YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/513
KARAR NO : 2022/839
KARAR TARİHİ : 27.12.2022
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 1-93
Temyiz Edenler : Sanık müdafisi, katılan vekili
Sanık …’ın kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2020 tarihli ve 275-383 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 17.05.2021 tarih ve 300-840 sayı ile istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.10.2021 tarih ve 10994-13553 sayı ile;
“…Taraflar arasında öldürmeyi gerektirir husumet bulunmaması, mağdurdaki yara sayısının tek oluşu ve niteliği, engel bir durum olmamasına rağmen sanığın eylemine kendiliğinden son vermesi hususları birlikte göz önüne alındığında, sanığın kastının öldürmeye yönelik olmadığı, eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise 16.03.2022 tarih ve 1-93 sayı ile; “…Olayda kullanılan bıçağın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgesi, yaranın yeri ve niteliği, müştekinin yaşamsal tehlike geçirecek ve toraksa nafiz şekilde yaralanması, aralarında husumet bulunması ve sanığın savunmasının aksine şikâyetçiye yardım etmek yerine kaçması hususları gözönüne alındığında eylemin kasten öldürmeye kalkışma niteliğinde olduğu,” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.06.2022 tarihli ve 72553 sayılı “Temyiz ret – Esastan ret” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.10.2022 tarih ve 7736-8162 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın 23.03.2022 tarihli dilekçesinin temyizden vazgeçme niteliğinde olup olmadığının,
2- Sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu mu yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğunun,
Belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanığın 23.03.2022 tarihli dilekçesinin temyizden vazgeçme niteliğinde olup olmadığı,
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık …’ın kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2022 tarih ve 1-93 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafisinin 16.03.2022, katılan vekilinin ise 22.03.2022 tarihinde temyiz talebinde bulundukları, sanık müdafisinin 22.03.2022 tarihli dilekçe ile temyizden vazgeçtiğini belirttiği, sanık müdafisinin 23.03.2022 tarihli dilekçe ile vazgeçme beyanından da dönerek yeniden temyiz talebinde bulunduğu, 01.01.1973 tarihinde doğan ve dilekçe tarihinde 18 yaşından büyük olan sanığın ise 23.03.2022 tarihli dilekçe ile “…Temyiz hakkımdan feragat etmek istiyorum. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.” içerikli dilekçeyi cezaevinden göndererek mahkemeye sunduğu, anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre şartıdır. Genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden hükmün tefhiminden, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliğ tarihinden başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “Davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir.
5271 sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin düzenlendiği bölümde yer alan “Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi” başlıklı 266. maddesinde;
“(1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.
(3) 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır” şeklindeki düzenleme ile kanun yoluna başvurulduktan sonra mercisi tarafından karar verilinceye kadar başvurudan vazgeçilebileceği, diğer bir deyişle kanun yolu başvurusunun geri alınabileceği kabul edilmiştir.
Kanun yolu başvurusunda bulunulması veya bu başvurudan vazgeçilmesi kural olarak asılın iradesine tâbidir. Ancak maddenin 3. fıkrasında buna bir istisna getirilmiş ve on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olan şüpheli veya sanığın, kanun yoluna başvurulması ya da başvurunun geri alınması konusundaki iradesi ile müdafisinin iradesinin çelişmesi halinde asilin değil, müdafisinin iradesine üstünlük tanınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık …’ın kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2022 tarih ve 1-93 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafisinin 16.03.2022, katılan vekilinin ise 22.03.2022 tarihinde temyiz talebinde bulundukları, sanık müdafisinin 22.03.2022 tarihli dilekçe ile temyiz talebinden vazgeçtiğini belirttiği ancak 23.03.2022 tarihli dilekçe ile vazgeçme beyanından da dönerek yeniden temyiz talebinde bulunduğu, 01.01.1973 tarihinde doğan ve dilekçe tarihinde 18 yaşından büyük olan sanığın ise 23.03.2022 tarihli ve “…Temyiz hakkımdan feragat etmek istiyorum. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.” içerikli dilekçeyi cezaevinden göndererek mahkemeye sunduğu anlaşılan dosyada; sanığın 23.03.2022 tarihli talebinin temyizden vazgeçme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. 5271 sayılı CMK’nın 266/3. maddesindeki müdafinin iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna hâl de dosyada söz konusu olmadığından sanığın temyizden vazgeçtiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla temyiz incelemesi katılan vekilinin temyiz talepleriyle sınırlı olarak yapılmalıdır.
2- Sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu mu yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğu,
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesince düzenlenen 28.09.2020 tarihli raporda; “…Sağ dorsal skapula altı, orta alt bölgede 1×2 cm’lik kesici delici alet yarası bulunduğu, medulla spinaliste parsiyel yaralanmaya neden olan kesici delici alet yaralanmasının, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücudunda kemik kırığı tanımlanmadığı, dava konusu olaya bağlı organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde herhangi bir anatomik eksiklik veya fonksiyonel bozukluk tarif ve tespit edilmediği,” tespitine yer verildiği anlaşılmaktadır.
Katılan … Cumhuriyet Başsavcılığında; “… olayın yaşandığı tarihte benim üst kat komşumdu. Gece ya da gündüz saatleri fark etmeksizin gece yarılarında ve sabah saatlerinde üst kattan sehpaların, sandalyelerin çekilmesi ve benzeri şekillerde gürültü çıkararak bizi rahatsız ediyordu. Ben bir defa …’ın eşini çıkardığı gürültüler nedeniyle uyardım. Bunun üzerine aynı günün akşamında şüpheli …, evime gelerek benim evde olmadığım saatte eşime karşı hakaretlerde bulunmuş ve eşimi tokatlamak yoluyla darbetmiştir. Biz şüpheliyi eşime karşı olan eylemleri nedeniyle önce şikâyet ettik. Ancak daha sonra şikâyetimizden vazgeçtik. Şüpheli bu olaydan birkaç ay sonra yeniden gürültü çıkararak bizi rahatsız etmeye başladı. Olay günü, sabah 07.00 civarında işe gitmek üzere evden çıktım. Ben evden çıkmadan önce şüpheli … ve alt kat komşum olan şüphelinin bacanağı … evlerinden bizi rahatsız etmek için gürültü çıkarmaya başladılar. Ben evden çıkmadan önce balkondan …’u gördüm ve kendisine neden gürültü yaptıklarını sordum. Bunun üzerine …, ‘Siz de gürültü yapıyorsunuz.’ dedi ve işe gitmek üzere ayrıldı. Bunun üzerine ben servise yetişmek üzere aceleyle ayrıldım. Ben apartmandan çıktıktan sonra arkamdan bir kişinin ana avrat küfrettiğini duydum. Dönüp baktığımda bana küfreden kişinin … olduğunu ve elinde yaklaşık 20 cm uzunluğunda ekmek bıçağı olduğunu gördüm. Bıçağı görünce … güvenliğim nedeniyle kaçmaya başladım. Ayağım taşa takılıp düşünce şüpheli … elindeki bıçakla beni sırtımdan bıçakladı. Sırtımdan bıçaklandıktan sonra bilincimi yitirdim, sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü hastanede açtım. Şüpheli beni öldürmek kastıyla hareket etmiştir. Beni öldürme niyetinin olduğunu alt kat komşumuz olan …’un eşi benim oğlum olan Muhammet …’a daha önce söylemiştir. Yaşadığım saldırıyı eşim … bizzat görmüş ve şahit olmuştur. Şüpheli beni öldürmek kastıyla hareket etmiş ve beni bu amaçla yaralamıştır. Meydana gelen yaralanma neticesinde sağ bacağıma dışarıdan protez takılmıştır. Sol bacağımda ise çok yüksek derecede his kaybı vardır. Sağ bacağım nedeniyle yürümekte zorlanıyorum.”,
