Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/35 E. 2023/113 K. 01.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/35
KARAR NO : 2023/113
KARAR TARİHİ : 01.03.2023

MAHKEMESİ:Ağır Ceza

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar … ve …’in zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 4 yıl 7 ay hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.05.2010 tarihli ve 134-120 sayılı hükümlerin, mal müdürlüğü, sanık … ve sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 03.12.2013 tarih ve 10255-11668 sayı ile TCK’nın 43/1 ve 53/1-a maddelerinin uygulanmaması eleştirisi ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi sonucu yapılan yargılamada sanıkların zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 248/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3 yıl 20 gün hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62, 63 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, mahsuba ve hak yoksunluklarına ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.10.2014 tarihli ve 221-284 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 02.12.2021 tarih ve 3823-6164 sayı ile;
“Mahkemece, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçu yönünden ‘…dinlenen tanık beyanlarından suçun sübutunu etkileyecek somut delil elde edilememesi, ayrıca aradan geçen zaman nedeniyle bir kısım tanıkların farazi beyanlarına itibar edilmediği…’ şeklindeki gerekçeyle, önceki mahkûmiyet hükümlerinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığının kabul edilmesi karşısında, önceki hükümlerin aynen onaylanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 323/1. maddesine muhalefet edilmesi,
Sanıklar hakkında zimmet suçundan kurulan hükümler yönünden CMK’nın 311/1-e maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu edilen ve sanıklar müdafilerince dosyaya ibraz edilen, sanık … tarafından 13/06/2008 tarihinde 10.007,56 TL, sanık … tarafından ise 16/06/2008 tarihinde 104,00 TL’nin Köylere Hizmet Götürme Birliğinin .numaralı hesabına zimmete konu miktarın yasal faiziyle birlikte … Bankası aracılığıyla ödendiğine dair belgelerin ilgili bankadan doğruluğunun teyit ettirilerek, ödemeyi gösteren banka hareketlerinin ve dekontların dosya arasına konulmasından sonra sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 248. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 22.03.2022 tarih ve 36281 sayı ile; sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunmadığı, sanıkların eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve dava zamanaşımının gerçekleştiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 28.11.2022 tarih ve 2137-13812 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar … ve … hakkında zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı,
2- Sanıkların eylemlerinin zimmet suçunu mu yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğu,
3- Eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği,
Hususlarının belirlenmesine ilişkin olup Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanıklar hakkında Yerel Mahkemece yargılamanın yenilenmesi sonucu verilen mahkûmiyet kararları Özel Dairece bozulmakla kararın kesinleşmediğinin anlaşılması karşısında, itiraza konu mahkûmiyet kararları ile ilgili Ceza Genel Kurulunca bir incelenme yapılıp yapılamayacağının değerlendirilmesi gerekmekte ise de;
Sanıklar lehine yargılamanın yenilenmesi koşullarının bulunup bulunmadığı, bu kapsamda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanıklara atılı suçun vasfının değiştiğine ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunmadığına ilişkin itirazının Yerel Mahkemenin 20.05.2010 tarihli ve 134-120 sayılı kararının Özel Dairece onanmasına ilişkin kararına mı yoksa; Yerel Mahkemenin yargılamanın yenilenmesi sonucu verilen 22.10.2014 tarihli ve 221-284 sayılı kararının bozulmasına ilişkin Özel Daire kararına karşı mı yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığının 30.07.2009 tarihli ve 1340-532 sayılı iddianamesi ile sanıklar hakkında zimmet suçundan TCK’nın 247/1 ve 53. maddesi; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilmesi istemiyle kamu davası açıldığı, sanıklar … ve …’in zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 4 yıl 7 ay hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis; cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 20.05.2010 tarih ve 134-120 sayı ile verilen hükümlerin Mal Müdürlüğü, sanık ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 03.12.2013 tarih ve 10255-11668 sayı ile TCK’nın 43/1 ve 53/1-a-5. maddelerinin uygulanmaması eleştirisi ile hükümlerin onanmasına karar verildiği, sanık … müdafiinin 04.04.2014 tarihli dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi talebinin … Ağır Ceza Mahkemesince 22.04.2014 tarih ve 330 değişik … sayı ile reddedildiği, sanık … müdafiince 09.05.2014 tarihli dilekçe ile sanık …’ın zimmetine geçirdiği kabul edilen paranın yargılama öncesinde mal müdürlüğü hesabına yatırıldığı hâlde . Mal Müdürlüğünce bu ödemenin yapılmadığı ve köylere hizmet götürme birliği toplantılarına katılan birlik üyesi olan tanıklar dinlenmeden kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulduğu belirtilerek yargılamanın yenilenmesi talebinin … Ağır Ceza Mahkemesince 13.05.2014 tarih ve 120 değişik … sayı ile zimmet suçu ile sınırlı olmak üzere her iki sanık için de kabul edilip infazın durdurulmasına karar verildiği, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan ise yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verildiği, karara itiraz edilmesi üzerine… Ağır Ceza Mahkemesince 15.05.2014 tarih ve 498 değişik … sayı ile itirazın kabulü ile sanık … hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan yargılamanın yenilenmesine karar verildiği, karara sanık … müdafii tarafından itiraz edilmesi üzerine… Ağır Ceza Mahkemesince 15.05.2014 tarih ve 500 değişik … sayı ile itirazın kabulü ile sanık … hakkında da kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan yargılamanın yenilenmesine karar verildiği,
