YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/86
KARAR NO : 2023/36
KARAR TARİHİ : 26.01.2023
MAHKEMESİ:Ağır Ceza
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde basit cinsel saldırı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda . Ağır Ceza Mahkemesince 06.05.2014 tarih ve 13-80 sayı ile sanığın teşebbüs aşamasında kalan beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin hükmün, Cumhuriyet savcısı ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.04.2021 tarih ve 559-2715 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 23.05.2021 tarih ve 248063 sayı ile; “…Dosya kapsamına göre, katılan …’nin beyanlarının büyük ölçüde tanık Ismahan’ın tanıklığı ile doğrulandığı, kolluk tarafından düzenlenen olay yeri krokisine göre, tanık Ismahan ile katılan …’in avlularının arasında meyve bahçesi ve duvar bulunması dolayısıyla tanığın, sanığın ‘katılana sarılarak yere yatırmaya çalıştığı’ olay anını ve römorkun bulunduğu yeri göremeyebileceği göz önünde tutulduğunda, sanığın katılanın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde özünde değişmeyen tutarlı anlatımlarının tamamının sanığın kaçamaklı savunmalarıyla ve diğer delillerle sübut bulduğuna hiçbir şüphe bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira sanığın katılana sarılarak onu yere yatırmaya çalışması, … suç olan konut dokunulmazlığının ihlali suçunun işlenmesinin amacını göstermektedir. Olayda römorkun altına gizlenmiş olan sanığın katılandan borç para isteme veya herhangi bir meşru/makul amacının bulunmadığı açıkça anlaşıldığından, sanığın katılan tarafından fark edildiğinde olay yerinden kaçmak yerine katılana sarılmak suretiyle cinsel saldırıda bulunduğu ve bu sebeple katılanın direndiği, boğuşarak ve iteleyerek sanığı evinin avlusundan dışarıya sürüklediği anlaşılmaktadır. Aksi hâlde olayda katılanın beyanının konut dokunulmazlığının ihlali suçuna ilişkin kısmına itibar edildikten sonra cinsel saldırı suçlamasına ilişkin diğer kısmı açısından ise beyan delile itibar edilmemesi, katılanın beyanı bölünerek olayın sebep-sonuç ilişkisinin ve bütünlüğünün bozulmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak, dosya kapsamına göre, olay tarihi itibarıyla sanığın üzerine atılı TCK’nın 102/1 ve 102/5. maddelerine uyan ve ayrıca 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun açısından değerlendirilmesi gereken basit cinsel saldırı suçunun katılanın beyanlarını açıkça doğrulayan somut delillerle ve kısmen sanığın kaçamaklı savunmalarıyla örtüştüğü hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde anlaşıldığından sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerekmektedir…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile kararına itiraz edilen Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmasına ve bu Daireye ait işlerin Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verilmesi nedeniyle CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.10.2021 tarih ve 20479-8461 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Sanık hakkında geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, cinsel saldırı suçundan kurulan beraat hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı basit cinsel saldırı suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihi itibarıyla katılan …’nin 61, sanık …’in ise 49 yaşında olduğu,
… İlçe Devlet Hastanesince düzenlenen 04.11.2012 tarihli genel adli muayene raporuna göre; sanığın vücudunda darp ve cebir izine rastlanılmadığı, saat 02.08’de yapılan ölçüme göre alkolsüz olduğu,
