Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2005/172 E. 2005/195 K. 23.03.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/172
KARAR NO : 2005/195
KARAR TARİHİ : 23.03.2005

Mahkemesi : Kırşehir As.1.Huk.Mah.
Günü : 18/11/2003
Sayısı : 533-557
Taraflar arasındaki “vakıf şerhi konulması“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırşehir Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 21/11/2001 gün ve 380-621 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 11/10/2002 gün ve 2002/6586-6710 sayılı ilamiyle;
(…Davacı, dava konusu taşınmazın geldi kayıtlarında yer alan “Şeyh Süleyman Veli Vakfı” şerhinin kayıtlara işlenmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı idare vekili temyize getirmiştir.
Dava, tapu kaydına vakıf şerhi işlenmesi isteğine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yere 1940’lı yıllarda Kadastro gelmiştir. Davacı idare vekili, nizalı taşınmazın geldi kayıtlarında nev’i “Şeyh Süleyman Veli Vakfı’ndan” olduğu yazılı bulunduğu halde taviz bedelleri için vakıf şerhi işlenmeden tapu tesis edildiğini, sonradan Vakıflar idaresinin başvurusu üzerine vakıf şerhinin tapuya işlendiğini, tapu maliklerinin açtığı dava üzerine Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile tapuya konan bu vakıf şerhinin mahkeme kararı olmaksızın, tek taraflı idari bir işlem ile konulamayacağından bahisle iptaline karar verildiğini belirterek, şimdi ise sözkonusu vakıf şerhinin tapu kaydına yeniden yazılmasını istemektedir.
İddia ve savunmanın içeriğinden taraflar arasındaki uyuşmazlığın davaya konu şerhin ilişkin bulunduğu haktan özellikle taviz bedelinden kaynaklandığı açıktır. Kuşkusuz böyle bir uyuşmazlığın sağlıklı olarak çözümlenebilmesi, mukataalı ve icareteynli vakıf mallarının mutasarrıfları adına nasıl tasfiye edileceğinin, taviz bedelinin hukuksal niteliğinin ne olduğunun, ayrıca bundan kimin sorumlu tutulması gerektiğinin bilinmesine bağlıdır.
Vakıflar Kanunun yürürlüğe girmesi ile taviz bedellerinin ödenmesi ve Vakıfların tasfiyesi ile ilgili durumlar düşünülmüş olup, buna göre 10 yıllık süre içinde tasfiye bedellerinin ödenmesi ile vakıfların kullanan mutasarrıflara dönüşünün sağlanması amaçlanmıştır. Ve son olarak Vakıflar Kanununun 2888 Sayılı Kanunla değişik 29. maddesi ile ödenmeyen icareteyn ve mukataalar ivaza dönüşmüştür ve vakfın hakkı bu ivaz karşılığında taşınmazın tamamı üzerinde ipotekle temin edilmiş sayılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1996/4-560 Esas, 1996/784 sayılı kararına göre, 2888 Sayılı Kanunla değişik Vakıflar Kanununun 29. maddesi ve özellikle “icareteynli ve mukataalı vakıf taşınmaz malların taviz bedelleri mutasarrıflarınca ödenip, mülkiyeti devralanlar için öngörülen 10’ar yıllık sürelerin dolmasından sonra, mülkiyetin mutasarrıfa geçeceği ve vakfın bu taşınmaz mal üzerindeki hakkının ivaza dönüşeceği, vakfın bu hakkı için de taşınmazın tamamı üzerinde ipotek tesis edilmiş sayılacağı” ilgili yasa hükmü gereğidir. Hukuk Genel Kurulunun 19.9.1990 gün, 332/415 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, taviz bedeli ödenmedikçe temliki tasarruf yapılamayacağına ilişkin takyit bir gayrimenkul mükellefiyetidir.
Yine, Medeni Kanunun 764. maddesinde takyit edilen gayrimenkulün, maliki değiştiği takdirde, yeni malikin başka bir muameleye hacet kalmaksızın gayrimenkul mülkiyetinin mevzuuna dair şeylerle borçlu olacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükmün doğal sonucu olarak kayıt ve belgelerden aslının vakıf taşınmaz mal olduğunun anlaşılması halinde vakıf şerhinin intikal (gitti) kayıtlarına sonradan işaret edilmiş bulunması veya dayanaksız olarak silinmesi yeni maliki bu mülkiyetten yani taviz bedeline ödemekten kurtaramaz. Yasadan doğan gayrimenkul mükellefiyeti karşısında sonraki malikin iyiniyet iddiasında bulunarak Medeni Kanunun 638. ve 931. maddelerinden yararlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Zira, Medeni Kanunun 657. maddesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir.
Yukarıda sözü edilen 2888 Sayılı Kanunla değişik 29. maddenin getirdiği kanuni ipotek hakkı gayrimenkulü takip edeceğinden, vakıf şerhi artık yasal bir takyittir. Bu niteliği itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3.maddesi bu davalarda uygulanmaz.
Dosya içersinde bulunan Kadastro tutanaklarının incelenmesinden, dava konusu taşınmazın dayanak tapu kayıtlarının bulunduğu ve bu tapu kayıtlarına istinaden malikleri adına tespit edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, bu dayanak tapu kayıtları getirtilmemiştir. Dosyaya getirilen ve tercümesi yapılan kayıt ile kadastro tutanağında yazılı dayanak kayıtların sıra numaraları birbirini tutmamaktadır. Vakıflar Kanununda değişiklik yapılmasına dair 4.4.1995 tarih ve 4103 Sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca vakfın cinsine bakılmaksızın, mevcut mukataalı veya icrateynli taşınmazların mülkiyetleri taviz bedeli ödenmedikçe kullanıcıya geçmez. Davacı idare de, dava konusu taşınmazın geldi kayıtlarında vakıf şerhi bulunduğunu, bedel ödenmeden kaldırılamayacağını ileri sürmektedir. Belirtilen tüm bu yasa hükümleri ve ilkelerin ışığı altında öncelikle dava konusu taşınmazın kadastro sırasında tesbitine esas alınan tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren bütün intikalleri ile birlikte şahsiyet ve vakfiyet durumlarını gösterir kayıt ve öteki belgeler ilgili merciilerden getirtilmeli, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı, vakfın niteliği, dava konusu taşınmazın vakıf malı olup olmadığı araştırılıp, belirlenen sonuca göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle red kararı verilmesi doğru görülmemiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 23/3/2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.