Yargılamanın yenilenmesi sonucu yapılan yargılamada … Ağır Ceza Mahkemesince 22.10.2014 tarih ve 221-284 sayı ile; sanıkların zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 248/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3 yıl 20 gün hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62, 63 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, mahsuba ve hak yoksunluklarına ilişkin verilen hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 02.12.2021 tarih ve 3823-6164 sayı ile; “Mahkemece, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçu yönünden … önceki mahkûmiyet hükümlerinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığının kabul edilmesi karşısında, önceki hükümlerin aynen onaylanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 323/1. maddesine muhalefet edilmesi, sanıklar hakkında zimmet suçundan kurulan hükümler yönünden CMK’nın 311/1-e maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu edilen ve sanıklar müdafilerince dosyaya ibraz edilen … belgelerin ilgili bankadan doğruluğunun teyit ettirilerek, ödemeyi gösteren banka hareketlerinin ve dekontların dosya arasına konulmasından sonra sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 248. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunmadığı, sanıkların eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve dava zamanaşımının dolduğu düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
.Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün 25.03.2010 tarihli ve 32 sayılı yazısına göre; sanık …’ın mal müdürlüğüne herhangi bir geri ödemesinin olmadığı ve sanık …’in 1.200 TL geri ödemesinin olduğu,
. Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğünün 25.06.2008 tarihli ve 829 sayılı yazısına göre; .Kaymakamlığının 13.06.2008 tarihli yazısı ekinde gönderilen kaymakam …’a ait kişi borcunun kurumun hesabına yatırıldığının bildirildiği, sanık …’ın .Kaymakamlığına hitaben verdiği dilekçeye ve ekindeki makbuza göre şahsına çıkarılan 8.840,35 TL’nin faizi ile birlikte 10.007,56 TL olarak 13.06.2008 tarihinde. İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliğinin … Bankası. Şubesi hesabına yatırıldığına ilişkin dilekçe olup ekte banka makbuzunun bulunduğu, yine …’in aynı banka hesabına 16.06.2008 tarihinde 104 TL yatırıldığına ilişkin banka makbuzunun olduğu,
. Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün 20.05.2014 tarihli ve 81 sayılı yazısına göre; sanıkların zimmetlerine geçirdikleri iddia olunan paraların mal müdürlüğü hesabına yatırılmadığı ancak . Köylere Hizmet Götürme Birliği ile yapılan yazışmalar sonrasında söz konusu meblağların … Bankası Şirvan Şubesi nezdinde bulunan hesaplara yatırıldığı ve faizi ile tahsil edildiğinin bildirildiği,
… Bankası .Şubesinin 16.02.2022 tarihli ve 01 sayılı yazısı ve ekinde yer alan makbuza göre; 16.06.2008 tarihinde sanık …’ın Şirvan Köylere Hizmet Götürme Birliği hesabına 10.007,56 TL, sanık …’in ise aynı hesaba 17.06.2008 tarihinde 104 TL yatırdığının bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için itiraz kanun yolu ile hükümlü lehine yapılan yargılamanın yenilenmesi kanun yolunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 1412 sayılı CMUK’da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK’da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; “Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.” biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan “lehe itirazda süre aranmayacağına” ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, CMK’nın 308. maddesine;
“(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır. Ancak bu kanun yolu ile hangi hukuka aykırılıkların denetleneceği yönünde gerek 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesinde, gerekse 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde bir açıklık bulunmamaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş, bu bağlamda; “Eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları” (16.11.1964 tarih ve 470-464 sayı), “Kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı” (17.03.1998 tarih ve 18-91 sayı), “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir kanun yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu kanun yoluna konu olamayacağı” (30.11.2010 tarih ve 233-241 sayı), “Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığının tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı” (29.03.2011 tarih ve 49-28 sayı), “Görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz kanun yoluna başvurma imkânının bulunmadığı” (27.12.2011 tarih ve 158-296 sayı) kabul edilmek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerektiği, sonuca etkili olmayan kanuna aykırılıkların bu yöntemle denetlenmesinin, itirazın amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağı söylenebilecektir.
Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
5271 sayılı CMK’nın “Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri” başlıklı 311. maddesi;
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür.
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.” biçiminde düzenlenmiştir.
CMK’nın 311. maddesinde hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenlerine yer verilmiş ve bunlar sınırlı biçimde sayılmıştır. Bunun dışındaki nedenlerle hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesinin istenilmesi mümkün değildir.
Kamu düzeninin sağlanması, davaların bir noktada sona ermesi sonucunu, yani kesin hükmü doğurmuştur. Kesin hükümle birlikte artık yargılamaya konu sorun çözülerek, maddi gerçeğe ulaşıldığından kesin hükümle sonuçlanmış bir ihtilaf kural olarak yeniden yargılama konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte bir yargılama faaliyeti sonucu verilen kesin hükümde adli hataların yapılması da mümkündür. Hükmün kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan maddi olaylar kesin hükmün maddi gerçeği yansıttığı kabulünü ve kesin hükmün ispatla ilgili temellerini sarsabilecektir. Bu durumda, bir yanda kesin hüküm, diğer yanda ise adli hatanın düzeltilmesi zorunluluğu söz konusu olacaktır. Bu iki değerden birinin tamamen göz ardı edilmesi mümkün olmadığından kanun koyucu maddi temelleri sarsılmış kesin hükümden fedakarlık yapmak zorunda kalmış ve bunun şartlarını belirlemiştir. Bu açıdan yargılamanın yenilenmesi kesin hükmün dokunulmazlığının istisnasını oluşturmaktadır. Kesinleşen hükmün, maddi gerçeğe uymadığına ilişkin kanunda belirtilen şartları taşıyan taleplerin değerlendirilmesi ve yapılacak değerlendirme sonucunda şartların oluşması hâlinde kesinleşen hükmün düzeltilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenlerle kanun koyucu bu sorunu çözebilmek için yargılamanın yenilenmesi müessesesinin şartlarını ayrıntılı olarak düzenlemek suretiyle ihdas etmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi ancak kesinleşmiş hükümlerde başvurulacak bir yol olup hukuki niteliği itibarıyla CMK’nın sistematiği, düzenleniş şekli ve düzenlendiği yer dikkate alındığında tereddütsüz olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesindeki amaç, kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hâllerin gerçekleşmesi hâlinde gerçeğin araştırılması, böylece toplum ve sanığın menfaatinin korunması olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenilenme talebinin dikkate alınması da söz konusu olmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında yargılamanın yenilenmesini; kanunda sınırlı şekilde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin en az birisine dayalı olarak kesinleşmiş bir hükümde adli hata bulunduğu iddiasıyla kural olarak hükmü veren mahkemeye başvurulmasıyla başlayan, hükmü veren hâkimin katılımı olmaksızın, mahkemece başvurunun şekil ve esas açısından kabulüne karar verilmesi hâlinde devam edilerek hükme konu sanık ve fiil hakkında yeniden kovuşturma yapılmasına imkân sağlayan, olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlamak mümkündür.
