Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2023/119 E. 2023/419 K. 12.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/119
KARAR NO : 2023/419
KARAR TARİHİ : 12.09.2023

YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 6-1

I. HUKUKİ SÜREÇ
Hakaret suçundan sanık … hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesi uyarınca verilen 14.12.2022 tarihli ve 6-1 sayılı düşme hükmünün, Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Bozma istemli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından, mağdur … vekilinin 25.04.2019 tarihli dilekçesinde mağdur adına açıkça şikâyet beyanında bulunduğu, kovuşturma evresinde mağdur …’nın istinabe olunan mahkemece beyanının alınıp alınmadığına ilişkin kuşkunun giderilmediği, sanığın da uzlaşma işlemlerinden sonra savunmasını yapmak istediğini ifade etmesine rağmen taraflara uzlaşma teklifinde bulunulmadığı gerekçeleriyle temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
III. İNCELEME KONUSU
Ceza Genel Kurulunca sanık hakkında hakaret suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle verilen düşme hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın … sicil numarası ile suç tarihinde Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinde hâkim olarak görev yaptığı, dosyada mevcut sicil özetine göre de; 09.10.2007 tarihinde Kadışehri (Yozgat) Adliyesinde göreve başladığı ve 31.08.2017 tarihinde birinci sınıfa ayrıldığı,
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının 15.01.2019 tarihli ve 1004-806 sayılı iddianamesi ile; mağdur … ve inceleme dışı mağdur …’ın, şikâyetçi …’ya yönelik olarak başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, dosyanın sanığın görev yaptığı Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/91 Esas sırasına kaydedildiği, 01.02.2019 tarihli tensip tutanağında mağdur ve inceleme dışı mağdurun sanık sıfatıyla savunma ve delilleri ile şikâyetçinin şikâyet ve delillerinin tespiti için adlarına duruşma gününü bildirir meşruhatı davetiye ile çıkarılmasına ve duruşmanın 25.04.2019 tarihinde saat 13.30’a bırakılmasına karar verildiği, 25.04.2019 tarihli birinci oturuma sanığın hâkim ve tanık …’ın zabıt kâtibi olarak katıldığı, söz konusu oturum tutanağına göre müdafii tanık … ile birlikte ve sanık sıfatıyla mağdur, müdafii tanık … ile birlikte ve yine sanık sıfatıyla inceleme dışı mağdur, vekili tanık … ile birlikte de şikâyetçinin duruşmaya geldikleri, inceleme dışı mağdur müdafii tanık ….. ile şikâyetçi vekili tanık ….’in vekâletname sundukları, kimlik tespitinden sonra mağdur ve inceleme dışı mağdurun sorgularının yapıldığı, soruşturma evresindeki ifadeleri, nüfus ve sabıka kayıtları ile tüm dosya kayıtları okunarak diyeceklerinin sorulup tutanağa geçirildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanması ve şikâyetten vazgeçilmesi hususlarındaki beyanlarının tutanağa yazıldığı, sonrasında müdafilere söz verildiğinde mağdur müdafii tanık …’in; “Reddi hâkim talebimiz vardır. Müvekkilime bağırıp çağırıp durmuştur.”, inceleme dışı mağdur müdafii tanık….’nın ise; “Bizim de reddi hâkim talebimiz vardır. Müvekkilime baskı altında bağırıp çağrılmıştır…” şeklinde beyanda bulundukları, şikâyetçinin ifade ve delillerinin saptanıp vekiline söz verildiği, duruşmanın (2) numaralı ara kararının; “Sanık vekili gereği düşünüldü kısmında ayağa kalkmadığı için ayağa kalkması gerektiği söylendiğinde kalkmayacağını ve duruşma salonundan çıkacağını söyledi. Duruşma salonundan çıktı. Terk ettiği görüldü.”, (5) numaralı ara kararının ise; “Sanık müdafilerinin hâkimin reddi talebinin CMK’nın 31. maddesi gereğince duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığından reddine, ret kararına 1 hafta içerisinde itiraz haklarının olduğunun ihtarına,” biçiminde olduğu,
Mağdurun tanık …’i vekil olarak tayin ettiğine dair Kayseri 12. Noterliğinin 18.04.2019 tarihli ve 12517 yevmiye numaralı vekâletnamesinin 04.07.2019 tarihinde yapılan ikinci oturumda dosyaya ibraz edildiği,
25.04.2019 tarihli tutanağın; “Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2019/91 E. Sayılı dosyanın 25.04.2019 tarihli 13.30 saatindeki duruşmasında Hakim …..Sicil numaralı … duruşma esnasında sanıklardan …’ya ‘mal mısın, sana giren çıkan mı var, kıvırıp duruyorsun, yalan söyleyip duruyorsun, şerefsizin oğlu musun sana niye kart vermiyorlar diyemedin mi vb.’ ağır hakaretler sarf etmek üzere ve sürekli bağırıp çağırarak kürsüyü yumruklayarak sanıkları baskı altında beyanda bulunmaya zorlamıştır.
