Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/88 E. 2023/112 K. 01.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/88
KARAR NO : 2023/112
KARAR TARİHİ : 01.03.2023

MAHKEMESİ:Ceza Dairesi

Sanıklar …, …, … ve …’un denetim görevinin ihmali suçundan beraatlerine ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 23.11.2022 tarihli ve 25-60 sayılı hükümlerin, … ile Hazine ve … Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Ret istemli 25.01.2023 tarihli ve 8044 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
… ile Hazine ve … Bakanlığı vekili tarafından, katılma isteminin reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, sanıkların atılı suçu işlediklerine dair deliller bulunduğu hâlde bu hususlar araştırılmadan eksik araştırma ile sanıklar hakkında beraat kararı verildiği gerekçesiyle temyiz isteminde bulunulmuştur.
III. İNCELEME KONUSU
Ceza Genel Kurulunca denetim görevinin ihmali suçundan yargılama evresinde katılma talebi reddedilen … ile Hazine ve … Bakanlığının kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin olup olmadığı, sanıklar hakkında açılan kamu davasına katılma ve kurulan hükümleri temyiz etme hakkının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde, sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan verilen beraat hükümlerinin isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılacaktır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Özel Dairece sanıklar …, …, … ve …’a atılı denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davasının suçtan zarar görme ihtimali nedeniyle … Bakanlığına bildirildiği, vekili aracılığıyla 18.04.2022 tarihinde katılma talebinde bulunan … ile Hazine ve … Bakanlığı vekilinin; atılı suçtan doğrudan zarar görmediğinden bahisle katılma isteminin 27.04.2022 tarihinde reddine karar verildiği,
Gerekçeli kararın tebliği üzerine katılma istemi reddolunan … ile Hazine ve … Bakanlığı vekilinin katılma talebinin kabulüne karar verilerek sanıklar hakkında verilen beraat kararlarına yönelik 21.12.2022 tarihli temyiz dilekçesi sunduğu,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5271 sayılı CMK’nın 237. maddesinin birinci fıkrasında “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup hâlinde belirtilmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı CMUK’nın 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile benzerlik göstermekte ise de yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı hâlinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
Malen sorumlu; yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (M. Emin Artuk-… Gökcen–M. Emin Alşahin–Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, … Yayınevi, …, 2017, s. 305; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Seçkin Yayıncılık, …, 2015, s. 214-217; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayıncılık, …, 2015, s. 106-107; … Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, …, 2010, s. 7702-7703.).
“Suçtan zarar görme” kavramı gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 12.06.2018 tarihli ve 1190-274 sayılı, 03.07.2018 tarihli ve 1191-328 sayılı, 08.11.2016 tarihli ve 830-412 sayılı, 03.05.2011 tarihli ve 155–80 sayılı, 04.07.2006 tarihli ve 127–180 sayılı, 22.10.2002 tarihli ve 234–366 sayılı, 11.04.2000 tarihli ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
Bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca … Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları hâlinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır. Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 234-366; 03.05.2011 tarih ve 155-80 ile 21.02.2012 tarih ve 279–55 ve 15.04.2014 tarih ve 599-190 sayılı daha sonraki bir çok kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu kapsamda, 3628 sayılı Kanun’un “Bu Kanunda Yazılı Suçlar ile Bazı Suçlardan Dolayı Soruşturma Usulü” genel başlığını taşıyan 4. bölümünün “Soruşturma” başlıklı 17. maddesi;
“Bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.
Yukarıdaki fıkra hükmü müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hakkında uygulanamaz.
Görevleri veya sıfatları sebebi ile özel soruşturma ve kovuşturma usulüne tabi olan sanıklarla ilgili kanun hükümleri saklıdır.”,
“Suçun ihbarı” başlıklı 18. maddesi ise katılma isteminde bulunulduğu tarihte;
“Yukarıdaki maddede yazılı suçlara ilişkin ihbarlar doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılır. İhbar üzerine derhal bir ihbar tutanağı düzenlenir ve bir örneği muhbire verilir. Acele ve gecikmesinde sakınca umulan hallerde tutanak düzenlenmesi sonraya bırakılabilir. Muhbirlerin kimlikleri, rızaları olmadıkça açıklanmaz. İhbar asılsız çıktığında aleyhine takibat yapılanın istemi üzerine muhbirin kimliği açıklanır.
Yukarıdaki fıkraya göre yapılan ihbar veya takipsizlik kararı ve iddianame Cumhuriyet başsavcılığınca, … Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile varsa diğer ilgili kamu kurum veya kuruluşlarına bildirilir. Hazine avukatının yazılı başvuruda bulunması hâlinde … Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır.