Yargılamanın yenilenmesi, mutlaka istek üzerine yapılabilecek, davasız yargılama olmaz ilkesinin doğal sonucu olarak mahkemece re’sen yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün olmayacaktır. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü de yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmeyecektir.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak herhangi bir süre sınırlamasına tâbi tutulmamış olup talep hükmü veren mahkemeye yapılmalıdır. Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması kesinleşen hükmün infazını kendiliğinden etkilemeyecek, ancak mahkemenin infazın geri bırakılmasına ya da durdurulmasına karar vermesi mümkün olabilecektir.
Yargılamanın yenilenebilmesi için hükümde önemli bir adli hatanın yapılmış olması gereklidir. Yargılamanın yenilenmesini gerektiren bu hata, hükümlünün lehine ya da aleyhine olarak yapılmış olabileceğinden hukukumuzda yargılamanın yenilenmesi hem hükümlünün lehine hem de aleyhine olarak başvurulabilecek bir kanun yolu olarak düzenlenmiştir.
CMK’nın 311. maddesinde belirtildiği üzere, kesinleşen bir hükümle sonuçlanan davanın, yargılamanın yenilenmesi yolu ile hükümlü lehine yeniden görülebilmesi için;
a- Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması,
b- Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması veya görüş bildirmesi,
c- Kararı veren hâkimlerden birinin görevini yaparken kusurlu davranması,
d- Kararın dayandığı hukuk mahkemesi kararının kesinleşmiş bir kararla bozulması,
e- Hükümlünün beraatini veya daha hafif bir suçtan cezalandırılmasını gerektirecek yeni delil ve olayların ortaya çıkması,
f- Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması gerekir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması bakımından yargılamanın yenilenmesi nedenlerinden olan “yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulması” kavramının üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
“Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulması”na ilişkin yenileme nedeni CMK’nın 311. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde;
“Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa” şeklinde düzenlenmiştir.
Delil; ceza muhakemesinin konusu olan olayda maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla kullanılan ispat aracı olup ceza muhakemesi hukukunda “delil serbestisi” ilkesi gereği akılcı ve gerçekçi olmak ve hukuka aykırı bulunmamak şartıyla her beyan, belge veya belirti, delil olarak kabul edilebilecektir.
Olay ise doğrudan doğruya veya dolayısıyla muhakeme hukuku içinde ispat vasıtası olarak kabul edilen, diğer bir anlatımla doğrudan veya dolaylı olarak ispat aracı olarak kullanılabilecek ve yargılama sonucunu etkileyecek olgulardır.
Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için yeni olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın yeni olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da yeni sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de yeni sayılmaktadır.
Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular yeni değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delilin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller yeni delil veya olay kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olacak biçimde içerikteki yeniliktir. Bu nedenle hükümlünün bildiği veya bilmesi gereken bir olay veya delil, mahkemece bilinmiyorsa veya öğrenilmekle birlikte değerlendirilmemişse yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilecektir.
Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda önemli de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.
Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller ile birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir. Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılacak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.
Buna göre, yargılama aşamasında yerel mahkemece temas edilen, bilgi sahibi olunan, incelenen ve hüküm verilirken göz önüne alınan, temyiz aşamasında da Özel Dairece incelenip değerlendirilen bir delile ilişkin olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmak mümkün olmadığı gibi bu tür nedenlere dayalı olarak yapılan taleplerin de kabul edilmemesi gerekmektedir.