Diğer sanık …’a sürekli yalan söylediğini ima ederek, ‘düzeni kurmuşsunuz milleti düşürüyorsunuz vb.’ ifadeler kullanmış, sürekli bağırıp çağırarak kürsüyü yumruklamış, kürsü üzerinden yükselmek suretiyle sanık üzerinde kurduğu psikolojik baskının şiddetini arttırarak savunma hakkını ihlal ederek ifadede bulunmaya zorlamıştır.
Duruşma zaptına geçirilmesini talep ettiğimiz hususları zapta geçmemiş, duruşmaya 45 dk geç başlanmasına rağmen duruşma saati zapta geçirilmemiştir. Şahsım Niğde Barosuna kayıtlı Avukat … ara kararda ayağa kalkmak istememem üzerine ayağa kalkana kadar ara kararı yazmayacağım diyerek zorla şahsımı duruşma salonunda tutmaya çalışmıştır.
İş bu tutanak tarafımızca imza altına alınmıştır.” hususlarını içerdiği, tutanaktaki; “….Sicil numaralı …” ibarelerinin üzerinin kalemle çizilerek hizasındaki kenar boşluğuna el yazısı ile; “… (…..)” ibarelerinin yazıldığı ve tutanağın Niğde Barosu Av. … ile Kayseri Barosu Av. … sıfatıyla adı geçenler tarafından imzalandığı,
25.04.2019 tarihli ve Hakimler Savcılar Kuruluna gönderilmek üzere Kayseri Adalet Komisyonu Başkanlığına hitaben yazılan dilekçenin; “Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2019/91 E. Sayılı dosyanın 25.04.2019 tarihli 13.30 saatindeki duruşmasında Hakim 119142 Sicil numaralı … duruşma esnasında sanıklardan müvekkilim …’ya ‘mal mısın, sana giren çıkan mı var, kıvırıp, duruyorsun, yalan söyleyip duruyorsun, şerefsizin oğlu musun sana niye kart vermiyorlar diyemedin mi vb.’ ağır hakaretler sarf etmek üzere ve sürekli bağırıp çağırarak kürsüyü yumruklayarak sanıkları baskı altında beyanda bulunmaya zorlamıştır.
Duruşma zaptına geçirilmesini talep ettiğimiz hususları zapta geçmemiş, duruşmaya 45 dk geç başlanmasına rağmen duruşma saatini de zapta geçmemiştir. Şahsım Niğde Barosuna kayıtlı Avukat … ara kararda ayağa kalkmak istememem üzerine ayağa kalkana kadar ara kararı yazmayacağım diyerek zorla şahsımı duruşma salonunda tutmaya çalışmıştır.
Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi …’a gereğinin yapılmasını talep ederim.” açıklamalarına yer verdiği, tutanağın ilk paragrafındaki; “….. Sicil numaralı …” ibarelerinin üzerinin kalemle çizilerek hizasındaki kenar boşluğuna el yazısı ile; “… (60552)” ibarelerinin yazıldığı, dilekçenin Niğde Barosu Av. … sıfatıyla adı geçen tarafından imzalandığı ve dilekçeye tanık …’in avukatlık kimlik belgesinin eklendiği,
Kayseri Adalet Komisyonu Başkanlığının 25.04.2019 tarihli ve 2487 Muh. sayılı yazısı ile tanık …’in dilekçesinin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine gönderildiği,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 05.12.2019 Olur tarihli ve 9174-23252 sayılı kararına göre; sanık hakkındaki iddiaların incelenmesi ve delil elde edildiğinde soruşturmaya geçilmesi hususlarında izin verildiği,
Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 13.07.2021 tarihli ve 112-593 sayılı kararına göre; sanığa isnat olunan eylemler nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasına ve hakaret eylemi nedeniyle de kovuşturma izni verilmesine karar verildiği,
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 14.12.2022 tarih ve 6-1 sayı ile; “…Müştekinin soruşturma aşamasında beyanının alınıp şikâyetinin sorulmadığı, yüzüne karşı hakaret suçunun işlendiği iddia edilmesine ve bu şekilde suçu ve failini öğrenmesine rağmen süresi içerisinde yetkili makamlara başvurarak şikâyetini bildirmediği, yargılama başladıktan sonrada usulüne uygun olarak davdan haberdar edildiği halde duruşmalara gelmediği, zorla getirme kararının da sonuçsuz kaldığı, dolayısıyla bizzat yapılmış usulüne uygun şikâyetini bulunmadığı anlaşılmıştır.

