kayyım tayin edilen Halit oğlu Ahmet payının, ortaklığın giderilmesi davası sonucu yapılan satış nedeniyle yeni malikler adına tescil edilmesi, 18.4.2003 dava tarihinden önce, kayyımlığın kaldırılmasına karar verilmiş olması ve 10 yıllık idare süresinin dolmadığının anlaşılması karşısında, dava tarihi itibariyle davacının dava açma hakkı bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” ve “delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra nihai hüküm kurulduğu” gerekçesiyle “davalı lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde öngörülen vekalet ücretinin tamamının hüküm altına alınmasına” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dava konusu 1384 ada 3 numaralı parselin 219/576 payının idaresi için 8.3.1991 tarihinde kayyım tayin edildiği, bilahare açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın satışı ve yeni malikleri adına tescili nedeniyle mahkemece 5.2.1998 tarihinde kayyımlığın kaldırılmasına karar verildiği ve kayyımın görevi sona erdikten sonra görülmekte olan davanın açıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık;
1)Dava tarihinden önce taşınmazın satışı ve kayyımın görevinin sona ermiş olması karşısında, Yerel Mahkemece “davanın reddi” şeklinde mi, yoksa “davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde mi hüküm kurulması gerektiği,
2)Davalı lehine vekalet ücreti takdirinde, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7.maddesinin dikkate alınmasının gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.
1)Öncelikle belirtilmelidir ki, bir davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir.
Bu noktada davacı sıfatı (aktif husumet), dava konusu hakkın sahibine; davalı sıfatı (pasif husumet), o hakka uymakla yükümlü olan kişiye aittir.
Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Bu nedenledir ki, sıfat yokluğundan verilen davanın reddi kararı, taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.5.1972 gün, E:1972/2-628, K:329 sayılı kararı).
Öte yandan ilke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır.
Ancak, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması halinde; bu olayın hükümde gözönüne alınması ve mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği açıktır.
Somut olayda davacı Hazine, kayyımla idare edilen taşınmaz payının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline, paydaşın gaipliğine karar verilmesini istemiştir. 8.3.1991 gününden itibaren kayyımla idare edilen dava konusu taşınmazın 219/576 payı, satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davası sonucunda verilen hükmün infazı suretiyle başka şahıslara satılmış ve eldeki dava açılmadan önce, 10 yıllık idare süresi dolmadan, 5.2.1998 günü kayyımın görevi sona ermiştir. Dolayısıyla dava açıldıktan sonra dava konusunun ortadan kalkması söz konusu değildir.
Bu durumda Hazinenin, dava tarihi itibariyle dava hakkı bulunmadığından, Yerel Mahkemece sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
2)Davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi halinde, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.(Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, m.7, III).
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin genel hükümler bölümünde yer alan 7.maddesinde, anlaşmazlığın delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilmesi halinde, tarifeler hükümleri ile belirli ücretlerin yarısına hüküm olunacağı öngörülmüştür.
Yerel mahkemece delillerin toplanmasına ilişkin tensip ara kararı gereği yerine getirildikten sonra davanın reddi hüküm altına alındığına göre; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7.maddesi uyarınca nispi vekalet ücreti üzerinden yarı oranında indirim yapılamayacağı açıktır.
O halde mahkemenin açıklanan gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13.maddesinin “j” bendi gereğince harç alınmamasına, 30.3.2005 oybirliğiyle karar verildi.