YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/158
KARAR NO : 2023/214
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
İtirazname No : 2016/378901
YARGITAY DAİRESİ : 5. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 1438-814
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … hakkında tehdit, sanık … hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanıkların eylemlerinin ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 235/2-c, 235/1, 235/3-a, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.07.2016 tarihli ve 1438-814 sayılı hükümlerin, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 27.04.2022 tarih ve 6691-4441 sayı ile; “Temel cezanın doğrudan TCK’nın 235/3-a maddesi uyarınca tayini gerektiğinin gözetilmemesi sonuca etkili görülmediğinden, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 17/a maddesi yollamasıyla anılan Yasa’nın 59/1. maddesi uyarınca sanıklar hakkında yasaklama kararına hükmedilmemesi ise aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.” eleştirisi ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.07.2022 tarih ve 378901 sayı ile; “…Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının sanıklar … ve … hakkında ‘İhaleye Fesat Karıştırma’ suçundan verdiği 06.10.2015 tarihli ve 2015/91483 sayılı ‘Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ 5271 sayılı CMK’nın 172/2. maddesi gereğince kaldırılmadan mahkemece kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın hukukun yanlış yorumlanması ve uygulanmasından ibaret olduğu, hukuki değerinin bulunmadığı gerekçesi ile adı geçen sanıklar hakkında ek savunma verilerek ‘İhaleye Fesat Karıştırma’ suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.
2) Kabule göre;
Sanıklar … ve …’ın, müşteki sanık …’ı tehdit ederek, cebir uygulayarak ihaleye girmesini engellediklerine dair müşteki sanık …’ın soyut iddiasından başka bir delil bulunmamaktadır. Sanık …’ın müşteki sanık …’ı ihaleye girmemesi için tehdit ettiği sadece iddia düzeyinde kalmış olayın tek görgü tanıkları olan ve ihaleye katılabilmek için olay yerinde bulunan tanıklar … ve … da sanık … ve…’ın beyanlarını doğrulamışlar. Tanıklar müşteki sanık …’ın sanık …’a küfür etmesi üzerine başlayan tartışmada sanık …’nın ‘Sen bu yaştaki adama nasıl küfür edersin?’ diyerek …’ı darp ettiğini beyan etmişler, sanık …’ın alınan raporunda hayati tehlike olmaksızın basit tıbbi müdahale giderilebilecek şekilde yaralandığı anlaşılmıştır. Mahkemece de bu hususlar karara dercedilmiştir.
İhaleye fesat karıştırma suçunun kamu davası açma şartları oluşsa dahi, olay, sanıklar… ve … arasında önceye dayalı husumetten kaynaklanan ve spontane olarak gelişen, sonrasında sanık …’nın da katıldığı ihale ile ilgisi olmayan bir olaydan ibarettir. Kaldı ki tanık beyanlarına göre sanık …’a hakaret ederek ilk tartışmayı başlatan müşteki sanık …’dır. Sanıklar …’ın atılı suçu işlediklerine dair mahkûmiyetlerine yeterli soyut iddiadan başka kesin delil bulunmamaktadır. Mahkemenin tanık beyanlarını dikkate almayarak sadece müşteki sanık …’ın soyut iddiasına dayanarak mahkûmiyet hükmü kurması hukuka aykırıdır…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 14.02.2023 tarih ve 5566-1158 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar … ve … hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve tehdit ile kasten yaralama suçlarından iddianame tanzim edildiği anlaşılmakla; sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının bulunup bulunmadığının, usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının bulunduğunun kabulü hâlinde sanıklara atılı eylemlerin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.10.2015 tarih ve 91483 sayı ile; “…Müşteki şüpheliler hakkında tehdit, hakaret ve basit yaralama suçlarından kamu davası