Bu nedenle, gerek ilk derece yargılamasında gerekse temyiz aşamasında ileri sürülen, yargılama makamlarının bilgi sahibi olduğu, suçun sübutu ve nitelendirmesi bakımından göz önüne alınan, bu şekilde aşamalarda değerlendirilen olay ve delillere dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması durumunda, CMK’nın 318. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mahkemece yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.06.1995 tarihli ve 164-190 sayılı kararında; “Yargılanmanın yenilenmesi bakımından yeni delil ve vakıanın varlığından bahsedebilmek için delil ve olayın daha önce mahkemeye sunulmamış, mahkemenin bilgisi dışında kalmış, yalnız başına veya diğer delillerle birlikte sonuca etkili olması gerekmektedir. Bu nitelikleri taşımayan delil veya olaylara ‘yeni delil ve olay’ niteliği yüklenemez.”, 15.10.1990 tarihli ve 214-236 sayılı kararında; “Yargı kararının verildiği tarihte, mahkemece bilinmeyen ve mahkûmiyet hükmü kurulurken değerlendirme dışı tutulan yeni delil veya yeni olay diye tanımlanabilecek yeni bir durum ortaya çıkmadığından, önceki hükmün tasdikine ilişkin yerel mahkeme kararı ile bu hükmü onayan Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.”, 01.10.1990 tarihli ve 190-212 sayılı kararında; “Yerel mahkeme yargılamanın yenilenmesi davası sırasında, sanığın ileri sürdüğü hususlarda gösterdiği tanıkları dinlemiş, bu tanıkların tümü de sanığın ileri sürdüğü hususları doğrular nitelikte anlatımda bulunmuşlardır. O hâlde sanığın dilekçesinde ileri sürdüğü hususların doğruluğu kanıtlandığına göre, bu hususların yargılamanın yenilenmesi davasına konu, yargı kararının verildiği tarihte, yargılama heyetinin bilmediği delil veya olay diye tanımlayabileceğimiz yeni delil veya yeni olay olup olmadığına bakılmalı, bu soruya bulunacak cevap olumlu olduğu takdirde, hükümlünün beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren yasa hükmünün uygulanmasını gerektirip gerektirmediğini saptamak gerekecektir.”, 27.05.1985 tarihli ve 72-306 sayılı kararında ise; “Öğreti ve uygulamada kabul olunduğu üzere ‘yeni vakıa ve delil’, evvelce yargıya sunulmamış olan onun bilgisi dışında kalmış olan delildir.” sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de; “Yeni vakıa, yahut yeni delil mahkemece bilinmeyen yani mahkemenin hüküm verdiği esnada vakıf olmadığı vakıa yahut delil demektir. Yenilik, vakıa veya delilin vukuu zamanına, yani kronolojik bir esasa göre değil, mahkemece bilinmiş olup olmadığına göre tâyin edilir.” (Baha Kantar, Ceza Muhakemeleri Usulü Üçüncü Kitap Kanun Yolları, …, 1953, s. 411.), “Muhakemenin yenilenmesi için sebep olarak gösterilen vakıa veya delillerin ‘yeni’ olması şarttır. Hükümlünün bildiği veya bilmesi lâzım geldiği bir vakıa veya delil, mahkemece malûm değil ise, yenilenme sebebi olabilir.” (Faruk Erem, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, AÜHFD, S. 1-4, C.19, …, 1962, s. 25.), “Muhakemenin iadesi sebebi olabilmesi için dermeyan edilen vakıaların veya delillerin yeni olması gerekir. Yeni demek, hüküm tesis olunduğu zaman mahkemece bilinmeyen ve failin kusurluluğunu tesbitte tesir icra edebilen ve ilk hüküm tesisinde hiç nazara alınmamış bulunan hususlardır. Bir vakıa veya delil hüküm tesisi zamanında fail tarafından bilinse, fakat mahkemeye ikâme edilmemiş olsa ve bu sebeple de hükümde değerlendirilmemiş veya hükme tesir etmemiş olsa, bu iadei muhakeme sebebi olabilecektir; zira, bahis konusu olan yenilik fail bakımından değil mahkeme bakımından aranmalıdır.” (Ayhan Önder, Ceza Muhakemesi Usulü Hukukunda Yeni Vakalar ve Yeni Deliller Sebebiyle Muhakemenin İadesi, İÜHFM, C. 31, No: 1-4, … 1966, s. 63.), “Hükmü veren mahkemede bildirilmemiş veya bildirilememiş ve bu sebeple hükümde nazara alınmamış olan her türlü vakıa ve deliller, mahkûm tarafından bilinip bilinmemelerinin bir ehemmiyeti olmaksızın yeni sayılırlar. Yani yenilik taraf bakımından değil, mahkeme bakımındandır. Delil ve vakıaların evvelki duruşmada dermeyan edilmemiş ve neticede mahkemenin malûmatı dışında kalmış olmaları yeni kabul edilmeleri için