Olay yeri görgü tutanağına göre; 03.11.2012 tarihinde saat 20.30 sıralarında sanığın katılanın evinin bahçesine girerek katılana tecavüz etmeye çalıştığı ihbarı üzerine … ilçesi . Kasabasında bulunan katılanın evine gidildiği, katılanın Jandarma görevlilerine komşudan evine döndüğünü, evin içinden bir tas su alarak bahçede bulunan tuvalete giderken bahçedeki römorkun altından çıkan sanığın kendisine saldırdığını, belinden ve boynundan sarılarak yere yatırmaya çalıştığını ancak başaramayınca kaçtığını beyan ettiği, olay yerinde römorkun yanında tas bulunduğu, başkaca herhangi bir iz ve emareye rastlanılmadığı,
… Devlet Hastanesince 06.11.2012 tarihinde düzenlenen rapora göre; katılanda cinsel saldırı fiili sonrası akut stres bozukluğu isimli akıl hastalığının geliştiği ve katılanın ruh sağlığının etkilendiği,
Tanık …’nın 29.11.2012 tarihli dilekçesinde; sanık ve katılan arasındaki olayı gördüğü için beyanda bulunmak istediğinin belirtildiği,
Katılan tarafından 08.03.2013 tarihinde ibraz edilen dilekçede; sanığın aynı köyde . ve . isimli iki dul kadına da cinsel saldırı suçlarını işlediğini, ancak kadınların korkarak şikâyetçi olmadığını, adı geçen şahısların da dinlenmesi gerektiğini, sanığın … ilinde farklı suçlardan yargılandığını, yine cinsel saldırı suçundan cezaevinde yattığını, mağduru baskılarla şikâyetten vazgeçirdiğini, sanığın bu suçları alışkanlık hâline getirdiğini, borç para istemek için geldiği şeklindeki bahaneler ürettiğini beyan ettiği,
Sanık tarafından 04.03.2013 tarihinde sunulan dilekçede; katılanla çok iyi komşuluk ilişkileri olduğunu, katılana birçok defa yardım ettiğini, evine girip çıktığını, kötü bir niyeti olsa daha önce yapabileceğini, katılanı yeğeni … Özenboy’un yönlendirdiğini, Belediye Başkanlığı seçimlerinde aday olan kardeşine para karşılığı oy istediklerini ancak kendisinin oy vermediğini, bu nedenle aralarında husumet olduğunu, oy vermediği için tanık …’in savcılığa esrar yetiştirdiği yönünde ihbarda bulunduğunu, hakkında adli tahkikat yapıldığını beyan ettiği,
… Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 31.01.2013 tarihli raporda; katılanın olaydan sonra sürekli takip edildiğini düşünme, kötü bir şey olacakmış gibi hissetme, nefes alamama, evde yalnız kalamama, gece uyuyamama, uykudan bağırarak uyanma, olayın tekrar gözünün önüne gelmesi gibi yakınmaları olduğunun, olay sebebiyle travmatik ruhsal etkilenmişliği gösterir nitelikte belirti ve bulgulara rastlanıldığının, bu açıdan 6 ay sonra yeniden değerlendirilmesinin uygun olduğunun belirtildiği,
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalınca düzenlenen 25.04.2013 tarihli rapora göre; 10.04.2013 tarihinde alınan anamnezde; katılanın olay günü komşusuna ziyarete gittiğini, saat 20.00-20.30 sıralarında geri dönerken bahçe kapısını açarak evine girdiğini, tuvalet için dışarı çıktığını, sanığın yanına geldiğini, sanığı köpek sandığını, bağırınca sanığın ağzını tuttuğunu, kendisini yıkmaya çalıştığını, bu sırada kendisinin bağırdığını, komşularının sesini duyması üzerine kaçıp gittiğini, evlerinin dip dibe olmasından dolayı evde duramadığını, dışarı çıkamadığını, sanık ile 20 yıl önce bir kız alma verme sorunu yaşadıklarını, başkaca problem yaşamadıklarını, olay sırasında kendisine tecavüz edileceğini hissettiğini, daha önce bu kişinin kendisini rahatsız etmediğini, olaydan sonra başkalarına da cinsel saldırıda bulunduğunu duyduğunu, olayın sürekli aklında olduğunu beyan ettiği, sonuç olarak; katılanda travma sonrası stres bozukluğu saptanmış olduğu, maruz kalınan cinsel saldırı suçu nedeniyle katılanın ruh sağlığının bozulduğuna oy birliğiyle karar verildiği, 31.07.2013 tarihli yazıda ise; katılanın olaydan önce psikiyatrik tedavi