Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/97 E. 2023/618 K. 22.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/97
KARAR NO : 2023/618
KARAR TARİHİ : 22.11.2023

YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 179-455

I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık … ile inceleme dışı sanıklar … ve…’ın, basit hırsızlık suçundan cezalandırılmaları talebiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında eylemin nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu düşüncesiyle Kartal (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 02.03.2004 tarihli ve 188-201 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Kartal (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesince 27.12.2004 tarih ve 279-1069 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların nitelikli hırsızlık suçundan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 493/2-son, 522 (pek hafif), 59 ve 40. maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve mahsuba karar verilmiş, hükmün, inceleme dışı sanık İsmail müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.10.2006 tarih ve 173679 sayı ile lehe kanun hükümlerinin değerlendirilmesi amacıyla dosya mahalline iade edilmiştir.
Kartal (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesince 12.10.2006 tarih ve 1013-823 sayı ile; nitelikli hırsızlık suçundan inceleme dışı sanık İsmail’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-e, 143, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün, inceleme dışı sanık İsmail müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.12.2012 tarih ve 20096-24180 sayı ile;
“1-Mağdurun kilitleyerek park ettiği aracının sürgülü cam kilit mandal kısmını zorlayıp açarak teybini çalan sanığın eylemi TCK’nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki suçu oluşturduğu hâlde aynı fıkranın (e) bendiyle hüküm kurulması,
2-Mağdura ait araçtan teyp çalan sanık ve inceleme dışı sanıkların aynı gün kolluk tarafından şüphe üzerine aranmak istendiklerinde, sanığın kaçtığı, yakalanan inceleme dışı sanık … …’ın ise, Kartal ve Pendik ilçelerinde teyp çaldıklarını, teyplerden birinin sanık İsmail’de olduğunu söyleyerek sanığın evini gösterdiği, sanığın da sonradan yer gösterme yaparak suça konu teybin bulunmasını ve bu şekilde mağdura iadesini sağladığı anlaşıldığından, sanık hakkında iade hükümlerinin uygulanmaması,
3-Kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla mahkûmiyetinin yasal sonucu olarak sanığın, TCK’nın 53. maddesinin birinci fıkrasının ‘a, b, c, d, e’ bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin üçüncü fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına, (2) numaralı bozma sebebinin, 27.12.2004 tarihli mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşen sanık … ve inceleme dışı sanık … …’a sirayetine karar verilmiştir.
Dosyanın devredildiği İstanbul Anadolu 16. Asliye Ceza Mahkemesince bozma ilamına uyularak, sanık ve inceleme dışı sanıkların nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 143, 168 ve 62. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılması ile 5 yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin 24.09.2013 tarihli ve 51-420 sayılı karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Denetim süresi içinde sanığın kasıtlı suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alan İstanbul Anadolu 16. Asliye Ceza Mahkemesince 01.12.2020 tarih ve 179-455 sayı ile; hükmün açıklanarak sanığın, nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 143, 168, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.10.2022 tarih ve 21453-13203 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 27.10.2022 tarih ve 2690 sayı ile; “…İlk hükmü temyiz etmeyen sanığın, yalnızca inceleme dışı sanık … hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle Yerel Mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı,” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 21.12.2022 tarih ve 11681-17898 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanıklar … ve… hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; ilk hükmü temyiz etmeyen sanık …’in, inceleme dışı sanık …’ın temyizi üzerine hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle hakkında kurulan ikinci hükmü temyiz etmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Kartal Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.02.2004 tarih ve 1059-319 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların 09.02.2004 tarihinde gece vakti mağdurun ikametinin önüne park ettiği aracının sağ ön kelebek camını zorlayıp açarak oto teybini çaldıklarından bahisle 765 sayılı TCK’nın 491/son, 522/son, 81 ve 40. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,
Kartal (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 02.03.2004 tarihli ve 188-201 sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Kartal (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesince 27.12.2004 tarih ve 279-1069 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların 765 sayılı TCK’nın 493/2-son, 522 (pek hafif) ve 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği,
Yokluğunda verilen hükmün, savunması alınırken bildirdiği adrese 22.02.2005 tarihinde tebliğ edilen sanığın temyiz talebinin bulunmadığı,
Hükmün, inceleme dışı sanık İsmail müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iade yazısı ile dosyanın gönderildiği Yerel Mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 08.02.2006 tarih ve 279-1069 sayı ile; “Sanık ve inceleme dışı sanık … …’ın eylemlerinin TCK’nın 142/1-e ve 143. maddelerine uyduğu, asgari cezanın 2 yıl 6 ay hapis cezasını gerektirdiği, bu bağlamda 765 sayılı Kanun’un daha lehe olduğu,” şeklindeki gerekçe ile 27.12.2004 tarihli hükmün değiştirilmesine yer olmadığına ve aynen infazına karar verildiği, ek kararın sanığa 04.03.2006 tarihinde tebliğ edildiği; inceleme dışı sanık İsmail bakımından ise yargılamaya devam olunarak hakkında lehe olduğu kabul edilen TCK’nın 142/1-e, 143 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Hükmün, inceleme dışı sanık İsmail müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince bozulmasına ve lehe bozma sebebinin diğer sanıklara sirayetine karar verilmesinin ardından bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece, sanığın ve inceleme dışı sanıkların TCK’nın 142/1-b, 143, 168 ve 62. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 31.10.2013 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içinde 09.10.2018 tarihinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle ihbar üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece verilen hükmün açıklanması ile sanığın TCK’nın 142/1-b, 143, 168, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin karara yönelik sanık müdafiinin temyiz talebinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin, verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, davasız yargılama olmaz ilkesinin bir sonucudur.