açıldığı, Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.05.2015 tarih ve 2015/658 iddianame değerlendirme nolu iade kararı ile, ‘İddianamede anlatımı yapılan ve dosyada bulunan ihale evraklarından anlaşıldığı üzere sanıkların Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığının ihalesine girmek üzere hazır bulundukları ve tartıştıkları, olayın bu nedenle meydana gelmiş olduğunun belirtilmediği ve sanıklara isnat edilen eylemleri TCK’nın 235. md tanımı yapılan kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırma suçu yönünden araştırma yapılmadığı, dosyada mevcut evrakların bu yönde değerlendirilmediği’ gerekçesi ile CMK’nın 170, 174/1-b maddeleri gereğince iddianamenin iadesine karar verilmesi üzerine yeniden yürütülen soruşturma sonucunda, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Destek Hizmetleri Daire Başkanlığının … 09.12.2014 tarihinde yapılan bakanlık merkez ve ek hizmet binalarında toplam 20 kişi ile (01.01.2015 – 31.12.2017 tarihleri arası 36 aylık dönemi kapsayan) özel güvenlik hizmet alım işi ihalesinin ihale komisyonu kararı gereğince ihale yetkilisi tarafından iptal edildiği, sanık …’in yetkilisi bulunduğu Avşar Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. ile şikâyetçi …’ın yetkilisi bulunduğu Dünya Vip Koruma ve Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından EKAP üzerinden e-imzalı olarak ihale dosyası indirildiği, fakat ihaleye teklif dosyası vermeyip katılmadıkları, İlk-Kent Güvenlik firmasına ait herhangi bir bilgi bulunmadığı, … soruşturma konusu ihalenin ihale komisyonunun 11.12.2014 tarih ve 2014/143720 ihale kayıt nolu iptal kararı ile yanlış işlem tesisi nedeni ile ihalenin iptal edilmesine karar verildiği, iptal kararının iddianameye konu edilen taraf ve eylemler ile herhangi bir ilgisinin tespit edilemediği, bu hâle göre soruşturma konusu suçun işlendiğine dair başkaca delillerle doğrulanamayan ayrıca yer, zaman ve oluşa uygun kesinliği bulunmayan soyut iddia dışında, müşteki şüpheliler hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte somut ve inandırıcı delil bulunmadığı…” şeklindeki gerekçeyle sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 06.10.2015 tarihli ve 38351-33035 sayılı iddianamesiyle; “Müşteki şüphelilerden …’ın Dünya-Vip Koruma ve Güvenlik isimli firmanın sahibi olup, suç tarihinde Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının özel güvenlik ihalesine girmek üzere suç yerinde bulunduğu sırada aynı ihaleye katılacak olan diğer müşteki şüpheliler ile aralarında tartışma çıktığı, tartışma sırasında müşteki şüpheliler … ve …’in müşteki şüpheli …’ı tehdit ettikleri, müşteki şüpheli …’ın diğer müşteki şüphelilere alenen sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, bunun üzerine müşteki şüpheliler … ve…’in kavga etmeye başladıkları, kavga sırasında müşteki şüpheli…’in diğer müşteki şüpheli …’ı darp ederek hayati tehlike geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığının bildirilmesi üzerine soruşturmaya başlandığı, … bu suretle müşteki şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işledikleri yukarıda yazılı delillerle anlaşıldığı” açıklaması ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin sanık … için “TCK’nın 106/1-1. cümle, 53.”, sanık … için “TCK’nın 86/2, 106/1-1. cümle, 53 ve 58.” olarak gösterildiği, suçun sanık … hakkında “tehdit”, sanık … hakkında “tehdit ve kasten yaralama” olarak adlandırıldığı,
Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesince 12.07.2016 tarih ve 1438-814 sayı ile; “…Olayın oluş şeklinin iddianamede, her ne kadar TCK 106/1 maddesi kapsamında tehdit olayı olarak vasıflandırılmış ve bu şekilde iddianame düzenlenmiş ise de düzenlenen iddianamenin mahkememizce iade edildiği, iade kararı doğrultusunda ihaleye katılan firmalara ilişkin ve ihaleyi düzenleyen kurum tarafından ilgili ihaleye ilişkin belgelerin gönderilmiş olduğu, ancak Cumhuriyet Savcılığınca yeniden ihaleye fesat karıştırma suçu yönünden ek takipsizlik kararı verilip aynı olaya ilişkin tehdit ve basit müessir fiil suçundan dolayı iddianame düzenlenmiş olduğu, ihaleye ilişkin belgelerin temin edilmiş olması nedeni ile CMK 170 ve 174. maddelerinde belirtilen şekilde suçun hukuki nitelendirilmesinin yanlış yapılması nedeni ile iddianamenin iade edilemeyeceği, düzenlenmiştir. Sanıklar … … ve …’ın sanık …’ın savunmasında ve kendi savunmasına göre bizzat ya da 3. firmalar lehine, ihalelere katıldıkları olay günü Bilim Sanayi ve Ticaret Bakanlığında bir ihalenin söz konusu olduğu, sanıkların üçünün de ihale amacı ile bulundukları, her ne kadar sanıklar… ve … hakkında TCK 106/1. maddesi gereğince tehdit suçundan iddianame düzenlenmiş ise de, gerek iddianame kapsamı gerekse iddianamenin iadesinden sonra dosyaya sunulan ihale teklif belgeleri ve ihale belgelerinin kapsamından sanıkların üçünün de ihale için olay yerinde bulundukları, sanıklar …’ın hangi firma ya da firmalar lehine ihaleye katıldıkları dosya kapsamından belli olmamakla birlikte sanık …’ın firma temsilcisi olduğu, belgelerin yukarıda belirtildiği, ihaleye katılmak amacı ile bulunduğu, sanıklar …’ın tehdit ile karşı çıkmaları, gözdağı vermeleri, darp etmeleri, sanık …’ın yaralandığına ilişkin adli rapor, sanıkların aralarında anlaşmaları, birbirlerinden şikâyetçi olmamaları nedeni ile her ne kadar dinlenen tanıklar sanıklar … lehine beyanda bulundukları anlaşılmakta ise de ortak beyanlardan ve bu tanıkların beyanlarının önemli kısmından sanıklar …’ın sanık …’a karşı tehdit ederek ihaleye katılmasını engelledikleri sanık …’ın da bu şekilde yaralandığı için hastaneye gittiği ve ihaleye katılamadığı, sanıklar …’ın eylemlerinin TCK 235/1 ve 235/2-c, 235/3-a maddelerinde tanımlanan cebir ve tehdit kullanmak sureti ile bir kişinin ihaleye katılmasını engelleme suçunu oluşturduğu, bu suçun TCK’nın 106/1, 86/2. maddesi kapsamındaki suçları da bünyesinde barındırdığı, bu suçlardan dolayı ayrıca ceza verilmeyeceği, sanıkların eyleminin daha ağır nitelikteki TCK 235. maddesi kapsamında cebir ve tehdit kullanmak sureti ile ihaleye katılma yeterliliğine sahip bir firma ya da kişinin ihaleye katılmasını caydırmak amacı ile cebir ve tehdit uygulamak sureti ile ihaleye katılımını engellemek suçunu oluşturduğu, Ankara Cumhuriyet Savcılığınca olayın anlatılıp ihaleye fesat karıştırma suçundan dolayı ek takipsizlik kararı verilip tehdit ve müessir fiil suçundan dava açılmasını dosya kapsamı ve delillerle bağdaşmadığı, iddianamedeki suç vasıflandırılmasının yanlış yapılması nedeni ile iddianame iade edilemeyeceğinden, iddia makamınca ihaleye fesat karıştırma suçundan dolayı takipsizlik kararı verilmesinin hukukun yanlış yorumlanması ve uygulanmasından ibaret olduğu, hukuki değerinin bulunmadığı…” biçimindeki gerekçeyle sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan mahkûmiyet kararı verildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. CMK’nın 170. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır.
Anılan maddenin 4. fıkrası; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” şeklinde düzenlenmiştir.
CMK’nın 225. maddesinde;
“(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Öğretide davasız yargılama olmaz ve yargılamanın sınırlılığı olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Hüküm tarihinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” başlıklı 172. maddesi;
“(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz…” şeklinde düzenlenmiş iken ikinci fıkrası 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile “(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” biçiminde değiştirilmiştir.