Mahkemede; “Sanık benim üst kat komşum olur. Olaydan önce sürekli gürültü yapıyor ve bizi rahatsız ediyordu. Ben vardiyalı çalışırım. Bir gün kapısını çaldım. Gürültüden rahatsız olduğumu vardiyalı çalıştığımı gündüz vakti uyumam gerektiğini, gürültü yapmamalarını kibarca söyledim. Aşağıya indim, daha sonra akşam işime gittim. Olaydan birkaç ay önce akşam saat 19.00 sıralarında eşim beni aradı. Üst kat komşum sanığın kendisini tokatladığını darbettiğini söyledi. ‘Çabuk yetiş.’ dedi. Ben de hemen iş yerinden izin alıp eve gittim. Eşime tokat atınca, karşı daire komşusu kapıdan çıkıp sanığa müdahale etmiş. Diğer komşular da müdahale edip sanığı yere yatırmışlar. Ben eve geldiğimde dış kapının önünde bacanağı …’in dikilmekte olduğunu gördüm. Komşular sanığı döverek çıkartmışlar, evine koymuşlar. Ben de o anlık sinirle ‘İn aşağı!’ diye aşağıdan bağırdım. Elinde bıçak ile aşağıya indi. O esnada polis geldi. Polis bizi alıp götürdü. İfadelerimizi aldı. Daha sonra bacanağı … gelip yalvardı. Kendisi de özür diledi. Ben böyle olunca şikâyetimden vazgeçtim. Olay günü yukarıdan gürültü sesleri geldi. Saat 07.00 sıralarıydı, ben daha sonra bir demir kapı sesi duydum. …’in kapısında demir vardı. Demir kapı sesinden çocuğum ağlayarak uyandı. Bu defa ben sinirlendim. Balkona çıktım. …’u işe giderken gördüm. ‘Yukarıdaki bize huzursuzluk veriyor, rahatsız ediyor, bir de sen mi ediyorsun.’ dedim. … ‘Sen de yapıyorsun.’ dedi. Daha sonra çekip gitti. Eşim ‘Boş ver.’ dedi. Evimiz yokuş yukarıdır. Servise binmek için yukarı çıktım. Huzurdaki sanık elinde bıçak ile karşıma çıktı. Ana avrat küfürlü konuştu. Elinde bıçağı görünce ben korktum. Geri hamle yaptım. Yokuşta kaldırım vardı. Kaldırıma ayağım takıldı. Sırtüstü düştüm. Sanık da elindeki bıçağı sırtıma sapladı. Ben yığıldım kaldım, kendimden geçtim. Eşim bağırıp çağırmaya başladı. Eşim bağırmasaydı beni öldürecekti. Bıçak saplanınca ben bağırdım, kendimden geçmişim, daha sonra hastanede gözlerimi açtım. Benim sol bacağımda his kaybı vardır. Tedavim devam etmektedir. (…) Şikâyetçiyim. Sanığın beni öldürmeye niyeti olduğunu alt komşum, oğlum …’a söylemiştir. Ben sokağa çıkıp yürüdüğüm sırada eşim sanığa engel olmaya çalışmış. Bu esnada sanık eşime hakaretler edip tokat atmış. Ben ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sanığı bıçak ile üzerime doğru gelirken gördüm. Geri giderken düştüm.”,
Tanık … Mahkemede; “Sanık benim bacanağım olur. Müşteki ise komşumuz olur. Benim üst katımda oturur. Olaydan bir hafta önce ben işteydim. Saat 09.15’te eşimden telefon geldi. Bana yukarıdan aşağıya bardak çöp vs. atıyorlar diye söyledi. Hatta çocuğum evin önünde top oynuyormuş, atmış olduğu bardak çocuğumu sıyırıp geçmiş, eşim bunu bana anlattı. Bunun üzerine ben ev sahibini aradım. Kiracısı ile konuşmasını, gereğini yapmasını söyledim. Daha sonra bir süre rahatsızlık yaratmadılar. Hatta müştekiye de yukarıdan çöp atılıyor diye söyledim. Bana gözünle gördün mü diye söyledi. Telefonda bana ‘Bir daha benim kapıma gelirseniz cinayet işlerim, kapıma gelmeyin.’ dedi. Olay günü sabah saat 06.15’te işe gitmek için kalktım. Üst kattan gürültü geliyordu. Duvarlara balyoz vuruyor gibiydiler. Müzik sesi vardı. Eşime ‘Muhatap olmayın.’ dedim. İşe gitmek için binadan çıktım. Bahçeden çıkarken müştekinin camına baktım. Eşi ile beraber beni gözle takip ediyorlardı. Ben de o sinirle bahçe kapısını çarptım. Ben kapıyı çarpıp çıkınca müşteki ‘Lan İbo, kaşıntın mı var? Orospu çocuğu’ dedi. Ben de ‘Kaşıntın varsa buyur gel.’ dedim. Müşteki peşimden bıçak ile geldi. Büyük bir bıçaktı. Üzerime geldi, ben kaçtım. Eşim müştekinin benim üzerime geldiğini görünce yukarı çıkmış, bacanağım olan sanığa haber vermiş. Ben bıçağı görünce kaçtığımdan benden sonra olan olayları görmedim ama müştekinin elinde bıçağı gördüm, ben …’ın, … ile birbirlerine girdiklerini, kaza ile …’ın yaralandığını görmedim.”,
Tanık … Mahkemede; “Sanık benim kız kardeşimin eşidir. Aynı binada oturuyoruz. Ben bahçe katında otururum. Sanık 3. katta, müşteki ise benim üst katımda oturur. Yaklaşık 3 yıldır müştekinin bana yapmadığı hakaret kalmadı. Ben eşime ve aileme de söylemedim. 22.01.2019 tarihinde benim büyük oğlumun kafasına müştekinin karısı bardak attı. Bardak oğluma değmedi. Ben dayanamayıp eşime söyledim. Eşim müştekinin ev sahibini aramış. Eşim daha sonra beni aradı. …’ın kendisini şikâyet ettiğini söyledi. ‘Ben cinayet çıkartırım, ne o, orospu karılar gibi şikâyet edip duruyorsun.’ diye eşime söylemiş. Eşim arayıp bana bu durumu anlattı. Aradan iki gün geçti. Cuma sabahı idi. Saat 06.00 sıralarıydı. Eşim daha işe gitmemişti. Yukarıdan müştekinin gürültüleri gelmeye başladı. Güm güm tavana ve masalara vuruyorlardı. ‘’Orospu çocuğu’ diye hakaret ediyorlardı. Saat 06.30’da eşim işe gitmek için hazırlandı. Eşimin arkasından müşteki balkona çıktı. ‘ İbo sen kaşındın bekle geliyorum.’ dedi. Ama eşim beklemedi gitti. Ben dışarıda bahçede bekledim. Acaba müşteki çıkıp eşimin arkasından gidecek mi diye korktum. Merdivenlerden inerken müştekinin elinde bıçak gördüm. Yanımda 7 yaşındaki çocuğum da vardı. Ben bağırarak enişten olan sanığın yanına çıktım. ‘… abi, Allah rızası için yetiş. …, …’i öldürecek, bıçakla arkasından gitti .’ dedim. Eniştem evden fırladı. Ben de arkasından gittim. iki sokak ötede eşimin gittiği yolda müştekiyi gördük. Eniştem müştekiye yetişti. Eniştem ‘Senin de onun da iki çocuğu var, yapma etme.’ diye müştekiye yalvarıyordu. Müştekiyi alıp geri getirdi. Eve 100 metre kadar kalmıştı. Müştekinin karısı yanımıza geldi. Benim üzerime saldırdı. ‘Orospu’ dedi. Müşteki bu esnada sanığın elinden tutmuştu. Müştekinin elinde bıçak vardı. Sanık onun elinden bıçağı almaya çalışıyordu. Müştekinin bu esnada ayağı kaydı, hava yağmurluydu. Sırtüstü düştü. Eniştem de müştekinin üzerine düşüyordu, eğildi ama yatmadı. O esnada müşteki bağırmaya başladı.’ Yandım’ diyordu. Müştekinin elinden sanığın eline bıçak hiç geçmedi. Eniştem müştekinin elinden tutmuş kolunu arkaya çevirmişti. O esnada düşünce bıçak sırtına battı. Ben bunu gözümle gördüm. Ayrıca müşteki bana sinkaflı hakaretler etmektedir.”,