gördüğüne ilişkin bir anlatımı olmadığı gibi dosyada da böyle bir belge olmadığı anlaşıldığından yeniden değerlendirmeyi gerektirecek bir veri bulunmadığının belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca 10.01.2014 tarih, 569/40 sayı ve oy çokluğuyla düzenlenen rapora göre; mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, dolayısıyla katılanın olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, iki adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen muhalefet şerhine göre ise; ruh sağlığının olaya bağlı olarak orta düzeyde etkilenmiş olduğu ancak bu durumun kalıcı olarak ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmadığı,
Katılanın psikolojik tedavi gördüğüne ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmadığına ilişkin yazıların dosya arasına girdiği,
Sanığın cinsel saldırı suçundan 06.11.2012 tarihinde tutuklandığı, 28.03.2013 tarihinde tahliye edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan kollukta; … ili, … ilçesi, Karapınar Kasabasında bulunan ikametinde yalnız yaşadığını, 03.11.2012 tarihinde saat 18.00 sıralarında komşusu tanık …’ın evine gittiğini, yaklaşık bir saat sonra evine döndüğünü, tanık Ismahan’ın da kendisiyle beraber çıkıp bahçesindeki tuvalete gittiğini, evine gidip bahçe kapısını kapattığını, evin içerisine girip tuvalete gitmek için bir tas su aldığını, tekrar bahçeye çıkıp tuvalete gittiği esnada evinin önünde bulunan römorkun altından emekleyerek birisinin çıktığını gördüğünü, çok korktuğunu, römorkun altından çıkan kapı komşusu sanık … olduğunu anladığını, sanığın ayağa kalkıp üzerine saldırdığını, boynuna sarılarak yere yatırmaya çalıştığını, sanığa direndiğini, bu sırada “Cankurtaran yok mu? Beni kurtarın. İzzet Ağa, yetiş beni kurtar.” diyerek bağırmaya başladığını, sanığın kendisine “Sus, kimse duymasın, sus.” diyerek ağzını kapatmaya çalıştığını, “Yetişin kurtarın beni.” diye bağırmaya devam ettiğini, sanığın kendisini yere yatıramayınca boğuşmaya başladıklarını, bu şekilde bahçe kapısının yanına kadar gittiklerini, kapının orada sanığın kendisine “Sus, kimse duymasın, bırak beni.” dediğini, bir eliyle sanığın yakasından tuttuğunu, bir eliyle de bahçe kapısını açtığını, kapıda sanığın kendisinin ağzını kapatmayı bırakıp elinden kurtulmaya çalıştığını ve kendisini silkeleyince elinden kurtulup kaçtığını, bağırdığını duyan tanık Ismahan’ın yanlarına geldiğini ve kendisine ne olduğunu, köpek mi saldırdı diye sorunca sanığın kendisine tecavüz etmeye çalıştığını söylediğini, tanık Ismahan’ın sanığı kaçarken gördüğünü, sanık ile bugüne kadar hiçbir sorunlarının olmadığını, sanığın olay sırasında kendisine vurmadığını, sadece yere yatırmaya çalıştığını, kendisine tecavüz etmeye çalışan sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Savcılıkta; evinin bahçesindeyken burada bulunan römorkun altında ışık parladığını fark ettiğini, köpek olabileceği düşüncesine kapıldığını, daha sonra sanığın bir anda boğazına sarıldığını, bunun üzerine elindeki tas içerisinde bulunan suyu sanığın kafasından aşağı döktüğünü, kendisine sarılan ve bırakmayan sanıkla bahçenin dışarısına kadar gittiklerini, kendisini yere yatırmaya çalışan sanığın “Sus kimse duymasın.” dediğini, “İmdat! Beni kurtaran yok mu? Köylüler yetişin.” diye bağırdığını, olay yerine akrabası ve komşusu olan tanık Ismahan’ın geldiğini, sanığın olay yerinden kaçmaya başladığını, rızası dışında bahçesine girerek kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; soruşturma evresindeki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, tanık Ismahan’ın evinden döndüğünde demir olan avlu kapısını kapatıp evinin kapısına