Ancak temyiz yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekse CMK’da, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Bu duruma bozma kararının sirayeti, genişleme etkisi ya da teşmili (yayılma) etkisi denilmektedir.
CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlığını taşıyan 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbiki kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” şeklinde,
Benzer düzenlemeyi içeren CMK’nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlığını taşıyan 306. maddesi ise “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.”
Biçiminde düzenlenmiş olup bahse konu maddeler, hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile Kanun’a konulmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.
Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121; 07.12.1987 tarihli ve 322-588; 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozma nedeninden faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de; “Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, s. 1771) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.
Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, kamu davasının her iki tarafı bakımından kanun yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de bunun kurallara ve sürelere tabi olması da gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin bir gereğidir. Burada sanık açısından savunma; katılan açısından ise iddia hakkının kısıtlanmasından değil, ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen sanık bozmanın sirayeti yoluyla sanki hükmü temyiz etmişcesine kanun yoluna başvurma hakkından bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının ister sanık isterse katılan açısından tekrar açılması usul hukukunun denetlenebilirlik ve öngörülebilirlik; maddi ceza hukukunun ise hukuki kesinlik ilkeleri ile bağdaşmaz. Asıl bu durum sanıklara ilanihaye hak sağlayacağından, suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış olur. O hâlde, somut olaydaki uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için, sanığın, kararı temyiz etmesinde hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığı değil, sirayet sonrası kurulan hükmün temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Öte yandan, kesinleşmiş hükümlerde lehe kanunun uygulanmasına ilişkin uyarlama yargılamasının, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, kanıt toplanması veya takdir hakkının öncekinden farklı biçimde ve kanunda öngörülen alt sınırın üzerinde ceza tayin edilerek kullanılmasını ya da cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanmasını gerektirdiği hâllerde duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu, evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilemeyeceği, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve hükümlü durumuna gelen sanığa ait uyarlama yargılamasının, aynı olay nedeniyle birlikte yargılandığı ve dava dosyası derdest olan diğer sanık veya sanıkların yargılamalarından ayrı yürütülmesi gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
B. Hukuki Nitelendirme
İnceleme dışı sanık İsmail’in temyizi üzerine 12.10.2006 tarihli hükmün lehe bozulmasının ardından, Yerel Mahkemece sirayet nedeniyle kurulan hükmün açıklanmasına ilişkin 01.12.2020 tarihli kararın, sanık müdafii tarafından temyiz edildiği anlaşılan dosya kapsamında;
Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması, aksi düşüncenin kabulünün, usul hukukundaki belirsizliği önlemeye yönelik temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması karşısında; kanun yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanık hakkında kurulan hükmün de bozulacağını ve yeniden kurulan hükmün temyiz denetimine tabi olacağını açıkça düzenleme imkânı bulunan kanun koyucunun, bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi hususu da dikkate alındığında, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz yoluna başvurma hakkı olduğunda tereddüt bulunmayan ancak yöntemine uygun tebliğe rağmen ilk hükmü temyiz etmeyen sanığın, inceleme dışı diğer sanığın temyizi üzerine hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle kurulan, temyiz edilemez nitelikteki ikinci hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı, kaldı ki, 27.12.2004 tarihli hükmün sanık yönünden kesinleşmesinden sonra 01.06.2005 tarihinde TCK’nın yürürlüğe girmesi üzerine lehe kanunun tespiti bakımından duruşma açılıp ayrı bir uyarlama yargılaması görülmesi gerekirken, sanığın, dava dosyası derdest olan inceleme dışı sanığın yargılamasına dâhil edilerek lehe bozmanın sonucundan yararlandırılmasına ilişkin bu hükmün hukuki değerden de yoksun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 05.10.2022 tarihli ve 21453-13203 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3-Sanık müdafiinin, İstanbul Anadolu 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.12.2020 tarihli ve 179-455 sayılı kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,
4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.