Tanık … Mahkemede; “…Olay günü sanığın bacanağı gürültülü bir şekilde kapıdan çıkınca benim kızım gürültüye uyandı. Korktu. Eşim balkona çıktı. Eşim …’e hitaben ‘Sizin derdiniz ne!’ diye …’e seslendi. … de cevap verdi ama biz …’e uzakta olduğumuz için ne dediğini tam anlayamadım. Eşim işe gitmek için evden çıktığında dışarıda bir bağrışma duydum. Oğlum ile birlikte dışarı fırladım. Sanığın elinde bıçak vardı. Ne yapıyorsun diye seslendim. Sanık bana tokat attı. Daha sonra beni bıraktı eşimin peşinden gitmeye başladı. Eşimi kovaladı. Eşim dengesini kaybedip yere düştü. Arkadan eşimi sanık bıçakladı. Ben bağırmaya başladım. Eşime doğru koşmaya başladım. Sanık eşimin sırtına sapladığı bıçağı geri çıkarttı. Eşini eve koydu. Bıçağını aldı, arabaya bindi, gitti. Eşim o anda yerde bağırarak yatıyordu. Kan kaybediyordu. Hemen eşimi alıp hastaneye götürdük. Eşim, kaçmaya çalışırken sanık sırtından bıçak sapladı daha sonra eşim yüzünün üstüne doğru düştü.”,
Tanık … Mahkemede; “Olay günü sürekli ses çıkartıyorlardı. Ben bir uyuyup bir uyanıyordum. Saat 03.00 -04.00 gibi de sesler gelmişti. Aşağıdan şiddetli bir kapı vurma sesi geldi. Gürültüye uyandım. Kardeşimin ağladığını gördüm. Babama doğru yöneldim. Babam balkondaydı. … ile konuştuğunu gördüm. Daha sonra babam içeri girdi. Daha sonra işe gitmek üzere dışarı çıktı. Apartmandan bir ses geldi. Annem onun üzerine dışarı çıktı. Ben de arkasından gidecektim, annem bana ‘Çocukların başında kal.’ dedi. Olayı merak edip balkona çıktım. Sanığın elinde bıçak gördüm. Sokaktaydı. Annem sanığa ‘Hey ne yapıyorsun?’ dedi. Annemi darbedip tokat attı. Sonra bıçağı ile babama doğru yöneldi. Babam bıçağı görüp korktu panikledi. Geri kaçmak istedi. Ayağı kaldırıma takıldı yere düştü. Babamla sanık hiç birbirlerine sarılmadılar. Babam yere düştüğü an babamın sırtına bıçak vurdu. Babam düşerken sırtının üzerine düştü ancak sanık babam ayağa kalkmak isterken sırtına bıçakla vurdu. Babam yine yere düştü. Kalkamadı. Sanık bıçağı batırıp çekti. Babam o anda kan kaybediyordu. Annem bağırdı. Annem bağırmasaydı belki daha çok batırabilirdi. Sanık eşini eve gönderdi. Kendisi de arabaya binip bıçağı arabaya atıp kaçtı. Ben de hemen dışarı koştum. Olaydan öncede … kapımıza gelmişti. Annem ile konuştuğunu gördüm. Annemi tehdit ediyordu. O gitti beş dakika sonra sanık geldi. Elinde yine az önce anlattığım olayda bahsettiğim aynı bıçak vardı. Anneme tokat attı. Ben babamı çağırdım babam araba ile geldi. Bağırdı. Ben o esnada polisi aradım. Polis geldi ayırdı. Bu olay daha önce olmuştu. Önce şikâyetçi olmuştuk vazgeçtik. Kasap bıçağı gibiydi, bu olaydan önce üst kattan evimize su sızıyordu. Annem beni gönderdi. ‘Durumu söyle.’ dedi. Ben …’in eşine üst kattan su sızdığını, üst kattakilere söylemesini istedim. Bana hakaret etti. ‘Defol git, bir daha kapımıza gelme. … yemin etmiş …’ı öldürecek.’’ dedi. Ben de bir şey demedim yukarı çıktım”,
