Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/94 E. 2022/486 K. 28.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/94
KARAR NO : 2022/486
KARAR TARİHİ : 28.06.2022

Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi

Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık …’ın TCK’nın 82/1-b-d-e, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.08.2016 tarihli ve 79-153 sayılı, resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık … müdafisi tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 22.03.2017 tarih ve 564-518 sayı ile; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararın sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.10.2018 tarih ve 2448-4240 sayı ile;
“…1- Sanık …’in cezai ehliyeti yönünden gerekli araştırmalar yapılarak raporunun aldırılmasına,
2- Dava dosyasının Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kuruluna gönderilerek; kesin ölüm sebebinin tespiti ile ölümün el, yumruk veya bir cisimle meydana getirilmiş küt travma sonucu meydana gelip gelmeyeceği, ölümün doğal olarak meydana gelip gelmeyeceği, maktulün ölümünün kendisinde önceden mevcut bir hastalığın tetiklemesi sonucu olup olmadığı, ölüm ile var kabul edilen sanığın darp eylemi arasında nedensellik bağı olup olmadığı hususlarında rapor aldırılması, sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince bozma ilamında belirtilen araştırmalar yapıldıktan sonra 17.09.2019 tarih ve 2830-1767 sayı ile; … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.08.2016 tarihli ve 79-153 sayılı kararının CMK’nın 280/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, sanığın TCK’nın 82/1-d-e, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba hükmedilmiştir.
Hükmün sanık müdafisi ve katılan … vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.06.2020 tarih ve 251-1421 sayı ile; katılan vekilinin temyiz talebinin reddine oy çokluğuyla karar verilerek;
“Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık … ile eşi …’ın evli ve 3 tane müşterek çocukları olduğu, aralarında …’ın ailevi yükümlülüklerini ihmal etmesi nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu, ailenin bakım ve ihtiyaçlarını komşular tarafından karşılandığı gibi …’ın müşterek ikamete uğramadığı, sanığın bu dönem zarfında maktulü altına tuvaletini yapması nedeniyle dövmeye başladığı, maktulün almış olduğu darbeler neticesi kendisinden geçmesi üzerine sanığın maktulü kucağına alarak kapı önünde yardım istediği, olay yerine gelen acil servis tarafından maktulün hastaneye kaldırıldığı fakat yapılan müdahalelere rağmen maktulün göğse küt travma ile meydana gelmesi mümkün myokard rüptürüne bağlı kalp tamponadı sonucu hayatını kaybettiği anlaşılan olayda; hedef alınan vücut bölgesi, darbenin sayısı ve engel bir durum bulunmamasına rağmen sanığın eylemine kendiliğinden son vermesi dikkate alındığında, eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nın 87/4. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçundan hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise 10.11.2020 tarih ve 2121-2151 sayı ile; “Dairemizin Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23.06.2020 tarihli ve 251-1421 sayılı ilamıyla bozma öncesi mahkûmiyet kararında direnilerek sanığın TCK ‘nın 82/1-d-e maddeleri gereğince cezalandırılmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki ibareyle direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık … müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2021 tarihli ve 56886 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.01.2022 tarih ve 9183-684 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin nitelikli kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
15.01.2016 tarihli tutanakta; “15.01.2016 tarihinde 08.00-19.00 saatleri arası Asayiş Büro Amirliğine bağlı 7436 kod no’lu ekip olarak görev yaptığımız esnada saat 12.50 sıralarında haber merkezinin tarafımızı anons ederek Eğrek Mahallesi, 1208 Sokak, Rahman Apt. No: ll, D:14 adresinde küçük yaşta çocuğa şiddet uygulandığını, aynı zamanda 112 görevlilerinin de olay yerine seyir hâlinde olduklarını bildirmesi üzerine 7436 kod no’lu ekip olarak ivedi bir şekilde olay yerine intikal edilmiştir. Adres önüne geldiğimizde 112 ambulans ekipleri de bizim arkamızdan gelmiştir. Belirtilen apartmanın 4. katında bulunan daireye seri bir şekilde koşarak 112 görevlileri ile birlikte çıktığımızda daire kapısının açık olduğu, komşusunun telaşlı bir şekilde dışarıda olduğu, çocuğa şiddet uyguladığı iddia edilen …’ın da kapıda telaşlı bir şekilde yardım bekledikleri görülmüş, acele ile müdahale etmek için 112 görevlileri ile birlikte daire içerisine girdiğimizde 2-3 yaşlarında çocuğun daire kapısından girişte karşı oda içerisinde yerde hareketsiz bir şekilde yattığı görülmüş, çocuk 112 görevlilerince olduğu yerden alınarak hızlı bir şekilde müdahale edilmek üzere ambulans ile … Devlet Hastanesine götürülmüştür. (…) Olayın şüphelisi olarak çocuğun annesi … isimli şahıs tarafımızdan yakalanmış, yakalama esnasında kendisine yasal hakları tam ve eksiksiz olarak hatırlatılmış, … yanında bulunan 2 çocuğu ile birlikte gerekli inceleme ve işlemler yapılmak üzere Asayiş Büro Amirliğine getirilmiştir.” ibaresine yer verildiği,
15.01.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; “Bahse konu ikametin, bahçe içerisinde 5 katlı, 20 daireden oluşan binanın 4. katındaki 14 sayılı daire olduğu, ikametin giriş kapısının kuzey istikamete bakan ahşap kapı olduğu, koridorun sağdan birinci odanın çocuk odası olduğu, oda içerisinde 1 adet çift katlı ranzanın olduğu, ranzanın alt yatak bölümünün yerden yüksekliği 42 cm, üst yatak yüksekliği 123 cm, ranza ayak uç demir yüksekliği 167 cm, ranzanın doğu kısmında bulunan çıkma merdiven 1. basamağının yerden yüksekliği 60 cm, ikinci basamağının yerden yüksekliği 82 cm olduğu, 1 adet sobanın, 1 adet televizyon sehpasının ve üzerinde televizyonun, 1 adet yer yatağının ve yerde serili halının olduğu, halının ranzanın doğu kısmı ayak kısımlarına sıfir vaziyette olduğu, beton zeminin halı ile kapalı olduğu, ranzanın kuzey kısmı yani ayak uç kısmında halının olmadığı yer zeminin çıplak karo taşı olduğu görülmüş, odada bulunan sobanın içi kontrol edildiğinde 1 adet kırmızı lekeli, kan olduğu düşünülen mendilin olduğu görülmüş ve 1 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış; yine oda içerisinde odanın batı duvarına bitişik vaziyette iki yataklı ranzanın olduğu, ranzanın üst yatağında serili battaniye üzerinde 1 adet kırmızı saplı, metal, ayarlı anahtarın (İngiliz anahtarı) olduğu görülmüş ve 4 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış, koridorun sağdan ikinci odasının mutfak bölümü olduğu, mutfak kapı kasasının doğu ayak kısmında karo yer zemini üzerinde damlalar hâlinde kırmızı lekelerin (kan olduğu düşünülen) olduğu görülmüş ve serum fizyoloji kullanılarak steril beze transferi sağlanmış ve 3 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış; Mutfak içerisinde mutfak tezgâhının güneyinde balkon kapısının önünde, yerde, kapağı kapalı vaziyette beyaz renkli, plastik çöp kutusunun olduğu, çöpün kapağının açıldığında üst kısımda görünür vaziyette portakal kabuklarının olduğu görülmüş, çöp kutusu kontrol için tezgâh üzerine döküldüğünde çöpün alt kısımlarında çok sayıda kırmızı lekeli (kan olduğu düşünülen) ıslak mendillerin olduğu görülmüş ve 2 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış, yine çöp kutusu döküldüğünde içerisinde 1 adet 15 cm x 9 cm ebadında taş parçasının olduğu görülmüş ve 5 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış, koridordan güney istikamete dönüldüğünde soldaki bölümün ise evin banyo bölümü olduğu, banyo içerisinde çamaşır makinesinin, içinde su ve çamaşır bulunan leğenin ve makine çevresinde çok miktarda kıyafet ve çamaşırların olduğu, yine duş bölümünde yerde ıslak vaziyette dışkı ve dışkı bulaşmış çocuk kıyafetlerinin olduğu, lavabo içerisinde ise düğümlü vaziyette, halka şeklini almış, ıslak 1 adet bez parçasının olduğu görülmüş ve düğümlü bez parçası 6 no’lu bulgu olarak muhafaza altına alınmış ve incelenmeye ev içerisinde son verilmiştir.” tespitlerine yer verildiği,
… Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesince düzenlenen 05.04.2016 tarihli otopsi raporunda; “87cm boyunda, 12 kg ağırlığında, 2,5 yaşında, kahverengi gözlü, kumral saçlı, beyaz tenli, sünnetli erkek çocuk cesedinde; ölü katılığının geliştiği, ölü lekelerinin vücut arka yüzde bası görmeyen yerlerde oluştuğu, başında saçlı deride sol temporal üstte 1 cm çapında, oksipitalde 0,5×1 cm ekimozlu sıyrık, vertekste üzeri kurutlu 0,5×1 cm, sağ pariatel üstte 0,5×1 cm 3 adet üzeri kurutlu sıyrıklar, frontal solda 1×2 cm mor renkli ekimoz, burun üzerinde 0,2 çapında 5 adet sıyrık, sol kulak kepçesi arka yüzünde 0,5 cm çapında, sağ kulak kepçesi içinde 0,5 cm çapında, sağ zigomatik bölgede 0,4 cm çapında, alt çene solda 2 adet 0.3 cm çapında, üst dudakta 3 adet 0.2 cm çapında, sağ yanakta 1 cm çapında ve 4 adet 0,3 cm çapında, alt çene sağ yanda 1×2 cm sıyrık, sol el işaret parmağı üzerinde 1×2 cm üzeri kurutlu sıyrık, sternum üzerinde 1x1cm, 1×2 cm ekimoz, üzerinde 0,5 cm çapında 4 adet sıyrık bulunan 3×4 cm ekimozlu sıyrık, göğüste ve batında en küçüğü 1 cm en büyüğü 3 cm çapında soluk kahverengi, bordo renkli değişik yaşlarda ekimozlar, sol ingiunal bölgede 0,5 cm, sol uyluk 1/3 üst dış yanda 1 cm uzunluğunda sıyrıklar, sol uyluk 1/3 altta 0,5 cm çapında 3 adet, sol diz kapağı üzerinde 0.5 cm çağında 2 adet, sol kururis 1/3 üst dış yanda 0,5 cm çapında, sağ diz kapağı iç yanda 0,5 cm çapında, sağ kururis 1/3 orta ön yüzde 1×0.5 cm soluk mor renkli ekimozlar, sağ diz kapağı altında 0.5 cm çapında, sol kururis 1/3 altta 0,5 cm çapında sıyrık, sağ ayak üzerinde 2x3cm, 0,5 cm çapında üzeri kurutlu lezyon, sırtında sol skapula üzerinde 1×2 cm, sırtta orta hatta en küçüğü 1 cm çapında en büyüğü 3 cm çapında 10 adet kahverengi mor renkli ekimozlar, sol gluteal bölge alt kısımda 1-5 cm uzunluğunda sıyrıklar, her iki el bileğinde, sol dirsek iç büklümde ekimozlu enjeksiyon izleri olduğu görüldü.(..) Otopsisinde vücudunda değişik yaşlarda ekimozlar, perikart boşluğunda 150 cc kısmen koagule kan, apekste 0,5 cm uzunluğunda rüptür saptanan, histopatolojik tetkikinde myokardda rüptür alanında myokardda yaygın myosit nekrozları, myokardiyal lifler arasında ve subepikardiyal yağ dokuda kanama alanları tespit edilen çocuğun ölümünün göğse küt travma ile meydana gelmesi mümkün myokard rüptürüne bağlı kalp tamponadı sonucu meydana gelmiş olduğu,” tespitlerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 26.06.2019 tarihli raporda; “(1) Otopsi sırasında alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesince yapılan incelemesinde aranan toksik maddelerin bulunmadığı dikkate alındığında, çocuğun zehirlenerek öldüğünün tıbbi delilleri bulunmadığı, (2) Adli dosyada kayıtlı bilgiler, tıbbi belgelerden elde edilen bulgular, ölü muayene ve otopsisinde tespit edilen bulgular dikkate alındığında; çocuğun ölümünün küt göğüs travmasına bağlı myokard rüptürü nedeniyle meydana gelen kalp tamponadı sonucu meydana gelmiş olduğu, (3) Çocuğunun ölümünün, ölüm nedeni ve mekanizması itibarıyla bir çocuk istismar türü olan fiziksel istismar olarak değerlendirildiği oy birliği ile mütalaa olunur.” ifadesine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenen 06.03.2019 tarihli raporda; sanık …’ın, 15.01.2016 tarihinde canavarca hisle veya eziyet çektirerek, alt soydan birine, çocuğa ve beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme suçuna karşı ceza sorumluluğunun tam olduğu kanaatinin bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesince düzenlenen 29.03.2019 tarihli raporda; “…Sanığın cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve harekât serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zekâ geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı, bu duruma göre …’ın 15.01.2016 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.” ibaresine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Cumhuriyet Başsavcılığında müşteki şüpheli sıfatıyla; “Ben … ile 2009 yılında evlenmiştim. İlk önce Maraş’ta yaşamıştık, daha sonra da …’a taşınmıştık ancak … ile aramızda bir kısım anlaşmazlıklar bulunmaktaydı. …’da bulunurken kendisiyle boşanmaya karar vermiştik. İki yıl kadar önce ben çalışmak için … iline gelmiştim. … de çocuklarım… ve… ile birlikte kalmıştı. …’a o zaman hamileydi. Ben bu arada …’da … isimli bir bayanla tanıştım. Ardında da … boşanacağım için memlekete dönecekti, bu nedenle… ve…’i …’da yanıma aldım. 8-9 ay kadar… ve…’e ben ve … baktık ancak maddi durumum bozulmaya başlamıştı, borçlarım vardı. Bu nedenle çocuklarımı …’ta bulunan abime gönderdim. Abim de 2-3 ay kadar baktı, zaten kendisinin de üç tane çocuğu vardı. …’in annesi ve babası çocuklarımı kabul etmiyordu. Bu nedenle … beni ve çocuklarımı da …’a götür teklifinde bulundu. Ben de bunun üzerine çocuklarımı da y…ıma almak amacıyla … ile çocuklarımı … ilçesine kasım ayında getirdim. İlk önce patronum olan …’in evine yerleştirdim. … ve çocuklarımı getirmemin sebebi dediğim gibi çocuklarımı y…ıma almak idi, kesinlikle … ile barışma teklifinde bulunmadım. …’in evinde 7 Aralık tarihine kadar kaldılar. Bu süre zarfında ben sık sık çocuklarımı elemanım ile aldırarak görüyordum. 7 Aralık tarihinde ise … ve çocuklarımı olayın gerçekleştirdiği eve yerleştirdim. Kirasını ödedim. Yine evin birçok eşyasını aldım. En son da şofbeni bağlattım. Söz konusu tarihten sonra ben … ve çocuklarımın kaldığı eve hiç gitmedim, çünkü aramızda boşanma davası sürdüğü için uygun olmadığını düşündüm. Bu tarihten sonra ben… ve…’i dört veya beş kere gördüm ancak dediğim gibi elamanımı gönderip çocukları aldırıyordum, … ise küçük olduğu için annesinde kalıyordu. Ben …’in…’e kötü muamelede bulunduğuna bu şekilde şahit oldum. … ve çocuklarımı …’in evine yerleştirdikten bir süre sonra… ve…’i almıştım….’i kontrol ettiğimde vücudunun her tarafında morluklar vardı. Bunu patronum … ile annesi … de gördü. İlk önce ben…’e ne olduğunu sordum ancak herhangi bir şey söylemedi. …’in çocuğumu dövebileceğini düşünmemiştim. Kadriye Hanım da… lösemi olabilir, morluklar bu nedenle oluşmuş olabilir demişti. Ben de bu nedenle…’i bir gün sonra götürüp tahlil yaptırayım diye düşünmüştüm, ertesi gün sabah … telefon açarak … ile görüşmüş….’in durumunu sormuş. Herhangi bir rahatsızlığı var mı, doktora götüreceğiz deyince …, doktora götürmeyin, ben dövdüm, benim yüzümden oldu, o morluklar demiş. Ben bunun üzerine …’in yanına eve gittim. Çocuğumu neden dövdüğünü sordum. Sinirlendiğini, zaten…’i sevmediğini ancak bir daha yapmayacağını söyledi. Aramızda da tartışma yaşanınca bağırdı, ben de evden ayrıldım. … ve Kadriye çocuğa adli rapor al polise bildir dediler ancak ben çocuklarımın devlet tarafından benden alınacağını düşünerek herhangi bir müracaatta bulunmadım. Bundan sonra… ve…’i dört beş kere daha alıp gördüm. Herhangi bir problem görmedim…. de yeni bir yara veya iz yoktu. En son çocuklarımı Ocak ayının dördü veya beşinde alıp görmüştüm. Ayın altısında meydana gelen…’in kolunun kırılması hastaneye götürülmesi bu konularla ilgili adli işlemlerin yapılmasıyla ilgili herhangi bir bilgim olmadı, ben bu olayı… öldükten sonra karakolda öğrendim. …’in özellikle…’e yönelik bir sevgisizliği ve ilgisizliği vardı, ben defalarca bunun nedenini sorduğumda nedensiz bir şekilde sevmiyorum diyordu….’in altına kaçırması veya kakasını yapması gibi bir durum söz konusu değildir, eğer böyle bir şey yaptıysa korkusundan yaşadığı psikolojik travmadan kaynaklanmıştır. … ve…’e yönelik …’in herhangi bir eylemi söz konusu değildir….’in boynunda eskiye dayalı bir çizik ve göbeğinde yanık izi vardır. Bunlar da iki üç yaşlarında oynarken kömür sobasına değmesi sonucu oluşmuştur, olaylarla herhangi bir ilgisi yoktur. Ocak ayının dört veya beşinden sonra bir daha olay gününe kadar çocuklarımı görmedim. 