Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/485 E. 2023/326 K. 31.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/485
KARAR NO : 2023/326
KARAR TARİHİ : 31.05.2023

İtirazname No : 2021/71513
YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 1893-593

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Kaçak eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla bulundurma suçundan sanık …’ın 6455 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/18 ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62, 52/2-4, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 50.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2013 tarihli ve 698-1124 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 23.06.2020 tarih ve 2824-8184 sayı ile; “Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile 5607 sayılı Kanun’un 3/22. maddesine eklenen ‘Eşyanın değerinin hafif olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması halinde ise üçte birine kadar indirilir.’ şeklindeki düzenlemenin sanık lehine hükümler içermesi, yine aynı Kanun’un 62.maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Kanun’un 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK’nin 7. maddesi ve 7242 sayılı Kanun’un 63. maddesi ile 5607 sayılı Kanun’a eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası mucibince ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunduğu hususunun gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesince 23.03.2021 tarih ve 1893-593 sayı ile sanığın 6545 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18-son yollamasıyla aynı Kanun’un 3/5, 3/10-son, 3/22 ile TCK’nın 62, 52/2-4, 53 ve 54/4. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 37.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.05.2022 tarih ve 1811-9721 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 15.06.2022 tarih ve 71513 sayı ile; “…Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23/03/2021 tarihli kararının dördüncü paragrafında sanığın aleyhine olan ve suç tarihinde yürürlükte olmayan 5607 sayılı Yasa’nın 3/22. maddesinin birinci cümlesi uyarınca, suça konu eşyanın gümrüklenmiş değerinin fahiş miktarda olmasından bahisle, belirlenen temel cezanın yarı oranında artırılmak suretiyle fazla ceza tayini yoluna gidilmesi açıkça hukuka aykırıdır.” düşüncesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 14.09.2022 tarih ve 5191-11696 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 6455 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18 ile TCK’nın 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca verilen 3 yıl 9 ay hapis ve 50.000 TL adli para cezasının mı yoksa 6545 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18-son yollamasıyla aynı Kanun’un 3/5, 3/10-son, 3/22 ve TCK’nın 62. maddeleri uygulanmak suretiyle verilen 3 yıl 9 ay hapis ve 37.500 TL adli para cezasının mı lehe olduğunun; bu bağlamda 6545 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/22. maddesinin birinci cümlesinin 14.09.2013 tarihli eyleme uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Diyarbakır 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 14.09.2013 tarihli ve 2013/1413 değişik iş sayılı arama kararına istinaden sanığın ikameti ve eklentisinde yapılan aramada 57.900 paket kaçak sigaranın ele geçirildiği,
19.09.2013 düzenlenme tarihli kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre; ele geçirilen eşyanın CİF değerinin 57.900 TL, gümrük vergilerinin 276.481,53 TL, gümrüklenmiş değerinin ise 334.381,53 TL olduğu,
25.09.2013 düzenlenme tarihli ekspertiz raporunda; ele geçirilen sigaraların tamamının bandrolsüz olduğunun ve yurda kaçak yollardan sokulduğunun belirtildiği,
Sanık hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2013 tarihli ve 10030-4599 sayılı iddianamesi ile kaçak eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla bulundurma suçundan 5607 sayılı Kanun’un 3/18 ile TCK’nın 53 ve 54. maddeleri uyarınca kamu davası açıldığı,
Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesince 11.12.2013 tarih ve 698-1124 sayı ile; sanığın 5607 sayılı Kanun’un 3/18 ile TCK’nın 52/2-4, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 50.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve kaçak eşyanın müsaderesine karar verildiği, anılan hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince hükümden sonra yürürlüğe giren lehe düzenlemeler yönüyle değerlendirme yapılması için hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesince 23.03.2021 tarih ve 1893-593 sayı ile sanığın 6545 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18-son yollamasıyla, 3/5, 3/10-son, 3/22 ile TCK’nın 52/2-4, 53, 62 ve 54. maddeleri gereğince 3 yıl 9 ay hapis ve 37.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve kaçak eşyanın müsaderesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; dava konusu kaçak sigaraları satmak için evinde sakladığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Uyuşmazlık konusunun çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle kaçakçılık suçlarına ilişkin mevzuat ve yapılan değişiklikler ile TCK’da “Zaman bakımından uygulama konusu” üzerinde durulmalıdır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6455 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un “Kaçakçılık suçları” başlıklı 3. maddesinin 18. fıkrası; “Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri üreten, yurda sokan, ticarî amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar üç yıldan altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 89. maddesi ile;
“Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri taşıyan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ancak, tütün mamullerinin etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin kaçak olarak yurda sokulduğunun anlaşılması hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmolunur.” biçiminde değiştirilmiş,
5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 10. fıkrası; “Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarısından iki katına kadar artırılır, ancak bu fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan az olamaz.” şeklinde yeniden düzenlenmiş,
Aynı maddeye;“Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” biçiminde 22. fıkra eklenmiştir.