giderek bir tas su aldığını, su almaya giderken sanığı görmediğini, tuvalet ihtiyacı için evin avlusunda bir kenara çömeldiğini, bu esnada traktör römorkunun altındaki beyaz bir şeyin hareket ettiğini, köpek sandığı için hoşt dediğini, sanık olduğunu görünce orada ne aradığını sorduğunu, sanığın ağzını kapatarak “Sus kimse duymasın.” deyip kendisini yere yıkmaya çalıştığını, elindeki suyu sanığın başından aşağıya döktüğünü, ayakta bir süre boğuştuklarını, sonrasında sesini duyan tanık Ismahan’ın dışarı çıkıp bağırdığını, bunun üzerine sanığın kaçtığını, tanık Ismahan’ın da sanığı gördüğünü, tanığa “Görüyorsun,. bana tecavüz etmeye çalıştı, belki de beni öldürecekti.” dediğini, tam olarak niyetini bilemediğini ancak daha önce iki kadına da benzer hareketlerde bulunduğunu, sanığın kadınlardan birinin arkadan çantasını alıp kaçtığını, birisine de tecavüz edeceğini söyleyerek tehdit ettiğini duyduğunu, sanığın saldırmasından önce tuvalet ihtiyacını giderip üzerini giydiğini, römork ile ihtiyacını giderdiği yer arasında 8-10 metre mesafe olduğunu, sanığa daha önce borç para vermediğini, borç verecek maddi durumu olmadığını, olay öncesinde psikolojik tedavi görmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık Halis Tuncel (1942 doğumlu) kollukta; oğlu olan sanığın kimliğini bulamaması üzerine olay gecesi katılanla münakaşa yaşadıklarını söyledikleri için katılanın evinin önünde kimliği aradıklarını ancak bulamadıklarını, evlerinin önündeki taktakın içinde kimliği bulduklarını, olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını,
Tanık Halis Tuncel (1992 doğumlu) kollukta; babası olan sanığın olay günü cüzdanını kendisinden aldığını ve alkollü olduğunu, kimliğini kaybettiğini öğrenmesi üzerine katılanla münakaşa yaşadığı için katılanın evinin önünde kimliği aradıklarını ancak bulamadıklarını, evlerinin önündeki taktakın içinde kimliği bulduklarını, olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını,
Tanık … Özenboy kollukta; teyzesi olan katılanın olay gecesi saat 20.30 sıralarında evine geldiğini, katılanın elinin ayağının titrediğini ve çok korkmuş bir hâlde olduğunu, zorla konuşarak sanığın bahçede kendisine saldırdığını söyleyip Jandarmayı aramasını istediğini, Jandarmayı arayıp ihbarda bulunduğunu, adli işlemler devam ederken katılanın kimliğini almak için katılanın evine gittiğini, o sırada katılanın evinin bahçesinde sanığın iki çocuğunun ve babasının kimliğini ararken gördüğünü, sanığın kimliğini katılanın evinin bahçesinde bulamayıp gittiklerini, olayla ilgili başka bir şey bilmediğini,
Tanık … soruşturmada; 03.11.2012 tarihinde saat 19.00 sıralarında kapı komşusu olan katılanın kendisine misafirliğe geldiğini, yaklaşık bir saat sonra katılanla birlikte dışarı çıktıklarını, katılanın evine geçtiğini, kendisinin de bahçede tuvalet ihtiyacını giderdiği sırada katılanın evinin bahçesinden “Yetişin cankurtaran yok mu? İzzet, İzzet, yetişin bana saldırdı.” diye bağırmaya başladığını, “Ne oldu Yeter?” diye bağırıp bahçe kapısına doğru yürüdüğünü, Yeter’in bahçesinden dışarı çıktığını, katılana ne olduğunu sorduğunda sanığın bahçesinde tuvalete giderken kendisine saldırdığını ve sanığın kaçtığını söylemesi üzerine baktığında sanığı kaçarken gördüğünü, Mahkemede; katılanın 5-6 kez “İzzet beni öldürüyor, cankurtaran yok mu?” diye bağırdığını duyup kapısına gittiğini, katılanın sanığın kendisine tecavüz etmeye çalıştığını söylediği, katılanın göstermesi üzerine sanığı kaçarken değil çabuk çabuk yürürken gördüğünü,