25.04.2019 günlü dilekçede hakaret suçundan dolayı müşteki vekili sıfatıyla verildiğini ve bu suçu takip iradesini gösteren açıklama veya bir ibarenin yer almadığı, kaldı ki dilekçe sonunda sanık …’ın değil … ismine yer verilerek gereğinin yapılmasının istendiği, müştekinin soruşturma aşamasında şikâyet başvurusunda bulunmamasının, soruşturma aşamasında beyanın alınmamasının ve davadan haberdar olduğu halde yargılamaya katılmayıp ilgisiz kalmasının, iki müştekiye karşı hakaret suçunun işlendiği iddia edilmesine rağmen vekillerden birinin komisyona bildirimde bulunmasının bunu teyit ettiği, açıklanan nedenlerden dolayı Av. …’ın anılan başvurusunun müşteki adına hakaret suçu nedeniyle süresinde yapılmış bir şikâyet olarak kabul edilemeyeceği, en azından kuşkulu kaldığı ve sanık aleyhine yorumlanamayacığı kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile sanık hakkında şikâyet yokluğundan düşme kararı verildiği,
Anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı mağdur; Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/91 Esas sayılı dava dosyasında yargılaması sırasında duruşmadayken mahkeme hâkimi olan sanığın yalan söylediğini ima ederek; “Düzeni kurmuşsunuz, milleti düşürüyorsunuz, aptal mısınız, siz beni salak mı sanıyorsunuz?” şeklinde duruşma salonunda beyanlarda bulunduğunu, ismini hatırlamadığı bir avukat ile tartıştığını, avukatın duruşma salonunu terk ettiğini, sanığın mağdura yönelik daha ağır ithamlarda ve ciddi hakaretlerde bulunduğunu, üzerinden çok zaman geçtiği için olayı hatırlamadığını, olay nedeniyle sanıktan şikâyetçi olmadığını,
Tanık …; Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dosyada sanık olarak yargılanan mağdurun müvekkili olduğunu, sanığın ilgili dosyada hakim olarak görev yaptığını, tarihini hatırlamadığı duruşmada sanığın, savunmasını yapan mağdura “Mal mısın salak mısın, kıvırıp durma!” dediğini, kendisinin buna itiraz ettiğini, daha sonra “Şerefsizin oğlu musun?” dediğini ancak bunu mağdura mı yoksa inceleme dışı mağdura mı söylediğini tam olarak hatırlamadığını, reddi hâkim talebinde bulunduğunu, sanığın, bu talebini reddettiğini, ara karar verirken ayağa kalkmasını istediğini, hüküm olmadığı için ayağa kalkmadığını, sanığın; “Sen ayağa kalkana kadar karar vermeyeceğim.” dediğini ve kendisine bir çay söylediğini, on dakika bu şekilde durduklarını ve daha sonra salonu terk ettiğini,
Tanık …..; sanık olarak yargılaması yapılan inceleme dışı mağdurun vekili olduğunu, duruşma sırasında sanığın kürsüyü yumruklayıp bağırdığını, mağdura yönelik; “Mal mısın, şerefsizin oğlu musun, sen niye kart veriyorsun?” şeklinde sözler söylediğini, kendi müvekkiline de; “Düzeni kurmuşsun, işletiyorsunuz insanları.” dediğini, bir ara eline su şişesini aldığını, fırlatacak gibi davrandığını, duruşma sonrasında sanığın davranışları nedeniyle hâkimin reddi talebinde bulunduklarını, ayrıca sanığı HSK’ya şikâyet de ettiklerini,
Tanık ….; olay günü duruşma kâtibi olarak görev yaptığını, duruşma sırasında mübaşirin sanık olan hâkimin karar vereceğini düşünerek avukatın ayağa kalmasını istediğini, avukatın ayağa kalkmadığını, sanığın da ayağa kalkması için avukatı uyardığını, avukatın yine ayağa kalkmadığını, daha sonra avukatın; “Kararı yazdırmayacaksanız duruşma salonundan çıkacağım.” diyerek duruşma salonunu terk ettiğini, sanığın duruşma sırasında hakaret içerikli söz söylediğini duymadığını,
