YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/145
KARAR NO : 2023/211
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
İtirazname No : 2022/16583
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1448-1783
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103/1-1, 3. cümlesi, 43 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.09.2021 tarihli ve 144-228 sayılı hükme yönelik katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 02.12.2021 tarih ve 1448-1783 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.07.2022 tarih ve 3731-7412 sayı ile; “5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan ‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır’ şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafisi ile katılan Bakanlık vekilinin, gerekçe içermeyen dilekçelerinde herhangi bir temyiz sebebi de göstermedikleri anlaşıldığından, vaki temyiz istemlerinin aynı Kanunun 298. maddesi uyarınca reddine,” karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 07.10.2022 tarih ve 16583 sayı ile; “…İtirazın konusu, sanık müdafisi ve katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçelerinin CMK’nın 294. maddesi gereğince temyiz sebeplerini haiz olup olmadığına dairdir… Somut olayda; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 02.12.2021 tarih ve 2021/1448 Esas, 2021/1783 Karar sayılı esastan red kararına karşı katılan Bakanlık vekilinin 25.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde; ‘…’ şeklinde, cezanın kişiselleştirilmesine ve vekalet ücretine yönelik temyiz sebeplerini ortaya koyduğu, sanık müdafisinin ise 31.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde; ‘…’ sanığın beraatinin gerektiğine dair maddi hukuka ilişkin temyiz sebebini ileri sürdüğü, her iki dilekçenin de yeterli temyiz sebebi içerdiğinin kabulü ile temyiz istemleri yönünden işin esasına girilerek hükmün incelenmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.12.2022 tarih ve 13343-11932 sayı ile; katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz dilekçesinde vekâlet ücretine ilişkin temyiz nedeni bulunduğu gerekçesiyle itirazın kısmen kabulüne karar verilerek diğer itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karara yönelik sanık müdafii ile katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz dilekçelerinin bir temyiz nedeni içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.01.2018 tarihli ve 4141-3219 sayılı iddianame ile sanık …’in sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
İzmir 22. Asliye Ceza Mahkemesince 16.07.2020 tarih ve 159-258 sayı ile sanığın eyleminin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanığın çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-1, 3. cümlesi, 43 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Hükmün, katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği,
Söz konusu karara yönelik katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulduğu,
Katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin 25.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde; “Yukarıda esas ve karar numarası yazılı karar hukuka aykırı olup temyiz kanun yoluna başvurmamız gerekmiştir. Şöyle ki;
1- Çocuğun toplum içindeki konumu dikkate alındığında suça karşı koyması, durumu açıklaması, ilgili mercilere iletmesi kolay değildir. Çocuğun cinsel istismara fiziksel ya da hukuksal olarak karşı koyması neredeyse imkansızdır. Somut olayda sanığın söz konusu eylemleri cinsel istismar olarak değerlendirilmiş; ancak ceza alt sınırdan tayin edilmiş, istinaf aşamasında da bu husus hukuka uygun bulunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın ‘cezanın belirlenmesi’ başlıklı 61.maddesi:
‘Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.’ hükmünü içermektedir.
Sanığın mağdura yönelik kastının yoğunluğu, amaç ve saiki, mağdurun yaşadığı olayın geleceğine olan travmatik etkisi, çevresine duyduğu güven duygusunun büyük çapta sarsılması durumları nazara alındığında cezanın alt sınırdan tayin edilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.
2- Bakanlık adına vekalet ücretine hükmedilmemesi yasaya, hukuka açıkça aykırıdır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ‘Ceza davalarında ücret’ başlıklı 13/1. maddesindeki; ‘Kamu davasına katılma üzerine, mahkûmiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir’ şeklindeki hükmüne göre, sanığın mahkum olması halinde, kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ikinci kısım ikinci bölümüne göre vekalet ücreti ödenmesine karar verilmelidir. Katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi için ceza davasının mahkumiyetle sonuçlanması ve katılanın kendisini hukuki yardımından yararlandığı bir vekille temsil ettirmesi yeterlidir. Zira tarifeye göre hükmedilmesi gereken vekalet ücreti, katılana vekili tarafından sunulan hukuksal yardımın şekli ve kalitesiyle ilintili olmayıp, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirmesinin bir sonucudur. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.10.2011 gün 167-194 ile 20.12.2011 gün ve 282-288 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi 14.06.2021 tarihli 2020/4554 Esas, 2021/4263 Karar sayılı kararında: ‘…Katılan … Hizmetler Bakanlığı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.725 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan Bakanlığa verilmesine’ ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi hükümlerinin Düzeltilerek Onanmasına’ şeklindeki ifadeleri içeren güncel tarihli kararıyla haklılığımızı ortaya koymuştur.
