Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/39 E. 2023/249 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/39
KARAR NO : 2023/249
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

İtirazname No : 2019/47569
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2002-156

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık …’nun mağdure …’e yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-a delaletiyle 103-1-1. cümlesi, 103/4, 43/1, 53 ve 53. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 43/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis; mağdure …’ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-a delaletiyle 103/-1-1. cümlesi, 43/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezaları ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Sinop Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.04.2018 tarihli ve 24-124 sayılı hükümlerin, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 16.01.2019 tarih ve 2002-156 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine, bu kararın da katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.06.2022 tarih ve 28186-6118 sayı ile; “5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan ‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.’ şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan Bakanlık vekilinin dilekçesinde herhangi bir sebep göstermediği, sanık müdafisinin mahkemece yüzüne verilen hükmü aynı Kanunun 291/1. maddesinde düzenlenip, tefhimden işlemeye başlayan on beş günlük kanuni süresinden sonra temyize cevap dilekçesi olarak sunduğu 15.04.2019 tarihli dilekçeyle temyiz ettiği anlaşıldığından, vaki temyiz istemlerinin CMK’nın 298. maddesi uyarınca reddine,” karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.09.2022 tarih ve 47569 sayı ile;”…1- İtirazın konusu, katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içerdiğine ve katılan Bakanlık vekilinin temyizi yönünden işin esasına girilmesi gerektiğine dairdir.
2- CMK’nın ‘Temyiz başvurusunun içeriği’ başlıklı 294. maddesinin, ‘(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.’ hükümlerini,
‘Temyiz gerekçesi’ başlıklı 295. madddesinin, ‘(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.’ hükmünü,
‘Temyiz isteminin reddi’ başlıklı 298. maddesinin ‘(1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder’ hükmünü,
haiz olduğu anlaşılmaktadır.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, hem maddi olay hem de hukuki denetim yapacak olan istinaf başvurusunda sebep gösterme zorunluluğu getirmemiş, CMK’nın 294/2 maddesi gereğince yapılacak inceleme hukuki denetimle sınırlı olan temyiz kanun yolunda ise mülga 1412 s. CMUK’nın aksine, temyiz edenin temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini diğer bir deyişle temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu CMK’nın 294/1 maddesi ile hüküm altına almıştır. Temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi durumunda, tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkı bulunmaması hallerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddedilmesini CMK’nın madde 298. maddesinde emredici hüküm olarak düzenlemiştir.
Buna göre;
Katılan Bakanlık vekilinin 08/02/2019 tarihli temyiz dilekçesinde;
‘Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/24E. 2018/124K. sayılı dosyasından verilen karara karşı istinaf yoluna başvurumuz üzerine, İstinaf Mahkemesince dosya incelenmiştir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince verilen 2018/2002E. ve 2019/156K. sayılı karar usul ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvuruyoruz. Şöyle ki;
Kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik cinsel şiddetin toplumumuzun önemli bir sorunu olduğu günümüzde, bu tür suç teşkil eden fiillere istinaden tayin edilecek cezaların caydırıcı nitelikte ve miktarda olması gerekli olmakla birlikte bu tutum ceza kanunumuzun da amacına hizmet edebilecek niteliktedir.
TCK’nın ‘Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi’ başlıklı üçüncü maddesinin ilk fıkrasındaki; ‘suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur’ biçimindeki hükümle işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbiri arasında ‘orantı’ bulunması gerektiği vurgulanmıştır. TCK’nın 61. maddesine göre hâkim, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirlerken aynı kanunun 3. maddesi gereğince işlenen suçun ağırlığı ile orantılı cezaya hükmedecektir.