Tanık ….; olay tarihinde duruşmada mübaşir olarak görev yaptığını, sanığın duruşmaya gelen herkesi ayağa kaldırdığını, dosyada ismini hatırlamadığı bir sanığın savunma yaptığı sırada sanığın; “Yalan söyleme, yalan söylüyorsun.” dediğini, avukatın ayağa kalkarak; “Müvekkilimle bu şekilde konuşamazsınız.” dediğini, sanığın da; “Ben ifade alıyorum, sen karışamazsın!” şeklinde cevap verdiğini, sanığın avukatın ayağa kalkmasını istediğini, avukatın kalkmadığını ve “Duruşmam var gitmem lazım.” dediğini ve duruşmayı terk ettiğini, sanığın; “Yalan söylüyorsunuz, ben size doğru ifade verdirmeyi bilirim.” dediğini duyduğunu, başka bir şey söylediğini duymadığını,
Tanık ….; dava konusu dosyada şikâyetçinin vekili olduğunu, sanık olan hâkimin duruşma sırasında dosyanın sanıklarına bağırıp çağırdığını, ancak aradan uzun zaman geçmesi nedeniyle kime bağırdığını hatırlamadığını, ismini hatırlamadığı bir sanığa; “Öküz” gibi hakaret içerikli kelimeler söylediğini, hakarete uğrayan sanığın vekili olan avukatın çantasını alıp duruşmayı terk ettiğini,
Tanık ….; duruşma sırasında sanık olan hâkimin, mağdur ve inceleme dışı mağdura hakaret içerikli sözler söylediğini ancak kelimeleri hatırlamadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık soruşturma evresinde; duruşma sırasında dosya sanığı olan mağdurun inkâra yönelik savunmasına karşı savunma bitince çelişkiyi gidermek amacıyla sorular sorduğunu ve savunmasını çürütecek benzer kredi kartının kötüye kullanılması suçlarının bulunduğunu söyleyerek suçun sübutu açısından; “Hep sana mı denk geliyor başkalarının hesabından yatırılan paraların senin kartın üzerinden çekilmesi?” şeklindeki soruları üzerine müdafii olan tanık …’in; “Böyle soru soramazsın.” şeklinde karşı çıktığını, hâkimin çelişkiyi giderecek ve suçun sübutunu ortaya çıkaracak soruları sorma yetkisinin CMK’dan kaynaklı olduğunu söyleyerek soruları sorduğunu, “Gereği düşünüldü.” dediğinde tanık …’in ayağa kalkmadığını, adı geçen tanığa ayağa kalkmasını söylediğini, tanığın ise bir iki dakika içerisinde ayağa kalkmadan duruşma salonundan çıkıp gittiğini, mağdura hakaret etmediğini, yargılama sırasında mağdur aleyhine gelişmeler olunca avukatın olayı başka yerlere çekmek ve kendisine zarar vermek için soruşturmaya konu şikâyet dilekçesini verdiğini,
Kovuşturma evresinde; bu aşamada savunma yapmayacağını, mağdur ile aralarında herhangi bir uzlaştırma işlemi yapılmadığını, uzlaştırmaya tabi suçlarda dava açılabilmesi için uzlaştırma işlemi yapılmasının zorunlu olduğunu, uzlaştırma işlemleri sonucuna göre dosyadaki eksiklikler tamamlandıktan sonra savunmasını yapacağını,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK’nın “Hakaret” başlıklı 125. maddesinin birinci fıkrası; “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.”,
Aynı Kanun’un “Soruşturma ve kovuşturma koşulu” başlıklı 131. maddesinin birinci fıkrası da; “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 108. maddesi;
“Tâkibi ancak şahsi dâva ikamesine bağlı olan fiil hakkında salâhiyettar kimse altı ay zarfında dava etmediği takdirde takibat yapılamaz.