Tanık … Savcılıkta; olay günü arkadaşları …, … ve … ile birlikte … ilçesinde bulunan ana yolda gezdiklerini, katılanın evine yaklaştıklarında sanığın katılanın evinin kapısının önünde “Yeter” diye seslendiğini duyduğunu, arkadaşlarının kendi aralarında konuştukları için duymamış olabileceklerini, sanığın seslenmesinden sonra katılanın bağırarak dışarıya çıktığını, sanığın da evine gitmek üzere olay yerinden ayrıldığını, Mahkemede; arkadaşlarıyla gezerken “Yeter” diye aşırı yüksek olmayan bir ses duyduğunu, sesi net hatırlamadığını, birkaç … sonra sanığı katılanın evinin önündeki ara yolda yürüyüp giderken gördüğünü, sanığın normal olduğunu, sallanmadığını, katılanın evi ile aralarında 20-30 metre olduğunu, sanığı da 3-5 metre mesafedeyken gördüğünü, karanlık olduğundan dolayı sanığın üzerinin ıslak olup olmadığını bilmediğini,
Tanık … Savcılıkta; sanık ve katılanı tanıdığını, katılanın babasının teyzesi olduğunu, olay günü akşam saatlerinde arkadaşları …, … ve … ile birlikte Karapınar Beldesinde sokakta dolaştıklarını, ana yola çıktıklarında katılanın evine yakın bir yerde sanık ile karşılaştıklarını, sanığı katılanın evinden çıkarken görmediklerini, sadece sanığın katılanın evinin olduğu yönden geldiğini gördüklerini, sanık yanlarından geçtikten sonra katılanın sanığın arkasından bağırarak geldiğini gördüklerini, katılana ne olduğunu sorduğunda sanığın kendisine saldırdığını söylediğini, Mahkemede; olay günü gezerken sanığı katılanın evinin arkasında dönerken gördüklerini, sanığın yanlarından geçip gittiğini, alkollü ve üzerinin ıslak olup olmadığını bilmediğini, katılanın yanına gidip sorduğunda sanığın kendisine saldırdığını söylediğini, katılanın üzerinin giyinik ve telaşlı olduğunu,
Tanık … Savcılıkta; sanık ve katılanı tanıdığını, olay günü arkadaşları …, … ve … ile birlikte Karapınar kasabasında dolaştıkları sırada sanık ile karşılaştıklarını, sanığın katılanın evinin bulunduğu istikametten gelerek yanlarından geçtiğini, sanığın katılanın evine girip girmediğini görmediğini, bu olayla ilgili görgüye dayalı bilgisi olmadığını, tanık Burak’ın katılanın akrabası olduğu için yanına gittiğini, kendilerinin de yola devam ettiklerini,
Tanık … Savcılıkta; olay günü arkadaşları …, … ve … ile birlikte Karapınar kasabasında dolaştıklarını, tanık Burak ile birlikte diğer arkadaşlarının biraz ilerisinde kaldıklarını, katılanın evinin önünden geçen sokağa çıktıklarında sanığın önlerinden geçtiğini, katılanın evin önünde bağırdığını görünce tanık .ın katılanın yanına gittiğini, kendisinin ise yoluna devam ettiğini, bir süre geçtikten sonra tanık Burak’ın da yanlarına geldiğini, ancak olayla ilgili kendilerine bir şey anlatmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık müdafisi hazır bulunmaksızın Kollukta; oğlunu askere göndermek için komşularından para aradığını, 03.11.2012 tarihinde saat 20.00 sıralarında para bulamayıp evine döndüğünü, canının çok sıkkın olduğunu, öncesinde 5-6 tane bira içtiğini, evine giderken komşusu olan katılanın evinin önünden geçtiğini, katılanı evinin önünde görünce “Bir bakar mısın?” diye seslendiğini, katılanın kendisini görünce birden bağırmaya başladığını, “Yetişin komşular İzzet bana saldırdı!” diye bağırınca katılanı susturmaya çalışarak “Sus yenge, bir … beni dinle!” dediğini, katılanın bağırmaya devam etmesi üzerine korkup kaçtığını, amacının katılandan borç para istemek olduğunu, katılanın evinin bahçesine girmediğini, bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadıklarını, katılanın kendisini yanlış anladığını, atılı suçu kabul etmediğini, Savcılıkta; kolluktaki ifadesini aynen tekrar ettiğini, borç para istemek amacıyla katılanın evinin bahçesine girdiğini, katılana seslendiğini, katılanın “Sen kimsin?” dediğini, “Komşun