Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/551 E. 2023/177 K. 22.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/551
KARAR NO : 2023/177
KARAR TARİHİ : 22.03.2023

YARGITAY DAİRESİ : 11. Ceza Dairesi

I. HUKUKİ SÜREÇ
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-f, 158/1-2. cümle, 62/1, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 31.160 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin … 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.10.2015 tarihli ve 341-221 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 14.06.2022 tarih ve 25633-12478 sayı ile; “… Cumhuriyet Başsavcılığının 09.10.2014 tarih ve 2014/38338 Esas numaralı iddianamesi ile sanık hakkında TCK’nın 158/1-f maddesinin uygulanması talebi ile kamu davası açıldığı, iddianamede TCK’nın 158/1-f-son fıkrası yer almadığı halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 158/1-f-son madde ve fıkrası uygulanmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire üyeleri M. Demirel ve L. Aksoy;
Sayın çoğunluğun sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet kararının onanması yönündeki görüşüne katılıyorum, ancak görüş ayrılığı nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet kararının bozulmasına yöneliktir.
Sanık …’in kamu davasına konu çeki sahte olarak düzenleyip almış olduğu peynir bedeline mahsuben katılan …’a vermek suretiyle haksız menfaat temin etmek şeklinde gerçekleşen eyleminden dolayı nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK’nın 158/1-f-son maddesi uyarınca mahkûmiyetine karar verilmiştir.
TCK’nın 158/1-f maddesinde suç oluşturan fiil düzenlenmiştir, TCK’nın 158/1-f-son fıkrasında ise bu fiile uygulanacak ceza miktarı belirtilmektedir. Suça konu iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğu hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanmış, sanığa üzerine atılı suçun ne olduğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlatılmıştır. Buna göre, sanığa savunmasını yapabilme ve delillerini sunabilme imkânı tanınmıştır. Sanık kime karşı ne şekilde ve hangi fiille suç işlediğini bilmektedir. Cezanın arttırılmasını gerektiren ve sonradan ortaya çıkan bir husus olmadığı gibi suç vasfında da bir değişiklik söz konusu değildir. Kaldı ki; sanığın aşamalardaki savunmasında ve temyiz dilekçesinde, TCK’nın 158/1-f-son fıkrası uygulanması nedeniyle savunma hakkı verilmediğine dair bir itirazı da bulunmamaktadır. Dolasıyla sanığın savunma hakkının kısıtlandığından bahsetmek mümkün değildir.
Bu bakımdan; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri isabetli olup ek savunmaya gerek yoktur. Tebliğnamedeki düşünce gibi hükümlerin onanması gerektiğinden, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 22.09.2022 tarih ve 4460 sayı ile;
“…Sanığa ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 158/1-f-son maddesinin uygulanmasının CMK’nın 226. maddesine aykırılık teşkil edip etmediği hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
… Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede, sanık … hakkında, nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK’nın 158/1-f maddesinin uygulanması talep edilmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda TCK’nın 158/1-f-son maddeleri uyarınca ceza tayin edilmiştir.
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede sevk maddeleri ile iddianame metni arasında bir uyumsuzluk bulunmayıp sanık savunmasını davaya konu sahte çeki düzenleyip müştekiye vermesi eylemine yönelik yapmıştır.
Sanığa isnat edilen eylem TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiş olup, cezası da TCK’nın 158/1-son fıkrasında düzenlenmiştir. Sanığa TCK’nın 158/1-son fıkra için ayrıca ek savunma hakkı vermeye gerek yoktur. Savunma hakkı kısıtlanmamış, sanık savunmasını usul ve yasaya uygun olarak yapmıştır. Sanık kime karşı hangi suçları işlediğini bilmekte ve savunmasını yapmaktadır. Savunmasını yaptığı suçun cezası da aynı maddenin son fıkrasında düzenlenmiştir. Bu neden Yüksek Dairenin sanığa TCK’nın 158/1-f-son maddesi uyarınca CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinden bahisle bozma yapmasının yerinde olmadığı hükmün onanması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 05.10.2022 tarih, 7670-15728 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianamede TCK’nın 158. maddesinin 1.fıkrasının (f) bendinin uygulanması talep olunan sanık hakkında aynı maddenin son cümlesinin uygulanmasına karar verilebilmesi için CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığının 09.10.2014 tarihli ve 38338-1949 sayılı iddianamesi ile; sanığın nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK’nın 158/1-f, 53 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
10.03.2015 tarihli üçüncü oturumda sanığa, iddianame okunarak kanuni haklarının hatırlatıldığı, bu doğrultuda sanığın müdafii hazır olduğu hâlde isnat olunan suç ve sevk maddelerinden haberdar olarak savunmasını yaptığı,
Sanık müdafiinin hazır bulunduğu 07.04.2015 tarihli dördüncü oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK’nın 158/1-f ve 53. maddelerinin uygulanmasını talep ettiği, Yerel Mahkemece de TCK’nın 158/1-f, 158/1-2. cümle, 62/1, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca hüküm kurulduğu,
Sanığa atılı bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının … olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun cezasını belirleyen ancak iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada uygulanması talep edilmeyen TCK’nın 158/1-son cümlesinin sanık hakkında uygulandığı ve bu yönde sanığa ek savunma hakkı verilmediği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
CMK’nın “Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi” başlıklı 225.

