Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2004/734 E. 2005/49 K. 09.02.2005 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2004/734
KARAR NO : 2005/49
KARAR TARİHİ : 09.02.2005

Mahkemesi : Kartal1.İş Mahkemesi
Günü : 12.10.2004
Sayısı : 532-522
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.9.2003 gün ve 130-354 sayılı kararın incelenmesi davalı SSK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 6.4.2004 gün ve 10002-3404 sayılı ilamı ile;
(…Dava sigortalılık başlangıç tarihinin 1.5.1975 olduğunun tesbitine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne dair karar eksik incelemeye dayalı olarak verildiğinden Dairemizce bozulmuştur. Uyulan bozma kararı gerekleri yerine getirilmemiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin 506 Sayılı Yasanın 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön özellikle Sosyal Sigortalar Kanunun 6. maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.6.1999 gün ve 1999/21-549 Esas 1999/555 sayılı kararında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Yapılacak iş, davacının çalıştığı işyerinin 506 Sayılı Yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmak, kendisi ile aynı dönemde birlikte çalışan ve SSK dönem bordrolarında gösterilen kişilerin, bulunmadığı takdirde komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin bilgilerine başvurulmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm
bozulmalıdır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı SSK vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Sigortalılık için aranan eylemli çalışma olgusu her türlü delille kanıtlanabilir. Burada önemli olan yön, ileri sürülen yada resen elde edilen delillerle, fiili çalışma olgusunun tamamen kanıtlanabilmesidir.
Uzun yıllar öncesine dayanan çalışma iddiasının kanıtlanmasındaki güçlük dikkate alındığında, işyeri olgusunun da araştırılarak, belirtilen dönemde faal olup olmadığının saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır. İşverene ait işin, havaalanı pist inşaatı olması karşısında, anılan işyerinde, işe ne zaman başlanıp, bitirildiğinin belirlenebilmesi için, havaalanının bağlı bulunduğu birimden buna ilişkin bilgi ve belgeler getirtilerek, sonucuna göre istem hakkında karar vermek gerekirken eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı SSK. Vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 9.2.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y YAZISI
Davacı davalıya ait hava alan inşaatı işyerinde 01.05.1975 tarihinde çalışmaya başladığını, işe giriş bildirgesinin verildiğini, ancak prim bildirgesinin verildiğinin belirlenemediğini, bu nedenle 01.05.1975 günü davalı işverene ait işyerinde hizmet akdi ile çalıştığının ve sigortalılık başlangıç tarihinin 01.05.1975 olarak tesbitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren davaya cevap vermemiş, SSK. İse davayı kabul etmediğini bildirmiştir.
Mahalli mahkeme davayı kabul etmiştir.
Davalı SS K.nun temyizi üzerine 21.Hukuk Dairesi “..davacının çalıştığı işyerinin 506 sayılı yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılarak ve kendisi ile aynı dönemde birlikte çalışan ve SSK. Dönem bordrolarında gösterilen kişilerin, bunlar olmadığı takdirde komşu işyerlerinin kayıtlarını geçmiş kişilerin bilgilerine baş vurulmalı ve sorucuna göre karar vermek” gerektiği gerekçesi ile kararı bozmuştur.
Mahkeme toplaması mümkün delillerin toplandığını bozma gerekçelerinin yerinde olmadığını belirterek eski kararın da direnmiştir.
Davalı S.S.K.nun temyizi üzerine Hukuk Genel Kurul çoğunluğu özel dairenin bozma kararının yerinde bulmuş 05.02.2003 gün 2003/21-35 E – 64 K. sayılı kararla daire bozma kararı benimsenmiştir.
Mahalli mahkemece bu bozma kararı gereği yapılan yargılama sonucu yeni bir delil elde edilmesi mümkün olmadığı gerekçesi ile 23.09.2003 tarihli kararla önceki gibi dava kabul edilmiştir.
Davalının temyizi üzerine 21.Hukuk Dairesince 06.04.2004 günlü kararında yapılan tetkikatın yetersiz olduğu gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemece toplanan deliller yeterli olduğu başkaca delil toplanmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile önceki kararında direnmiştir.
05.02.2003 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararına karşı yazdığımız karşı oy yazısında açıklandığı gibi mahalli mahkeme, S.S.K’dan mevcut kayıtları celp etmiş, gösterilen ve işyerinde davacı ile birlikte çalıştıklarını açıklayan tanıkları dinlemiş, tanıklar davacının fiili çalışmasını ve iddiaları doğrulamışlardır.