Suçun niteliği ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakında 5237 Sayılı TCK’nın 103/1. maddesi ve yine aynı kanunun 109/1. maddesi uyarınca kurulan hükümlerde alt hadden uzaklaşılarak hüküm kurulması gerekirken, orantılılık ilkesi gözetilmeyerek alt hadden ceza verilmesi isabetli değildir. Hukuka aykırı bu kararın kaldırılması gerekmektedir.’ şeklinde ileri sürdüğü sebeplerle mahkumiyet hükümlerini temyiz ettiği, temyiz sebeplerinin TCK’nın 3 ve 61. maddeleri kapsamında sanığa verilen cezaların şahsileştirilmesine ilişkin hukuk kurallarına aykırılık iddiasına dayandığı anlaşılmıştır.
3- Yukarıda izah ediliği üzere, katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin hukuka uygun ve yeterli olduğu, ileri sürülen hukuka aykırılıklar yönünden işin esasına girilerek hükümlerin incelenmesi gerektiği düşüncesine varılmış olmakla, Yüksek Dairenin katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin reddine dair kararına karşı CMK’nın 308.maddesi gereğince itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.11.2022 tarih ve 12092-9810 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında mağdurelere karşı çocuğun basit cinsel istismarı ve mağdure Zeynep’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karara yönelik katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz dilekçesinin bir temyiz nedeni içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında Yerel Mahkemece mağdurelere yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve mağdure Zeynep’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği,
Katılan Bakanlık vekilinin, yokluğunda verilen ve 10.02.2019 tarihinde tebliğ olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik tebliğ tarihinden 2 gün önce yani 08.02.2019 tarihinde sunduğu “Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/24E. 2018/124K. sayılı dosyasından verilen karara karşı istinaf yoluna başvurumuz üzerine, İstinaf Mahkemesince dosya incelenmiştir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince verilen 2018/2002E. ve 2019/156K. sayılı karar usul ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvuruyoruz. Şöyle ki;
Kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik cinsel şiddetin toplumumuzun önemli bir sorunu olduğu günümüzde, bu tür suç teşkil eden fiillere istinaden tayin edilecek cezaların caydırıcı nitelikte ve miktarda olması gerekli olmakla birlikte bu tutum ceza kanunumuzun da amacına hizmet edebilecek niteliktedir.
TCK’nın ‘Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi’ başlıklı üçüncü maddesinin ilk fıkrasındaki; ‘suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur’ biçimindeki hükümle işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbiri arasında ‘orantı’ bulunması gerektiği vurgulanmıştır. TCK’nın 61. maddesine göre hâkim, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirlerken aynı kanunun 3. maddesi gereğince işlenen suçun ağırlığı ile orantılı cezaya hükmedecektir.
Suçun niteliği ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakında 5237 Sayılı TCK’nın 103/1 maddesi ve yine aynı kanunun 109/1. maddesi uyarınca kurulan hükümlerde alt hadden uzaklaşılarak hüküm kurulması gerekirken, orantılılık ilkesi gözetilmeyerek alt hadden ceza verilmesi isabetli değildir. Hukuka aykırı bu kararın kaldırılması gerekmektedir.
Netice ve Talep: Yukarıda arz ve izah olunan ve resen gözetilecek nedenlerle usul ve yasaya aykırı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 2018/2002E. ve 2019/156K. sayılı kararının bozulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.” şeklindeki dilekçe ile temyiz talebinde bulunduğu,
Özel Dairece 15.06.2022 tarihinde katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermemesi nedeniyle temyiz isteminin reddine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin hukuka uygun ve yeterli olduğu, ileri sürülen hukuka aykırılıklar yönünden işin esasına girilerek hükümlerin incelenmesi gerektiği düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurduğu,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından temyiz başvuru usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar” başlığını taşıyan 313. maddesi;
“Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.
Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir.
Birinci hâlde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur.”,
5271 sayılı CMK’nın “Temyiz başvurusunun içeriği” başlığını taşıyan 294. maddesi ise;
“1- Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
2- Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür.
Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir. 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca temyiz dilekçesinin, örneğin; “Hükmü temyiz ediyorum.”, “Resen dikkate alınacak nedenlerle temyiz ediyorum”, “Hükmün bozulmasını istiyorum”, “Hüküm usul ve kanuna aykırıdır.” şeklindeki dilekçelerde olduğu gibi herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmaması hâllerinde olduğu üzere usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddi gerekir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz sebebi” başlığını taşıyan 307. maddesi; “Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur. Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefettir.” düzenlemesini taşımaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinde ise temyiz nedenleri;
“1- Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
2- Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.” şeklinde belirtilmiş, maddenin Hükûmet Tasarısı’ndaki gerekçesinde de;
“Madde, 1412 sayılı Kanun’dan ayrılarak ‘kanuna aykırılık’ yerine daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan ‘hukuka aykırılık’ sözcüklerine yer vermiştir.
Yargılamanın konusunu oluşturan cezai uyuşmazlık çözüldükten ve maddi gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan veya olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun, hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Mülga CMUK’da temyiz sebebi kanuna aykırılık olarak belirlenirken, 5271 sayılı CMK’da hukuka aykırılık olarak belirlenmiştir. Ancak her iki Kanun’a bakıldığında bu iki farklı kavramın aynı şekilde anlaşılmasının istendiği sonucuna varılmaktadır. Zira her iki Kanun’un ilgili hükümlerinde bu kavramlar, “bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” şeklinde tanımlanmış olup öğretide de geçmişten bu yana kanuna aykırılık kavramı geniş yorumlanmış ve bu ifadenin yazılı hukukla sınırlı anlaşılmaması gerektiği, bu nedenle yazılı hukuka ek olarak; içtihada aykırılık, tecrübe ve mantık kurallarına aykırılık, öğretiye aykırılık, maruf ve meşhur olan şahsi bilgilerdeki hataların da kanuna aykırılık kapsamında denetlenebileceği, ayrıca uluslararası hukuka ve evrensel hukuki değerlere aykırılığın da temyiz nedeni olarak ileri sürülebileceği ifade edilmiştir.
Temyiz nedenleri bakımından iki Kanun arasındaki esas farklılık, 5271 sayılı CMK’nın temyiz başvurusunun içeriği başlıklı 294. maddesinden kaynaklanmaktadır. 1412 sayılı CMUK’nın 313. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinin ilk fıkraları temyiz sebeplerinin gösterilmesi hususuna ilişkindir ve arada ciddi bir fark yoktur. Oysa her iki maddenin ikinci fıkraları birbirinden tamamen farklıdır. 5271 sayılı Kanun’un 294. maddesinin ikinci fıkrasında temyiz sebebinin ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabileceği açıkça belirlenmiştir.
Fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği maddi sorunu oluştururken sanık tarafından gerçekleştirilmiş fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, suç oluşturduğu kabul edilen fiile hangi cezanın verilmesi gerektiği, delillerin nasıl değerlendirildiği, nasıl yargılama yapıldığı, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı gibi hususlar ise hukuki sorunu oluşturur. Sübut da denilen maddi mesele, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin sözlülük ve doğrudan doğruyalık ilkelerini uygulayarak eylemi öğrenmesidir. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.
Temyiz nedeni olan hukuka aykırılık, hâkimin olaya en uygun normu bulamaması veya bulsa da yanlış değerlendirip uygulama yapmasıdır. Hukuka aykırılığa yol açan norm muhakeme hukuku normu olabileceği gibi (Örneğin, tanıklıktan çekinme hakkı bulunan tanığa bu hakkının hatırlatılmaması, karar oturumunda hazır olan sanığa son söz hakkı verildikten sonra katılana da diyeceklerinin sorulması gibi.) maddi hukuk normu da olabilir. (Örneğin, sanığın eylemi suç teşkil etmediği hâlde mahkûmiyet hükmü kurulması, suçun niteliğinin hatalı belirlenmesi, eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi gibi.) Maddi hukuk normunun ihlâli hâlinde temyiz edenin sıfatı da dikkate alınarak kararın bozulması gerekmekte ise de muhakeme hukukuna ilişkin ihlâllerde, ihlâlin hükmü etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.
