Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/60 E. 2023/613 K. 22.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/60
KARAR NO : 2023/613
KARAR TARİHİ : 22.11.2023

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 263-116

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/2, 102/5, 43/1-2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl 9 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2014 tarihli ve 254-217 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.10.2020 tarih ve 12635-3651 sayı ile; “Mağdurenin alınan doktor raporlarıyla çelişen ve başkaca delille desteklenmeyen soyut beyanları, olayın intikal şekli, savunma ile tüm dosya kapsamına göre sanığın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati ile dosyada mevcut doktor raporlarındaki bulgulara göre eziyet eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu nazara alınarak mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 16.03.2021 tarih ve 263-116 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2021 tarihli ve 50658 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 14. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.12.2021 tarih ve 24622-9757 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN
Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yerel Mahkemece verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince 07.04.2014 tarih ve 254-217 sayı ile sanık … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde; “Sanığın 01.07.2010 tarihli mahkememizce yapılan celse de alınan savunmasında, suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmış ise de; kaçarak sanık ile evlenen mağdure, başından beri birbiri ile tutarlı beyanlarda bulunması, mağdurenin olaydan hemen sonra evine gitmiş olduğu Yasemin Yardımcı’nın beyanı, mağdure hakkında düzenlenen doktor raporları ve içerikleri ile tüm dosya kapsamındaki delil durumu nazara alındığında, sanık …’ın, suç tarihinde resmî nikahlı eşi olan mağdureye karşı zincirleme şekilde nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eşe eziyet yapma suçlarını işlediği hususunun sabit olduğu,” ifadelerine yer verildiği, Özel Daire tarafından anılan hükmün; “Mağdurenin alınan doktor raporlarıyla çelişen ve başkaca delille desteklenmeyen soyut beyanları, olayın intikal şekli, savunma ile tüm dosya kapsamına göre sanığın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati ile dosyada mevcut doktor raporlarındaki bulgulara göre eziyet eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu nazara alınarak mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasından sonra yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece bu kez; “…Katılanın iddiasının sanık eşinin yanlarında kimse yokken kendisine anal yoldan saldırıda bulunduğu olduğu, tanıkların tamamının bu olaya ilişkin bir görgüsünün olmadığı, tanıklar Özlem, Rebiye ve Ersevinç’in sanığın yakın akrabaları olduğu, sanığın katılan eşinin bir dönem hamile olduğunu ancak düşük yaptığını kabul etmesi karşısında bu tanıkların her gün birlikte olduklarını söyledikleri katılanın hamile olduğunu bilmediklerini söylemeleri, yine katılanın olaydan önce hamilelik testi için sağlık ocağına gittiği ancak gebe olmadığının anlaşıldığı, yine tanık Özlem’in katılanın saçını kestiğini kabul ettiği, ancak 26.02.2010 tarihli polis tutanağının katılan beyanını desteklediği, yine tanıklar katılanın sanık tarafından şiddet görmediğini belirttikleri ancak bu hususun da Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporla çeliştiği,
Sanığın savunmasının aşamalarda değiştiği, hazırlık aşamasında katılan ile aralarında hiçbir problem yokken ertesi gün katılanın şikâyetçi olduğunu belirtmesi, sorguda katılanın ailesinin kendisinden bilezik parası istediğini belirtmesi, Mahkememizdeki savunmasında da katılanın ailesinin, katılanı ile kendisini ayırarak başka biri ile evlendirmek istediğini belirtmesinin günlük hayatın olağan akışına aykırı, suçtan kurtulmaya matuf olduğu,
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçların niteliği gereği bu suçlarda sanık ve mağdur beyanı, bu beyanı destekleyen doktor raporları, sanık ve mağdur arasında iftira atmayı gerektirecek bir husumetin bulunup bulunmadığı birlikte değerlendirerek suçun sübutu hakkında karar verilebileceği, somut olayda fiili livata iddiasının bulunduğu, mağdurun sanık hakkında başka suçlarla ilgili de iddiada bulunduğu, sanığın müştekinin hiçbir iddiasını kabul etmediği, ailesinden olan tanıkların sanığı korumaya yönelik beyanlarda bulunduğu, dosyadaki diğer delillerin katılanın beyanlarını desteklediği, Yargıtay bozma ilamında da ‘eziyet eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu’ denilerek katılanın bu iddialarının kabul edildiği, cinsel saldırı suçu yönünden ise katılanın beyanının doktor raporları ile çeliştiğinin belirtildiği, katılan hakkında düzenlenen olaydan sonra 29.02.2010 tarihli raporda fissür saptanmadığı, tuşede sfinkter tonusunda azalma tespit edildiği, dosya arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 16.06.2010 tarihli raporda sfinkter konturları muntazam, kontraksiyon olağan şeklinde belirtilmişse de olay tarihi ile rapor tarihi arasında yaklaşık beş ay olduğu, sfinkter zedenlenmesinin fiili livatanın akut bulgularından olduğu, dolayısıyla bu konuda ilk rapora itibar edildiği, katılanda fissüre rastlanmamasının tek başına anal saldırının gerçekleşmediğine kanıt olamayacağı, katılan ve sanığın olaydan iki ay önce severek evlendikleri, katılanın sanığa iftira atmasını gerektirir bir sebebin dosyaya yansımadığı, ayrıca tanık Ersevinç’in de beyanında gelini olan katılanın böyle bir şey söylediyse doğru söylediğini belirttiği, aşamalarda değişen sanık savunması, katılanın tutarlı beyanı birlikte değerlendirilerek Mahkememizin 07.04.2017 tarih 2010/254 Esas 2014/217 Karar sayılı kararının 2 nolu bendinde belirtilen sanığın eşine karşı işlemiş olduğu nitelikli cinsel saldırı suçu yönünden Mahkememizin anılan kararında direnilmesi” biçiminde ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan tanık beyanları, katılanın saçlarının kesildiğine ilişkin tutanaklar, katılanın gebelik testi yaptırıp yaptırmadığına yönelik yapılan araştırma sonucu düzenlenen yazılar, sanık savunmalarının çelişen yönleri, doktor raporlarının içerikleri gibi yeni ve değişik gerekçelere yer verilerek ve bozma kararında doktor raporunun mağdur beyanlarıyla çeliştiğine ilişkin tespitin tartışılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçe içermesi nedeniyle Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması özde direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni bir hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen 16.03.2021 tarihli ve 263-116 sayılı hüküm, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.