Madde gerekçesinde; “1412 sayılı Kanun’un 164 üncü maddesinde, yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi hâlinde, takipsizlik kararı verilmesine dair hüküm yer almaktadır. Tasarı ilk olarak bu işlemi belirlemek üzere ‘kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ terimini getirmiştir. Soruşturma evresinden kovuşturmaya geçip geçmeme söz konusu olduğundan bu terim değişikliği uygun görülmüştür. Madde ayrıca kamu davasının açılması için şüpheyi haklı kılacak yeterlikte ve kuvvette delil, iz, eser ve emarenin elde edilmemesi ölçütünü kullanmaktadır. Yeterli kuvvette makul şüphe bulunduğu anlaşılacak olursa, kovuşturma evresine geçilecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, kamu davasının, aynı eylem ve aynı kişi hakkında açılabilmesi yeni delil, iz, eser ve emarenin meydana çıkmasına veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmasına bağlanmıştır. Böylece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların zamanaşımı süresince şüphelinin başında, tâbir yerinde ise Demoklesin Kılıcı gibi durması ve onun özgürlükler bakımından bir tehdit oluşturması önlenmek istenmektedir. Bazı usul kanunlarında mahkemelerin beraat kararlarının temyize tâbi tutulmadığı görülüyor.
Bu yeni düzenleme neticesinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar verdikten sonra yeni delil, iz, eser ve emare bulunmadıkça artık Adalet Bakanı da Cumhuriyet savcısından kamu davası açmasını isteyemeyecektir. Maddenin son fıkrasında yeni delil, iz, eser ve emarenin ne olduğu tanımlanarak uygulama açısından açıklık getirilmiştir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesi;
“(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hakimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkum eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Başkan istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır.” şeklinde düzenlenmiş iken,
14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan ağır ceza mahkemesi başkanına ibaresi ağır ceza mahkemesine, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan Başkan ibareleri Mahkeme ve altıncı fıkrasında yer alan ağır ceza mahkemesi başkanının ibaresi ağır ceza mahkemesinin şeklinde değiştirilmiş, daha sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 71. maddesiyle de, maddenin birinci fıkrasında yer alan ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine ibaresi ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine şeklinde; dördüncü fıkrasında yer alan Mahkeme ibaresi Sulh ceza hâkimliği şeklinde ve altıncı fıkrasında yer alan ağır ceza mahkemesinin ibaresi sulh ceza hâkimliğinin şeklinde, altıncı fıkrası ise 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile “İtirazın reddedilmesi hâlinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172’nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde değiştirilmek suretiyle son şeklini almıştır.
Madde gerekçesinde; “Madde, Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarına karşı itirazı ve bunun incelenmesi ile görevli mercii ve usulü göstermektedir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı maslahata uygunluk sistemini kabul eden ülkelerde de Cumhuriyet savcısının vereceği takipsizlik kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabilmesi kabul edilmektedir. Tasarı 175 inci maddesinde kovuşturmaya yer olmadığı hakkındaki kararların, yeni delil, iz, eser ve emare olmadan değiştirilemeyeceğini kabul etmiş bulunduğundan, itiraz olanağı daha fazla önem taşımaktadır.
Madde, itiraz hakkını esasta suçtan zarar gören şikâyetçiye ve şikâyetçisi bulunmayan hâllerde karar veren Cumhuriyet savcısının bağlı olduğu ağır ceza mahkemesi neznindeki Cumhuriyet başsavcısına vermiş bulunmaktadır. İtiraz süresi, kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gündür. İtiraz mercii, Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın bulunan ağır ceza işlerini gören mahkemenin başkanıdır.
İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını haklı gösterebilecek olaylar, delil, iz, eser ve emarelerin gösterilip açıklanması zorunludur. Aksi takdirde işlem hemen ret olunur. Usulüne uygun şekilde düzenlenerek süresi içinde verilmiş dilekçe veya yetkili Cumhuriyet başsavcısının yazısı üzerine başkan kararını vermek için şu işlemleri gerçekleştirebilir:
1- Cumhuriyet savcısından soruşturma dosyasını göndermesini isteyebilir.
2- Bir diyeceği varsa bildirmesi için, bir süre belirleyerek dilekçeyi şüpheliye tebliğ edebilir.
3- Gerekli görürse, soruşturmanın genişletilmesi için sulh ceza hâkimini görevlendirebilir. Ancak bu hâlde, hangi hususta soruşturma yapılacağını görevlendirme kararında göstermelidir.