İzzet ” diye cevap vermesi üzerine katılanın “Komşular yetişin imdat!” diye bağırmaya başladığını, olayın yanlış anlaşılmasından korkarak olay yerinden uzaklaştığını, olay anında alkollü olduğunu, katılana ait eve rızası hilafında girerek kendisine cinsel saldırıda bulunmadığını, suçu kabul etmediğini, Sorguda; katılandan daha önce 3-5 kere borç para aldığını, katılanın her sene 15-20 gün …’ya oğlunun yanına gittiğini, bu dönemde katılanın hayvanlarına kendilerinin baktığını, evinin anahtarını dahi kendilerine bıraktığını, iyi komşuluk ilişkileri olduğunu, olay günü para istemek amacıyla katılanın bahçe kapısına gittiğini, katılana “Yeter yenge bir dakika bakar mısın?” diye seslendiğini, katılanın birden bağırmaya başladığını, ne olduğunu anlayamadığını ve oradan uzaklaşmaya çalıştığını, kolluk ifadesini de aynen tekrar ettiğini, Mahkemede; komşusu olan katılanla iyi ilişkileri olduğunu, katılandan zaman zaman borç para aldığını, olay günü de borç para almak için katılanın evine gittiğini, avlu kapısının önüne giderek katılana “Yeter yenge bir dakika gelir misin?” diye seslendiğini, katılanın geldikten sonra “Sen kimsin?” dediğini, kendisinin de “Ben.” diye cevap verdiğini, katılanın bağırmaya başladığını, havanın karanlık olduğunu ancak sokak lambası ile katılanın evinin lambasının yandığını, katılanın herhangi bir işi düştüğünde kendisinden yardım istediğini, katılana yardım ettiğini, böyle bir şeyi yapacak olsa daha önce yapabileceğini, katılanla husumeti bulunmadığını ancak katılanı yeğeni.’un yönlendirmiş olabileceğini, belediye başkanlığı seçiminde tanık …’in kendisinden oy istediğini ancak oy vermediğini, tanık …’in daha önce hint keneviri yetiştiriyor iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, olay günü sabahleyin 5 veya 6 tane bira içtiğini, ancak akşam içmediğini, katılanı 45 km ilerideki kızının yanına arabası ile 3-4 sefer götürüp getirdiğini, böyle bir niyeti olsaydı o zaman yapabileceğini, iddianame tebliğ edildikten sonra yeğeniyle husumetinin aklına geldiğini, suçu kabul etmediğini savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, korunmak istenen hukuki değerin genel ahlâktan daha çok kişisel bir özgürlük olması nedeniyle TCK’nın ikinci kısmında yer alan “Kişilere karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cinsel saldırı” başlığını taşıyan 102. maddesi;
“1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 58. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu;
“(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” hâlini almıştır.
Bu suçla korunan hukuki değer, bireyin cinsel özgürlüğüdür. Kişilerin hukuk düzeni içerisinde kendi vücutları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilme hakkı korunan hukuki menfaatin temelini oluşturmaktadır.
Suçun faili cinsel davranışlarla bir kişinin cinsel yönden vücut dokunulmazlığını ihlâl eden herkes olabilir. Bu durumda fail erkek ya da kadın olabileceği gibi suçun mağduru da hâlen hayatta bulunan yetişkin kadın ya da erkek olabilmektedir. Ölü birine karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar somut olayın şartlarına göre ölünün hatırasına hakaret ya da müstehcenlik suçlarına vücut verebilir.
Suçun maddi unsuru vücuda organ veya sair cisim sokulmaksızın vücut dokunulmazlığının cinsel davranışlarla ihlâl edilmesi olup hangi eylemlerin cinsel davranış olarak kabul edileceği konusu tartışmalıdır. Gerek ulusal gerekse uluslararası doktrinde ve yargısal uygulamalarda farklılıklar bulunmakla birlikte temelde failin eyleminin cinsel nitelik taşıyıp taşımadığına yönelik argümanlar subjektif ve objektif görüş başlıkları altında toplanmıştır.