Mururu zaman haddini geçmemek şartiyle bu müddet davaya hakkı olan kimsenin fiilden ve failin kim olduğundan haberdar bulunduğu günden başlar.
…” biçiminde düzenlenmişken bu maddeye paralel olarak TCK’nın, “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” başlıklı 73. maddesi;
“(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
…” hükümlerine yer vermiştir.
Diğer taraftan, CMK’nın “İhbar ve şikâyet” başlıklı 158. maddesi;
“(1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
(6) İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir.
(7) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.” hükümlerini içermektedir.
Bir suç dolayısıyla yapılacak soruşturma ve kovuşturmalar kural olarak kamu adına resen yapılır. Ancak haksızlık içeriğinin az olması veya ilgili suçun niteliği itibarıyla resen soruşturma ve kovuşturma yapılmasının mağduru daha fazla zarara uğratma ihtimalinin bulunması gibi nedenlerle bazı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdur veya suçtan zarar görenin yetkili mercilere yapacağı şikâyete bağlı kılınmıştır.
Şikâyete bağlı suçların soruşturulması ve kovuşturulması ancak şikâyet hakkı sahibinin bu hakkı kullanmasıyla mümkündür. Şikâyet kendisine suç işlenen kişilerce yapılır. Şikâyet, bu konuda yetkili olanlar tarafından kullanılması gereken bir haktır. Şikâyete yetkili olanların başında suçtan zarar gören gelmektedir. Suçtan zarar gören kişi, işlenen suçla hakları ihlal edilen kişidir. Şikâyet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Dolayısıyla ayırt etme gücüne sahip olan herkes şikâyet hakkını bizzat kullanmalıdır. Eğer şikâyeti buna yetkili olmayan bir kimse yapmış ise, şikâyet geçersizdir.
Bununla birlikte, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Yalnız avukatların yapabileceği işler” başlıklı 35. maddesinin birinci fıkrası; “Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.” şeklinde düzenlenmiş olup bu madde uyarınca kişiye sıkı sıkıya bağlı olan şikâyet hakkını, suçtan zarar gören yerine vekil sıfatıyla avukatı kullanabilir.
Şikâyet hakkı özel hukuktaki haklardan olmayıp, bir kamu hukuku yetkisidir. Özel hukuk anlamında hak, ferdin hukukça korunan menfaat veya varlıkların gerçekleştirilmesi veya korunmasına ilişkin irade beyanıdır. Esasen bu haklar kullanıldıktan sonra dönülmez, şarta bağlanamaz ve dürüstlük kurallarına uygun olarak kullanılır. Bu anlamda şikâyet özel hukuk anlamında bir hak değil, bireye tanınmış bir kamu hukuku yetkisidir.
Şikâyetin arandığı durumlarda ortada bütün unsurları ile tamamlanmış bir suç olup buna rağmen, şikâyet gerçekleşmeden bu suç takip edilememektedir. Yani şikâyete tabi bir suç söz konusu olduğunda, ortada tüm unsurları ile tamamlanmış ve failin cezalandırılabileceği bir suç olmasına rağmen muhakemeye başlanamamaktadır. Her şeyden önce muhakeme yapılmasına engel olması sebebiyle şikâyetin bir ceza muhakemesi kurumu olarak kabul edilmesi gerekir. Şikâyetin muhakeme şartı olarak kabul edilmesinin doğurduğu en önemli sonuç da ortada geçerli bir şikâyetin bulunmaması hâlinde suçla ilgili soruşturmanın yapılamayacak olmasıdır (Devrim Güngör, Şikâyet Kurumu, Yetkin Yayınları, Ankara 2009, s. 27-32.).
