Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/489 E. 2022/769 K. 06.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/489
KARAR NO : 2022/769
KARAR TARİHİ : 06.12.2022

Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi

Cezaevinden firar suçundan sanık …’ın 765 sayılı TCK’nın 299/3, 59 ve 40. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay önceki cezasına eklenmek suretiyle cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.06.1990 tarih ve 40-106 sayı ile verilen hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükmün infazı sırasında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda 15.06.1990 tarihli ve 40-106 sayılı hükmün kaldırılmasına ve sanığın hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan lehe olan 5237 sayılı TCK’nın 292/1-3, 62/1, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2019 tarih ve 30-161 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.09.2020 tarih, 2470-15336 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi “Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 esas, 2020/33 karar sayılı kararı ve AİHM Büyük Dairesinin 17.09.2009 tarihli ve 10249/03 başvuru sayılı … kararının 110 ila 113. paragraflarında da belirtildiği gibi ceza miktarını azaltan yargılama usulü kurallarının fail lehine geçmişe etkili olarak uygulanmasının Sözleşme’nin 7. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak da 5271 sayılı Kanun’un 5. maddesi, sanığa verilecek sonuç cezayı etkileyecek nitelikte olması nedeniyle bir maddi hukuk kuralı gibi Anayasa’nın 38. maddesinde ve AİHS’nin 7. madddesinde belirtilen ‘Kanunilik ilkesine’ tabi olmalıdır.
Kanunilik ilkesinin temel hak hürriyetler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş olup bu konuda doktrinde ve uygulamada da görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 90/son maddesine göre ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.’.
Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca yukarıda belirtildiği gibi temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan 5271 sayılı CMK’nın geçici 5. maddesi ile AİHS’nin 7. maddesi farklı bir düzenleme içermekte olup AİHS’nin 7. maddesinin failin lehine hükümler içerdiğinden kuşku yoktur.
Bu durumda Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca; sanığın lehine farklı hükümler içeren AİHS’nin 7. maddesine göre maddi hukuka ilişkin sonuçlar doğuran CMK’nın 251. maddesinin uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.10.2020 tarih ve 93672 sayı ile;
“Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 esas, 2020/33 karar sayılı kararı ve AİHM Büyük Dairesinin 17.09.2009 tarihli ve 10249/03 başvuru sayılı Scoppola/İtalya kararının 110 ila 113. paragraflarında da belirtildiği gibi ‘ceza miktarını azaltan yargılama usulü kurallarının fail lehine geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği’ ve Sözleşme’nin 7. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilmiştir ve bunun sonucu olarak da 5271 sayılı Kanun’un 5. maddesi, sanığa verilecek sonuç cezayı etkileyecek nitelikte olması nedeniyle bir maddi hukuk kuralı gibi Anayasa’nın 38. maddesinde ve AİHS’nin 7. madddesinde belirtilen ‘Kanunilik ilkesine’ tabi olmalıdır.
Kanunilik ilkesinin temel hak hürriyetler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş olup bu konuda doktrinde ve uygulamada da görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 90/son maddesine göre ‘usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.’ Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca yukarıda belirtildiği gibi temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan 5271 sayılı CMK’nın geçici 5. maddesi ile AİHS’nin 7. maddesi farklı bir düzenleme içermekte olup AİHS’nin 7. maddesinin failin lehine hükümler içerdiğinde kuşku yoktur.