Bu incelemesi sonunda başkan şu iki karardan birisini verecektir:
1- İstemin geçerli olduğu hususunda kanaat getirecek olursa, kamu davasının yani kovuşturmanın açılmasına karar verecektir.
2- Bu kanaate varamazsa, istemi gerekçeli olarak ret edecektir yani istemin dayandığı hususları neden dolayı geçerli görmediğini kararında belirtecektir. Bu hâlde, istemde bulunan suçtan zarar görmüş şikâyetçi ise adı geçeni giderleri ödemeye mahkûm edecek ve kararını Cumhuriyet savcısına ve şüpheliye bildirecektir.
Maddenin (3) numaralı fıkrasına göre, Cumhuriyet savcısının yeni delil, iz, eser ve emarelerin varlığı nedeniyle kamu davası açması ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesi koşuluna bağlanmıştır. Bu düzenlemenin nedeni 175 inci maddede kovuşturma açılmaması kararına bağlanan otoritedir.” biçiminde açıklamalarda bulunulmuştur.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.
Kamu davasını açma tekelini elinde bulunduran Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkânını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikâyet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar adli-idari nitelikte bir işlem olup başka bir anlatımla karma nitelikte bir karardır. Bu nedenle beraat kararında olduğu gibi kişi hakkında verildiği fiile ilişkin olarak kesin hüküm sonuçlarını doğurmayacaktır. Ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesin hüküm sonuçlarını doğurmaması, soruşturma makamının bu karardan her zaman keyfi biçimde dönebileceği ve kamu davası açabileceği anlamına da gelmemektedir. Kanuni düzenleme ve madde gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere, fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra aynı fiile ilişkin olarak yeniden soruşturma yapılabilmesi kanun koyucu tarafından yeni delilin meydana çıkması ile 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 10. maddesiyle yeni delilin elde edilmesinin yanı sıra bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilme şartlarına bağlanmış ve bu hususlar ceza muhakemesi şartı olarak belirlenmiştir. Nitekim öğretide bu hususun ceza muhakemesi şartı olduğu açıkça vurgulanmıştır (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2013, s. 65.).
Uygulamada yapılan soruşturma sonucunda ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar olarak ifade edilen kararlar da verilmektedir. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, soruşturma kapsamında bir kısım fiillerin kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmaması, bir kısım fiillerin ise kamu davasının açılmasını ya da yetkisizlik gibi başka kararlar verilmesini gerektirmesi hâlinde, kamu davası açılmasını gerektirmeyen fiillerden dolayı verilen kararlardır. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki niteliği ve sonuçları itibarıyla, verildiği fiile ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan bir farkı bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için fiil ve aynı fiil kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Fiil kavramı; ceza muhakemesinde ve maddi ceza hukukunda kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte içerik olarak birbirinden farklılık arz etmektedir. Ceza muhakemesi anlamında fiil, uyuşmazlık konusu olay olup, muhakemenin konusunu oluşturan olayın bütününü ifade etmektedir. Maddi ceza hukukunda ise fiil, belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine göre ve iradesine bağlı, dış dünyada etki doğuran icrai yahut ihmali bir insan davranışıdır.
Ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden oluşabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabilir. Bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramı, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bununla birlikte, maddi ceza hukuku anlamındaki tek fiilin, ceza muhakemesinde birden fazla fiili oluşturması da mümkün değildir.
Ceza muhakemesinde Cumhuriyet savcısı, yapmış olduğu soruşturma sonucunda kaleme aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame ile uyuşmazlığın konusunu ve sınırlarını ortaya koymaktadır. Ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olaylar bütününün esas alınması gerekmektedir. Buna göre iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan fiilin işlendiği yer, fiilin süresi, zamanı, kullanılan araçlar, kullanılma biçimleri belirtilmek suretiyle bireyselleştirilerek tanımlanan olaylar göz önünde bulundurularak fiilin aynı olup olmadığı belirlenecektir. Fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamaktadır.