yeterlidir. Evvelki duruşmada dermeyan edilmiş fakat mahkemece inandırıcı görülmeyerek nazara alınmamış delil ve vakıalar ‘yeni’ sayılmazlar.” (Eralp Özgen, Ceza Muhakemesinin Yenilenmesi, …, 1968, s. 95.), “Yargılaşan kararın verildiği tarihte hâkimin bilmediği delil veya olay diye tarif edebileceğimiz yeni delil veya olayın yenileme sebebi olabilmesi için yalnız başına veya eskilerle birlikte nazara alındığında hükümlünün beraatini veya daha hafif bir cezayı havi kanun hükmünün, yani sonuç cezanın tayininde kullanılması takdire bırakılmayıp, kanun gereği olan normların uygulanması ile mahkûm olmasını gerektirecek nitelikte olması gerekir.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-… Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi, 18. Bası, …, 2010, s. 1493.), “Şüphesiz muhakemenin iadesi için ileri sürülen delil veya vakıanın yeni olması gerekir. Buradaki ‘yenilik’ten kasıt, daha önce bilinmeyen, bildirilmemiş veya sonradan ortaya çıkan delil veya olay olabileceği gibi, bir tarafça bilinmekle birlikte mahkemece bilinmeyen veya mahkemeye ismen bildirilmekle birlikte incelenmemiş, üzerinde delil veya olay muhakemesi yapılmamış, kısaca hiç dikkate alınıp değerlendirilmemiş hususlar da olabilir. Çünkü buradaki ‘yenilik’, taraf bakımından değil, mahkeme bakımındandır. Dermeyan edilmeyip, sadece kendisinden bahsedilerek hiçbir şekilde dikkate alınmayan ve inceleme dışı tutulan delil ve olay arasında fark bulunmamaktadır. Bunlar da kendileri dikkate alınmadan yapılan yargılama açısından ‘yenilik’ vasıflarını yitirmeyip sürdürürler.” (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, C. 2, 8. Baskı, …, 2013, s. 494.), “Yeni delil, mahkemeye sunulmamış, sunulsa bile mahkemece irdelenmemiş, dikkate alınmamış delildir. Bununla birlikte delil irdelenmiş ancak hükme esas alınmamış ise yeni değildir. Yeni delil aslında önceki hükmün yanlış olduğunu gösteren delildir. Buna göre fiil hakkında mahkemenin verdiği karar hukuksal dayanağını kaybediyor veya eski ispat olgusunda şüphe doğuruyorsa, bunu ortaya koyan vakıa ve/veya delil, yeni vakıa ve delildir.” (Veli … Özbek-… Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker …, Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, …, 2012, s. 806.), “Hükmü veren mahkemeye bildirilmediği için hüküm kurulurken dikkate alınmamış her türlü olgu ve deliller yeni sayılır. Daha önceden mahkemeye bildirilen, ancak mahkemece inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil veya olgular yeni sayılmaz.” (… Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası, …, 2013, s. 793.), “Muhakemenin yenilenmesi nedeninin oluşması için olay ve delilin yeni olması gerekmektedir. Kanun koyucu burada yeni kelimesini, oluş tarihinden itibaren çok zaman geçmemiş anlamında değil, daha önce söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş anlamında kullanmıştır. Bu nedenle delilin yeni sayılması için ceza muhakemesi sırasında mahkemece varlığının bilinmemesi veya bilindiği hâlde olay ya da delile ulaşılmaması gerekir.” (Ahu Karakurt, Ceza Muhakemesi Hukukunda Muhakemenin Yenilenmesi, …, 2009, s. 111.), “Mahkemece yargılama sırasında bilinmeyen, bilindiği hâlde ulaşılamayan ve bu nedenle de kısmen veya tamamen hükmün kurulmasında dikkate alınmamış olan delil yeni delildir.” (İlhan Akbulut, Ceza Muhakemesi Usulü Hukukunda Muhakemenin İadesi, … Barosu Dergisi, Cilt 78, 2004/4, s. 1559.), “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunların yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması yargılamanın lehe yenilenme nedenidir.” (Sevi Bakım, Ceza Muhakemesi Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Sayı, Prof. Dr. … Centel’e Armağan, …, 2013, s. 933.) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
… Cumhuriyet Başsavcılığınca, . Köylere Hizmet Götürme Birliğinin encümen defteri ve bilgisayar çıktılarının incelenmesinde 2006 yılında 24 adet, 2007 yılında da 19 adet birlik encümen toplantısı yapıldığı hâlde 2006 yılında 31 adet, 2007 yılında ise 21 adet toplantı karşılığı olan oturum ücretini birlik başkanı ve kaymakam olan sanık … ile yazı işleri müdürü olan sanık …’in aldıkları, ayrıca sanık …’ın raporlu olduğu günlerde encümen toplantı tutanaklarını imzalayarak adına tahakkuk eden ücreti aldığından bahisle sanıklar .ve .’in zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,