Bu durumda; Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca; sanığın lehine farklı hükümler içeren AİHS’nin 7. maddesine göre maddi hukuka ilişkin sonuçlar doğuran CMK’nın 251. maddesinin uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.04.2021 tarih ve 9428-7902 sayı ile; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, 09.09.2020 tarihli ve 2470-15336 sayılı onama kararının kaldırılmasına, … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2019 tarih ve 30-161 sayı ile verilen kararın, “Dairemizin 2020/2463 esas sayılı dosyasında 01.10.2020 tarihli kararla, somut norm denetimi yoluyla iptal istemli başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 gün ve 2020/81 esas, 2021/4 sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin ‘01.01.2020 tarihi itibarıyla…hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda…basit yargılama usulü uygulanmaz.’ bölümündeki ‘hükme bağlanmış’ ibaresinin Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesinde suçun kanuniliği ve cezanın kanuniliği güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7/1. maddesinde de aynı güvencelere yer verilerek ‘lehe kanunun uygulanması’ ilkesi benimsenmiştir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı CMK’nın geçici 5. maddesinin (d) bendindeki ‘hükme bağlanmış’ ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe hükümler içeren CMK’nın 251/3. maddesinin uygulanması imkânının doğması ve bu konuda Mahkemesince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 06.10.2021 tarih ve 293-533 sayı ile; sanığın 26.03.2019 tarihli hüküm gibi mahkûmiyetine karar verilmiş, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.06.2022 tarihli ve 19498 sayılı “onama” istemli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.10.2022 tarih ve 3036-14878 sayı ile; “…Yukarıda bahsedilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenleme ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı birlikte değerlendirildiğinde, kesinleşmiş dosyalarda basit yargılama usulü uygulanamayacağı belirlenmekle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının basit yargılama usulü uygulanmasına ilişkin 17.10.2020 tarihli itirazının yerinde görülmeyerek reddedilmesi gerekirken, sehven kabulü ile basit yargılama usulü uygulanması gerekçesiyle 07.04.2021 tarihli bozma kararı verilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla; bu kez Dairemizin 07.04.2021 tarihli, 2020/9428 esas, 2021/7902 sayılı ‘Bozma’ kararının kaldırılarak, Dairemizin 09.09.2020 tarihli 2020/2470 esas, 2020/15336 sayılı ‘Onama’ kararının yerinde olduğu ve kararda değişiklik yapılmasını gerektiren bir husus bulunmadığı” gerekçesiyle itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu bakımından, 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle 07.04.2021 tarihli bozma kararının sehven verildiği gerekçesiyle Özel Dairece resen kaldırılmasının mümkün olup olmadığı ve bu bağlamda Özel Dairece verilen 09.09.2020 tarihli onama kararına yönelik itirazın Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenip incelenemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.02.1989 tarih ve 463 sayı ile cezaevinden firar suçundan sanık …’ın 765 sayılı TCK’nın 299. maddesinin ikinci bendinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılması istemi ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.06.1990 tarih ve 40-106 sayı ile sanığın 765 sayılı TCK’nın 299/3, 59 ve 40. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay önceki cezasına eklenmek suretiyle cezalandırılmasına ve mahsuba karar verildiği,
Bu hükmün infazı sırasında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2019 tarih ve 30-161 sayı ile; 15.06.1990 tarihli ve 40-106 sayılı hükmün kaldırılmasına ve sanığın hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan lehe olan 5237 sayılı TCK’nın 292/1-3, 62/1, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.09.2020 tarih, 2470-15336 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.10.2020 tarih ve 93672 sayı ile; “Sanığın lehine farklı hükümler içeren AİHS’nin 7. maddesine göre maddi hukuka ilişkin sonuçlar doğuran CMK’nın 251. maddesinin uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunduğu” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulması üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.04.2021 tarih ve 9428-7902 sayı ile; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, 09.09.2020 tarihli ve 2470-15336 sayılı onama kararının