Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/331 E. 2023/475 K. 27.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/331
KARAR NO : 2023/475
KARAR TARİHİ : 27.09.2023

YARGITAY DAİRESİ: 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 278-436

Kasten öldürme suçundan sanık …’un 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.02.2019 tarihli ve 471-89 sayılı hükmün, katılanlar vekili tarafından istinaf edinilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.10.2019 tarih ve 651-1538 sayı ile; “…Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere; …’ı Kasten öldürme ve …’ı kasten yaralama suçlarının failleri olarak yargılanan sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zaafiyet yaratttığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden, somut olayda aralarında yakın akrabalık (baba-oğul) ilişkisi ve menfaat çatışması bulunduğu anlaşılan sanıklar … ve SSÇ …’un savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafi tarafından yapılması suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 38/1 ve 5271 Sayılı CMK’nun 152. maddelerine aykırı davranılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmesi sonrasında yargılamaya devam eden İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 11.03.2020 tarih ve 53-98 sayı ile; sanığın önceki hüküm gibi beraatine ilişkin verilen hükmün katılanlar vekili tarafından istinaf edinilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince 20.11.2020 tarih ve 734-1333 sayı ile istinaf başvuruların esastan reddine bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.02.2022 tarih ve 7338-831 sayı ile; “… Kabule ve dosya kapsamına göre; sanık …’un sahibi olduğu arsa ile ilgili olarak sanık … ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiği, sanık … tarafından yapının alçı ve boya işlerinin ise sanık …’a verildiği, sanık …’un ise bu işleri alt yüklenici olarak maktul ve katılan sanık …’a verdiği, sonrasında taraflar arasında yapılan iş ve ödemeler konusunda anlaşmazlık oluştuğu, olay öncesinde taraflar arasında bu konudan kaynaklı adli merciye intikal eden bir takım olayların yaşandığı, bu nedenle tarafların ifade vermek üzere karakolda bulunduğu esnada taraflar arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, katılan sanık …, sanık …’in bu aşamada yaralandıkları, devamında olay yerine suça sürüklenen çocuk ile birlikte gelen sanık …’un suçta kullandığı ruhsatsız tabancasıyla önce havaya ateş ettiği sonrasında doğrudan maktule yöneldiği, araya giren …’ı da tabanca ile yaraladığı, maktule ulaştığında ise maktulün direnmesiyle karşılaştığı, bu esnada maktulün diğer sanık İlhan Karabulut ve suça sürüklenen çocuk … tarafından otopsi raporunda belirtilen şekilde bıçaklanarak öldürüldüğü olayda; sanık …’un diğer sanık İlhan Karabulut ve suça sürüklenen çocuk … ile birlikte irade birliği içinde hareket ettiği anlaşılmakla, bu sanığın maktule yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 37. maddesi uyarınca ‘fail’ olarak cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yanılgılı değerlendirme ile beraatine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 22.06.2022 tarih ve 278-436 sayı ile bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine hükmetmiştir.
Direnme kararına konu, bu hükmün katılanlar Nesiha ve … vekili ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.01.2023 tarihli ve 112547 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.05.2023 tarih ve 999-3652 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’un inceleme dışı sanık İlhan Karabulut ve suça sürüklenen çocuk …’un maktul …’ın kasten öldürülmesi eylemine iştirak edip etmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; hüküm kurulmadan önce usulüne uygun olarak Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün alınıp alınmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 18.05.2022 tarihli sanığın mazeret bildirdiği 1. oturumda bozma ilamı okunarak sanık müdafii, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısından bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu, Cumhuriyet savcının bozmaya ilişkin olarak; “… Yargıtay bozma ilamına uyulsun.” şeklinde beyanda bulunduğu, 22.06.2022 tarihli 2. oturumda sanığın bozmaya karşı beyanın alındığı, Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki görüşü sorulmadan ve hazır bulunan sanık ve müdafiine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara CMK’nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesi;
“1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” şeklinde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya; “Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.” cümlesi eklenmiş, 08.03.2018 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 143. maddesiyle de anılan cümle kanunlaşmıştır.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın) çatışmasıyla sonuca (karara) ulaşılan bir sürecin karşılığı olan muhakeme sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 251 ve CMK’nın 216. maddeleri benzer şekilde düzenlenmiş olmalarına rağmen her iki Kanun’da da, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının ne şekilde olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak ceza yargılaması kurallarının her konuyu ayrıntısıyla düzenlemesi beklenmemelidir. Bu nedenle usul yasalarının düzenlemediği alanlar kişi hak ve özgürlüklerine aykırı olmamak ve yasanın ruhuna uygun olmak koşuluyla yorum ve kıyasla doldurulmakta ve bu uygulamalar benimsendikçe teamüle dönüşmektedir. Uygulamada esas hakkındaki görüşün mahkûmiyet yönünde olması durumunda, uygulanması talep edilen yasa ve maddelerinin açıkça belirtilmesi yerleşik ve benimsenmiş bir yöntemdir.
Öte yandan, iddia makamının esasa ilişkin görüşünü anlaşılır ve açık bir biçimde sunmasının savunma hakkının kullanılmasıyla da ilintili olduğunda kuşku yoktur. Zira sağlıklı bir savunma ancak sağlıklı bir iddia üzerine oturtulabilir.
Kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısı, karar verilmeden önce, toplanan kanıtlara göre esasa ilişkin görüşünü açık ve anlaşılır bir biçimde ve eğer görüşü mahkûmiyete ilişkin ise mevzuatta yer alan kanun ve maddelerini de göstermek suretiyle açıklamak zorundadır.
Bu konuda öğretide; “İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır… Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir… Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır.” (Prof. Dr. Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. bası, İstanbul, s.193, 936-937); “Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serd etmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her hâlde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez… Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hâllerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir… Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir.” (Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 258-262) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının alınmasından sonra yine CMK’nın 216. maddesinde yer alan sıralama gözetilerek taraflara söz hakkı tanınacağından, Cumhuriyet savcısının, davanın esasına ilişkin görüşü alınmaksızın ve hazır bulunan sanığa esas hakkında savunma yapma imkânı tanınmaksızın hüküm kurulması, ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri olan savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki görüşünü açık ve anlaşılır bir biçimde ve uygulanması talep edilen kanun ve maddelerini de göstermek suretiyle açıklamak zorunda olduğundan, incelemeye konu dosyada bozmadan önce mahkûmiyet mütalaası da bulunmayan Cumhuriyet savcısı tarafından 18.05.2022 tarihli oturumda ileri sürülen ve CMK’nın 216. maddesinin 1. fıkrası uyarınca duruşmada ortaya konulan delile yönelik olarak; “Yargıtay bozma ilamına uyulsun.” şeklindeki sözlerin esas hakkında mütalaa olarak geçerli ve yeterli kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla Yerel Mahkemece Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin görüşü alınmadan ve hazır bulunan sanık ve müdafiine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan direnme kararına konu hükümlerin kurulduğu kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkemenin sanık hakkında kurduğu direnme kararına konu hükmün, Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki görüşü sorulmadan ve hazır bulunan sanık ve müdafiine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.06.2022 tarihli ve 278-436 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü alınmadan, hazır bulunan sanık ve müdafiine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan yargılamanın bitirilmesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.