Yapılan yargılama sonucunda sanıklar Turgay ve Tekin’in zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 4 yıl 7 ay hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 20.05.2010 tarih ve 134-120 sayı ile verilen hükümlerin mal müdürlüğü, sanık … ve sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 03.12.2013 tarih ve 10255-11668 sayı ile TCK’nın 43/1 ve 53/1-a-5. maddelerinin uygulanmaması eleştirisi ile hükümlerin onanmasına karar verildiği, sanık … müdafiince 09.05.2014 tarihli dilekçe ile; sanık …’ın zimmetine geçirildiği kabul edilen paranın yargılama öncesinde mal müdürlüğü hesabına yatırıldığı hâlde Şirvan Mal Müdürlüğünce bu ödemenin yapılmadığının bildirildiği ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan köylere hizmet götürme birliği toplantılarına katılan birlik üyesi olan tanıklar dinlenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulduğu belirtilerek yargılamanın yenilenmesi talebi … Ağır Ceza Mahkemesince zimmet suçu ile sınırlı olmak üzere her iki sanık için de kabul edilip infazın durdurulmasına karar verildiği, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi kararına sanıklar müdafileri tarafından itiraz edilmesi üzerine de… Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulü ile sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan da yargılamanın yenilenmesine ilişkin kararlar verildiği, yenilenen yargılama sonucu … Ağır Ceza Mahkemesince sanıkların zimmet suçundan TCK’nın 247/1, 248/2, 62, 63 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3 yıl 20 gün hapis; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62, 63 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, mahsuba ve hak yoksunluklarına ilişkin verilen hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince “Mahkemece, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçu yönünden … önceki mahkûmiyet hükümlerinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığının kabul edilmesi karşısında, önceki hükümlerin aynen onaylanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 323/1. maddesine muhalefet edilmesi, sanıklar hakkında zimmet suçundan kurulan hükümler yönünden CMK’nın 311/1-e maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu edilen ve sanıklar müdafilerince dosyaya ibraz edilen … belgelerin ilgili bankadan doğruluğunun teyit ettirilerek, ödemeyi gösteren banka hareketlerinin ve dekontların dosya arasına konulmasından sonra sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 248. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise; sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunmadığı, sanıkların eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve dava zamanaşımının dolduğu düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu dosya kapsamında;
CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca; yargılamanın yenilenmesi açısından yeni delil ve olayın varlığından bahsedilebilmesi için söz konusu delil ya da olayın, mahkeme ya da yargılamayı yapan hâkim tarafından bilinmemesi, diğer bir ifadeyle mahkeme ya da hâkimin bilgisi dışında kalmış olması gerektiğinden hareketle; sanıkların zimmetlerine geçirdikleri iddia olunan parayı ödediklerini beyan etmeleri üzerine Yerel Mahkemece Şirvan Mal Müdürlüğünden bu hususun sorulduğu, zararın tazmin edilmediğine ilişkin gönderilen cevap üzerine sanıklar hakkında TCK’nın 248/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri uygulanmadan sanıklar hakkında zimmet suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanması sonrasında sanık müdafileri tarafından Yerel Mahkemeye zararın soruşturma aşamasında tazmin edildiğini belirten dilekçe ve ekinde yer alan belgelerde Köylere Hizmet Götürme Birliğinin banka hesap numarasına iddiaya konu paranın yatırıldığına ilişkin makbuz sunarak yargılamanın yenilenmesini istemeleri