15 Ocak 2016 tarihinde çalışıyordum. Evde bir problem olmuş, karakola gel şeklinde bir arkadaş bana haber verdi, bu nedenle karakola gittiğimde …’in gözaltına alındığını,…’in ise öldüğünü öğrendim….’i adli tıptan aldıktan sonra kafasında yara izi, birçok yerinde morluk ile karnında yanık izleri gördüm. (…) Ben dediğim gibi çocuklarımla ilgilendim. Söz konusu evin eşyalarını aldım. Nakit para göndermiyordum, … gönderdiğim paraları çocuklarıma ve yiyecek almak için harcamaz diye düşünüyordum çünkü sigara kullanıyordu. Göndereceğim parayı sigaraya vereceğini düşündüm bu nedenle yiyecek olarak yardımda bulunuyordum. Söz konusu eve de aramızda boşanma davası olduğu için yanlış anlaşılmasın diye gitmiyordum ancak çocuklarımı zaman zaman alıp kendileriyle ilgileniyordum. Ben çocuklarımla ilgilenmediğimi kabul etmiyorum ancak keşkelerim vardır. Özellikle…’i morluklar içerisinde gördüğümde polise gitmediğime pişmanım. (…) Ben olay nedeniyle büyük bir travma yaşadım, çok üzgünüm. Çocuğumu kaybettim. Üzerime atılı suçlamayı ise kabul etmem.”,
Mahkemede katılan sanık sıfatıyla; “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmem. 2014 yılında …’a boşanma davası açtım. Kendisi ile …’da çalışırken çok yalan söylediğinden dolayı boşanmaya karar vermiştim. Daha sonra ben çalışmak amacıyla … ilçesine geldim. … de memleketine gitti. İlk başta çocuklara yaklaşık 9-10 ay kadar ben baktım. Bu sırada benim gönül ilişkin olan … ile aynı evde kalmadılar. Ben ayrı bir bakıcı tutmuştum. Daha sonra evime haciz gelmesi nedeniyle evden çıkmak zorunda kaldım, bundan dolayı çocuklar… ile…’i ağabeyimin yanına gönderdim. Ben de şantiyede kalmaya başladım. Bu süreçte … isimli çocuğumuz da dünyaya gelince …’in ailesi bu çocuğa bakmak istemedi. Bunun üzerine ben de çocuklarımı ve …’i alarak … ilçesine getirdim. Birlikte çalıştığım …’in evinde yaklaşık 1,5 ay kadar kaldık. Ben zaman zaman burada zaman zaman da şantiyede kalmaktaydım. Buradayken ben, yanımda çalışan elemanlar vasıtası ile çocuklarımın tüm ihtiyaçlarını gidermekteydim. …’e nakit para vermiyordum çünkü kendisi çok sigara içmekteydi. Bu nedenle malzeme göndererek yardımda bulunuyordum. Bir keresinde …’in annesi Kadriye Çetiner,…’in vücudunda morluklar olduğunu bana söyledi. Ben de ertesi gün hastaneye götürmeye karar verdim….’e sorduğumda cevap vermedi. Daha sonra …’i aradığımda… ile kavga ettiklerini söyledi. Bu sırada çocuk çok hâlsizdi. Yemek yemiyordu. Kadriye Hanım,…’in lösemi olabileceğini söyledi. Ben bu durumdan şüphelenmedim. Çünkü daha önce annesi bu şekilde şiddet uygulamamıştı. Ertesi gün …,…’i doktora götürmek için …’in yanına gittiğinde …, …’a ağlayarak ‘Çocuk hasta değil, morlukları ben yaptım.’ şeklinde beyanda bulunmuş. Ben de çocuğa devlet tarafından el konulabileceğinden korktuğumdan dolayı…’i hastaneye götürmedim. Daha sonra …’i ve çocukları başka bir eve taşıdım. 07.12.2015 tarihinde yani şahısların yeni eve taşınmasından, benim kaza yaptığım 01.01.2016 tarihine kadar ben yine çocukların bakımı ile ilgilendim. Her ne kadar ben gitmesem de elemanlarım ile ihtiyaçlarını gördüm. 01.01.2016 tarihinde de otobanda … ile kaza yaptığımdan dolayı bir hafta, on gün kadar yattım. Bu süreçte çocuklar ile ilgilenemedim. 06.01.2016 tarihindeki…’in kolunun kırılması hadisesini ben bilmiyorum. Bunu…’in öldüğü tarihte öğrendim. … ile evlilik birliğimiz devam ettiği süre boyunca…’e karşı şiddetli bir cebir uyguladığını ben görmedim. Zaman zaman kendisine … attığı olurdu. …’in evinde kaldığım süreçte de …’in bana,…’i kastederek ‘Bu çocuğa ısınamadım, ağzı kokuyor.’ şeklinde beyanları olmuştur…., kesinlikle altına tuvaletini yapmamaktaydı. Daha sonra altına yaptığını ben olay günü öğrendim. Kardeşi… ile…’in arası iyiydi. Birbirlerini severlerdi. Çocuk olmalarından dolayı zaman zaman kavga ederlerdi. Fakat birbirlerine karşı şiddet uygulamazlardı. …’den, oğlumun ölümüne sebebiyet verdiği içi şikâyetçiyim. Davaya katılmak istiyorum. Her ne kadar …’in,… ve…’e baktım şeklinde bir beyanı olmuş ise de kendisi çocuklar ile aynı evde kalmıyordu. Eve gelerek çocuklar ile ilgileniyordu…. ve … şu an devlet koruması altındadır.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “… oğlum …’in yanında çalışmaya başlamıştı. Oğlumun yanında çalışmadan önce başka bir bayanla ilişki yaşadığını duymuştum. …’ın resmî nikâhlı eşi … ve çocukları memleketteydi. … ilişki yaşadığı bayandan ayrılmış gibiydi. Bu nedenle eşiyle tekrar birleşmeyi düşünüyordu, oğlu … ile … …’a gidip bu nedenle getirdiler. … ilk anda ev tutamadığı için … ve çocuklarını oğlum … kendi evine yerleştirdi ancak bir süre sonra … tekrar aynı bayanla ilişkisine devam etmeye başlamıştır, bu nedenle … ve çocuklarıyla hiç ilgilenmemeye başladı, dolayısıyla ilgisini kesmiştir. Bu nedenle ben ve oğlum … ve çocuklarına yardımcı olduk. Özellikle ben zaman zaman …’in yanına gidiyordum. Ona yiyecek götürüyordum, bulunduğum süre zarfında ……’e sürekli kızıyordu. Onu herhangi bir şeyi bahane ederek dövüyordu, kumandayla, eliyle, oyuncaklarla vurduğunu defalarca gördüm. Ben bu durumdan rahatsız olup kendisini uyarıyordum. Hatta bir ara ‘Ben bu çocuğu hiç sevmiyorum, sanki bu çocuğu ben doğurmadım, hiç kanım kaynamıyor.’ şeklinde söylemlerde bulunmuştur…. bu nedenle sessiz bir çocuktu. Genelde bir köşeye çekilip sessizce duruyordu. … uyarılarıma bir daha vurmayacağım şeklinde tepki veriyordu. Hatta bir ara … çocuklarıyla bize misafirliğe geldiğinde … çaydanlığı döktü ancak … nedense…’i dövmeye başladı. Ben çayı… döktü neden…’i dövüyorsun dedim ancak … ‘Bu uyuza çok kızıyorum, ondan dövdüm.’ dedi. Zaten…’e devamlı ‘uyuz’ diye hitap ederdi….’i bir ara oğlumun da isteği ile eve getirmiştim, amacım…’i yedirip içirmek ve onun üzerine yeni bir şeyler giydirmekti. Çocuğun üzerini değiştirirken vücudunda birçok çürük ve morluklar gördüm ve bunların darp neticesinde olduğunu anladım. Durumu … da gördü. Bu durumu …’a söyledik. … çocuğu alıp götürdü. Biz hastaneye götürmesini hatta polise de gitmesini söyledik ancak … ilgilenmemiştir, çocuğu alıp …’e teslim etmiş. Zaten … genelde…’i bizden kaçırıyordu. Hatta … …’in…’in üzerinde sigara dahi söndürdüğünü söylemişti. Bu durum benim psikolojimi de bozdu, zaten bir süre sonra …, …’e ayrı bir ev açtı ve çocuklarıyla birlikte …’i oraya götürdü. Ben …’in taşındığı eve hiç gitmedim. Durumu polise haber vermeyi, çocuğu hastaneye götürmeyi de düşündüm ancak ailevi meseleye çok müdahil olmak da istemedim. Bulunduğum süre zarfında …, … ve çocuklarıyla ilgilenmemiştir. İhmali vardır. …’in taşındığı yeni evde…’e yönelik ne şekilde fiillerde bulunduğunu bilmiyorum, yine…’in kolunun kırılması, bir ara Sosyal Hizmetlere teslim edilmesi sonrası tekrar kendisine verilmesi konularıyla ilgili bir bilgim yoktur. (…) Ben …’ın gayriresmi birlikte yaşadığı … isimli bayanın zaman zaman …’e telefon açtığını ve bu nedenle sürtüştüklerini …’in de psikolojik olarak etkilendiğini biliyorum. Bu … isimli bayanın daha önce çocuklara baktığını, ilgilendiğini duydum. Her iki bayan …’ı paylaşamamıştır. … ve çocuklarının … ilçesine gelmesinden … oldukça rahatsız olmuştur. … bunu sorun yaptığı için de …’ı kendi tarafına çekmiştir. …’a bu bayanın çok baskı uyguladığını, özellikle … ve çocuklarını tekrar memleketlerine geri göndermek için uğraştığını biliyorum.”,
Mahkemede; “…, … ve çocukları …’tan getirerek oğlumun evinde kalmaya başladılar. Yaklaşık 15-20 gün kadar … bu evde kaldı. Bu süre zarfında zaman zaman ekmek ve süt gibi şeyler alıp eve gelmekteydi. Fakat daha sonra ikinci eşi olan şahsın yanına gitti. Bundan sonra … yalnız ve perişan bir vaziyette kaldı. Yaklaşık olarak 3 ay kadar oğlumun evinde kaldılar. Evimin de y… olması sebebiyle sık sık kendisiyle görüşürdük. Bu süre zarfında… ile… zaman zaman aralarında kavga etmeleri nedeniyle …’in,…’e vurduğu oluyordu. Fakat bu yaptığı hareket her annenin çocuğuna yaptığı gibi şiddeti yüksek olmayan fiillerdi. Bir keresinde…’in üstünü değiştirirken vücudunun morluklarla dolu olduğunu gördüm. …’e sorduğumda bu morlukları kendisinin yapmadığını,…’in yaptığını söyledi…. ele avuca sığmayan bir çocuk olduğu ve…’i dövdüğünü daha önce gördüğümden dolayı durumdan şüphelenmedim. Fakat …’a durumu anlattım. Kendisi … ile…’i alıp pikniğe gittiler. Fakat akşam yine çocuğu annesine teslim ettiler. Bir keresinde …, …’in…’in üzerinde sigara dahi söndürdüğünü söylemişti. Daha sonra … ve çocuklar evimizden taşındılar. Ondan sonra ben şahısları görmedim. Her ne kadar savcılık ifademde…’in çaydanlığı dökmesi nedeniyle …’in,…’i dövdüğünü söylemiş isem de; o gün çayın dökülmesi meselesinde…’in de kusuru bulunmaktaydı. Bu nedenle…’i dövdü. Aynı zaman da… çok hareketsiz olduğundan dolayı zaman zaman …’in,…’e ‘Uyuz’ şeklinde hitabı olmaktaydı…. ve… oyuncak kavgası yaptıkları zaman …’in, kumanda ve oyuncaklarla…’e vurduğu oluyordu. … de bir keresinde …’ın da bulunduğu bir ortamda…’i kastederek ‘Hiç benim çocuğum gibi gelmiyor.’ şeklinde beyanda bulundu. Savcılıkta her ne kadar …’in ‘Ben bu çocuğu hiç sevmiyorum, hiç kanım kaynamıyor.’ şeklinde sözler söylediğini söylemiş isem de; şu an verdiğim şekilde beyanda bulunmuştur.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben elektrik işleri ile uğraşırım. Bu tarihten yaklaşık bir yıl kadar önce … ile bir arkadaş vasıtasıyla tanıştım. Kendisi benim ve ortağımın yanında çalışmaya başladı. Ancak bu tarihten önceki bir zamanda …’ın çalışmak için bu bölgeye geldiğini bu esnada da … isimli bir bayanla ilişki yaşamaya başladığını, ardından da memlekette bıraktığı eşi …’den boşanmaya karar verdiğini öğrendim. Ortağımdan ayrıldıktan sonra … benimle çalışmaya devam etmek istediğini söyledi. Ben de kabul edince birlikte çalışmaya devam ettik. … yalnız yaşadığım eve taşındı ve birlikte yaşamaya başladık. Bu süre zarfında da İncirliova’da oturan … isimli bayanla görüşmeye devam ediyordu. Bir gün acilen …’a gideceğini söyledi. Eşi … ile barışıp hayatını düzene sokmak istediğini bu nedenle eşi ve çocuklarını getireceğini ifade etti. Birlikte …’a gidip … ve çocuklarını … ilçesine getirdik. … kalacak bir ev bulamayınca benim evime geçici olarak … ve çocukları yerleştirdik. Ben de annemin evine geçtim. … da … ve çocuklar ile birlikte kalmaya başlamıştı. Bu süre zarfında … ilişki yaşadığı …’ten ayrılmamış, sanırım her iki tarafı da idare etme durumuna girmiş. Bir gün … söz konusu eve gelince … ile karşılaşmışlar, bu nedenle aralarında kavga yaşanmış. … …’a çok kızmış. Ardından da … de … ilçesine gelip ev tutmuş. Daha doğrusu … ile birlikte bu evde yaşamaya başlamışlar. Dolayısıyla …, … ve çocuklarını terk edip … ile yaşamaya başlamışlar. Hatta … ailesine … ile evlendiğini söylemiş. Ailesini inandırmış. … evi terk ettikten sonra … ve çocukları ile hiç ilgilenmemiştir. Ben ve annem Kadriye, … ve çocukları ile ilgilendik. Yiyeceklerini aldık. Bu süre zarfında da ben sürekli …’a eşin ve çocuklarınla ilgilen hayatını düzene sok diyordum ancak … çok da oralı olmuyordu. Sanırım …’in baskısı altındaydı. En sonunda ben … ve çocuklarını başka bir eve taşı, evime ihtiyacım var deyip kendisini zorladım. Bu nedenle de … bir müteahhit kanalı ile ev tutup … ve çocuklarını bu eve taşıdı. Evin mevcut tüm eşyalarını ben spotçuya gidip aldım ve parasını da ben ödedim. …’a çocukların ve eşinle ilgilen eğer ilgilenirsen bunların parasını senden istemiyorum. Benim zekatım olsun. Ancak eşin ve çocuklarınla ilgilenmezsen bunların parasını maaşından keserim dedim. Hatta ben spotçuya senet imzaladım. … eşyaların parasını ödemediği gibi … ve çocuklarıyla da hiç ilgilenmedi. Uyarılarıma da hiç aldırış etmedi. … bizim evde kaldığı süre zarfında … ve çocuklarını zaman zaman görüyordum. Annem de evimiz y… olması nedeniyle sık sık gidiyordu. Annem zaman zaman …’in çocuklarından…’i sık sık dövdüğünü söylüyordu. Ben de bunu …’a iletiyordum. Hatta bir ara annem ve ben çocuğun vücudunda çok sayıda morluklar gördük. …’a durumu iletip doktora götürmesini gerekirse adli rapor almasını söyledim. Ancak … yine çocukla ilgilenmemiştir. Bunun yanında …’in özellikle…’e yönelik bir sevgisizliği ilgisizliği mevcuttu. Sanki bu çocuğu ben doğurmamışım gibi sözler söylediğini de biliyorum….’in babası olan …’a oldukça düşkün olduğunu gördüm, biliyorum. … da başka bir kadınla yaşaması nedeniyle …’in …’a yönelik kızgınlığını çocuğu…’ten çıkarmış olabileceğini düşünüyorum. … yeni evine taşındıktan sonra kendisini sık sık telefonla arıyordum. İşçilerimi yönlendirip durumuyla ilgileniyordum. Bu süre zarfında da zaman zaman yiyecek yardımları da yaptım. Hatta komşularımdan birisi ile görüştüm onlarda …’ın hiç … ile ilgilenmediğini ancak kendilerinin ellerinden geleni yaptıklarını söylemişlerdi. Ocak ayının ilk haftasında…’in kolunun kırılması bu nedenle hastaneye götürülmesi sonrasında da Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden çocuğun tekrar …’e teslimi konusunu ben bilmiyorum. …’in olay günü…’e yönelik herhangi bir eylemde bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Sadece … beni olay günü arayıp eve ambulans geldiğini duyduğunu, ne olduğuna bakmamı söyledi. … bu esnada …’daydı. Ben de durumu araştırdım en son Asayişe gittiğimde…’in öldüğünü öğrendim. … bu süre zarfında çocuklarıyla ve eşiyle hiçbir şekilde ilgilenmemiştir. …’den daha da suçlu olduğunu düşünüyorum. …’a defalarca eşini ve çocuklarını buraya getirdin akrabaları yok, dostları yok, paçavra gibi attın, bunlarla ilgilen hayatını bir düzene sok, dememe rağmen … hayatını hiçbir şekilde düzene sokmamış … ve çocuklarıyla ilgilenmemiştir.”,
Mahkemede; “… ile yaklaşık 1 yıl kadar önce birlikte elektrik işi yapmaya başladık. Bu süreçte kendisi İncirliova’da … isimli bir bayan ile kalmaktaydı. 6 ay kadar önce de …, bir gün acilen memlekete gidip çocukları alması gerektiğini söylemesi üzerine birlikte …’a giderek çocukları ve …’i …’ye getirdik. Olaylar ani geliştiği için … ve çocukların kalması için kendime ait evi şahısların kullanımına bıraktım. …’ın bana söylediği, çocuklarına sahip çıkmak için … ve çocukları getirdiğiydi. Kendisi ile barışma konusunda bana herhangi bir şey söylemedi. Yaklaşık 2,5 – 3 ay kadar benim evimde kaldılar. Bu süreçte annem Kadriye ve ben zaman zaman herhangi bir ihtiyaçları olup olmadığını sormak için uğruyorduk. Bir keresinde…’i sevmek için evden aldığımda yüzünde morluklar gördüm. Lösemi olabileceğinden şüphelendim. Fakat annem çocuğun dayak yemiş olduğunu söyledi. Daha sonra bu durumu …’a ilettik. Çocuklarına sahip çıkması gerektiğini tembih ettik. O gün…’i pikniğe götürdük. Akşam da … çocuğu annesine teslim etti. Ertesi gün ben,…’i hastaneye götürmek için …’in evine gitmedim. … da bu süre zarfında … ve çocuklar ile birlikte kalmaktaydı. Fakat daha sonra …’ın ilişkisi bulunduğu …, bu durumu öğrenince …, … ve çocuklara Dallıca’da başka bir ev tuttu. Kendisi de … ile başka bir eve yerleşti. Bu eve taşınırken birtakım ev eşyalarını spotçudan ben aldım. Fakat daha sonra bunların parasını …’ın maaşından kestim. Yeni eve taşındıktan sonra …’ın bu eve gidip gitmediğini bilmiyorum. Fakat bir keresinde birlikte çocukların ihtiyaçlarının olup olmadığını öğrenmek için eve gittik. Bu gidişimde…’te herhangi bir anormallik bulunmamaktaydı. Bunun dışında …’a sorduğumda eve gidip çocuklar ile ilgilendiğini, her şeyin yolunda olduğunu söylemekteydi. Bunun dışında …’in,…’e karşı şiddet uyguladığı veya diğer çocuklardan farklı davrandığı hususunda benim bir bilgim yoktur. Fakat annem Kadriye, …’in…’i sık sık dövdüğünü bana söylemişti. Ben de bu durumu …’a iletmiştim. Fakat ben bu durumu görmedim…., bildiğim kadarıyla babasına çok düşkündü. … de anneme,…’i kastederek ‘Bu çocuğu benimsemiyorum.’ şeklinde beyanda bulunmuş…. yaramaz ve hareketli,… ise sessiz sakin bir çocuktu. Aralarında kardeş olmalarından dolayı kavga etmiş olabilirler. Fakat…’in…’e şiddet uygulayabileceğini düşünmüyorum.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben …’ın yan komşusuyum. Kendisi bu tarihten bir buçuk, iki ay kadar önce çocuklarıyla birlikte söz konusu daireye taşındı. Evine bakıp kendisiyle tanıştığımızda evinde neredeyse hiç eşya yoktu. Bu nedenle komşuları olarak bizler hep beraber halı, sehpa, tabak çanak, tencere, örtü gibi eşyaları toparlayıp kendisine verdik. Bu süre zarfında eşinin başka bir kadınla yaşadığını öğrendik, eşi hiçbir şekilde apartmana uğramamıştır. Yine eşiyle çocuklara yardımcı olmamıştır. Zaman zaman para da verdiğimiz olmuştur. Yan komşu olmam dolayısıyla zaman zaman çocuklarının ağlama sesleri geliyordu, bunları net olarak duydum. Aralık ayının son haftasında…’i annesi bana getirmişti….’in ise uyuduğunu söylemişti. Ben …’e… uyanmış olabilir, gidip bak, onu da getir diye ısrarlarım üzerine…’i getirdi….’in gözlerinin altı mosmordu. …’e ne olduğunu sorduğumda ‘Banyoda ayağı kayıp düştü.’ dedi. Bana pek inandırıcı gelmedi, çocuğu kucağıma alıp ne olduğunu sorduğumda bana ‘Ben anneme küstüm, annem beni dövdü.’ dedi. Ben her şeyi üst üste koyunca …’ın özellikle…’e yönelik şiddet uyguladığını anladım. Bu durumu karakola bildirmek istiyordum ancak o sıralarda ailevi problemlerim bulunmaktaydı, zaman zaman … ve …’a gittim. Dolayısıyla Ocak ayının ilk haftasında … ve çocuklarını karakola götürüldüğü şeklindeki olaya şahit olmadım. (…) Olay günü olan 15.01.2016 tarihinde öğleye doğru evime çıktığımda …’ın dairesinden yoğun bir şekilde…’in ve…’in ağlama sesleri geliyordu…. ‘Tamam anne bir daha yapmayacağım.’ diye bağırıyordu. Ben …’in…’i dövdüğünü anladım. Daha sonra kapı açılıp… sanırım ekmek almaya gitti. Bu esnada da …’in dairesindeki ağlama sesi bir anda kesildi. Olağan dışı bir şeyler olduğunu anladım. Ben durumu hemen 155’i arayıp bildirdim. O andaki heyecanımla polise ne dediğimi dahi hatırlamıyorum, kapıya çıktığımda …’ın da kapısını önüne çıktığını ve kucağında …’ın bulunduğunu ve …’in bağırarak ‘Yardım edin ben bir şey yapmadım.’ dediğini duydum. Gürültüler üzerine diğer komşularda geldiler. Ben bu ara 112 ambulansı aradım….’in alnı, burnu ve dudakları morarmıştı. Boynunda kızarıklık vardı. Yüzünde de küçük küçük noktasal yaralar vardı….’i içeri aldık, ben çok heyecanlanıp kızmıştım, bu nedenle …’e de bağırdığımı hatırlıyorum. Bu esnada…’in kolu da sarılıydı, kolunun daha önce kırıldığını o anda öğrendim. Ranzadan düştüğü söylendi…. gördüğüm kadarıyla aktif bir çocuk değildi, ranzadan düştüğünü de zannetmem, ranzanın ikinci katına çıkabileceğini düşünmüyorum, ben…’in…’e yönelik herhangi bir saldırgan davranışlarını hiç görmedim.”,
Tanık… Gündoğdu Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben bundan yaklaşık bir, bir buçuk ay kadar önce apartmanın dördüncü katına durumu iyi olmayan, üç çocuğuyla bir bayanın taşındığını öğrendim. Söz konusu şahısla tanıştım, evine baktığımda yerlere yayacak herhangi bir halısının dahi olmadığını gördüm. Bu nedenle evden halı, televizyonluk altı, sehpa, tabak, çanak getirip kendisine verdim. Yine benimle birlikte bir kısım apartman komşularımızda …’e bir kısım eşyalar vermişlerdi. Ben …’a eşini sorduğumda bana işten geceleri geç geldiğini söylemişti ancak eşiyle aralarında bir kısım problemler varmış, bu nedenle bunu sakladığını daha sonra anladım. Devam eden süreçte … eşinin kendisine ve çocuklarına hiç bakmadığını, hiç ilgilenmediğini para vermediğini söyledi. Bulunduğum süre zarfında da eşini hiç apartmanda dolayısıyla …’in yanında görmedim. …’ın çocuklarına yönelik şiddet uyguladığına somut olarak hiç şahit olmadım, sadece bir ara …’ın evine gittiğimde büyük olan çocuğu… kardeşi…’in poposunun çok kötü olduğunu anlatmaya çalıştı. Annesi odaya girince sustu. Yine bir ara…’in her iki gözünün yoğun şekilde morarmış olduğunu hatta gözlerini dahi açamadığını gördüm. …’e sorduğumda banyoda ayağının kayıp yere düştüğünü söyledi. Ben buna inanmıştım. Özellikle alnını yere çarptığını, morlukların ilk önce alnında bulunduğunu daha sonra gözlerine indiğini anlatmıştı. …’in…’e şiddet uygulamış olabileceği aklıma gelmemişti. Ocak ayının ilk haftasında … isimli komşumuz benim yanıma gelip…’in kollarında morlukların bulunduğunu yine sanırım kolunun kırık olduğunu bana söyledi. Durumu polise iletip hem…’in tedavi görmesini hem de …’e maddi destek olunmasını sağlayabileceğimizi düşündük. Ben bu nedenle söz konusu tarihte 155 polis ihbar hattını aradım ve karşıma çıkan polise apartmanda maddi durumu kötü bir bayanın bulunduğunu, bu bayanın fakirlikten çocuklarına işkence yaptığını, onları dövdüğünü söyleyip bu bayana ve çocuklarına yardımcı olunmasını istedim. Çocukların üzerinde sigara söndürüyor gibi bir şey söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum. Daha sonra polisler gelip … ile çocuklarını götürdüler. Aynı gün akşamı ise tekrar geldi ve … kendisine maddi olarak yardım edileceğini söyledi. Hatta ben kendisine seni ben polise ihbar ettim, sen neden çocuklarını dövüyorsun dedim ancak … yok dövmüyorum, senin sayende bana yardımcı olunacak ve rahat edeceğim dedi. İlk başlarda ben, Şadiye Hanım ve tüm apartman …’a her türlü şekilde yardımcı oluyorduk ancak bir ara … bebeğine süt alacağım diye apartmandaki bazı komşulardan para toplamış. Ben mahallenin bakkalıyım, komşular bana …’in topladığı para ile ne aldığını sordular ben de sigara aldığını söyledim. Bu nedenle son zamanları ben ve Şadiye Hanım dışında …’e diğer apartman sakinlerinin yardımı kesilmişti. Özellikle …’in yalan söylediği ortaya çıkınca apartman sakinleri bundan rahatsız olmuşlar hatta yardım edeceklere de bu hususu dile getirip yardımların önünü kesmişlerdir. Yine apartmandaki bir kısım şahıslar …’i apartmandan çıkartmak istiyorlardı. …’in yalancı birisi olduğunu düşünüyorlardı, bu nedenle bir ara …’in elektrik şalterini de indirmişler. … ve çocukları ilk olay sonrası evlerine döndükten sonra herhangi bir görevli gelip durumunu, çocuklara şiddet uygulayıp uygulamadığını, ailevi durumunu bana sormadı. Sadece bir ara …’e yiyecek erzak geldiğini, televizyon geldiğini duydum. …’ın annesi … tarafından kötü muameleye maruz kalıp öldüğü gün ben bakkaldaydım, dolayısıyla bu olaya şahit olmadım. Bu esnada İsmihan Gürgen, … evdelermiş. Ben bunlara hiç mi gürültü duymadınız diye sitem ettim ancak bu komşular net olarak bir şey duymadıklarını ifade ettiler. Benim düşüncem…’in kolunun ranzadan düşerek kırılmadığıdır. O zaman da…’i dövdüğünü düşünüyorum….’in sürekli altına kaka yaptığını … ile… söylüyordu. … de bundan rahatsızdı.”,
Mahkemede; “Bir keresinde…’in her iki gözünün de morarmış olduğunu hatta gözlerini açamadığını gördüğümde, … banyoda ayağının kayıp yere düştüğünü söyledi. Her ne kadar ben ihbarda …’in,…’in üzerinde sigara söndürdüğünü, işkence yaptığını söylemiş isem de bunları bana komşum olan …’in bana söylemesi üzerine bu şekilde ihbarda bulundum. Yoksa …’in bizzat…’e şiddet uyguladığını görmedim….’in altına tuvaletini kaçırdığını annesinden duydum. Fakat bu nedenle…’e şiddet uygulayıp uygulamadığını bilmiyorum. Ben bakkal işletmekte olduğumdan dolayı …’in çocuklara karşı olan davranışlarını çok fazla gözlemleyemedim. …’ı hiç apartmanda görmedim. Çocukları ile ilgilenmediğini biliyorum.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “… ve çocuklarını tanırım. Kendisi bir, bir buçuk ay kadar önce bizim apartmanın dördüncü katına taşındı, ben söz konusu eve kiracı geldiğini duymam üzerine olaya konu ikamete gittim. Gittiğimde sadece iki çekyat ve bozuk bir çamaşır makinası vardı. Çok fazla eşyası yoktu, hatta yerlerde halı veya yaygı bulunmamaktaydı. Ben bundan rahatsız olup hemen evimden kocaman bir halı getirip kendisine verdim. Durumu sordum. Bana eşinin olduğunu ve eşinin çalıştığını söyledi. Devam eden süreçte … maddi zorluklar yaşıyordu. Apartmandaki birçok kişi kendisine yemek bir takım eşyalar para verdi. Ben de kendisine bir ara 100 TL vermiştim. Özellikle bu şahsın televizyonu yoktu, çocukları… ve… sık sık çizgi film seyretmek için bana gelirdi, zaten ben yalnız yaşıyordum. Ben apartmanın üçüncü katında tek başıma kalmaktayım. …’ın tam altında ikamet ederim. Her katta beş daire bulunmaktadır. …’ın yan komşusu Mukaddes Hanım’dır. Üst komşusu ise bir süre önce taşınmıştır. İsimlerini net olarak bilmiyorum. Özellikle Mukaddes Hanım ile… Hanım …’e sık sık maddi olarak destek oluyorlardı. Bu süre zarfında ben eşinin …’in ikametine geldiğini, ona destek olduğunu hiç görmedim. … de sık sık eşinin kendisine ve çocuklarına bakmadığını söylüyordu, dolayısıyla dediğim gibi apartman sakinleri olarak biz kendisine maddi durumumuz elverdiğince destek olmaya çalışıyorduk. Bulunduğum süre zarfında …’in ikametinden çocukların bağrışma sesleri gelirdi. Ben de bunu ev hâli olarak düşünürdüm. Çocuklar bana çizgi film seyretmeye geldiklerinde anneleriyle ilgili herhangi bir olay söylemediler. Ben de …’in çocuklarına şiddet uyguladığı konusunda aklıma bir şey gelmediği için sorma gereği de duymadım. Herhangi bir şüphelendiğim durum olmadığı için çocukların vücuduna bakmak gibi bir durumum da olmadı. Sadece tarihini hatırlamıyorum ancak bir süre önce…’in alnında ve gözlerinin altında morarma gördüm. …’e ne olduğunu sorduğumda ‘Banyo yaptırırken… düşüp başını çarptı.’ dedi. Gözlerindeki morluğun da alnını çarpınca gözlerine vurmuş olabileceğini söyledi. …’in bunu yapmış olabileceği konusunda herhangi bir şüphem olmadı. Bundan 15-20 gün kadar önce yine… ve… benim eve çizgi film seyretmeye gelmişlerdi….’in kolunun şiş olduğunu fark ettim. Annesine bunu sorduğumda kolu burkulmuş olabilir gibi şeyler söyledi. Herhangi bir şekilde ranzadan düştü gibi bir şey söylemedi. Ben bunun kolu kırık dedim. … bu iyi olur bir şey olmaz dedi. Ben aynı gün komşumuz …a bu durumu söyledim. …a durumu polise haber verelim, hem çocuğun tedavisi yapılır, hem de …’e maddi yardım yapılabilir gibi konuşma yaptık. Söz konusu tarihte polise olayı ihbar eden beşinci kat komşumuz… Hanım’dır…. Hanım’ın ihbarı nasıl yaptığını ne dediğini ben bilmiyorum. Bir süre sonra olay yerine polisler geldi. Polisler çocuğun koluna baktılar önce hastaneye götürelim dediler. Ben polislere …’e maddi olarak yardımcı olun, bu çocuklarıyla rezil oldu gibi şeyler söyledim. Bu tarihte olayla ilgili ifade verdim. Polisler Sosyal Hizmetlerden yardım alınabileceğini söyledi. … ‘Çocuklarımı Sosyal Hizmetlere vermeyin, bebelerimden beni ayırmayın.’ diyerek ağladı. Yine bana yardımcı olunacak diye ağlıyordu. … aynı gün çocuklarıyla geri …. Ben …’e ne olduğunu sordum. Görevlilerin kendisine çocuklara evde bak, biz sana her türlü maddi yardımı yapacağız, ev kiranı ödeyeceğiz, evine eşya vereceğiz dediklerini söyledi. Bu olaydan bir gün sonra …’in evine parlak genç bir çocuk gelmişti. Ben de …’in evine çıkmıştım, bu çocuk evin odalarına bakıp bir şeyler yazıyordu. Bu çocuk bana sadece …’in durumu nasıl beyi geliyor mu diye sordu. Ben ise …’in maddi durumunun iyi olmadığını beyinin gelmediğini hiç görmediğimi söyledim. Özellikle çocuklara öncelikle bir televizyon alınmasını çocukların sık sık bana geldiğini kendisine söyledim. Bu şahıs bana kesinlikle …’in çocuklarına yönelik herhangi bir şiddet uyguladığını bilip bilmediğimi sormadı. Bu konularda herhangi bir şey demedi. Dolayısıyla bu konularda bu görevliye ben herhangi bir şey söylemedim. Bu şahsın apartmanda başka herhangi bir şahısla görüşme yapıp yapmadığını bilmiyorum. Son olay gününe kadar … ile çocukları arasında herhangi bir anormal olağan dışı bir duruma rastlamadım, yine …’in eşini hiç görmedim. Sadece …’in evinden zaman zaman çocuk bağrışma sesleri geliyordu, ben bunu ev hâli olarak yorumluyordum, olay günü ben sabah erkenden evimden çıkıp gezmeye gitmiştim, yine iğnem vardı, onu yaptırdım, ikindi vakti eve döndüğümde bakkalın önünde konu komşu bulunuyordu…. da onların içerisindeydi. Bana ‘Şadiye teyze neredesin, olaylardan haberin var mı, … çocuğu…’i öldürmüş ya!’ dedi ve bunu duyar duymaz şok oldum. Bu olayın nasıl meydana geldiğini bilmiyorum ancak dediğim gibi … ve çocuklarına eşi destek olmuyordu, maddi zorluklar yaşıyordu. … özellikle…’in kakasını altına yapmasından sık sık şikayet ederdi, ondan…’e sık sık kızdığını biliyorum. …’in çamaşır makinası bozuktu, bu çamaşırları elinde yıkıyordu. Bunun dışında …’in…’e yönelik herhangi bir art niyetini görmedim. Ben özellikle …’in…’i sık sık azarlamasına kızıyordum. …’in…’i sevmiyorum sanki bu çocuğu ben doğurmadım gibi herhangi bir sözünü duymadım.”,
Mahkemede; “… apartmana taşındığında eşi kendisi ile ilgilenmediğinden dolayı apartmanca bazı ihtiyaçlarını biz karşıladık. Komşuluk sürecinde …’in çocuklara karşı zaman zaman her annenin yaptığı gibi bağırdığına, azarladığına şahit oldum. Fakat benim yanımda kesinlikle çocuklara karşı herhangi bir şiddet olayı yaşanmadı. Çocuklar zaman zaman çizgi film seyretmeye bana gelirlerdi. Bir keresinde… evime geldiğinde gözünde morluk vardı. Bu durumu …’e sorduğumda ‘Banyo yaparken düştü.’ şeklinde cevap verdi. Ben de bu durumdan şüphelenmedim. Yine bir keresinde… ve… evimde çizgi film izlemeye geldiklerinde… kolunu kıpırdatmadan tutuyordu. Daha sonra baktığımda kolunda şişlik olduğunu ve kırılmış olduğunu anladım. …’e bu durumu sorduğumda…’in düştüğünü, kolundakinin de kırık olmayacağını, incinmiş olabileceğini söyledi. Daha sonra ben kolundaki kırığın tedavi edilmesi amacıyla durumu …a anlattım…. da polisleri aradı. Fakat ben …a, …’in…’e işkence yaptığı ve üzerinde sigara söndürdüğü hususunu söylemedim….’in öldüğü gün iğne yaptırmaya gittiğimden dolayı yaşananları bilmiyorum….’in altına tuvaletini yaptığını biliyorum. Annesi de söylemişti. Hatta bundan dolayı…’i azarlayıp dövdüğünü bana anlattı…. de yaramaz bir çocuktu….’i çok hırpaladığını biliyorum. Kol kırılması hadisesinden dolayı polisler…’i sığınma evine götürürken … ‘Beni çocuklarımdan ayırmayın.’ diyerek ağlamaktaydı. Kendisi de bu sırada kaza olduğunu söylemekteydi. İfadelerde geçen…’i almak istediğime ilişkin husus ise, …’in…’e şiddet uyguladığından değil…’i sevdiğimden dolayı böyle bir teklifte bulundum. Fakat… kafasını sallayarak hayır dedi. Ben bu teklifi de zaten ciddi bir şekilde yapmadım. Sadece…’in davranışlarından korumak amacıyla bu şekilde söyledim. … isimli şahsı da hiç görmedim. Sadece çocuk öldükten sonra geldiğinde gördüm. Ben kesinlikle kol kırılması hadisesinde …’in…’i dövdüğünü görmedim. Kolunun kırık olmasını evimde anladım.”,
Şeklinde ifade vermişlerdir.
Sanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben … ile 5-6 sene önce evlendim. Kendisiyle …’da birlikte yaşıyorduk. Bu tarihten yaklaşık 1,5-2 sene kadar önce … çalışmak için …’a gelmişti. Bu süre zarfında … bir bayan ile tanışıp ilişki yaşamaya başlamış. … bu nedenle benden boşanmak istedi. Bu esnada ben… ve… ile …’da kalıyordum. Diğer çocuğuma ise hamileydim. Ben boşanmayı kabul etmedim. … ilk önce gelip çocukları benden aldı ve …’a götürdü …’da birlikte yaşadığı kadınla birlikte bir süre çocuklara baktılar. Ben de …’taki ailemin yanına döndüm. Ancak daha sonra söz konusu kadın çocuklara bakmak istememiş bu nedenle geri gönderdi. Benim ailemin çocuklara bakma güçleri yoktu, bu nedenle bir süre çocuklar kaynımda kaldı. Yaklaşık 4 ay kadar kaynım baktı. Daha sonra … ile sorunlarımızı konuşup birleşmeye karar verdik. Zaten … sürekli birleşmek istiyordu. … patronu olan … ile benim yanıma gelip beni ve çocukları aldılar. Bu arada … da dünyaya gelmişti. …’a geldiğimizde ilk önce …’in evinde bir buçuk ay kadar kaldım. Ancak daha sonra … bize ayrı bir ev tuttu. Eşyaları da … aldı. 1,5 aydır da söz konusu evde kalmaktaydık. Bu süre zarfında … ne benimle ne de çocuklarla ilgileniyordu. Komşuların yardımı ile geçinmeye çalışıyordum. Sadece kira parasını …. Yaklaşık 1,5-2 ay kadar önce ……’i almıştı. Dönüşte çocuğun vücudundaki morlukları bana sordu. Ben de… ile sık sık kavga ettiklerini ve…’ in…’i dövdüğünü söyledim. Zaten bu şekilde olmuştu…….’i sık sık dövüyordu. Bunun yanında benim…’i de arada sırada tokatladığım olmuştur. Çünkü… altına sürekli çişini ve kakasını yapıyordu. Ben sürekli kendisini uyarıyordum. Hatta acıkınca bunu söylüyorsun, çişin gelince neden söylemiyorsun diye sık sık kendisini bu şekilde uyarıyordum. Ancak… bir türlü çişi ve kakasını söylemiyordu. Yaklaşık bir hafta on gün kadar önce… ranzadan düşüp kolunu kırmıştır. O esnada ben …’ı odada emziriyordum……. ile oynarken ranzanın ikinci katından yere düştü. Ben herhangi bir şekilde polise veya hastaneye durumu bildiremedim. Ne telefonum vardı ne de param vardı. Ben alt komşumdaki bayana durumu anlattım. Bayan olayı karakola ve hastaneye bildirmiş. Bu şekilde hastaneye ve karakola gittik. Çocuklarımın muayenesi yapıldı….’in kolu alçıya alındı. Ardından polisler çocukların ve benim sosyal hizmetlere teslim ettiler. Yaklaşık 2-3 saat kadar Sosyal Hizmetlerde kaldım. Buradaki görevlilerle görüştüm. Kendilerine yalvarıp beni ve çocuklarımı eve göndermelerini istedim. Bana parasal olarak yardımcı olacaklarını söylediler ve çocuklarımla beni eve gönderiler. Dolayısıyla herhangi bir şekilde kurumda kalmam söz konusu olmamıştır. Ertesi gün Sosyal Hizmetlerden görevliler gelip durumumuza baktılar. Maddi olarak yardım için elinden geleni yaptılar. Sosyal Hizmetler prosedürün 10 gün kadar süreceğini söylemişlerdi. Bu süre zarfında bir kez eve geldiler. Ancak telefonla arada sırada arayıp durumumu soruyorlardı. Kaymakamlıktan o tarihten bu güne 500 TL para ile poşet içerisinde yiyecek almıştım. Dün sabah… yine altına kakasını yapmıştı. Ben kendisini yine uyardım. Yüzüne üç-dört kez tokatla vurdum. Ardından…’i ekmek almaya göndermiştim. Daha sonra mutfağa geçmiştim. Dönüşte odada yerde kendinden geçmiş hâlde yatıyordu. Burnundan kan gelmişti. Ben hemen peçete ile burnundaki kanı sildim. Ancak kendisine gelmedi. Komşum olan Mukaddes Hanım’a durumu söyledim. Mukaddes Hanım geldi, durumu görüp hemen polis ve 112’yi aradı. Ardından da…’i hastaneye götürdüler. Ben de polisler ile birlikte diğer çocuklarımı alıp önce hastaneye ardından da karakola götürüldüm. Anlattığım şekilde…’e kaka ve çişini yapması nedeniyle zaman zaman tokatla vurduğum olmuştur ancak kesinlikle herhangi bir aletle sopa, maşa veya sert bir cisimle kendisine vurmadım.”, …’ın yapılan ölü muayene ve otopsi işlemleri sırasında vücudunda farklı zamanlarda oluşmuş birçok yaraların, lezyonların, yanık izlerinin bulunduğu dolayısıyla farklı zamanlarda bir çok travmaya maruz kaldığı konusundaki yapılan tespitler hatırlatılarak sorulması üzerine; “Ben kesinlikle…’e değişik cisimlerle vurmadım. Üzerinde sigara kesinlikle söndürmedim. Söz konusu yara ve yanık izlerinin nasıl oluştuğunu ben bilmiyorum. Kendisinin kolu alçıda olduğu için üzerini bile çıkartamıyordum. Dolayısıyla özellikle göğüs ve sırt bölgesindeki izleri görmedim.” Olay yerinde yapılan incelemelerde ranza üzerinde kerpetenin, çöp kovası içerisinde biçimsiz bir taşın, soba ve çöp kutusu içerisinde kanlı peçetelerin, lavabo içerisinde bulunan bez parçasının, soba kapak demirlerinin, kova taşıma sapının bulunduğu, yine banyo içerisinde ıslatılmış hâlde kakalı çamaşırların, lavaboda da düğümlü bandın görüldüğü hususları hatırlatılarak sorulması üzerine; “Söz konusu kerpeten ranzaların kurulumu esnasında ustalarca unutulmuştur…. ve… bu kerpeten ile tamircilik oyunu oynuyorlardı. Bu nedenle ranza üzerinde bulunmuş olabilir. Söz konusu peçeteleri ise…’in burnundan kan gelmesi nedeniyle burnunu sildiğim peçeteledir. Söz konusu peçetelerin bir kısmını sobaya bir kısmını ise çöpe atmıştım. Peçetelerin başka çöplerin altında bulunmasının nedeni ise ben mutfağa geçtiğimde ilk önce bu peçeteleri çöpe atmam, ardından da mutfağa toparladığım zaman oluşan portakal kabukları ve diğer çöpleri ise üzerine bırakmamdı. Özellikle peçeteleri çöplerin altında gizlemem gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Çöpü gizlemek istesem tuvalete atıp sifonu çekerdim. Çöp kutusunun içerisinde bulunan yumruk büyüklüğündeki gri taşı bilmiyorum. Görmedim. Sadece… bir ara oynamak için dışarıdan küçük bir taş getirmişti. Belki çocuklar bunu çöpe bırakmış olabilir. Banyo içerisindeki kakalı çamaşırlar dediğim gibi…’e ait, sabah kakası yaptığı çamaşırlardır. Lavabo içerisindeki düğümlü bez ise…’ in alçılı olan kolunu boynuna asmak için kullandığımız bezdir.”… ve …’ın muayeneleri sonucu düzenlenen adli rapor içerikleri okundu özellikle…’in vücudunda oluşan yanık izinin nedeni sorulduğunda; “Tam olarak tarihini hatırlamıyorum ancak… banyo sonrası sobaya sarılmıştı. Çok üşümüştü. Bu nedenle sobanın sıcak olması nedeniyle vücudunun sobaya geldiği yer hafif şekilde yanmıştır ve bu şekilde iz kalmıştır. Kesinlikle vücuduna sıcak demir gibi bir şey sürtmüş değilim.” İfadeleri alınan bir kısım tanıkların sürekli olarak özellikle…’in şiddet gördüğünü, yine nedense…’i hiç sevmediğini, kanının ona hiç kaynamadığını beyan ettiği, yine çaydanlığı bir ara döken… olmasına rağmen…’i dövdüğü şeklinde beyanların bulunduğu hususu hatırlatılarak sorulduğunda; “Ben söz konusu iddiaları kabul etmem. Sürekli olarak görüştüğüm kimseler yoktur. Kadriye isimli şahsa hatta bir ara görüşmek için telefon açtığımda bunu kabul etmemişti, zaten benim küçük çocuğum var, çaydanlığı yere koymam gibi bir durum söz konusu olamaz. Ben üzerime atılı tüm suçlamaları kabul etmem. Benim de ciğerim yanmıştır. Böyle bir şeyin başıma geleceği aklıma gelmiş olsa bir hafta on gün kadar önce çocuklarımı keşke yurtta bıraksaydım. Ne olduysa maddi durumumun iyi olmaması nedeniyle olmuştur. Benimle ilgilenen bir eş bir akrabam yoktu. Ayrıca ben günlük bir paket kadar sigara içerim. Sigara içmemin nedeni de yaşadığım strestir. Ben bilerek bir şey yapmadım. Evlatlarımı görmek istiyorum. Beni affedin. Dediğim gibi böyle bir şey olduğunu bilseydim yurda verirdim.”,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Ben yaklaşık 7-8 yıl önce kendi rızamla evlendim. Eşimle birlikte yaşıyorduk, hiç ayrılmadık, bu süreçte 3 tane çocuğumuz oldu. Bu üç çocuk da eşimle benden olmadır. Biz …’da yaşıyorduk, eşim başka bir kadınla beni aldattı, …’a geldi, ben de ailemin yanına Maraş’a gittim, bu sırada küçük çocuğuma hamile idim. Büyük çocuklarım… ve…’i babalarının yanına gönderdim. Burada 3 ay kadar kaldılar, sonra 4 ay kadar bu çocuklara kaynım baktı, eşim Maraş’a gelerek barışmak istediğini söyledi. Birlikte …’ye geldik, burada eşim bir ev tuttu bizi içine koydu, kendisi daha sonra arayıp sormadı, maddi yardımı olmadı, bizi kaderimize terk etti, ben çocuklarım çok küçük olduğu için çalışamadım, komşularımın yardımı ile yaşamaya çalışıyordum, kesinlikle çocuklarımı dövmedim, vurmadım…. altına yapıyordu, benim maddi durumum yoktu. Sadece küçük çocuğuma bez alabiliyordum. Bu nedenle…’i uyarıyordum, ancak kesinlikle kendisine işkence yapmadım, herhangi bir cisimle vurmadım. Üzerinde sigara falan söndürmedim. Üçü de benim çocuğum, ben çocuklarım arasında ayrım yapmam, ben sadece… altına yaptığı için…’i uyardım,…’in vücudunda bulunan yara izleri, morlukları ben yapmadım, çocuklar küçük, oynuyorlar,…’le oynarken bu izler oluşmuş olabilir. Olay günü,…’i ekmek almaya gönderdim,… yine altına yapmıştı kızdım. Yüzüne birkaç defa … attım. Bu sırada burnundan kan geldi. Burnunu sildim, mutfağa geçtim. Geri döndüğümde… yerde yatıyordu. elini yüzünü yıkadım. Bir defa uyandı yüzüme baktı, sonra tekrar bayıldı. Bu sırada hâlen… gelmemişti. Ben çığlık attım, komşulara kapıyı çalarak haber verdim. Sonrasında polis ve ambulans geldi. Ben isteyerek yapmadım, kesinlikle … atmak dışında bir cisimle…’e vurmadım. Olay nasıl oldu bilmiyorum. İsteyerek olmadı. Ben herhangi bir tedavi görmüyorum, bir sinir hastalığım yok, bildiğim kadarıyla…’in de bir … problemi de yoktur. İlaç falan kullanmaz. Sadece kolu kırık olduğu için koluna krem sürüyordum, başka bir ilaç kullanmıyordu. Bana sormuş olduğunuz taşı… eve getirmişti onunla oynuyordu. Kerpeten ise işçiler tarafından unutulmuştu. Çocuklar oynuyordu. Ben bunlarla çocuğuma vurmadım. Bana sormuş olduğunuz yanık izlerini bilmiyorum, böyle bir iz zaten yok. Ben bir şey yapmadım.”,
