YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2005/139
KARAR NO : 2005/222
KARAR TARİHİ : 30.03.2005
Mahkemesi : Ankara 4.İş Mahkemesi
Günü : 08.12.2004
Sayısı : 2004/899 E- 1510 K.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.09.2003 gün ve 2002/515 E. 2003/944 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 10.02.2004 gün ve 2004/9385-792 sayılı ilamı ile;
(…Dava; İcra İflas Kanunu’nun 67.maddesine göre açılan icra inkar tazminatı istemli itirazın iptali davasıdır.
Davacı Kurum, 04.09.2000 ile 19.09.2000 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Eğitim Hastanesinde yatarak tedavi gören Kurum sigortalısı L.T.. için yapılan 11.827.189.106 lira tedavi giderinin ferileriyle birlikte hem sigortalıdan hem de 04.09.1999 tarihli taahhütname ile doğacak masrafları ödemeyi kabul eden annesi diğer davalıdan tahsili amacıyla Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2001/9162 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişmiş ve süresinde yapılan itiraz üzerine de temyize konu işbu davayı açmıştır.
Mahkeme, ilâmında gösterilen gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasanın 3. maddesiyle değişik 506 sayılı Yasanın 32.maddesidir. Anılan maddeye göre sigortalının, hastalık sigortasından yararlanabilmesi için, 60 günü hastalığın ortaya çıktığı ve tedaviyi gerektirdiği günden önceki 6 ay içinde olmak üzere toplam 120 gün prim ödemiş olması şarttır. Somut olayda davalı ve aynı zamanda sigortalı olan Levent’in ilk defa 01.08.2000 başlangıç tarihli işe giriş bildirgesi ile sigortalı olarak çalışmaya başladığı ve tedavinin başlangıç tarihi olan 04.09.2000 tarihi itibarîyle ve 2000 yılı Ağustos ayında ödenmiş 30 gün priminin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan maddi ve hukuki ilkelere göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.03.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu, hastanelerinin acil müşahade bölümünde yatarak tedavi olan davalı sigortalının, 60 günü hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki 6 ay içinde olmak üzere toplam 120 gün hastalık sigortası primi ödemesi bulunmadığı gerekçesiyle tedavi giderlerinin kuruma ödenmesi iddiasıyla dava açmıştır.
Davacı kurumun isteğine dayanak yaptığı Sosyal Sigortalar Kanununun 32.maddesi 25.08.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı yasayla değişikliğe uğramış ve daha önce hastalık sigortasından yardım alabilmek için yasada bir süre öngörülmemesine karşılık değişiklikle prim ödeme gün sayısı esas kabul edilmiştir.
Yine 24.08.2000 tarih ve 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu madde (32) yeniden değiştirilmiş ancak, Anayasa Mahkemesinin 10.11.2001 tarihinde yürürlüğe giren kararıyla bu maddenin ilgili hükmü iptal edilmiş ve 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı yasayla madde yeniden düzenlenmiştir.
Davacı Kurum 16.04.2003 tarihli dilekçesiyle davalının icra takibine yaptığı itirazın iptalini istemiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile dava tarihinde yürürlükte bulunan bir yasa hükmü mevcut olmayıp hukuki bir boşluk bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2004 gün ve 2004/10-109 Esas, 2004/115 sayılı kararında da vurgulandığı gibi bir Kanun Hükmünde kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi halinde o yasanın ve Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlülükten kaldırdığı veya değiştirdiği yasa hükümleri uygulanabilir hale gelmez ve dolayısıyla kanun boşluğu doğar. Bu durumda ortaya çıkan hukuki boşluğun yine aynı karar da belirtildiği şekilde Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası ve Sosyal Güvenlik ilke ve esasları kapsamında doldurulması gerekir.
506 sayılı yasanın 32.maddesinin 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı yasanın 3.maddesiyle değişikliğinden önce sağlık yardımı yapılması için sigortalı niteliğinin kazanılması yeterli idi. Ancak, bazı kimselerin gerçekten çalışmadıkları ve dolayısıyla sağlık yardımından faydalanabilmeleri amacıyla tedavilerinin gerektirdiği yüksek meblağlı giderleri kuruma yaptırabilmek için kendilerini işyerlerinden sigortalı gösterme yoluna gitmeleri üzerine tepki olarak belirli süre prim ödemesi koşulu getirilmiştir.
Sosyal Güvenlik Yasalarıyla kişilere bazı güvenceler getirilmekte olup, bu güvenceler arasında sağlık yardımı yapılması da girmektedir. Asıl olan sigortalılık niteliğinin kazanılmasından itibaren bu yardımın yapılması olup TC.Emekli Sandığı iştirikçileri ilk günden itibaren bu güvenceden yararlanmaktadırlar.
Davalı sigortalının durumunun bu açıklamalar karşısında değerlendirilmesi gerekir.
Davacı 04.09.2000 tarihinde SSK. Ankara Hastanesi acil müşahade servisine yatırılarak 19.09.2000 tarihine kadar tedavi altında tutulmuştur. Davacının hastalığı kurumunda kabul ettiği gibi 04.09.2000 tarihinde ortaya çıkmış olup, hastalığın daha önce çıktığı ve tedaviden faydalanabilmek amacıyla sigortalı yaptırıldığı da kurumca iddia edilip kanıtlanamadığına göre hukuki boşluğun buna göre doldurulması gerekir.
Davacının hastalığı acil nitelikte olup, yine sigortalı tüm sigortalılık süresinin primini ödemiştir. Göreve yeni başlayan sigortalının zorunlu olarak iptal edilen maddede belirtilen gün kadar prim ödemesi olamıyacağı da açıktır. Bütün bu olgular sigortalının sigorta yardımından hareket etme amacında olmadığını göstermekte olup, hukuki boşluğun sigortalı yararına doldurulması gerekir. TC.Emekli Sandığı Yasasında olduğu gibi sosyal güvenlik yasalarının kişiler yararına uygulanması gerekir. 506 sayılı Yasanın 32.maddesinin ilk kabulünde sağlık sigortasından yararlanmak için sigortalı niteliğini kazanmış olma yeterli kabul edildiğine ve 32.maddenin başlığı Hastalık Sigortası-Sağlanan Yardımlar olarak gösterilmesi karşısında hukuki boşluğun prim ödeme koşuluna bağlı olmadan hastalık sigortası kapsamında sağlık yardımı yapılması şeklinde doldurulması gerekir. Aksine prim ödeme koşuluna bağlı olmak yürürlükten kaldırılan yasa maddesine hukuki değer vermek anlamındadır. Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2004 günlü kararı bu nitelikte olup, karar Sosyal Güvenlik Yasaları ile Sosyal Güvenlik ilkelerine ve 25.02.2004 günlü Hukuk Genel Kurulu Kararına da aykırı olduğundan bozma kararına katılamıyorum. Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşündeyim.