Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/22 E. 2023/443 K. 14.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/22
KARAR NO : 2023/443
KARAR TARİHİ : 14.09.2023

YARGITAY DAİRESİ: Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 03.10.2019 tarih ve 119-144 sayı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık ve müdafii ile Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 23.11.2021 tarih ve 10-586 sayı ile; “(…) sanığın aşamalardaki samimi görülen istikrarlı savunmalarının aksine, örgütle organik bağ kurup hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemler gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, vicdani kanıyı oluşturmaya ve mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, sanığın atılı suçlamadan delil yetersizliği nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunmasında” isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile dosyanın devredildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesince bozma kararına uyulmasına karar verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde 31.05.2022 tarih ve 10-10 sayı ile sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 08.11.2022 tarih, 432-703 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi H. Adıgüzel; “Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen beraat kararının onanması yönündeki, sayın çoğunluğun kabulüne katılmıyorum.
Dosya kapsamında sanığın Yargıtaya üye seçilmesi aşamasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından sahiplenildiği, bu kapsamda üye seçilmesi için bahse konu yapı mensupları tarafından istenilerek onların kontenjanından üye seçilen isimlerden olduğu, üye olarak seçildikten sonra Yargıtaydaki görevi sırasında da örgütün talimatları çerçevesinde örgütün diğer üyeleriyle birlikte hareket ettiğine ilişkin tanık beyanlarının da bulunduğu göz önüne alındığında sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.
İlk derece mahkemesi sıfatı ile Yargıtay 3. Ceza Dairesince verilen kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmamaktayım” şeklindeki,
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurul Üyesi de; benzer biçimdeki düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 29.12.2022 tarih ve 115195 sayı ile; “(…)İtiraza konu uyuşmazlık sanığa atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.(…) Yargıtay üyesi iken Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun 17/07/2016 tarihli kararı ve sonrasında Hâkimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu Genel Kurulunun 24/08/2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararı ile FETÖ/PDY örgütü ile irtibat ve iltisakı bulunduğu gerekçesiyle 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca meslekten çıkarılmasına karar verilen sanık …’ın Yargıtay’a üye seçilmesi aşamasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından sahiplenilerek seçilmesi dayatılan isimlerden olduğu, bu şekilde üye seçildikten sonra Yargıtay’daki görevi sırasında da anılan örgütün talimatları çerçevesinde örgütün diğer üyeleri ile birlikte hareket ettiği, bu şekilde söz konusu silahlı terör örgütüyle organik bağ kurup örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu tanıklar …, …, … ve …’un beyanları ile sabit olduğu halde, sanığın tüm unsurlarıyla oluşan atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mahkumiyeti yerine beraatine dair verilen hükmün onanmasına karar verilmesi dosya kapsamına ve kanuna aykırı görülmüştür.” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
Bu itiraz başvurusu üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Ceza Genel Kurulu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’a atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun temyiz incelemesi neticesinde verdiği karara karşı 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi kapsamında itiraz kanun yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Kanun yolları, CMK’da olağan ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere iki ayrı başlık altında düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. maddesi;
“(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindedir.
Madde gerekçesinde; “Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilâmın veya düzeltme istemine ilişkin özel daire kararının kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilecektir.
İtiraz, daire kararında gerek maddi ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. İtiraz nedenlerinin açık ve gerekçeleriyle yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın kararı usul ve esas yönünden inceler.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itirazın süresinde yapılıp yapılmadığını, ileri sürülen nedenin itiraz konusu olup olmayacağını inceledikten sonra, itiraz süresi geçmiş veya konu itiraz edilebilir değilse usulden ret kararı verir. Süresinde ve itiraz edilebilir olduğu saptanırsa karar esastan incelenir. İtiraz yerinde bulunmazsa esastan ret kararı verilir; yerinde görürlerse karar yerine geçecek ve itiraz doğrultusunda, Kurulun gördüğü nedenle karar verilir.” ifadelerine yer verilmiştir.
1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu ile CMK’daki düzenlemeler karşılaştırıldığında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, CMUK’da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken CMK’da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’un 322/4. maddesi; “Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.” biçiminde iken, CMK’nın 308. maddesi; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, CMK’nın 308. maddesinde yer alan lehe itirazda süre aranmayacağına ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, CMK’nın 308. maddesine;
“(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükmün onanması üzerine olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarındaki hukuka aykırılıkların Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır.
“Kanunumuz, Başsavcıya hukuka aykırı gördüğü daire kararlarına itiraz yetkisi tanımakla Ceza Genel Kurulunu hakem yapmak istemiştir. Şu hâlde bu itiraz yolu, kesin olan bir karara karşı tanındığından olağanüstü sayılmalıdır. Bu olağanüstülük, bu yola gidişin istisnai olduğunu bize hatırlatacaktır.” (Nurullah Kunter, Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, s. 823.).
İstisnai ve olağanüstü bir özellik taşıyan itiraz kanun yoluna Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı gidilebileceğini düzenleyen CMK’nın 308. maddesinin kıyas veya yorum yoluyla genişletilerek CGK’nın temyiz incelemesi neticesinde verdiği kararlara karşı da mümkün olduğunu kabul etme olanağı bulunmamaktadır. Aksi durumda kanun koyucu tarafından tanınmamış olan bir yetkinin kullanılması söz konusu olacaktır.
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ancak Yargıtay ceza daireleri tarafından verilmiş olan hükümlere karşı olağanüstü itiraz yoluna başvurabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen hükümlere karşı olağanüstü itiraz yoluna gidilemez.” (Mustafa Artuç, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5. Bası, s. 1618.).