Mahkemede; “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. 2015 yılının sonlarına doğru … ilçesine eşimin istemesi üzerine çocuklarım ile birlikte …’tan geldik. Eşim daha önce çalıştığı için … ilçesine daha önce gelmişti. …’in evine yaklaşık 1,5 ay kadar kaldık. Bu süre zarfında eşim zaman zaman bizimle birlikte kalıyor, zaman zaman da gönül ilişkisi olan başka bir kadının yanında kalmaktaydı. Daha sonra bu evden taşınarak başka bir eve geçtik. Fakat bu eve geçtiğimizde eşim sevgilisinin yanında kaldı. Hiçbir zaman eve gelmedi. Bizimle de ilgilenmedi. Komşular yardımıyla ihtiyaçlarımızı temin ettik. Çocuklarıma karşı bu süreçte herhangi bir kötü davranışım olmamıştır. Çocuklar kendi aralarında oynarken…’in yaralanması olmaktaydı. Aynı zamanda… altına çiş kaçırdığından dolayı bunu söylemesi amacıyla … atmışlığım vardır. Bunun sebebi de bez alacak param ve çamaşır makinemizin olmamasıdır….’in kolunun kırılması hadisesi ise, kendisi ağabeyi olan… ile oynarken ranzadan düşmüştür. Bu şekilde… yaralanmıştır. Telefonum ve param olmadığından dolayı…’i herhangi bir … kuruluşuna götüremedim. Olay günü de… altına çişini, kakasını yapmıştı. Bunun üzerine ben de kendisine … attım. Fakat herhangi bir şekilde bir cisim ile…’e vurmuş değilim. Daha sonra üzerini değiştirdim ve kendisi ranzanın orada yatmaktaydı. Mutfakta … yaptıktan sonra…’in yanına gittiğimde burnu kanamaktaydı. Ben de kucağıma alarak yan komşumdan yardım istedim. Akabinde eve ambulans geldi….’in öldüğünü söylediler….’in nasıl öldüğünü bilmiyorum.”, Soruşturma sırasında dinlenen tanık beyanlarında sanık …’in,…’e hitaben “Uyuz, bu çocuğu hiç sevmiyorum, sanki bu çocuğu ben doğurmadım.” şeklindeki beyanları ile yine tanıkların…’in vücudunda bulunan yanık ve morluk izlerine ilişkin beyanları, sanığın…’e diğer çocuklardan ayırarak kötü davrandığına ilişkin beyanları okunarak sorulması üzerine; “Kesinlikle ben bu beyanları kabul etmiyorum. Bunu söyleyenler çocuklarım aç olduğu zaman bir lokma ekmek getirselermiş. Ben,…’i diğer çocuklarımdan ayırmadım. Üzerinde sigara söndürmem veya sürekli olarak çocuğu darbetmem söz konusu değildir.” Soruşturma sırasında dinlenen tanık beyanlarında…’in gözündeki morluklardan dolayı gözünü dahi açamadığı, aynı zamanda öldüğü zaman yüzündeki yara, boynundaki tırnak izleri, otopsi tutanağı ve raporunda belirtilen bulgular hatırlatılarak sorulması üzerine; “Ben yakmadım. Fakat boynundaki tırnak izleri, kolu kırık olduğu için boynunda askı vardı. Bununla oynarken kendisi yapmış olabilir. Sigara içmekteyim. Fakat yanık izlerini ben yapmadım. Benim vicdanım rahat. Ben çöpten ekmek de yedim. Çocuklarıma bu şekilde baktım, onları aç bırakmadım.”,
Bölge Adliye Mahkemesinde; “Ben çocuğuma bir şey yapmadım, çocuğum yataktan düştüğü için vefat etti. Benim iki tane daha evladım var, kendimi düşünmüyorum. Çocuklarıma kavuşmak istiyorum, tahliyemi talep ediyorum.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Tüm uygar hukuk düzenleri insan yaşamını en üstün değer kabul etmişlerdir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde gerek Anayasa’da mutlak, en üstün değer olarak algılanan insan hayatı, korunmasında sadece bireyin çıkarı olduğu için değil, aynı zamanda toplumun da menfaati olduğu için ceza himayesinin konusu yapılmıştır.
Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK’nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Hayata Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 81. maddesinde “Kasten Öldürme” suçu; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
“Nitelikli haller” başlıklı 82. maddesinde ise;
“1) Kasten öldürme suçunun;
(…)
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
(…)
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki düzenlemeye, kasten öldürme suçunun çocuğa veya alt soya karşı işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir.
TCK’nın “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise suç ve karar tarihindeki hâli ile;
“Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”, şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle, bu fıkrada yer alan “onaltı” ibaresi “onsekiz” şeklinde değiştirilmiş, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrası “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin TCK’nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, ….161.).
765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi;
“(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, … 2015, …. 286 vd; … Emin Artuk, … Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, … 2009, c 3, …. 2484 vd.).
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;
a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık …’ın 2009 yılında … ile evlendiği, bu evliliğinden… ve … isimli iki oğlunun olduğu, üçüncü çocuğu …’a hamile olduğu dönemde eşi …’ın, sanık … ve çocukları ile birlikte yaşadığı …’u terk ederek …’da … isimli kadınla birlikte yaşamaya başladığı, sanığın çocuklara bakamadığını ifade etmesi üzerine… ve maktul …’i yanına alan …’ın bir süre çocuklara … ile birlikte bakmaya çalıştığı, ancak çocukların bakımı ile ilgili anlaşmazlık çıkınca bu kez çocukları …’taki ağabeyinin yanına gidip bıraktığı, ağabeyinin de birkaç ay sonra çocuklara bakmak istememesi üzerine, …’ın sanık …’i, yeni doğmuş olan …’ı ve 6 yaşındaki… ile 2,5 yaşındaki maktul …’i …’tan …’ye getirdiği, bir süre yanında çalıştığı tanık …’in bekâr evinde kaldıkları, …’ın evi boşaltmalarını istemesi üzerine …’ın Eğrek Mahallesi’nde olayın meydana geldiği apartman dairesini kiralayarak sanık … ve üç küçük çocuğunu bu daireye bırakıp gittiği, apartmana yeni bir aile taşındığını duyarak ziyarete gelen komşuların beyanlarına göre, evde en temel ev eşyasının dahi bulunmadığı, komşuların yardımlarıyla bir kısım eşyanın temin edildiği, hiçbir eğitimi ve mesleği bulunmadığını, bebeği nedeniyle de … bulup çalışamadığını ifade eden sanık …’in bu apartman dairesinde üç küçük çocuğuyla kalmaya başladığı, yiyeceklerini y…daki bir aşevinden temin ettikleri, sanığa ve çocuklarına maddi yardımda bulunmadığını yargılama sırasında açıkça ifade eden katılan …’ın ailenin bakım ve ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi kiralanan bu eve de uğramadığı, parası ve çamaşır makinesi olmadığı için ancak bebeği …’a bebek bezi temin edebildiğini söyleyen sanık …’in 2,5 yaşındaki maktul …’i tuvaletini söylememesi, altını ve yatağını kirletmesi nedeniyle sık sık dövdüğü, olaydan 15 gün kadar önce maktul …’in kolunun kırıldığı, sanığın maktulün ranzadan düşerek kolunu kırdığını ileri sürdüğü, sanık …’ın olay günü de altını kirleten 2,5 yaşındaki maktul …’i dövmeye başladığı, daireden gelen ağlama ve bağrışma seslerini komşuların dahi işittiği, seslerin birden kesilmesi üzerine sanığın kucağına aldığı maktul ile apartman dairesinden çıkarak yardım istediği, hastaneye kaldırılan ve vücudunda çok sayıda ve farklı zamanlarda oluşturulmuş darp cebir izi bulunan maktulün Adli Tıp Birinci İhtisas Dairesince düzenlenen rapora göre; küt göğüs travmasına bağlı myokard rüptürü nedeniyle meydana gelen kalp tamponadı sonucu hayatını kaybettiği olayda; sanığın altını kirlettiği gerekçesiyle değişik zamanlarda darbettiği 2,5 yaşındaki oğlu maktul …’ın bedenindeki yaraların yaşamsal tehlike yaratan nitelikte olmaması, sanığın özellikle bu bölgeyi hedeflediğine ve kastının öldürmeye yönelik olduğuna ilişkin bir tespitin yapılamayışı, maktulün kendinden geçtiğini görmesi üzerine eylemine kendiliğinden son vermesi, maktulü kucağına alıp dışarı çıkarak komşulardan yardım istemesi ve olay yerine ilk yardım ekiplerinin getirilmesini istemesi şeklindeki olay öncesi, olay sırası ve olay sonrasındaki davranışları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde sanığın öldürme kastıyla değil yaralama kastıyla hareket ettiği, TCK’nın 86/1 ve 86/3-a, b fıkraları kapsamındaki yaralama eylemiyle maktulün ölümü arasında illiyet bağı bulunması karşısında da sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükmün bozulmasına, bozma nedenine, sanığın tutuklulukta geçirdiği süreye, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu için Kanun’da öngörülen ceza miktarı ile bu suç için öngörülen infaz oranı birlikte gözetildiğinde sanığın tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhâl salıverilmesi için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10.11.2020 tarihli ve 2121-2151 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Bozma nedeni, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu için Kanun’da öngörülen ceza miktarı ile bu suç için öngörülen infaz oranı birlikte gözetildiğinde sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhâl salıverilmesi için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına YAZI YAZILMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Yazı İşleri Müdürü.

K.D.A