kaldırılmasına, … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2019 tarih ve 30-161 sayı ile verilen kararın “…Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı CMK’nın geçici 5. maddesinin (d) bendindeki ‘hükme bağlanmış’ ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe hükümler içeren CMK’nın 251/3. maddesinin uygulanması imkânının doğması ve bu konuda Mahkemesince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 06.10.2021 tarih ve 293-533 sayı ile; sanığın 26.03.2019 tarihli hüküm gibi mahkûmiyetine karar verildiği, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.06.2022 tarihli ve 19498 sayılı “onama” istemli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.10.2022 tarih ve 3036-14878 sayı ile; “…Yukarıda bahsedilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenleme ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı birlikte değerlendirildiğinde, kesinleşmiş dosyalarda basit yargılama usulü uygulanamayacağı belirlenmekle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının basit yargılama usulü uygulanmasına ilişkin 17.10.2020 tarihli itirazının yerinde görülmeyerek reddedilmesi gerekirken, sehven kabulü ile basit yargılama usulü uygulanması gerekçesiyle 07.04.2021 tarihli bozma kararı verilmesinin yerinde olmadığı” gerekçesiyle 07.04.2021 tarihli ve 9428-7902 sayılı “Bozma” kararının kaldırılmasına ve 09.09.2020 tarihli ve 2470-15336 sayılı “Onama” kararı yerinde olduğundan bahse konu karara yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2020 tarihli ve 93672 sayılı itirazının incelenmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” konusuna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Kanun yolları terimi, hâkim veya mahkeme tarafından verilen bir kararın, hatalı veya hukuka aykırı olması ya da tarafları tatmin etmemesi durumunda, maddi ve/veya hukuki açıdan bir kez daha aynı veya yargı erki içerisindeki başka bir merci tarafından incelenmesini sağlayan, CMK’nın 260 vd. maddelerinde düzenlenen hukuki çareler olarak tanımlanabilir (… Gökcen-… Balcı-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Bası, s. 641.).
Kanun yolları farklı açılardan sınıflandırılabilir. Bir ayrıma göre, dar anlamda kanun yolu ve geniş anlamda kanun yolu olarak ikiye ayrılır. Dar anlamda kanun yoluyla, yasada açıkça kanun yolu olarak adlandırılmış olan yasal çareler; geniş anlamda kanun yoluyla ise kanun yolu özelliğine sahip olmakla birlikte yasada açıkça kanun yolu olarak adlandırılmamış olan yasal çareler kastedilir. Bu ayrıma göre 1412 sayılı CMUK’da birinci grubu itiraz ve temyiz; ikinci grubu yargılamanın yenilenmesi ve yazılı emir oluşturmaktaydı (… Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Bası, s. 853.).
5271 sayılı CMK’da ise kanun yolları, olağan ve olağanüstü şeklindeki ayrım esas alınarak düzenlenmiştir. Bu ayrımda daha önce verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği hususu belirleyici olmaktadır. Kesin olmayan kararlara karşı gidilebilen kanun yolları olağan; kesin ve kesinleşmiş kararlara karşı gidilebilen kanun yolları ise olağanüstü kanun yolları şeklinde isimlendirilmektedir. Buna göre itiraz, istinaf ve temyiz olağan; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı, kanun yararına bozma (yazılı emir) ve yargılamanın yenilenmesi ise olağanüstü kanun yollarını oluşturmaktadır (… Gökcen-… Balcı-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, a.g.e, s. 654; … Centel-Hamide Zafer, a.g.e, s. 853-854.).
5271 sayılı CMK’nın “Kanun Yolları” başlıklı altıncı kitabının, birinci kısmında genel hükümler (md. 260-266); ikinci kısmında olağan kanun yolları, itiraz (md. 267-271), istinaf (md. 272-285) ve temyiz (md. 286-307); üçüncü kısmında ise olağanüstü kanun yolları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı (md.308), Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı (md. 308/A), kanun yararına bozma (md. 309-310) ve yargılamanın yenilenmesi (md. 311-323) düzenlenmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiş iken anılan maddeye 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle;
“2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Bölge Adliye Mahkemeleri ile kanunda açık hüküm bulunması durumunda ilk derece mahkemeleri kararlarının, temyizi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince incelenmesi ile olağan kanun yolları sona ermektedir. Ancak bu aşamadan sonra 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı gündeme gelebilecektir.