Bu kapsamda muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz nedeni olarak açıkça ileri sürülmesi gerekmektedir. Muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına dayanan temyiz taleplerinde Yargıtay hem muhakeme normunun doğru uygulanıp uygulanmadığını hem de ilk derece veya bölge adliye mahkemelerince muhakeme normunun uygulandığı olayın doğru tespit edilip edilmediğini denetleyecektir. Temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz sebebi olarak gösterilmemesi ya da gösterilmekle birlikte hükme etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılması durumunda usul hükümlerine uygunluk bakımından sadece 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâlleriyle sınırlı bir temyiz incelemesi yapılacak, inceleme sırasında tespit edilen ancak hükmü etkilemeyen muhakeme hukukuna aykırılıklar Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmayarak kararda işaret edilmekle yetinilecektir.
Temyiz nedeninin, maddi hukuka aykırılık iddiasına dayanması hâlinde ise maddi hukuka aykırılık nedeniyle hükmün temyiz edilmesi yeterli olup cezaî yaptırımların kişiler üzerindeki telafisi mümkün olmayan ağır sonuçları da gözetilerek somut olayda adaleti gerçekleştirme ve doğru bir hüküm oluşturma ile yükümlü olan Yargıtayca dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar tespit edilip temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle bozma nedeni yapılması gerekecektir.
Nitekim, 5271 sayılı CMK’nın 301. maddesinin Hükûmet Tasarısı’ndaki gerekçesinde; “Yargıtay, yalnız temyiz dilekçesi veya beyanında maddi hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla, temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa bu olgular hakkında inceleme yapar.” açıklamalarına yer verilerek temyiz sebebinin hangi hukuka aykırılık iddiasına dayandırıldığının gösterilmesi; muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına ilişkin temyiz taleplerinde hiç uygulanmayan, eksik veya yanlış uygulanan usul kuralları ile buna dayanan maddi olguların ileri sürülmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Temyiz kanun yolunan başvuranın, hükmün hangi noktalardan incelenmesini istediğini bildirmesi, diğer bir anlatımla hükmün hangi noktalardan hukuka aykırı olduğunu göstermesi zorunluluğu ile Yargıtayın temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile sınırlı olarak inceleme yapmasına ilişkin hükümler, “temyiz incelemesinin sınırlandırılması/ temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi” amacına yöneliktir.
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni kabul edilip edilmeyeceği bir yorum meselesidir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de kanunlarla getirilen düzenlemelerin bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanamayacağı, kanuni düzenlemeler yorumlanırken Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gibi üst normların da gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Aksinin kabulü, Anayasamızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile AİHS’nin 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilecektir. Ayrıca, kamu düzenine ilişkin olması ve ceza muhakemesine hâkim olan resen araştırma ilkesi uyarınca istisnaları dar yorumlayıp temel hak ve özgürlükleri yorum yoluyla daraltmamak sistematik ve amaçsal yorum tarzına da uygundur. Bununla birlikte, yukarıda da ifade edildiği üzere, temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi bakımından dilekçede, kararın bozulması yönünden hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir biçimde gösterilmesi gerektiği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.