maddesinde;
“(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.”,
Aynı Kanun’un “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde ise;
“(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Oldukça geniş bir kavram olan savunma hakkı, şüpheliyi ve sanığı ilgilendirdiği kadar, bir gün şüpheli veya sanık konumuna düşebilecek, toplumda yaşayan herhangi bir ferdi, dolayısıyla da toplumu ve yine adaleti sağlama yükümlülüğü bulunan Devleti de ilgilendirmektedir. Çünkü ceza yargılamasında savunma, yargılamanın sonucunda verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan hükmün doğru olmasını sağlar. Bu bakımdan, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, müdafi yardımından yararlanma, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, kanıtların toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, kanun yoluna başvurma gibi hakları içerir.
Savunma hakkı, 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı İkinci Kısım İkinci Bölüm’de “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hakkın temel hak niteliğine uygun olarak, savunma hakkının verilmemesi veya sanığın savunma hakkının sınırlandırılması hâlinde, hüküm daima hukuka aykırı olacaktır.
Buna göre, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından birisi de; yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması mümkün değildir. Nitekim 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca hâlen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 308/8. maddesine göre de savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedenlerindendir.
Savunma hakkının sınırlandırılamayacağı temel ilke olmakla birlikte, kanun koyucunun, yargılamanın uzamasını önlemek, gereksiz emek ve gider kaybına neden olmamak ve usul ekonomisi açısından bazı sınırlamalara gittiği de bir gerçektir. Ancak bu sınırlamalar istisna olup, bu gibi hâllerde dahi, Usul Kanunumuz bazı şartların varlığını aramaktadır.
Öte yandan, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. CMK’nın 226. maddesi, yargılaması yapılan ve iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinden başkasıyla mahkûmiyet durumunda veya cezanın arttırılmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hâllerinde savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu hâller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda kanunun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkûmiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.
Bu konuya ilişkin olarak Ceza Genel Kurulunun 29.12.1998 tarihli ve 321–393 sayılı kararında; “…İddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını gerektiren hâllerin, ilk defa duruşma sırasında ileri sürülmesi hâlinde, sanık veya müdafisine ek savunma hakkı verilmeden, sanığın iddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun hükmünden başkasıyla cezalandırılamayacağı…” sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer taraftan TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrası, suç tarihi itibarı ile;
“Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin … olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının … olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklinde düzenlenmiş iken suç tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan “iki yıldan yedi yıla” ibaresi “üç yıldan on yıla” son cümledeki “üç yıldan” ibaresi ise “dört yıldan” şeklinde değiştirilmiştir.
B. Somut Olayda Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirme
… Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada sanığın TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılması istenmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanık hakkında iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun cezasının düzenlendiği aynı maddenin birinci fıkrasının 2. cümlesi de uygulanarak mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.
Görüldüğü üzere somut olayda suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden söz edilemeyecektir.
Sanık hakkındaki sevk maddesi doğrultusunda sırf cezanın belirlenmesi amacıyla uygulanan TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi cezanın artırılmasını gerektiren bir durum olarak ilk kez duruşmada ortaya çıkan bir hâl de değildir. Kanun koyucu TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bentlerden uyuşmazlık konusunu ilgilendiren (f) bendi de dâhil bazılarına ilişkin hapis ve adli para cezalarının alt sınırını diğer bentlerden daha ağır olacak şekilde aynı fıkranın devamındaki 2. cümlede belirlemiştir. Suçun unsurlarında herhangi bir değişiklik öngörmeyen söz konusu 2. fıkranın bir artırım maddesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada uygulanması istenen sevk maddesinin cezasının TCK’nın 158. Maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenmiş olması sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektirmeyecektir.
Dolayısıyla savunma hakkının sınırlandırılması söz konusu olmayıp sanık hakkında TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinin uygulanması nedeniyle ayrıca ek savunma hakkı verilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14.06.2022 tarihli ve 25633-12478 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 22.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.