Öğretide şikâyet farklı şekillerde tanımlanmıştır: “Şikâyet, mağdur veya suçtan zarar görenin yetkili mercie başvurarak, suç teşkil eden belirli bir fiil dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapılması yönündeki iradesini açıklamasıdır” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2015, 11. Baskı, s. 640-641.), “Şikâyet, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan bir suçun şikâyete hakkı olan kimse veya onun kanuni veya iradi temsilcisi tarafından süresi içerisinde kanunda belirtilen yetkili kişi veya makamlara bildirilerek failin cezalandırılması iradesini beyan etmektir” (Yener Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, 18. Baskı, s. 132.), “Şikâyet, suçtan zarar görenin failin cezalandırılması isteğini içeren bir beyanıdır” (Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, Eylül 2018, 15. Baskı, s. 96.), “Şikâyet, işlenmiş bir suçtan dolayı, soruşturmaya başlanmasının ve ceza davası açılmasının, suçtan zarar görenin şikâyetine bağlı tutulmasıdır” (Devrim Güngör, s. 35.), “Soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı bir fiilden zarar gören kişinin, yetkili makamlardan bu fiil hakkında kovuşturma yapılmasını istemesine şikâyet denir” (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız ve İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, Eylül 1027, 10. Baskı, s. 107).
Şikâyet, bir suçun tüm unsurlarıyla gerçekleşmesine rağmen, failin cezalandırılması için kanun koyucu tarafından getirilmiş zorunlu bir şarttır. Yani suç, şikâyetten bağımsız olarak tamamlanmıştır ancak bu suç dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapılması için şikâyet şartının gerçekleşmesi gerekmektedir. Şikâyet CMK’nın 158. maddesinde belirtilen belli makamlara verilecek yazılı bir dilekçeyle veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü bir beyanla yapılabilir. Buna göre şikâyet yazılı şekle bağlı bir işlemdir. Şikâyetin yazılı olması demek, bu hakkın bir dilekçe ile kullanılması demektir. Şikâyetin yazılı şekilde yapılması gerekmekle birlikte, içeriğinin nasıl olacağına ilişkin kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Şikâyetin belli bir formülü de yoktur. Şikâyet dilekçesinde veya tutanağa geçirilen beyanda belirli bir ifade biçiminin kullanılması gerekmez. Ancak şikâyetin kovuşturma talebinde bulunmak iradesini yansıtan bir içeriğe sahip olması gerekmektedir. Böyle bir iradeyi ortaya koymak kaydıyla “şikâyetçiyim”, “davacıyım”, “cezalandırılmasını istiyorum” şeklindeki ibarelerle şikâyetin gerçekleştirilmesi mümkündür. Hatta şikâyetçinin “ihbar ediyorum” demesi de şikâyet koşulunu gerçekleştirir. Şikâyet açık, seçik ve belirli bir kovuşturma istemini içermelidir (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2020, 13. Baskı, s. 387-388; Özgenç, s. 642-643, Yılmaz, 25-26, (Devrim Güngör, s. 51.).
Kanun koyucu soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda faillerin zamanaşımı gibi uzun bir süre dava tehdidi altında bulunmalarını önlemek, diğer yandan ise soruşturma makamlarının tereddüt içinde olmalarını engelleyerek hukuki güvenliği ve kamu düzenini sağlamak amacıyla şikâyet hakkının belirli bir süre içinde kullanılmasını öngörmüştür. Sözü edilen bu süre niteliği itibarıyla şikâyet hakkının kullanılması için Kanun’un koyduğu bir zaman sınırlaması, diğer bir deyimle belli bir hakkı kullanmak üzere mağdur veya suçtan zarar görene tanınan bir mehilden ibaret olup hak düşürücü süre olarak tanımlanmaktadır. Zamanaşımından farklı olarak şikâyet süresi hak düşürücü bir süre olması nedeniyle kesilmesi veya durması da söz konusu değildir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.01.1978 tarihli ve 506-12 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
TCK’nın 73. maddesinin birinci fıkrasında şikâyet hakkının kullanılabilmesi için altı aylık bir süre öngörülmüştür. Dava zamanaşımı süresinin başlangıcını belirleyen ve aynı Kanun’un 66. maddesinin altıncı fıkrasında; “Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.” şeklinde hüküm altına alınan düzenlemeden farklı olarak 73. maddenin ikinci fıkrası, 765 sayılı TCK’ya koşut olarak bu sürenin zamanaşımı süresinin geçmemesi koşuluyla, mağdurun veya suçtan zarar görenin, fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren işlemeye başlayacağı şeklinde düzenlenmiştir.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