Tanık … Mahkemede; “Olay şöyle oldu. Müşteki ve ailesi ablamın üst katında oturuyorlardı. Sürekli bahçeye çöpünü atıyorlardı. Bir gün yeğenlerim bahçede oyun oynarken müştekinin evinden yeğenimin kafasına su bardağı atıldı. Bunun üzerine eniştem müştekinin ev sahibini aramış, durumu anlatmış. Ev sahibi bunları uyarmış. Müşteki eniştemi aramış ‘Sen orospu karılar gibi beni ev sahibine şikâyet ediyorsun. Sen görürsün, ben cinayet çıkartırım. ‘ demiş. Aradan üç gün geçti. Cuma günü sabah saat 06.00’da yine gürültüler geliyordu. Eniştem işe gidiyordu. Eşim evde yatıyordu. Sesler gelince cama çıktık. Sanık işe giderken müşteki, enişteme ‘ İbo, ne kaşınıyorsun? Bekle geliyorum. ‘ dedi. Biz de ‘Ayıptır niye öyle söylüyorsun.’ dedik. Camı kapattık içeri girdik. Daha sonra kapı çalındı. Ablam kapıdaydı. ‘… Abi koş, … bıçağı aldı, …’in peşinden gitti. Bıçağı vuracak.’ dedi. Eşim hemen dışarı çıktı. Biz de dışarı çıktık. İki sokak yukarıda eşim müştekiyi ikna etmeye çalıştı. 100 metre kadar bizim evin yakınına getirdi. … yağıyordu. Eşim müştekiyi kucağına almıştı. Sıkıca tutuyordu. Müştekinin elinde bıçak vardı. Eşim bıçağı almaya çalışıyordu. Müşteki vermiyordu. Birden benim yüzüme bir tokat geldi. … bana tokat attı. Bana ‘Orospu’ dedi. Kucağımdaki çocuğum yere düştü. Müşteki yere düşerken bağırdı. Eşim ‘Ne oldu?’ dedi. Ben zannettim ki sırtı taşa değdi. Müşteki ‘Ben düştüm, kendi bıçağım ile yaralandım.’ dedi. Daha sonra eşim olay yerinden ayrıldı.”,
Tanık … Mahkemede; “Sanık ve müşteki benim komşularım olur. Aynı binanın çeşitli katlarında oturmaktayız. Ben bodrum katta oturuyorum, olay günü sabah saat 06.00 sıralarıydı. Apartmandan sesler geldi. Hatta önce kızım uyanmış, geldi, beni uyandırdı. Kalktım, kapıyı açtım. Apartman merdivenlerine baktım. … Hanım, … Bey’in eşi olur. Eniştesi olan …’a bağırıyordu. … Bey işe gidiyordu. … Bey de … abinin peşinden gidiyordu. … Hanım da eniştesini çağırıyordu. ‘Enişte koş, …’in peşinden … Bey gidiyor.’ diye yardım istiyordu. … abi de çıktı. … Bey’in peşinden gitti. … abi, … Bey’i ikna etti. Geri çevirdi. Kapının önüne getirdi. … Bey’in eşi de olay yerine geldi. …’a ‘Niye vurmadan geldin?’ dedi. Bunun üzerine … Bey tekrar …’in peşinden gitti. … Bey de yine …’ın peşine gitti. …, …’ın arkasından yetişti. Orada kapıştılar. Kapışınca kaldırımdan aşağıya düştüler. … sırtüstü düştü. … Bey’in elinde bıçak vardı. Kaldırımdan aşağı düştüler. … Bey, … Bey’in arkasından giderken ben elinde bıçak görmedim. … Bey, … Bey’in arkasından gitti, yetişti boğuştular. …’in arkasından giderken …’ın elinde bıçak vardı. Boğuştuktan sonra düşerlerken …’ın elindeki bıçak neredeydi ben görmedim. …’ın nasıl yaralandığını görmedim. Sadece sırtüstü düştüğünü gördüm. … abi, …’a ‘Hadi gel seni hastaneye götüreyim.’ dedi. … ise ‘Gelmem’ dedi.”,