Dosyada Mahkemece Asli Müdahil olarak duruşmalara kabul kararı verilen Bakanlığın kendisini vekil ile temsil ettirdiği sabit olduğundan verilen karar bahsi geçen içtihada; 6284 sayılı kanun ile diğer hiçbir kanunda, vekalet ücretinin katılan vekiline verilmemesi ile ilgili düzenleme olmadığı da sabit olduğundan yasaya açıkça aykırıdır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle hukuka aykırı olan kararın bozulması için temyiz kanun yoluna başvurmamız gerekmiştir.”,
Sanık müdafiinin 31.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde ise;
“Sanık müvekkilimin anılan dosya ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Cezaya ilişen karar, dosya içeriğine, usule ve yasaya aykırılık taşıdığından temyizen incelenerek bozulmasına talep gereği duyulmuştur.
Temyiz gerekçesi olarak aşamalardaki savunmalarımızı tekrar ederiz.
Bu sebeplerden ötürü aleyhe verilen kararın bozulmasına ve müvekkilimin beraatine karar verilmesi talebiyle işbu dilekçeyi yazmamız zaruri olmuştur.
Netice ve talep: Tarafımızdan sunulan ve Sayın Yüksek Mahkemece resen nazara alınacak hususlarla, usule, yasaya uygun bulunmayan istinaf mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesini, müvekkilim adına bilvekale arz ve talep ederim.”
Şeklinde açıklamaların yer aldığı,
Özel Dairece katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafiinin temyiz dilekçelerinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediklerinden bahisle temyiz istemlerinin reddine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının her iki dilekçenin de yeterli temyiz sebebi içerdiğinden bahisle itiraz kanun yoluna başvurması üzerine Özel Dairece katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz dilekçesinde vekâlet ücretine ilişkin temyiz nedeni bulunduğu gerekçesiyle itirazın kısmen kabulüne karar verilerek diğer itiraz nedenlerinin yerinde görülmediği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından temyiz başvuru usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun “Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar” başlığını taşıyan 313. maddesi;
“Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.
Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir.
Birinci hâlde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur.”,
CMK’nın “Temyiz başvurusunun içeriği” başlığını taşıyan 294. maddesi ise;
“1- Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
2- Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.”
Biçiminde düzenlenmiştir.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, CMUK’dan farklı şekilde, resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür.
Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir. CMK’nın 298. maddesi uyarınca temyiz dilekçesinin, örneğin; “Hükmü temyiz ediyorum.”, “Resen dikkate alınacak nedenlerle temyiz ediyorum”, “Hükmün bozulmasını istiyorum”, “Hüküm usul ve kanuna aykırıdır.” şeklindeki dilekçelerde olduğu gibi herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmaması hâllerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddi gerekir.
CMUK’un “Temyiz sebebi” başlığını taşıyan 307. maddesi; “Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur. Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefettir.” düzenlemesini içermektedir.
CMK’nın 288. maddesinde ise temyiz nedenleri;
“1- Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
2- Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.” şeklinde belirtilmiş, maddenin Hükûmet Tasarısı’ndaki gerekçesinde de;
“Madde, 1412 sayılı Kanun’dan ayrılarak ‘kanuna aykırılık’ yerine daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan ‘hukuka aykırılık’ sözcüklerine yer vermiştir.
Yargılamanın konusunu oluşturan cezai uyuşmazlık çözüldükten ve maddi gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan veya olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun, hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
CMUK’da temyiz sebebi kanuna aykırılık olarak belirlenirken, CMK’da “hukuka aykırılık” olarak belirlenmiştir. Ancak her iki Kanun’a bakıldığında bu iki farklı kavramın aynı şekilde anlaşılmasının istendiği sonucuna varılmaktadır. Zira her iki Kanun’un ilgili hükümlerinde bu kavramlar, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde tanımlanmış olup öğretide de geçmişten bu yana kanuna aykırılık kavramı geniş yorumlanmış ve bu ifadenin yazılı hukukla sınırlı anlaşılmaması gerektiği, bu nedenle yazılı hukuka ek olarak; içtihada aykırılık, tecrübe ve mantık kurallarına aykırılık, öğretiye aykırılık, maruf ve meşhur olan şahsi bilgilerdeki hataların da kanuna aykırılık kapsamında denetlenebileceği, ayrıca uluslararası hukuka ve evrensel hukuki değerlere aykırılığın da temyiz nedeni olarak ileri sürülebileceği ifade edilmiştir.
Temyiz nedenleri bakımından iki Kanun arasındaki esas farklılık, CMK’nın temyiz başvurusunun içeriği başlıklı 294. maddesinden kaynaklanmaktadır. CMUK’un 313. maddesi ile CMK’nın 294. maddesinin ilk fıkraları temyiz sebeplerinin gösterilmesi hususuna ilişkindir ve arada ciddi bir fark yoktur. Oysa her iki maddenin ikinci fıkraları birbirinden tamamen farklıdır. CMK’nın 294. maddesinin ikinci fıkrasında temyiz sebebinin ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabileceği açıkça belirlenmiştir.
Fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği maddi sorunu oluştururken sanık tarafından gerçekleştirilmiş fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, suç oluşturduğu kabul edilen fiile hangi cezanın verilmesi gerektiği, delillerin nasıl değerlendirildiği, nasıl yargılama yapıldığı, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı gibi hususlar ise hukuki soruna ilişkindir. Sübut da denilen maddi mesele, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin sözlülük ve doğrudan doğruyalık ilkelerini uygulayarak eylemi öğrenmesidir. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.
Temyiz nedeni olan hukuka aykırılık, hâkimin olaya en uygun normu bulamaması veya bulsa da yanlış değerlendirip uygulama yapmasıdır. Hukuka aykırılığa yol açan norm muhakeme hukukuna ilişkin olabileceği gibi (Örneğin, tanıklıktan çekinme hakkı bulunan tanığa bu hakkının hatırlatılmaması, karar oturumunda hazır olan sanığa son söz hakkı verildikten sonra katılana da diyeceklerinin sorulması) maddi hukuk kapsamında da kalabilir (Örneğin, sanığın eylemi suç teşkil etmediği hâlde mahkûmiyet hükmü kurulması, suçun niteliğinin hatalı belirlenmesi, eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi) Maddi hukuk normunun ihlali hâlinde temyiz edenin sıfatı da dikkate alınarak kararın bozulması gerekmekte ise de muhakeme hukukuna ilişkin ihlallerde, ihlalin hükmü etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.
Bu kapsamda muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz nedeni olarak açıkça ileri sürülmesi gerekmektedir. Muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına dayanan temyiz taleplerinde Yargıtay hem muhakeme normunun doğru uygulanıp uygulanmadığını hem de ilk derece veya bölge adliye mahkemelerince muhakeme normunun uygulandığı olayın doğru tespit edilip edilmediğini denetleyecektir. Temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz sebebi olarak gösterilmemesi ya da gösterilmekle birlikte hükme etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılması durumunda usul hükümlerine uygunluk bakımından sadece CMK’nın 289. maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâlleriyle sınırlı bir temyiz incelemesi yapılacak, inceleme sırasında tespit edilen ancak hükmü etkilemeyen muhakeme hukukuna aykırılıklar Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmayacak, bu aykırılıklara kararda işaret edilmekle yetinilecektir.
Temyiz nedeninin, maddi hukuka aykırılık iddiasına dayanması hâlinde ise maddi hukuka aykırılık nedeniyle hükmün temyiz edilmesi yeterli olup cezaî yaptırımların kişiler üzerindeki telafisi mümkün olmayan ağır sonuçları da gözetilerek somut olayda adaleti gerçekleştirme ve doğru bir hüküm oluşturma ile yükümlü olan Yargıtayca dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar tespit edilip temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle bozma nedeni yapılması gerekecektir.
Nitekim, CMK’nın 301. maddesinin Hükûmet Tasarısı’ndaki gerekçesinde; “Yargıtay, yalnız temyiz dilekçesi veya beyanında maddi hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla, temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa bu olgular hakkında inceleme yapar.” açıklamalarına yer verilerek temyiz sebebinin hangi hukuka aykırılık iddiasına dayandırıldığının gösterilmesi; muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına ilişkin temyiz taleplerinde hiç uygulanmayan, eksik veya yanlış uygulanan usul kuralları ile buna dayanan maddi olguların ileri sürülmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Temyiz kanun yolunan başvuranın, hükmün hangi noktalardan incelenmesini istediğini bildirmesi, diğer bir anlatımla hükmün hangi noktalardan hukuka aykırı olduğunu göstermesi zorunluluğu ile Yargıtayın temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile sınırlı olarak inceleme yapmasına ilişkin hükümler, temyiz incelemesinin sınırlandırılması/temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi amacına yöneliktir.
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni kabul edilip edilmeyeceği bir yorum meselesidir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanması mümkün ise de kanunlarla getirilen düzenlemelerin bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanamayacağı, kanuni düzenlemeler yorumlanırken Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gibi üst normların da gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Aksinin kabulü, Anayasa’mızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilecektir. Ceza muhakemesine hâkim olan resen araştırma ilkesi uyarınca istisnaları dar yorumlayıp temel hak ve özgürlükleri yorum yoluyla daraltmamak sistematik ve amaçsal yorum tarzına da uygundur. Bununla birlikte, yukarıda da ifade edildiği üzere, temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi bakımından dilekçede, kararın bozulması için hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir biçimde gösterilmesi gerektiği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.