Subjektif görüşe göre; vücut dokunulmazlığını ihlâl eden eylemin cinsel davranış olup olmadığının belirlenmesinde uygulanacak olan kriter sanığın amacı olup eğer sanık cinsel arzuları tatmin amacıyla hareket etmişse şehevî arzularını tatmin edip etmediğine bakılmaksızın cinsel saldırı suçunun gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bununla birlikte failin saiki ancak dışa yansıyan davranışlarıyla belirlenebilir. Subjektif görüş içerisinde de arzuların tatmini noktasında Nevzat Toroslu failin, mağdurun rızasına aykırı olarak cinsel arzuları tatmine yönelik davranışlar gerçekleştirme iradesine sahip olması gerektiğini savunurken Zeki Hafızoğlulları ile Muharrem Özen suçun başkasından cinsel haz almaya elverişli hareketlerle işlenebileceğini belirtmektedirler (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, … 2007, s 59, Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Kişilere Karşı Suçlar, US-A Yayıncılık, … 2016, s. 159.).
Objektif görüşe göre; failin eylemi kastından bağımsız olarak objektif anlamına göre değerlendirilmelidir. Bu görüşün savunucuları tarafından ortaya atılan ilk kriter failin eyleminin tıp, antropoloji ve sosyoloji gibi bilimlerin verilerine göre değerlendirilmesidir. Bu yaklaşım cinsel saldırı suçunun, vücudun anal, oral veya genital bölgeleriyle göğüslere yönelik olarak işlenebileceğini kabul etmektedir. Böylece sanığın amacından öte eylemin yöneldiği organların niteliğine göre hukuki kesinlik sağlanmaya çalışılmışsa da mağdurun cinsel bütünlüğünün korunması bakımından son derece sınırlayıcı bir tutum içerisine girilmiştir. Bu sorunun aşılması için geliştirilen erojen bölge kavramının da dar yorumlanıp sadece genital bölgeler, kasık bölgesi, anal bölge, oral ve meme bölgesi olarak kabul edilmesi kişilerin cinsel tercihleri veya cinselliğe yükledikleri anlamların sayılan vücut bölgelerinin dışında herhangi bir organı ya da uzvu içerebileceği yönünde eleştirilere tabi tutulmuştur.
Cinselliğin niteliği gereği toplumdan topluma hatta kişiden kişiye göre değişen özelliği gözetildiğinde cinsel davranış kavramının failin eylemlerinin yöneldiği organa göre belirlemenin mağdurun vücut bütünlüğünün korunması bakımından kapsamı daralttığı görüşü ileri sürülerek failin davranışının mağdurun cinsel bütünlüğü için objektif olarak zarar verme tehlikesiyle birlikte kültürel, sosyolojik ve psikolojik koşullarla birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesindeki düzenleme incelendiğinde;
Kanun koyucu 1. fıkrada cinsel saldırı suçunun temel hâlini düzenlerken mağdurun vücut bütünlüğünün cinsel davranışlarla ihlal edilmesi koşulunu aramış ve madde gerekçesinde de “Maddenin birinci fıkrasında, cinsel saldırı suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarla kişinin vücut dokunulmazlığının ihlâl edilmesi gerekir.” demek suretiyle cinsel davranışların cinsel arzuları tatmini amacına yönelik olması gerektiğini açıklamıştır.
Aynı maddenin gerekçesinde ikinci fıkra için; “Cinsel saldırının vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak tanımlanmıştır. Suçun bu nitelikli hâli için, vücuda vajinal, anal veya oral yoldan organ veya sair bir cismin ithal edilmesi gerekir. Bu bakımdan vücuda penis ithal edilebileceği gibi, vajinal veya anal yoldan cop gibi sair bir cisim de ithal edilebilir. Bu bakımdan, söz konusu suçun temel şeklinin aksine, bu fıkrada tanımlanan nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, gerçekleştirilen davranışın cinsel arzuların tatmini amacına yönelik olması şart değildir.” açıklaması yapılmıştır.
Görüldüğü gibi aynı suçun temel hâli için subjektif görüşü benimseyen kanun koyucunun nitelikli hâli için objektif görüşü benimsediği anlaşılmaktadır.