Tanık … … Mahkemede; “Olay günü ben annemdeydim. Aynı binada oturmaktalar. Bir gürültü duydum. Sabah 06.00 sıralarıydı. Annemi kaldırdım. Annem ile kapıyı açtık. … Bey’in eşi … Hanım sesleniyordu. ‘Yetişin kocamı öldürecekler!’ diye bağırıyordu. O sırada annemle bahçeye çıktık. Daha sonra evin önüne çıktık. … Bey yukarı doğru koşuyordu. … Bey’in elinde bir bıçak vardı. Elindeki bıçakla … Bey’in peşinden koşuyordu. … Bey, … Bey’in arkasından yetişti. … Bey’i tuttu ‘Dur yapma.’ dedi. O sırada …’ın elinden bıçağı almaya çalıştı. … elindeki bıçağı … Bey’e vermedi. İkna etti kapının önüne kadar getirdi. … Bey’in eşi … Hanım aşağıdaydı. … Hanım, … Bey’e ‘Sen ne biçim erkeksin, niye gidip vurmuyorsun?’ dedi. … Bey’i kastediyordu. Karısının bu sözü üzerine … Bey tekrar … Bey’in arkasından koşmaya başladı. … abi de tekrar peşinden koştu. … abi, … Bey’i yakaladı. Kaldırımın üzerindelerdi. ‘Dur yapma’ diye … Bey söylüyordu. Onu ikna etmeye çok çalıştı. O sırada … Bey’in elindeki bıçağı almak için elinden tutuyordu. O da vermemek için çekince kaldırımdan aşağı … Bey düştü. Düşer düşmez … Bey ‘Ben vuruldum.’ dedi. … Bey ‘Bekle arabamı alıp seni hastaneye yetiştireceğim.’ diyordu. … Bey hemen üstünü giyip arabasını almaya koştu. … Hanım ‘Biz ambulans ile hastaneye gideceğiz.’ dedi. Ambulans geldi. Hastaneye gittiler.”,
Şeklinde ifade vermişlerdir.
Sanık … Cumhuriyet Başsavcılığında ve tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde benzer şekilde; “Olay günü sabah 03.00 civarında nöbetten çıkıp eve gelmiştim. Uyurken sabah 06.00 civarında seslerin gelmesi üzerine uyandım. Diğer komşum … ile …’ın tartıştıklarını duydum. …’in eşi …, kapıma gelerek …’ın elinde bıçak olduğunu ve eşi …’i vuracağını, yardım istediğini söyledi. Bunun üzerine ben de hemen dışarı gidip …’ın elinden bıçağı almaya çalıştım. O esnada yere düştük. Yere düşünce bıçak …’a denk geldi ancak neresine değdiğini görmedim. Ben, …’ı yaralamak istemedim. Bıçak bana ait değildir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”,
Mahkemede; “Müşteki benim alt kat komşum olur. … da onun altındadır. Müşteki sürekli çöp atar. Ne bulsa aşağıya atar. Sürekli komşuları bu şekilde rahatsız eder. …’in hanımı müştekinin hanımını ‘Aşağıya eşya ve çöp atmayın.’ diye uyarmış. Birkaç defa tartışmışlar. … müştekinin ev sahibini aramış, ‘Senin kiracıların komşuları çok rahatsız ediyor.’ diye söylemiş. Ben geceleri çalışırım. Gece 03.00’te eve gelirim. Yatıncaya kadar saat 04.00 olur. Mal sahibi müştekiyi aramış daireyi boşaltmasını söylemiş. Olay günü sabah saat 06.15’te uykudan uyandım. Güm güm diye müşteki tavana vuruyordu. Daha sonra son ses müzik sesi açtı. Müştekinin eşi de bağırarak küfrediyordu. ‘Şerefsiz herifler’ diye …’e ve bana küfürler ediyordu. Eşim ‘Boş ver, kafana takma, git yat.’ dedi. Sonra …’in daire kapısının sesini duydum. Pencereden dışarı baktım. Tartışırlar diye çekindiğim için yanlarına gitmek istedim. … yokuş yukarı işe gidiyordu. Müşteki pencereyi açtı. ‘İbo bana bak kaşınma’ dedi. … de ‘Ben kaşınmıyorum.’ diye seslendi. Ben …’e seslendim. ‘… boş ver işine git.’ dedim. Daha sonra müşteki de işe gitti. Ben tekrar uykuya daldım. Bizim kapı çalındı. …’in eşi benim baldızım olur. Baktım kapıyı çalan o. …’in eşi bana müştekinin bıçak alıp koşup gittiğini söyledi. Ben de hemen arkasından fırladım. 