5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 5. fıkrası ise;“Birinci ila dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmünü içermektedir.
Karar tarihinden sonra 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 61 ve 62. maddeleriyle de 5607 sayılı Kanun’da değişiklikler yapılmıştır.
7242 sayılı Kanun’un 61. maddesiyle 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 22. fıkrasına; “Eşyanın değerinin hafif olması hâlinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması hâlinde ise üçte birine kadar indirilir.” cümlesi eklenmiş, 62. maddesiyle 5607 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrası;
“Yedinci fıkrası hariç, 3 üncü maddede tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek, soruşturma evresi sona erinceye kadar suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödediği takdirde, hakkında, bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında indirilir. Bu fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde uygulanmaz.” şeklinde iken “Yedinci fıkrası hariç, 3 üncü maddede tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine;
a) Soruşturma evresi sona erinceye kadar ödediği takdirde, hakkında bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında,
b) Kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde, hakkında bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza üçte bir oranında, indirilir. Bu husus, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheliye ihtar edilir. Soruşturma evresinde ihtar yapılmaması hâlinde kovuşturma evresinde hâkim tarafından sanığa ihtar yapılır.” olarak değiştirilmiş ve aynı maddeye “İkinci fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde uygulanmaz.” şeklindeki 3. fıkra eklenmiştir.
Öte yandan ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
TCK’nın “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki düzenlenme ile ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibinin istisnasını oluşturan failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması, geçmişe etkili uygulama veya geçmişe yürürlük ilkesine yer verilmiştir.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un; “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinde de;
“(1) 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü, 1 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler hakkında da uygulanır.
(3) Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.
(4) Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiş olup anılan maddenin 3. fıkrasındaki düzenleme; olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümleri birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaştırılmasını gerekli kılmaktadır. Lehe kanunun saptanması için, maddi olaya eski kanunlar ile yeni kanun yekdiğerinin hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün hâlinde uygulanmalı ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmalıdır.
Değişen ceza mevzuatı karşısında dahi hâlen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 tarihli ve 23–9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem belirtilmiştir.
Öğretide de anılan İçtihadı Birleştirme Kararı’ndaki ilke benimsenerek, uygulanma olanağı bulunan tüm kanunların leh ve aleyhteki hükümleri birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren kanunun belirlenip hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür (S. Dönmezer–S. Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. 1, 11. Bası, s. 167; S. Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, s. 64; M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen–M. Emin Alşahin–Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Bası, s. 209).
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
İhbar üzerine alınan arama kararına istinaden 14.09.2013 tarihinde sanığın ikametinde 5790 karton kaçak sigaranın ele geçirildiği ve sanığın da aşamalarda dava konusu kaçak sigaraları satmak için bulundurduğunu ikrar ettiği olayda;
Sanık hakkında kaçak eşyayı bu özelliğini bilerek bulundurma suçundan 5607 sayılı Kanun’un 3/18 ve TCK’nın 53 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, Yerel Mahkemece sanığın sabit bulunan eylemine uyan suç ve karar tarihlerinde yürürlükte bulunan 6455 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18 ile TCK’nın 52, 53 ve 62. maddeleri tatbik edilmek suretiyle verilen 3 yıl 9 ay hapis ve 50.000 TL adli para cezasının sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sonradan yürürlüğe giren lehe düzenlemeler nedeniyle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası Yerel Mahkemece yapılan lehe-aleyhe kanun değerlendirmesi neticesinde sanığın 6545 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/18-son yollamasıyla aynı Kanun’un 3/5, 3/10-son, 3/22 ile TCK’nın 62 ve 52. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 37.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazında belirtildiği gibi suç tarihinde yürürlükte bulunmayan 6545 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/22. maddesinin birinci cümlesi, kaçak eşyanın gümrüklenmiş değerinin fahiş olması hâlinde sanık aleyhine sonuçlar doğurmakta ise de;
Somut olayda Yerel Mahkemece uyuşmazlığa uygulanma ihtimali olan tüm Kanun hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygulanması suretiyle sanık hakkında adli para cezası yönünden daha lehe bir sonuca ulaşıldığı anlaşıldığından, 6545 sayılı Kanun değişiklikleri gözetilerek yapılan uygulamanın sonuç itibarıyla sanık lehine olduğu ve anılan düzenlemelerin 14.09.2013 tarihli eyleme uygulanmasında hukuken sakınca bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.