Failin hangi davranışının cinsel nitelikte olduğunun belirlenmesi konusundaki iki temel yaklaşım içerisinde mağdurun vücut bütünlüğünden hareketle sanığın saikinden öte mağdurun cinsel bütünlüğünün ihlal edilip edilmediği daha önemlidir. Elbette ki sanığın dışa yansıyan davranışlarından cinsel arzu tatminine yönelik iradesi belirlenebiliyorsa cinsel saldırı suçundan cezalandırılmasında herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşın sanığın amacının tespit edilemediği pek çok olayda yetersiz kalınmakta mağdurun cinsel bütünlüğüne yönelik eylemler suç vasfı yönünden hatalı değerlendirilmektedir. Korunan menfaatin cinsel özgürlük olduğu benimsenirse bu özgürlüğe yönelik her türlü davranış da cinsel saldırı olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte dudaktan öpüşmek cinsel bir davranış olabileceği gibi bazı toplumlarda selamlaşmaya yönelik bir eylem olarak da algılanabilmektedir. Birden fazla anlamı olan bu davranışlar tıbbın veya anatominin verileriyle açıklanamazken somut olayın bütünü içerisinde değerlendirilip hangi bağlamda gerçekleştirildikleri gözetilerek cinsel davranış olarak kabul edilip edilmeyecekleri belirlenmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
… ili, … ilçesi, . Kasabasında ikamet eden ve suç tarihi itibarıyla 61 yaşında olan katılan …’nin, 03.11.2012 tarihinde saat 20.00 sıralarında yan komşusu olan tanık …’ın evinden ikametine döndüğü, demir olan bahçe kapısını kapatıp evin giriş kapısına giderek bir tas su aldığı, tuvalet ihtiyacını gidermek için evin avlusunda bir kenara çömeldiği, ihtiyacını giderip kıyafetlerini giydikten sonra kendisine 8-10 metre mesafede olan ve yine avlu içerisinde bulunan römorkun altında bir şey gördüğü, önce köpek sandığı, komşusu olan suç tarihi itibarıyla 49 yaşındaki sanık …’in römorkun altından emekleyerek çıkması üzerine sanığı tanıdığı, sanığa orada ne aradığını sorduğu, sanığın ağzını kapatarak “Sus kimse duymasın.” diyerek boynuna sarılıp kendisini yere yatırmaya çalıştığı, katılanın “İmdat! Cankurtaran yok mu? Beni kurtarın.” şeklinde bağırarak direndiği, bahçe kapısına kadar boğuşarak gittikleri, katılanın elindeki bir tas suyu sanığın başından aşağıya döktüğü, bir eliyle sanığın yakasından tuttuğu bir eliyle de bahçe kapısını açtığı sırada sanığın kaçarak uzaklaştığı, katılanın yardım isteğini duyan tanık Ismahan’ın olay yerine geldiğinde sanığın uzaklaştığını gördüğü, katılanın sanığın kendisine tecavüz etmeye çalıştığını beyan ederek sanıktan şikâyetçi olduğu, sanığın katılandan borç para istemek için katılanın bahçesine girdiğini, katılana seslenmesi üzerine katılanın kendisini görür görmez “Yetişin komşular . bana saldırdı!” şeklinde bağırmaya başladığını, katılanı susturmaya çalışarak “Yenge bir … beni dinle.” dediğini, katılanın bağırmaya devam etmesi üzerine korkup kaçtığını, suçu kabul etmediğini savunduğu, sanığın katılana ait konutun bahçesine izinsiz olarak girmesi sebebiyle gece vakti konut dokunulmazlığının ihlali suçundan mahkûmiyetine hükmedildiği, bu hükmün Özel Dairece onanarak kesinleştiği anlaşılan dosyada;
Sanığın katılanı susturmak için ağzını kapatması, boynuna sarılarak yere yatırmaya çalışması, katılanın direnmesi üzerine sanığın korkup kaçması şeklindeki eylemde; sanığın katılanın erojen bölgelerine yönelik bir eylemi olmadığı gibi cinsel arzu tatminini amaçladığını gösterir bir söz de söylemediği, gece vakti konut dokunulmazlığını ihlal eden sanığın devamında neyi amaçladığının tespit edilemediği, sanığın dışa yansıyan davranışlarından cinsel arzu tatminine yönelik iradesinin belirlenemediği, sanığın eylemlerinin katılanın cinsel özgürlüğüne yönelik gerçekleşmediği, katılanın cinsel bütünlüğünün ihlal edilmediği anlaşıldığından, sanığa atılı basit cinsel saldırı suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.