Nitekim, CGK’nın 19.01.2016 tarihli ve 911-1 sayılı kararında “…Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesinde ‘Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.’ hükmü yer almakta olup kanun yollarına başvurabilmek için bu yolun kanunla düzenlenmiş olması gerekmektedir.

5271 sayılı CMK’nın 308/1. maddesinde ‘Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı’ denilmek suretiyle itiraz kanun yoluna başvuru yetkisinin sadece ceza dairelerinin kararları ile sınırlanması, öte yandan 5560 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasına eklenen hükümde ise açıkça ‘Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki’ denilerek hem Yargıtay Ceza Dairelerinin hem de Ceza Genel Kurulunun kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabileceğinin belirtilmesi göz önüne alındığında kanun koyucunun Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı da olağanüstü itiraz kanun yoluna gidilmesini istemesi hâlinde karar düzeltme yolunda olduğu gibi bu hususu açıkça madde metninde belirteceği, ancak Ceza Genel Kurulunun kararlarına karşı olağanüstü itiraz kanun yolunu kabul etmediği için bu konuda bir düzenleme yapmadığının kabulü gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumunun, olağanüstü bir kanun yolu olması ve istisnai niteliği nedeniyle maddenin kapsamının kıyas yoluyla genişletilmesi de mümkün değildir.
Nitekim öğretide de 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin, sadece Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına karşı gidilebilen bir kanun yolu olduğu vurgulanmıştır (… Rıza Çınar, Ceza Yargılamasında Olağanüstü Yasayolu Olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’e Armağan, Ankara 2008, cilt I, s. 629-663; Öztekin Tosun, Ceza Adaleti Reformunun İlkeleri Sempozyumu II, Kanun Yolları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul 1973, s. 133-139; M. Naci Ünver, Ceza Yargılamasında Yasa Yolları, Ankara 1992, s. 141; Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, 3. Bası, s. 959-963; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2015, 12. Bası, s. 830-834; Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, 9. Bası, s. 877-882; Veli Özer Özbek–M.Nihat Kanbur–Koray Doğan–Pınar Bacaksız–İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, 7. Bası, s. 879-881; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin F. Saygılar Kırıt- Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2014, 8. Bası, s. 742-745; Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi, Beta Yayınları, İstanbul 2008, 16. Bası, s.1513-1516.).” şeklinde açıklanan gerekçeyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmiştir.
CGK, itiraz incelemesi neticesinde verdiği bir kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeniden itirazda bulunulması üzerine 22.03.2022 tarihli ve 90/190 sayılı kararında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcının itirazı yolunun istisnai nitelikte ve olağanüstü kanun yollarından olduğunu belirttikten sonra CMK’nın 308. maddesinde yer alan düzenlemenin kıyas yoluyla genişletilmesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir.
Yine CGK, itiraz yoluna başvurulması sonrasında verdiği bir kararına karşı Yerel Mahkemece direnilmesi üzerine de 28.12.2022 tarihli ve 548-859 sayılı kararında itiraz nedenleriyle bağlı olmaksızın hükmü tüm yönleriyle inceleyerek karara bağlama hak ve yetkisine sahip olan CGK’nın Ceza Dairesi olarak nitelendirilemeyeceğini açık bir şekilde vurgulamıştır.
Kanun yollarına başvurulabilmesi için buna imkân tanıyan kanuni bir düzenlemenin mevcut olması gerektiğine dair anlayış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2022 tarihli ve 960-282 sayılı kararında “Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ila 381. maddelerinde istinaf yolu, temyiz yolu ve yargılamanın iadesi kanun yollarına yer verilmiş, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) döneminde tanınmış olan karar düzeltme yoluna yer verilmemiştir. Bu nedenle bölge adliye mahkemelerinin görev başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen Özel Daire kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı” biçiminde izah edilen gerekçede de görülmektedir.
Kanuni bir düzenlemenin varlığının aranması, hukuk devletinin yapı taşlarından olan ve gerek bireylerin gerekse kamu görevlilerinin yaptığı iş ve işlemlerdeki hukuki durumlarının süreceğine ve korunacağına inanç duymalarını ifade eden hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesi ile de yakından ilgilidir. Bu ilkenin etkin bir şekilde uygulanması sayesindedir ki kişiler mevzuatta açıkça tanınmayan bir yetkinin kullanılamayacağına dair inançlarını koruyabileceklerdir.
Anayasa Mahkemesi de 06.02.2014 tarihli ve 2012/1246 başvurulu numaralı kararında; “Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir.” ifadelerine yer vermek suretiyle anılan ilkeyi izah etmiştir.
B. Somut Olayda Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Yargıtay Ceza Dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen bir kararın temyiz incelemesini dosyayı her yönüyle tetkik etmek suretiyle gerçekleştiren Ceza Genel Kurulunun verdiği karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi olduğuna ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığından, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 31.05.2022 tarihli ve 10-10 sayılı kararının temyiz edilmesi sonucunda Ceza Genel Kurulunca verilen 08.11.2022 tarihli ve 432-703 sayılı karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının CMK’nın 308. maddesine dayanarak itiraz kanun yoluna başvurma hak ve yetkisinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının esası incelenmeksizin reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; Yargıtay Ceza Dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyiz incelemesi neticesinde Ceza Genel Kurulu tarafından verilen karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz etme yetkisinin bulunduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, Yargıtay Ceza Dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen bir kararın temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun verdiği karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının CMK’nın 308. maddesine dayanarak itiraz kanun yoluna başvurma yetkisi bulunmadığından esası incelenmeksizin REDDİNE,
2- Dava dosyasının mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.