200 metre ötede müştekiyi yakaladım. ‘Kardeşim bizden ne istiyorsun?’ dedim. O esnada …’ın karısı dışarı çıktı. …’e ‘Sen erkek değil misin, niye öldürmeden geldin?’ diye söyledi. Müşteki …’in iş yerine doğru tekrar koşmaya başladı. Ben …’ı tuttum. Bıçak benim elimde yoktu. Müştekinin elinde vardı. Nasıl olduysa boğuşurken yere düştük ve bıçak müştekiye değdi. Fark etmedim. Ben elime bıçak alıp müştekiye savurmadım. Vurma niyetim olsaydı arkasından gittiğimde vurabilirdim. Kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işlemedim. Suçlamayı kabul etmiyorum.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna “subjektif unsur” denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, … S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ve katılanın aynı apartmanda ikamet ettikleri, üst katta oturan sanıkla, alt katta oturan katılan arasında gürültü yapılmasından kaynaklanan uyuşmazlık bulunduğu, olay günü aynı nedenden kaynaklanan tartışma sırasında, sanığın bıçakla katılanın sırtına bir kez vurarak sanığı yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaraladığı ve olay yerinden kaçtığı anlaşılan olayda; sanıkla katılan arasında gürültü yapılmasından kaynaklanan uyuşmazlığın husumet boyutuna varmamış olması, sanığın katılanın sırtına bıçakla bir kez vurduktan sonra, herhangi bir ciddi engel olmamasına karşın, yerde savunmasız şekilde yatan katılana yönelik eylemine kendiliğinden son vererek olay yerinden uzaklaşması, omurgaya isabet eden tek bıçak darbesinin yol açtığı kısmi omurilik yaralanmasının niteliği birlikte gözetildiğinde sanığın kastının yaralama suçuna yönelik olduğu kabul edilmelidir
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığının eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedenine, kasten yaralama suçu için kanunda öngörülen ceza miktarı ile infaz oranı ve sanığın tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alındığında sanığın cezasının infazının durdurulmasına ve tahliyesine, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde sanığın derhâl salıverilmesi için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Temyiz isteminden vazgeçtiği anlaşılan sanık …’ın temyiz talebinin, 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin direnme kararına konu 16.03.2022 tarihli ve 1-93 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığının eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Bozma nedeni, kasten yaralama suçu için kanunda öngörülen ceza miktarı, infaz oranı ile sanığın tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alındığında sanığın cezasının infazının DURDURULMASINA ve sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde sanığın derhâl salıverilmesi için yazı YAZILMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede tüm uyuşmazlıklar ve sanığın tahliyesi yönünden oy birliğiyle karar verildi.