Öğretide de muhakeme hukukuna ve maddi hukuka ilişkin temyiz sebeplerinin ileri sürülmesi bakımından;
“Maddi hukuk normlarına ilişkin temyiz başvurularında sebep gösterilmesi zorunluluğunun Yargıtay incelemesinde önemli bir sınırlama içermediği, muhakeme hukukuna aykırılık nedeniyle hüküm temyiz ediliyorsa hükmü temyiz edenin, bu aykırılığa temel oluşturan maddi olguları göstermek zorunda iken maddi hukuka aykırılıkta, maddi hukuka aykırılıktan dolayı hükmün temyiz edildiğinin belirtilmesinin yeterli olduğu, Yargıtayın maddi hukuk normlarının tümünü göz önünde tutup inceleme yapması gerektiği” (Serap Keskin Kiziroğlu, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Temyiz Yasa Yoluna İlişkin Değişikliklere Bakış, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Kasım-Aralık, 2017, s. 182 vd.),
“5271 sayılı CMK’nın 288. maddesi uyarınca temyiz sebebi olarak belirtilenler dışında kalan muhakeme hukukuna ilişkin diğer hukuka aykırılıklar bakımından Yargıtayın karar vermesine olanak bulunmadığı, buna karşılık, kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği yönünde bir irade ortaya konulduğu sürece incelemenin maddi hukuka ilişkin tüm hukuka aykırılıklar yönünden yapılabileceği, bu bağlamda, Yargıtayın olayda meşru savunma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yapılan bir temyiz istemi karşısında bu istemi yerinde bulmasa bile haksız tahrikin koşullarının gerçekleştiği ve bu nedenle de cezanın indirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozabileceği” (Mustafa Ruhan Erdem, Cihan Kavlak, Ceza Muhakemesinde Temyiz İncelemesinin Kapsamı ve Sınırları, Yargıtay Dergisi, Ekim, 2018, Sayı: 4, s. 1434 ve 1472),
“Muhakeme hukukuna ilişkin aykırılıklardan farklı olarak, maddi hukuka ilişkin denetimin, hükmün tüm yönleriyle incelenmesini gerektirdiği, maddi hukukun yanlış uygulandığına ilişkin genel bir ifade içeren temyiz dilekçesinde açıkça ileri sürülmemiş olsa dahi, dosyaya yansıyan delillere göre suçun unsurlarının oluşmaması, sanığın suçu işlediğinin sabit olmaması, suçun vasfının yanlış belirlenmesi, suçun nitelikli hâllerinde yapılan hata sonucu cezanın yanlış belirlenmesi veya teşebbüs, iştirak, içtima, haksız tahrik ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi maddi hukuka ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması sonucu sanığın ceza alması veya almaması ya da hak ettiğinden az veya çok ceza alması durumlarında Yargıtayın bu hukuka aykırılığı bozma nedeni yapabileceği” (Ekrem Çetintürk, Ceza Muhakemesinde Temyiz Kanun Yolunda Maddi (Fiili) Sorunun İncelenmesi, Terazi Hukuk Dergisi, Mart 2019, s. 466-489)
Şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni olarak kabul edilip edilmeyeceğinin bir yorum meselesi olup Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkının yorum yoluyla daraltılamayacağı, istisnaların dar yorumlanıp temel hak ve özgürlüklerin yorum yoluyla daraltılmasının mümkün olamayacağı, ceza muhakemesi hukukunda temel ilkenin resen araştırma yaparak gerçeğe ve adalete ulaşma ilkesi olup amaca ve kanunun sistemine uygun şekilde yorum yapmanın gerekli olduğu gözetilmelidir.
Sanık müdafii tarafından sunulan 31.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde yer alan aşamalardaki savunmaların tekrar edildiğine ve sanığın beraatine karar verilmesi talebine ilişkin açıklamalar ile katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin 25.12.2021 tarihli temyiz dilekçesinde bulunan “Sanığın mağdura yönelik kastının yoğunluğu, amaç ve saiki, mağdurun yaşadığı olayın geleceğine olan travmatik etkisi, çevresine duyduğu güven duygusunun büyük çapta sarsılması durumları nazara alındığında cezanın alt sınırdan tayin edilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.” şeklindeki ibarelerin, CMK’nın 294 ve 301. maddelerinde yer alan hükümler de gözetildiğinde, maddi hukuka aykırılık iddiasının ve cezanın şahsileştirilmesine ilişkin talebin varlığı bakımından bir temyiz nedeni bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, bu bakımdan sanık müdafii ile katılan … Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz dilekçelerinde bir temyiz nedeninin bulunduğu, dolayısıyla Özel Dairece, katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafiinin temyiz istemlerinin reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 04.07.2022 tarihli ve 3731-7412 sayılı temyiz isteminin reddi ile 22.12.2022 tarihli ve 13343-11932 sayılı katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin vekâlet ücretiyle sınırlı olarak incelenmesi neticesinde verdiği onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafiince yapılan temyiz başvurularının incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.