5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna, Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından temyiz veya kanun yararına bozma incelemesi sonucu verilen kararlar konu olabilecektir. Her ne kadar olağanüstü kanun yollarına, kesin ve kesinleşmiş kararlara karşı gidilebildiği belirtilmiş ise de Ceza Genel Kurulunun 01.10.2013 tarihli ve 314-394 sayılı kararı başta olmak üzere istikrar kazanmış kararları ve yerleşmiş uygulamaya göre ceza dairelerince verilen bozma kararlarına karşı da olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurabilir. İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet savcıları Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
Kanun’da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.
Öte yandan 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümleri arasında yer alan karar düzeltme yoluna 5271 sayılı CMK’da yer verilmemiş ancak 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasına eklenen “Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.” cümlesiyle sadece yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi ile sınırlı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ilgili Ceza Dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvuru yetkisi tanınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanık … hakkında … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.06.1990 tarihli ve 40-106 sayılı mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra bu hükmün infazı sırasında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2019 tarihli ve 30-161 sayılı mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.09.2020 tarih, 2470-15336 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2020 tarihli ve 93672 sayılı itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece 07.04.2021 tarih ve 9428-7902 sayı ile itirazın kabulüne, Özel Dairece verilen 09.09.2020 tarihli onama kararının kaldırılmasına ve hükmün, basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı nedeniyle bu konuda sanık hakkında yeniden değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan … 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında basit yargılama usulünün uygulanmasına yer olmadığına karar verildikten sonra 06.10.2021 tarih ve 293-533 sayı ile sanığın 26.03.2019 tarihli hüküm gibi mahkûmiyetine karar verildiği, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 19.10.2022 tarih ve 3036-14878 sayı ile; kesinleşmiş dosyalarda basit yargılama usulü uygulanamayacağından bahisle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2020 tarihli itirazı yerinde görülmeyerek reddedilmesi gerekirken sehven kabul edildiği, bu anlamda 07.04.2021 tarihli bozma kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle anılan bozma kararı kaldırılıp 09.09.2020 tarihli onama kararının yerinde olduğu ve kararda değişiklik yapılmasını gerektiren bir husus da bulunmadığından 09.09.2020 tarihli onama kararına yönelik 17.10.2020 tarihli itirazın incelenmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği anlaşılan olayda;
Gerek maddi gerekse usul hukukuna aykırı olduğu değerlendirilen ceza dairesi kararının düzeltilebilmesi için öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın resen veya istem üzerine CMK’nın 308/1. maddesinde düzenlenen itiraz yetkisini kullanmasının gerektiği, bu durumda dosyanın kararına itiraz edilen daireye gönderileceği, dairece mümkün olan en kısa sürede itiraz incelenip yerinde görüldüğü takdirde kararın düzeltilebileceği, aksi hâlde ise dosyanın incelenmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiği anlaşılmakla; 07.04.2021 tarihli bozma kararının sehven verildiği gerekçesiyle Özel Dairece resen kaldırılması mümkün olmadığından 09.09.2020 tarihli onama kararına yönelik olup Özel Dairece 07.04.2021 tarih ve 9428-7902 sayı ile kabulüne karar verilen itirazın Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenemeyeceği kabul edilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında dosyanın Yerel Mahkemece 06.10.2021 tarih ve 293-533 sayı ile verilen hükme yönelik temyiz isteminin incelenebilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
07.04.2021 tarihli bozma kararının sehven verildiği gerekçesiyle Özel Dairece resen kaldırılması mümkün olmadığından 09.09.2020 tarihli onama kararına yönelik olup Özel Dairece 07.04.2021 tarih ve 9428-7902 sayı ile kabulüne karar verilen itiraz Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenemeyeceğinden, dosyanın Yerel Mahkemece 06.10.2021 tarih ve 293-533 sayı ile verilen hükme yönelik temyiz isteminin incelenebilmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.