YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/36
KARAR NO : 2023/237
KARAR TARİHİ : 25.04.2023
İtirazname No : 2022/19673
YARGITAY DAİRESİ : 2. Ceza
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 144-75
I. HUKUKİ SÜREÇ
Nitelikli hırsızlık suçundan sanık …’nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h, 143, 35, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bursa 18. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2021 tarihli ve 144-75 sayılı karar istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 04.02.2022 tarihli ve 20540 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.03.2022 tarihli ve 19673 sayılı ihbarnamede;
“Dosya kapsamına göre, sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçu nedeniyle TCK’nın 142/2-h ve 143/1. maddeleri uyarınca belirlenen 7 yıl 6 ay hapis cezasından, aynı Kanun’un 35/1. maddesi uyarınca 3/4 oranında indirim yapılırken hesap hatası yapılarak 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası yerine, 3 yıl 9 ay hapis cezası belirlenip devamında yine aynı Kanun’un 62. maddesinin uygulanması sonucunda 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası yerine, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayin olunmasında isabet bulunmadığı,” gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 20.06.2022 tarih ve 3010-12816 sayı ile kanun yararına bozma talebinin kabulü ile hükmün bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10.10.2022 tarih ve 19673 sayı ile; “…Sanık hakkında neticeten 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası yerine, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayin edilmesi hukuka aykırı olduğundan hükmün kanun yararına bozulmasına karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedeni, netice itibarıyla sanığa daha az bir ceza verilmesini gerektirmektedir. Yeniden yargılama yasağı da dikkate alınarak CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca belirlenen hukuki aykırılık doğrudan Özel Dairece giderilmelidir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 28.11.2022 tarih ve 11015-19785 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hüküm kurulurken hesap hatası yapılarak fazla ceza tayin edilmesine dair kanun yararına bozma konusu yapılan ve Yerel Mahkemece yeniden bir araştırma yapılmasını gerektirmeyen hukuka aykırılığın, Özel Dairece CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca sonuçlandırılması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca 01.02.2019 tarihli ve 3934-3129 sayılı iddianame ile sanığın nitelikli hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 25.02.2021 tarih ve 144-75 sayı ile sanığın nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-h ve 143. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, suçun teşebbüs aşamasında kalması nedeniyle TCK’nın 35. maddesi uyarınca 3/4 oranında indirim yapıldığı sırada hesap hatası sonucu 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası yerine 3 yıl 9 ay hapis cezasına hükmedildiği, devamında aynı Kanun’un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirime gidilirken 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası yerine netice cezanın 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası şeklinde belirlendiği, hüküm fıkrasının 5. bendinde yer alan “Sanığın adli sicilinde yer alan mahkûmiyetler dikkate alınarak kanunen şartları oluşmadığından ve sanığın tekrar suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat gelmediğinden sanık hakkında CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve TCK’nın 51. maddesi uyarınca erteleme hükümlerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” biçimindeki gerekçe ile atılı suç yönünden sanık hakkında TCK’nın 51 ve CMK’nın 231. maddelerinin tatbik edilmediği, sanığın, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/4 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan TCK’nın 151/1, 168/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden verilen hapis cezalarının “Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği yönünde Mahkememizde olumlu kanaat oluşması” şeklindeki gerekçe ile aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine ve denetim süresi belirlenmesine karar verildiği,
Hükümlerin istinaf edilmeksizin 17.04.2021 tarihinde kesinleştirildiği,
Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde; suç tarihi itibarıyla bir adet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğunun ve ertelemeye engel sabıkası olmadığının görüldüğü,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri konularının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Öğretide olağanüstü temyiz denilen, 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda ise yazılı emir olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yararına bozma olarak yeniden düzenlenmiştir.
CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hâkim ya da mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve kişiler açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin dördüncü fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması hâlinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı Kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken karar ve hüküm ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan sonra konuyla ilgisi nedeniyle hapis cezasının ertelenmesine ilişkin düzenlemelere de değinilmesi gerekmektedir.
Erteleme, TCK’nın 51. maddesinde;
“(1) İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Gerekir… ” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hâllerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere erteleme, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Hapis cezasının ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır. Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme hükmünün uygulanmaması, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olacak ve uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Mahkemece hapis cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir kullanılırken, sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak pişmanlık duyup duymadığı değerlendirilmeli ve tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir. Diğer taraftan yerel mahkemece gösterilen gerekçenin hak, adalet ve nesafet kuralları ile dosya kapsamıyla uyumlu olup olmadığının Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebi üzerine Özel Dairece, atılı suçtan hüküm kurulurken TCK’nın 142/2-h ve 143. maddeleri gereğince belirlenen 7 yıl 6 ay hapis cezasından teşebbüs nedeniyle 3/4 oranında indirime gidildiği sırada 1 yıl 10 ay 15 gün yerine 3 yıl 9 ay hapis cezasına karar verilmesi ve devamında aynı Kanun’un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken netice cezanın 1 yıl 6 ay 22 gün yerine 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası şeklinde belirlenerek sanık hakkında fazla cezaya hükmolunduğu gerekçesiyle kanun yararına bozulmasına karar verilmesi isabetli olup bu konuda herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Yerel Mahkemece hırsızlık suçu yönünden erteleme hükümleri tartışılırken hatalı şekilde belirlenen netice cezanın miktarı itibarıyla yasal olanak bulunmadığı hâlde “Sanığın adli sicilinde yer alan mahkûmiyetler dikkate alınarak kanunen şartları oluşmadığından ve sanığın tekrar suç işlemeyeceğine dair mahkememize olumlu kanaat gelmediğinden” biçimindeki dosya kapsamıyla örtüşmeyen gerekçe ile TCK’nın 51. maddesinin tatbik edilmesine yer olmadığına karar verilmekle birlikte, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından hükmedilen hapis cezalarının “Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği yönünde Mahkememizde olumlu kanaat oluşması,” şeklindeki gerekçe ile ertelenmesine karar verilmesi hususu dikkate alınarak kanun yararına bozma talebinin kabulü üzerine hükmün bozulması nedeninin daha hafif bir ceza verilmesini gerektirmesi, bu hâlde atılı suçtan hükmedilecek cezanın iki yıl hapis cezasının altına düşecek olması ve diğer suçlar bakımından kişiselleştirme nedenlerinin uygulanarak ertelemeye karar verilmesi karşısında davanın esası çözülmüş olup yargılamanın tekrarlanması yasağı da bulunduğundan hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın da doğrudan Özel Dairece verilmesinin zorunluluk arz ettiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Bozulmasına karar verilen hukuka aykırılığın giderilmesiyle ilgili olarak CMK’nın 309/4-d maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.