Mağdur … hakkında şikâyetçi …’ya yönelik olarak başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçundan TCK’nın 245/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına ilişkin dosyanın sanığın hâkim olarak görev Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/91 Esas sırasına kaydedildiği, mağdurun müdafii olan tanık … ile birlikte 25.04.2019 tarihli ilk oturuma katıldığı ve sanık sıfatıyla savunmasını yaptıktan sonra söz verilmesi üzerine tanık …’in; “Reddi hâkim talebimiz vardır. Müvekkilime bağırıp çağırıp durmuştur.” dediğinin oturum tutanağına yazıldığı, oturum bitiminde de tanık …’in ara karar verileceği sırada ayağa kalkmayacağını belirterek duruşma salonunu terk ettiği ve Hakimler Savcılar Kuruluna gönderilmek üzere Kayseri Adalet Komisyonu Başkanlığına hitaben aynı gün yazdığı dilekçesinde duruşma hâkimi sanığın müvekkili olan mağdur …’ya “Mal mısın, sana giren çıkan mı var, kıvırıp, duruyorsun, yalan söyleyip duruyorsun, şerefsizin oğlu musun sana niye kart vermiyorlar diyemedin mi?” gibi sözler söylediğini belirterek gereğinin yapılmasını talep ettiği, sanık hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 13.07.2021 tarihli ve 112-593 sayılı kararı ile hakaret eyleminden kovuşturma izni verilmesine karar verildiği, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Özel Dairece yapılan yargılama sonucunda tanık …’in yazdığı dilekçesinde mağdur vekili sıfatıyla hakaret suçunu takip iradesini gösteren bir açıklama veya ibarenin yer almadığı, mağdurun da bizzat müracaat ederek şikâyetçi olmadığı ve sanık hakkında süresi içerisinde yapılmış bir şikâyetin bulunmadığı gerekçesiyle düşme kararı verildiği anlaşılan olayda;
Olayın gerçekleştiği iddia edilen oturum tarihinden önce tanık …’in Kayseri 12. Noterliğinin 18.04.2019 tarihli ve 12517 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile mağdurun müdafiliğini üstlenmiş olması ve mağdur ile birlikte müdafii sıfatıyla oturuma katılması, 25.04.2019 tarihli oturum tutanağına göre mağdurun, müdafii nezaretinde savunmasını yapmak istediğini beyan etmesi ve savunmasını yaptıktan sonra müdafii olarak diyeceklerinin sorulması üzerine tanık …’in; “Reddi hakim talebimiz vardır. Müvekkilime bağırıp çağırıp durmuştur.” şeklinde beyanda bulunması, tanık …’in oturum bittikten sonra sanığın mağdur …’ya yönelik söylediğini iddia ettiği sözlerin yer aldığı tutanağı aynı gün oturuma katılan inceleme dışı mağdur vekili ile birlikte düzenleyip imzalaması, tanık …’ın yine 25.04.2019 tarihli Hakimler Savcılar Kuruluna sunduğu ve sanık hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın dayanağı olan dilekçesinde de sanığın müvekkili olan mağdura; “Mal mısın, sana giren çıkan mı var, kıvırıp, duruyorsun, yalan söyleyip duruyorsun, şerefsizin oğlu musun sana niye kart vermiyorlar diyemedin mi?” gibi sözler söylediğini belirterek dilekçesinin sonunda sanık hakkında gereğinin yapılmasını talep etmesi hususları birlikte dikkate alındığında, tanık …’in Hakimler Savcılar Kuruluna sunduğu dilekçesinin mağdur … adına vekili sıfatıyla verilmiş bir şikâyet dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiği ve dolayısıyla mağdur vekili tarafından 25.04.2019 tarihinde yapılan şikâyetin süresinde olduğu anlaşıldığından sanık hakkında açılmış olan kamu davasının, mağdur … veya vekili tarafından süresinde yapılmış bir şikâyetin bulunmaması nedeniyle düşmesine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet savcısının; mağdur … vekilinin 25.04.2019 tarihli dilekçesinde mağdur adına açıkça şikâyet beyanında bulunduğuna yönelik temyiz itirazının kabulü ile sanık hakkında mağdur …’ya yönelik hakaret suçundan verilen düşme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının reddi ile sanık hakkında mağdur …’ya yönelik hakaret suçundan verilen düşme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14.12.2022 tarihli ve 6-1 sayılı sanık hakkında mağdur …’ya yönelik hakaret suçundan kurulan düşme hükmünün, mağdur vekilinin şikâyetinin süresinde olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.