“Aynı konuda biri doğru, diğeri yanlış iki karar aynı zamanda verilmişse, yanlışı yok sayılmalıdır. Meselâ aynı eylem hakkında bir tavsiften kamu davası açılmış, diğer tavsiften açılmamışsa, hatalı olan ikincisini ortadan kaldırmak için vakit kaybedilmemelidir.” (Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, sahife 206 – Kunter / Yenisey / Nuhoğlu) Nitekim, Yüksek Yargıtay CGK 19.04.1978 tarihli ve 78/1-129 sayılı içtihadıyla yukarıda alıntı yapılan görüş doğrultusunda karar vermiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık …’ın tehdit, sanık …’in tehdit ve kasten yaralama suçlarından cezalandırılması istemiyle düzenlenen iddianamenin Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesince sanıkların Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Destek Hizmetleri Daire Başkanlığınca yapılacak ihaleye girmek üzere hazır bulundukları sırada tartıştıklarından sanıklara isnat edilen eylemlerin ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturup oluşturmadığı yönünden araştırma yapılmadığı ve bu yönde değerlendirilmediği gerekçesiyle iade edilmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, “…Sanık …’in yetkilisi bulunduğu Avşar Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. ile şikâyetçi …’ın yetkilisi bulunduğu Dünya Vip Korumu ve Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından EKAP üzerinden e-imzalı olarak ihale dosyası indirildiği, fakat ihaleye teklif dosyası vermeyip katılmadıkları, İlk-Kent Güvenlik firmasına ait herhangi bir bilgi bulunmadığı, …yanlış işlem tesisi nedeni ile ihalenin iptal edilmesine karar verildiği, iptal kararının iddianameye konu edilen taraf ve eylemler ile herhangi bir ilgisinin tespit edilemediği, bu hâle göre soruşturma konusu suçun işlendiğine dair başkaca delillerle doğrulanamayan ayrıca yer, zaman ve oluşa uygun kesinliği bulunmayan soyut iddia dışında, sanıklar hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte somut ve inandırıcı delil bulunmadığından” bahisle ihaleye fesat karıştırma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği, ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın şikâyetçiye tebliğ edildiğine ve bu kararın kesinleştirildiğine dair dosya kapsamında herhangi bir bilginin olmadığı, 06.10.2015 tarihli ve 38351-33035 sayılı iddianamenin başlığında, suç kısmına sanık … için tehdit, kasten yaralama, sanık … için tehdit suçlarının yazıldığı, sevk maddesi kısmında sanık … için TCK’nın 86/2, 106/1-1. cümle, 53 ve 58, sanık … için TCK’nın 106/1-1. cümle, 53 ibaresine yer verildiği, olayın anlatıldığı bölümde “…Şüphelilerden …’ın … özel güvenlik ihalesine girmek üzere suç yerinde bulunduğu sırada aynı ihaleye katılacak olan diğer müşteki şüpheliler ile aralarında tartışma çıktığı, tartışma sırasında müşteki şüpheliler … ve …’in müşteki şüpheli …’ı tehdit ettikleri, … müşteki şüpheliler … ve…’in kavga etmeye başladıkları, kavga sırasında müşteki şüpheli…’in diğer müşteki şüpheli …’ı darp ettiği” şeklinde değerlendirmelerin bulunduğu anlaşılmakla, aynı fiille ilgili biri doğru, diğeri yanlış iki kararın aynı zamanda verilmesi durumunda yanlış olan kararın hukuki değerden yoksun olacağı, ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olayların bir bütün olarak esas alınması gerektiği, ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden ibaret olabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabileceği, bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramının, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahip olduğu ve fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir öneminin bulunmadığı hususları göz önünde bulundurulmakla birlikte;
Sanıklar hakkında açılan iddianamede ihaleye fesat karıştırma suçuna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı, sanıkların ihaleye fesat karıştırma eylemlerinin ne olduğuna ilişkin iddianamede açık bir anlatımda bulunulmadığı ve yüklenen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmadığı hususları bir bütün olarak dikkate alındığında; sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan usulünce açılmış bir kamu davasının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan usulüne uygun kamu davası açılmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanıklara atılı eylemlerin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 27.04.2022 tarihli ve 6691-4441 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 1438-814 sayılı sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin sanıklar hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan usulüne uygun kamu davası açılmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.