Bu suçlardan dolayı müfettiş ve muhakkikler de soruşturma neticesinde delil veya emare elde ettikleri takdirde, işi yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar ve evrakı tevdi ederler. Cumhuriyet Başsavcılığı müfettiş ve muhakkikler tarafından kendisine tevdiine lüzum görülmediği halde dahi evrakın taalluk ettiği … hakkında soruşturma yapmak üzere gerekçe göstererek evrakı ait olduğu merciden isteyebilir.
17 nci maddede yazılı suçlardan dolayı delil veya emare elde eden müfettiş ve muhakkikler durumu yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar ve evrakı tevdi etmedikleri takdirde bunlar hakkında da yapılacak takibattan dolayı Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat Hükümleri uygulanmaz.
İhbar konusu müsnet suç hakkında dava açılıncaya kadar bilgi vermek ve yayın yapmak yasaktır.”, biçiminde düzenlenmiş olup denetim görevinin ihmali suçuna ilişkin Hazine ve … Bakanlığının davaya katılma hakkı düzenlenmemiştir. Katılma istem tarihi ile katılma isteminin reddine karar verilmesinden sonra 05.07.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7417 sayılı Kanun’un 40. maddesi ile anılan Kanun’un 18. maddesinin 2. fıkrası ise; “Yukarıdaki fıkraya göre yapılan ihbar veya takipsizlik kararı ve iddianame Cumhuriyet başsavcılığınca, ilgili kamu kurum veya kuruluşlarına bildirilir. İlgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından yazılı başvuruda bulunulması halinde bu kurum veya kuruluşlar, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır.” şeklinde değiştirilerek yürürlükteki hâlini almıştır.
Yine Ceza Genel Kurulunca 25.03.2003 tarih ve 41-54 sayı ile; “Tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılma, dolayısıyla verilen hüküm hakkında yasa yollarına başvurmanın olanaksız olduğu” şeklinde karar verilmiştir.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
… Cumhuriyet savcıları olan sanıklar …, …, … ve …’un adli emanet memurluğunu denetlemekle görevli oldukları, adli emanette kayıtlı bir kısım ziynet eşyaları ile kıymetli eşyaları adli emanette görevli bazı memurların zimmetine geçirdikleri, sanıkların ise kendilerine yüklenen görev ve yükümlülüklere aykırı davranarak denetim görevini ihlal ettiklerinden bahisle denetim görevinin ihlali suçundan cezalandırılmalarının iddia edildiği, sanıklara atılı denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davasının suçtan zarar görme ihtimali nedeniyle … Bakanlığına bildirildiği, vekili aracılığıyla 18.04.2022 tarihinde katılma talebinde bulunan … ile Hazine ve … Bakanlığının atılı suçtan doğrudan zarar görmediğinden bahisle katılma isteminin 27.04.2022 tarihinde reddine karar verildiği dosya kapsamında;
… ile Hazine ve … Bakanlığının denetim görevinin ihmali suçundan doğrudan bir zarar görmemesi, dolaylı veya muhtemel zararların kamu davasına katılma hakkı vermemesi ve 3628 sayılı Kanun’un 17 ve 18. maddeleri göz önünde bulundurulduğunda anılan Bakanlıkların adı geçen suça ilişkin olarak kamu davasına katılmasını özel olarak düzenleyen bir kanun hükmünün bulunmaması, … Bakanlığının anılan yasal düzenleme anlamında “ilgili kamu kurumu” olarak kabul edilmesinin mümkün olmaması ve denetim görevinin ihlali suçu açısından … ve bağlı birimlerine Suçtan doğrudan zarar gören ve Malen sorumlu sıfatlarını kazandırmayıp, tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı gibi dolaylı zararlara dayanılarak kamu davasına katılmanın da mümkün olmaması karşısında; … ile Hazine ve … Bakanlığının sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davasına katılma hak ve yetkisinin olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davası nedeniyle suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kanunda da kamu davasına katılabileceğine ilişkin hüküm bulunmayan ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesince de katılma talebinin reddine karar verilen … ile Hazine ve … Bakanlığının temyiz isteminin CMK’nın 298. maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; … ile Hazine ve … Bakanlığının sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1) Sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan açılan kamu davası nedeniyle suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kanunda da kamu davasına katılabileceğine ilişkin hüküm bulunmayan ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesince de katılma talebinin reddine karar verilen … ile Hazine ve … Bakanlığının temyiz isteminin CMK’nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
2) Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.