üzerine yeniden yapılan yargılamada söz konusu paranın … hesabına değil Şirvan Köylere Hizmet Götürme Birliğinin banka hesabına yatırıldığının belirtildiği anlaşılmakla, sanıklar zararı tazmin ettiklerini haklarında ilk hükmün verilmesi öncesinde belirttiklerinden, bu hususun Mahkeme tarafından bilinmesi, zararın tazmin edilip edilmediğine ilişkin bilginin yanlış yerden sorulmasının söz konusu delili yeni delil kapsamına sokmayacağından bu durumun yeni bir delil kapsamında kalmaması ve yargılamanın yenilenmesi nedeninin bulunmaması; kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçu açısından ise Şirvan Köylere Hizmet Götürme Birliği üyelerinin tanık olarak dinlenmesi talebinin ilk hükmün onanarak kesinleşmesi sonrasında yapılması, bu durumun yeni bir delil veya yeni bir olay olarak değerlendirilemeyecek olması karşısında; zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından yargılamanın yenilenmesi nedeninin bulunmadığı anlaşılmakla;
Yargılamanın yenilenmesi üzerine zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından sanıkların mahkûmiyetlerine ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2014 tarihli ve 221-284 sayılı kararının Özel Dairece bozulmasına ilişkin karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca itiraz edilmiş ise de; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunup CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alması, CMK’nın 315. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.” şeklindeki düzenlemeden; CMK’nın 311 ve devamı maddelerinde hüküm altına alınan yargılamanın yenilenmesi kanun yolunun, diğer olağanüstü kanun yollarına göre daha özel nitelikte olduğunun, bu bağlamda adli hataların olağanüstü itiraz ya da kanun yararına bozma yasa yollarıyla giderilebilmesinin mümkün olduğu durumlarda, yargılamanın yenilenmesinin istenemeyeceğinin, yargılamanın yenilenmesi istemine konu sebeplerin CMK’nın 308. maddesinde düzenlenmiş olan olağanüstü itiraz yasa yoluyla incelenmesi gerektiği hâlde CMK’nın 315. maddesinin ikinci fıkrasına muhalefet edilerek yargılamanın yenilenmesi yoluyla incelendiği anlaşılmakla; yargılamanın yenilenmesi üzerine verilen Yerel Mahkemenin 22.10.2014 tarihli ve 221-284 sayılı sanıklar hakkında zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından kurulan hükümlerin bozulmasına ilişkin Özel Dairenin 02.12.2021 tarihli ve 3823-6164 sayılı kararının olağanüstü itiraz kanun yolu ile incelenemeyecektir. Yerel Mahkemenin CMK’nın 315. maddesinin ikinci fıkrasına muhalefet edilerek yeniden yargılama kapsamında verdiği karar ile anılan kararın bozulmasına ilişkin Özel Daire kararları hukuki değerden yoksun olup yargılamanın yenilenmesi istemine konu sebeplerle birlikte itirazın, Yerel Mahkemenin 20.05.2010 tarihli ve 134-120 sayılı kararının onanmasına ilişkin Özel Dairenin 03.12.2013 tarihli ve 10255-11668 sayılı kararına yönelik olarak yapılabileceğinden, bu aşamada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının esasının incelenmeksizin reddine karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının esasının incelenmeksizin reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; yargılamanın yenilenmesi sebebinin olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı, sanıkların eylemlerinin zimmet suçunu mu yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğu, eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği ile sanıklar hakkında Yerel Mahkemece yargılamanın yenilenmesi sonucu verilen mahkûmiyet kararlarının Özel Dairece bozulması karşısında, itiraza konu mahkûmiyet kararları ile ilgili Ceza Genel Kurulunca bir incelenme yapılıp yapılamayacağınına ilişkin uyuşmazlık konuları görüşülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının esasının incelenmeksizin REDDİNE,
2- Hukuki değerden yoksun bulunan … Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2014 tarihli ve 221-284 sayılı sanıklar hakkında zimmet ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 02.12.2021 tarihli ve 3823-6164 sayılı bozma kararlarının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.