Öğretide de temyiz sebeplerinin muhakeme hukukuna ve maddi hukuka ilişkin olarak ileri sürülmesi bakımından; “Maddi hukuk normlarına ilişkin temyiz başvurularında sebep gösterilmesi zorunluluğunun Yargıtay incelemesinde önemli bir sınırlama içermediği, muhakeme hukukuna aykırılık nedeniyle hüküm temyiz ediliyorsa hükmü temyiz edenin, bu aykırılığa temel oluşturan maddi olguları göstermek zorunda iken maddi hukuka aykırılıkta, maddi hukuka aykırılıktan dolayı hükmün temyiz edildiğinin belirtilmesinin yeterli olduğu, Yargıtayın maddi hukuk normlarının tümünü göz önünde tutup inceleme yapması gerektiği” (Serap Keskin Kiziroğlu, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Temyiz Yasa Yoluna İlişkin Değişikliklere Bakış, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Kasım-Aralık, 2017, s; 182 vd.), “5271 sayılı CMK’nın 288. maddesi uyarınca temyiz sebebi olarak belirtilenler dışında kalan muhakeme hukukuna ilişkin diğer hukuka aykırılıklar bakımından Yargıtayın karar vermesine olanak bulunmadığı, buna karşılık, kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği yönünde bir irade ortaya konulduğu sürece incelemenin maddi hukuka ilişkin tüm hukuka aykırılıklar yönünden yapılabileceği, bu bağlamda, Yargıtayın olayda meşru savunma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yapılan bir temyiz istemi karşısında bu istemi yerinde bulmasa bile haksız tahrikin koşullarının gerçekleştiği ve bu nedenle de cezanın indirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozabileceği” (Mustafa Ruhan Erdem, Cihan Kavlak, Ceza Muhakemesinde Temyiz İncelemesinin Kapsamı ve Sınırları, Yargıtay Dergisi, Ekim, 2018, Sayı; 4, s; 1434; 1472.), “Muhakeme hukukuna ilişkin aykırılıklardan farklı olarak, maddi hukuka ilişkin denetimin, hükmün tüm yönleriyle incelenmesini gerektirdiği, maddi hukukun yanlış uygulandığına ilişkin genel bir ifade içeren temyiz dilekçesinde açıkça ileri sürülmemiş olsa dahi, dosyaya yansıyan delillere göre suçun unsurlarının oluşmaması, sanığın suçu işlediğinin sabit olmaması, suçun vasfının yanlış belirlenmesi, suçun nitelikli hâllerinde yapılan hata sonucu cezanın yanlış belirlenmesi veya teşebbüs, iştirak, içtima, haksız tahrik ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi maddi hukuka ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması sonucu sanığın ceza alması veya almaması ya da hak ettiğinden az veya çok ceza alması durumlarında Yargıtayın bu hukuka aykırılığı bozma nedeni yapabileceği” (Ekrem Çetintürk, Ceza Muhakemesinde Temyiz Kanun Yolunda Maddi (Fiili) Sorunun İncelenmesi, Terazi Hukuk Dergisi, Mart 2019, s; 466-489) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni olarak kabul edilip edilmeyeceği bir yorum meselesi olup Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkının yorum yoluyla daraltılamayacağı, istisnaların dar yorumlanıp temel hak ve özgürlüklerin yorum yoluyla daraltılmasının mümkün olamayacağı, ceza muhakemesi hukukunda temel ilkenin resen araştırma yaparak gerçeğe ve adalete ulaşma ilkesi olup amaca ve yasanın sistemine uygun şekilde yorum yapmanın gerekli olduğu gözetilmelidir.
Katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin 08.02.2019 tarihli temyiz dilekçesinde yer alan “…Suçun niteliği ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakında 5237 Sayılı TCK’nın 103/1 maddesi ve yine aynı kanunun 109/1. maddesi uyarınca kurulan hükümlerde alt hadden uzaklaşılarak hüküm kurulması gerekirken, orantılılık ilkesi gözetilmeyerek alt hadden ceza verilmesi isabetli değildir. Hukuka aykırı bu kararın kaldırılması gerekmektedir.” şeklindeki ifadenin CMK’nın 294 ve 301. maddelerinde yer alan hükümler de gözetildiğinde, cezanın şahsileştirilmesine ilişkin talebin varlığı bakımından bir temyiz nedeni içerdiği kabul edilmelidir. Bu nedenle Özel Dairece, katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15.06.2022 tarihli ve 28186-6118 sayılı katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin reddi kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz başvusunun incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 03.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.