Dosyaya celp edilen, davalı işverene ait işyerinden davacı adına düzenlenen davacının fotoğrafını davacı ve işverenin imzaları taşıyan 01.05.1975 tarihinde işe başlama ile ilgili sigortalı işe giriş bildirgesi yasal süresi içerisinde 29.05.1975 günü kurum kayıtlarına girmiştir.
S.S.K. İstanbul ihtiyarlık Sigorta Müdürlüğün den alınan 04.03.2002 gün 37638 sayılı cevabı yazı ve eki cetvellerden 1974 yıl 4 dönemden sunması ve 1975 yılı prim bordroların mevcut alındığı anlaşılmıştır.
Delil olarak çalışma tarihinde işyerinde çekildiği bildirilen davacıya ait bir fotoğraf ibraz edilmiş, dava tanıkları bu fotoğrafın işyerinde çekildiğini gerek bu fotoğrafın, gerekse iş giriş bildirgesindeki fotoğrafın davacıya ait olduğunu doğrulamışlardır.
Toplanan bu deliller karar vermeye yeterlidir.
21.Hukuk Dairesinin Hukuk Genel Kurulunca benimsenen bozma kararında araştırılması istenen hususların, bazılarının araştırılmasına gerek bulunmamakta,bazılarının tesbiti de imkansız görülmektedir.
Bozma kararında işyerinin kapsama alınıp alınmadığının tesbiti istenmektedir.Davacıya ait sigortalı ise giriş bildirgesinin verildiği tarihte işyerinin yasa kapsamına alındığı S.S.Kurumunca işyeri numarası verilmesinden ve 1974, 4 dönem öncesi pirim bildirgeleri verilmesinden belli olduğu gibi davalı S.S.K işyerinin yasa kapsamında bulunmadığını veya bildirmeye ve davaya konu tarihde işyerinin yasa kapsamından çıkarıldığını savunmuşlardır. Yasa kapsamında olduğu S.S.Kurumu kayıtlarından anlaşılan bir işyeri ile ilgili yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmasının istenmesi dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Bozma kararında davacıyla aynı dönemde birlikte çalışan ve S.S.K dönem bordrolarında gösterilen kişilerin tanık olarak dinlenmesi istenmektedir. Kurumdan alınan cevabı yazıda davacının çalıştığı iddia olunan 1975 yılı Mayıs ayı dönem bordrosunun bulunmadığı ve verilmediği anlaşılan dönem bordrosundaki şahısların tesbiti de mümkün olmadığından bu yöndeki bozma yada katılmak mümkün değildir.Dinlenen ve yanlış beyanda bulundukları iddia edilip kanıtlanmayan tanıklarda davacı ile birlikte işyerinde çalıştıklarını doğrulayan kişilerdir.
Bozma kararında komşu işyeri kayıtlarına geçmiş kişilerinde bilgilerine başvurulması istenmektedir.Çalışılan işyeri kayıtları dahi 25 yıl ve işverenin saklama zorunluluğu geçtiğinden elde edilemediği nazara alındığından davacı ile ilişkisi olmayan, işyeri hava alanı inşaatı olduğu için mevcudiyeti dahi belli olmayan komşu işveren kayıtlarında geçmiş kişilerin resen tanık sıfatıyla dinlenmelerinin istenmesi, dosya içeriğine, gerçeklere ve HUMK.nun hükümlerine uygun düşmemektedir.
Nitekim mahkemece Hukuk Genel Kurulunun bozma kararından sonra yaptığı keşif ve araştırma da bu hususları belirlemiştir.
Mahalli mahkeme hakimi toplanması mümkün tüm yazılı kanıtları toplamış,gösterilen tanıkları dinlemiş, yalan beyanda bulundukları iddia edilmeyen ve davacı ile birlikte çalıştıklarını açıklayan tanıklar iddiayı doğrulamışlar, bu delillere değer vererek davayı kabul etmiştir.
Yargıtay 21.Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu, toplanmayı mümkün olan ve mahalli mahkemece toplanan bu delillerle sonuca gitmesi, bu deliller davanın kabulü için yeterli görülmüyorsa, davanın rededilmesi için temyiz istemini de nazara alarak mahalli mahkeme kararının esastan bozması gerekirdi.
Kanaatımızca mahalli mahkeme ve kararı dosya içeriğine Hukuk Genel Kurulunun 05.12.2001 gün, 2001/21-1057 Esas ve 2001/1094 Karar sayılı onama kararında ortaya konan prensiplere ve bu karar da belirtilen Yargıtay 10. ve 21.daire kararlarına uygun düştüğünden onanması görüşündeyim.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına katılamıyorum.